Muhalifler ev hapsiyle toplumdan uzaklaştırılıyor 2021-01-24 09:17:39   MERSİN - Mersin Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, yargıda kararların çifte standart uygulandığını belirterek, son dönemde muhaliflere verilen ev hapsi cezalarının "onları toplumdan ve eylemlerden uzaklaştırmak" için verildiğini söyledi.    Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) yöneticisi ve üyelerine yönelik 14 Ocak günü İzmir merkezli 12 ilde yapılan operasyonda 47 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan 5'i tutuklanırken ESP Eş Genel Başkanı Avukat Özlem Gümüştaş ve Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri Pınar Gayıp’ın da bulunduğu 5 kişiye ev hapsi verilmişti. Adli kontrol bağlamında ev hapsi uygulamasının yaygın olduğu kentlerden biri de Mersin. Kentte elektronik kelepçe takılan kişi sayısı yıllık 50 ila 100 arasında değişiyor.    Mersin Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, son yıllarda özellikle müeyyidelerin uygulanmasında değişik alternatif çözüm yollarının bulunulmaya çalışıldığını ve bu kapsamda da ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulamaların ön plana çıktığını söyledi.     MAHSUMİYET KARİNESİ ÇİĞNENİYOR   Hükümetin 2021 yılı içinde 30 yeni cezaevi inşa etmeyi planladığını dile getiren Yeşilboğaz, “Bunun personeli, iaşesi hepsi ayrı bir maliyet getiriyor. Bunun yerine daha az maliyetli olan evde hapis cezasına ve elektronik kelepçeye geçtiklerini görüyoruz. Kişiler ve kişilerin aileleri açısından da hem artıları hem de eksileri var. Kişi cezaevinin olumsuz koşullarına maruz kalmıyor. Cezaevinin eksiklikleri yaşamama gibi avantajları olduğu gibi kişinin masumiyet karinesi çiğneme gibi dezavantajları da oluyor. Özellikle tedbir anlamında verilen ev hapsi veya elektronik kelepçelerde kişi kendi suçsuzluğunu ispat edene kadar bu süreci yaşamak ve bu cezaya maruz kalmak zorunda kalıyor. Yine kişi evde kaldığı zaman tek başına kalmıyor. Belki konfor açısından çok daha insancıl olduğu söylenebilir ama aile fertleri açısından da önemli psikolojik etkisi oluyor” dedi.    POLİTİK CEZALAR   Bir dernek ile sendika başkanı veya politik mücadeleden kaynaklı böylesi bir uygulamaya tabi tutulan kişinin kendini ifade etmesinin olanağının da olmadığını söyleyen Yeşilboğaz, “Bu uygulamayı siyasi karar olmaktan çıkarırsanız avantajlı yönleri var. İnsanların cezaevi ile tanışmasını engellersiniz. Bu açıkçası politik anlamda verilen bir ceza olarak düşünülebilir. İnsanları muhalif eylemlerden soyutlamak adına verilebiliyor. Onun için bu cezaların gerçekten kişiyi cezalandırmanın ötesinde bir anlam yüklenmesi gerekiyor. Bu cezayı insanları toplumdan ve eylemlerden soyutlamak için verilen bir ceza mı yoksa bunun gerçekten insani, politik ve ekonomi gerekçelerini ortaya koymamız gerekiyor” ifadesinde bulundu.    YARGIDA ÇİFTE STANDART    Yargıda çifte standart uygulandığına dikkat çeken Yeşilboğaz şöyle devam etti:“Yargıda çifte standart diye bir şey olmaz. Bu yasa varsa ve kişi bu yasanın şartlarını taşıyorsa suçu ne olursa olsun bu şartları taşıyan herkese bu kuralları uygulamak zorundasınız. Türkiye'de en çok sıkıntı yaşadığımız ve anlamakta zorlandığımız husus eşitlik ilkesidir. Koruma tedbiri verilirken önce kişiye bakılıyor ardından mahkûm olduğu veya yargılandığı suçun nev’ine bakılıyor. Bu suçlara göre bir ayrım değildir. Bu ilk defa Erbakan yargılanmasında uygulandı. Erbakan ciddi bir mahkûmiyet almıştı ama yaşı ileri olduğu için cezasını evinde geçirmesi sağlanmıştı. Orada da politik bir karar verildi. O zamana kadar onunla aynı şartları taşıyan ve cezaevinde cezasını çeken kişilere bu uygulanmadı. Çifte standart burada başladı.  Şuan da günümüzde de bu devam ediyor. Suçu ve kişiyi ayıramazsınız eşit olmak zorundasınız.”    Bu uygulamanın şu an Mersin’de en çok aile içi şiddette uygulandığını kaydeden Yeşilboğaz, suçun ortaya çıkması ve toplumda yarattığı tepkiye göre yeni uygulamaya gidildiğini ve yargının tepki beklemeden karar alması gerektiğini söyledi.    Yargıda çifte standart olduğu sürece başarılı olunamayacağını belirten Yeşilboğaz, "Ceza yargılamasında uydurulmuş suçlar dediğimiz suçlar var. Bunu netleştirilmesi ve bunun müeyyidelerinin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Örneğin ‘örgüte üye olmamakla birlikte’ gibi çok ilginç deyimler var. AİHM’in Atilla Taş ile ilgili verdiği kararda net bir şekilde suçun isnat edilme şekli gerçekten yasalarda kabul görmeyen bir nitelendirme olduğu vurgulanıyor. Bunların ceza yargılamasından çıkarılması gerekiyor.”   MA / Ömer Akın