Tutukluların infazı cezaevinin insafına kaldı 2021-02-01 09:02:02 ADANA - İHD Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Avukat İlhan Öngör, cezaevlerinde ceza sistemine dönüşen "Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmeliği"nin keyfi uygulamasından kaynaklı cezası biten tutukluların serbest bırakılmadığını söyledi.  Ceza süreleri dolan tutuklular, 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe giren "Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik" kanunu yürürlüğe girdiği gerekçesiyle tahliye edilmiyor. İnsan Hakların Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü avukat İlhan Öngör, yönetmeliğe dair değerlendirmelerde bulundu.   KEYFİ UYGULAMA   Öngör, yönetmeliğe göre, cezaevinde bulunan hükümlülerin gözlemlenmesi, sınıflandırılması, cezaevindeki iyileştirme çalışmalara katılıp katılmadığının tespiti, başka cezaevlerine nakil olup olmayacakları gibi hallerde cezaevi idareleri gözlem kurulları tarafından gözlemlenip iyi hal raporu hazırlanması şeklinde düzenleme yapıldığını söyledi.   CEZAEVİ YETKİLİ KILINMIŞ   Öngör, "Kısacası, bu yönetmeliğin temel amacı, mahpusun bir cezaevinden başka bir cezaevine nakli, cezaevindeki sosyal ve kültürel haklarından faydalanması, hangi koğuşta kalacağı vb. haller ile en önemlisi koşullu salıverilme hakkından faydalanıp faydalanmayacağının tamamen cezaevi idaresinin hazırlayacağı idari gözlem raporuna bağlı kılınmıştır. 6 yıl 3 ay hapis cezası alan bir hükümlü cezaevinde yatacağı sürenin koşullu salıverilme yasası gereği 4 yıl 8 ay olup bu süre sonunda tahliye edilir. Cezaevi idaresi tarafından hükümlü hakkında düzenlenecek gözlem raporunda, eğer ‘Tutuklu iyi hallidir’ denilmezse o takdirde tutuklu aldığı 6 yıl 3 ay cezanın tamamını yatacak” diye konuştu.    SİYASİ TUTUKLULARA ETKİSİ   Cezaevi idarelerinin tutuklular hakkında hazırlayacağı gözlem raporuna göre değerlendirmenin yapılacağını dile getiren Öngör, "Bu durum mahpusun kaderini tamamen cezaevi idaresinin keyfiliğine bırakmaktadır. Ayrıca özellikle siyasi mahpuslar yönünden cezaevi idareleri gözlem raporları hazırlarken, mahpusun bulunduğu koğuş, okuduğu kitaplar, ziyarete gelen kişilerin kimler olduğu, cezaevi idaresinin belirlediği kurallara uyup uymadığı, disiplin cezası alıp almadığı açlık grevine girip girmediği, örgütten ayrıldığına dair (hiçbir hukuki temeli olmayan) dilekçe verip vermediği gibi kriterleri göz önünde bulundurarak 'iyi halli- halli değil' diye rapor hazırlanacak. Cezaevi idaresinin keyfiliğine kalmış bu uygulama ile birçok mahpusun koşullu salıverilme hükümlerinden faydalanamayacağı açıktır" ifadelerini kullandı.   ANAYASA’YA AYKIRI   Öngör, yönetmelik ve uygulamanın başta Anayasa'nın 2'nci Maddesi’nde belirlenen "Hukuk devleti olma" ilkesine, 10'uncu Maddesindeki "eşitlik" ilkesine, 38'inci Maddesi’ndeki “Masumiyet karinesine” ve 19'uncu Maddesindeki "kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına ile ayrımcılık yasağına" açıkça aykırılık teşkil ettiğini vurguladı. Öngör, şunları ekledi: "Yeni yönetmelik hükümleri kanunsuz suç ve cezanın olmaz ilkesine, keyfi uygulama ile ‘özgürlüğün gereğinden fazla sınırlandırılması’ ve ‘kanunun aleyhe geçmişe uygulanması’ ilkelerine açıkça aykırıdır. Özellikle, usul yasaları açısından bakıldığında usul yasalarının ‘geriye yürümezliği ilkesi’ gereği ve lehe yasanın uygulanma zorunluluğu ilkesi gereği bu yönetmeliğin hakkında hüküm kesinleşmiş mahpuslar yönünden uygulanması mümkün değildir."    Anayasa'nın 38'inci maddesinde yer alan "Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren aleyhe hükümler sanık hakkında uygulanamaz" ibaresini hatırlatan Öngör, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kural geçmişe yürüme yasağı olarak da adlandırılır. Bu amir yasa düzenlemeleri göz önünde bulundurulduğunda mahpusların suç tarihi göz önünde bulundurulması gerekmekte olup bu yönetmeliğin uygulanma olanağı hukuken bulunmamaktadır. Ancak uygulamada birçok cezaevinde keyfi bir şekilde koşullu salıverilme hakkı kazanmış olmasına rağmen cezaevi idareleri tarafından verilen olumsuz gözlem raporları dikkate alınarak mahpusların tahliye edilmediklerini görüyoruz. Bu durumda olan mahpusların mutlaka İnfaz Hakimliklerine itiraz etmeleri ret kararı almaları halinde Ağır Ceza Mahkemelerine itiraz etmeleri oradan da ret gelmesi halinde mutlaka Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaları gerekmektedir."   HEDEF SİYASİ TUTUKLULAR    Bu yönetmelikle amaçlananın siyasi tutukluların koşullu salıverilme hakkından mahrum etmek olduğunun altını çizen Öngör, Türkiye’de yüzlerce gazeteci, yazar, öğrenci, hukukçu, siyasetçinin salt siyasal tercihleri nedeniyle cezaevinde bulunup, bunların serbest bırakılmasının engellenmesinin amaçlandığını ifade etti. Bu yönetmelikle herhangi bir yargı kararı olmadan cezaevi idaresinin keyfi tutumuna bağlı olarak tutukluların fazla ceza yatması ve kişi özgürlüğü güvenliği hakkının ihlalinin söz konusu olduğuna dikkat çeken Öngör, "Temel hak ve özgürlükler yönetmeliklerle düzenlenemez. Cezaevi idaresinin subjektif değerlendirmelerine göre değerlendirme yapılamaz. Her ne kadar İnfaz Hakimliklerine karşı itiraz hakkı var ise de infaz hakimlikleri uygulamada esastan itirazları incelemek yerine adeta onay makamı olarak çalışmaktadırlar. Bu nedenle etkili bir itiraz başvuru yolu değildir. Sonraki hukuki süreçler ise uzun zaman alacak ve mahpuslar hukuksuz bir şekilde daha fazla özgürlüğünden mahrum kalacaklardır" değerlendirmesinde bulundu.    'SİYASİ BİR KARAR'   Yönetmeliğin daha yeni uygulamaya konulduğu için sayısal olarak kaç tutuklunun bu yönetmelik nedeniyle hak mahrumiyetine uğradığını bilmediklerini söyleyen Öngör, şunları ifade etti: "Belirttiğim üzere çıkarılan bu yönetmelik temel hak ve özgürlüklere açıkça aykırıdır. Hukuki ve toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanan gerekçelere dayanmamakta tamamen siyasi iktidarın, muhalif kesime karşı önüne koyduğu siyasi perspektif ile alakalıdır. Ceza tehdidi ve fiziksel özgürlüklerin kısıtlanarak muhalif kesimin sesi kısılmaya çalışılmaktadır. En önemlisi özellikle siyasi mahpuslar lehine cezaevi idarelerinin 'iyi halli olma' raporları vermeleri günümüz Türkiye’sin siyasi atmosferinde mümkün görülmemektedir. Cezaevi idareleri bağımsız tarafsız kamu kuruluşu niteliğinde veya yargı kurumu niteliğinde değillerdir. Bu yönetmelikle iktidarın arzu ettiği sonuç maalesef ileriki süreçte daha da ağır hak ihlallerinin oluşmasına neden olacaktır. Bu nedenle yönetmeliğin uygulanmasından derhal vazgeçilmesi gerekmektedir."   MA / Hamdullah Kesen