Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri: Mücadeleyi sürekli kılmalıyız 2021-01-19 09:03:02 İSTANBUL - Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyım rektöre karşı direnen öğrenciler, mücadeleyi sürekli kılacak zeminlerin yaratılması gerektiğini belirterek, "Bu dalga, bu üniversitelerin yan yana gelişiyle taçlandırılmalı" dedi.  AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından aralarında Boğaziçi Üniversitesi’nin de bulunduğu 5 üniversiteye kayyım rektör atandı. AKP'li kimliğiyle bilinen Melih Bulu'nun da Boğaziçi Üniversitesi'ne atanmasına tepkiler dinmiyor. Boğaziçi Dayanışması Platformu'nun çağrısıyla başlayan eylemler her geçen gün büyüyor.  Polis şiddeti ve gözaltılara rağmen eylemlerine devam eden öğrenci ve gençlik örgütleri, mücadelenin sürekli ve bütünlüklü olması gerektiğini ifade etti.    GENÇLİĞİN ÖFKESİ   Protestolar sırasında gözaltına alınan Kaldıraç üyesi Azad Aksoy, gençliğin dinamik bir güç olduğunu dile getirirken, devrimci gençliğin sisteme karşı büyüttüğü öfkenin direnişe döndüğünde ülkenin gündemini belirleyecek bir güçte olduğunu ifade etti. Aksoy, “Yaklaşık bir senedir kampüslerimizden uzağız. Biriken bir öfke var. Sisteme, iktidara bir bütün bu çürümüşlüğe karşı öğrenciler artık neyi istemediğini çok iyi biliyor. Öğrenciler ne istediğini ise yaptıkları eylemlerde açıkça ifade ediyor” dedi.   İKTİDARDAN BAĞIMSIZ DEĞİL   Eğitim kurumlarını “tüccarların uğrak mekanı” olarak tanımlayan Aksoy, üniversitelerde verilen eğitimin niteliksiz hale geldiğini söyledi. Eğitime yönelik saldırıların iktidarın politikalarından kaynaklandığına işaret eden Aksoy şunları dile getirdi:“Kayyımlar, disiplin soruşturmaları, öğrenci kulüplerinin kapatılması, ders içi tartışma ortamlarının baskı altına alınarak sansürlenmesi gibi saldırılarla geliyor. ODTÜ’de Onur Yürüyüşü’nün, geleneğin bir parçası olan Devrim Yürüyüşü’nün yasaklanması, üniversite festivallerinin iptal edilmesi gibi kampüsleri ranta açarak yapısını değiştirmek, hocalarımızın üzerindeki sansür uygulamaları ve en nihayetinde kampüslerin kapılarını polise açmak kayyumlarla gördüğümüz saldırıların açık halidir.”    GÖZALTINDA SALDIRI   Gözaltında fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığını belirten Aksoy, polisin ev baskını sırasında da saldırgan bir tavır izlendiğini aktardı. Saldırıların gözaltında da devam ettiğini söyleyen Aksoy, “Gerek hastaneye giderken gerek nezarette verilmesi gereken, avukatlar tarafından gönderilen su ve şekerin verilmemesi durumu oldu. Adliyeye götürülmeden önce gittiğimiz Bayrampaşa Devlet Hastanesi acil girişinde ve içerisinde yerlerde sürüklenerek doktor muayenesine sokulduk. Acil girişi içerisinde polisler ters kelepçe yapmak için yüzüstü yere yatırıp boynuma ayakkabılarıyla bastılar. Gerek benim gerekse diğer öğrenci arkadaşlarımın ruh hali ve morali dışarıda süren kamuoyu ile birlikte her daim yüksekti. Öğrenci gençliği sindirmeye korkutmaya çalışanlara itirazımızı yükselttik” ifadesinde bulundu.    TALEPLER ORTAKLAŞMALI    Kayyıma karşı öğrencileri birlikte mücadele etmeye çağıran Aksoy, Boğaziçi Üniversitesi’yle açığa çıkan durumun bütün üniversitelilerin gündeminde olması gerektiğine vurgu yaptı. Kayyımlarla gençliğe yönelik baskıyı katmerleştirenlere karşı taleplerin ortaklaşması gerektiğini dile getiren Aksoy, “Bu mücadeleyi sürekli kılacak zeminleri yaratmalıyız. Bunun için öğrenciler her biçimde örgütlülüğünü arttırmalı. Boğaziçi’nden başlayan ve birçok üniversiteyi saran bu dalga, bu üniversitelerin yan yana gelişiyle taçlandırılmalı” diye ekledi.   ‘KAYYUMLARI TANIYORUZ’   Devrimci Gençlik Dernekleri (DGD) üyesi Ezgi Ertürk ise,  gençliğin geleceksizliğe sürüklendiği böyle bir süreçte ellerinden alınmış hayatları için direndiklerini ifade etti. İktidarın, gençliğin birlikte karar almasından korktuğunu ifade eden Ertürk, “Bu nedenle gençliği sıkça hedef haline getiriyor. Akademisyenleri ihraç ediyor, üniversiteleri küçük birer karakol haline getiriyor. Öğrencileri sürekli soruşturma, gözaltı, tutuklama tehditleriyle yüzleştiriyor. Kayyum rektörler, üniversiteleri sindirme politikalarının tam ortasına oturuyor. Erdoğan, kayyum rektörlerle beraber iki dudağının arasından çıkan sözlerle yönetilecek küçük başkancıklar sistemiyle üniversiteleri yönetmeye çalışıyor. Boğaziçi'ne yeni yılın ilk gününde atanan Melih Bulu'nun daha önce AKP'den belediye başkan ve milletvekili adayı olması süreciyle özel bir figür olsa da atanan kayyumu sadece Boğaziçi Üniversitesi'ne yapılan bir saldırı olarak görmemek gerekiyor. Bu saldırıları daha önce ODTÜ'de Verşan Kök'ten, İstanbul Üniversitesi'ne atanan kayyum rektör Mahmut Ak'tan, HDP'li belediyelere atanan kayyumlardan tanıyoruz” diye konuştu.   EĞİTİMİ TASFİYE YOLLARI   Meseleyi yalnızca Boğaziçi’nden ibaret görmemek gerektiğinin altını çizen Ertürk, “Melih Bulu bütün üniversitelerin baskı ve sindirme politikalarının tezahürü olarak karşımıza çıktı. Bütün memleketin hukuksuzca yönetilişinin bir vitrini olarak karşımıza çıktı. Sadece Boğaziçi olarak değil bütün üniversite öğrencileri ve memleketin bütün ezilenleriyle beraber bu konu hakkında topyekün bir mücadele vermek gerekiyor” diye belirtti. Ertürk, iktidarın özellikle eğitim kurumlarında izlediği baskıcı politikanın hep var olduğuna da değinirken, bunu bilimsel eğitimi okullardan tasfiye etmenin bir yolu olarak değerlendirdi.   HEDEF TAHTASI GENÇLİK   AKP’nin, üniversiteleri zapturapt altına almayı hedeflediğine dikkati çeken Ertürk, “Yılanın başı küçükken ezilir stratejisiyle hareket ederek gençliği önemsiyor ve çok geniş olan hedef tahtasının ortasına yerleştiriyor. Burada yanan her kıvılcımın kendilerini yakacak kocaman alevlere dönüşeceğinin farkındalar. Dolayısıyla bunu baştan bitirmeye niyetleniyor” şeklinde konuştu.   Ertürk, iktidarın tüm bu baskı rejimleri ile meşruluğunu yitirdiği ifadelerini kullanırken buna karşı tüm ezilenleri mücadeleyi sahiplenmeye çağırdı.   MA / Berfin Karaman