'İktidar sansürle suçlarını örtbas ediyor' 2021-02-12 09:01:11 İSTANBUL - İktidarın işlediği suçları örtbas etmek için gazetecilere yönelik baskıyı arttırdığını ve sansür uyguladığını belirten gazeteciler, bunu kanıksamadan karşısında örgütlü mücadele verilmesi gerektiğini söyledi.   Türkiye'de yüzlerce gazeteci yaptığı haberler nedeniyle iktidarın hedefi haline gelirken, muhalif ve özgür basına yönelik baskılar ise artarak devam ediyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nin (DFG), geçtiğimiz gün yayınladığı rapora göre Ocak ayında 5 gazeteciye hapis cezası verildiği, 1 gazeteci tutuklandı, 4 gazeteci gözaltına alındı ve 6 gazeteci ise saldırıya uğradı. Raporun bir diğer dikkat çeken noktası ise getirilen erişim engelleriydi. DFG'nin paylaştığı bilgilere göre; 30 ayrı haber hakkında erişim engeli getirildi. DFG, Aralık ayında ise bin 960 haber, 145 internet sitesine erişim engeli getirildiğini açıklamıştı.    Birgün Gazetesi yazarı Erk Acerer ve DİSK Basın İş Sendikası Genel Sekreteri Özge Yurttaş, gazetecilere yönelik baskıları değerlendirdi.    BÜYÜK BİR ÇAMUR   İktidarların işledikleri suçları örtbas etmek için haberlere sansür uyguladığını ifade eden Erk Acerer, “Eğer bir bakan çıkıp kadınlara hakaret ediyorsa, istismara uğrayan çocukları korumak isteyenlerin karşısında engel oluyorsa ya da 18 yaşında bir kız çocuğunun tecavüzcüsünü serbest bırakmakta etkin rol oynuyorsa ve buna karşılık haber yapan gazetecilere çeşitli baskı ve uygulamalar yapılıyorsa ortada çok büyük bir çamur var demektir. Bu da açık açık iktidarın dili ve yolu hakkında bize fikir veriyor” dedi.    İktidarın toplumdan ve demokrasiden uzak olduğunu belirten Acerer, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un boğazda kiraladığı araziye yaptırdığı çardak ve şöminenin İBB tarafından yıkıldığına ilişkin habere erişim engeli getirilmesinin bunun en büyük örneği olduğunu sözlerine ekledi.   TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ   Türkiye’de toplumsal bir çöküş olduğunu söyleyen Acerer,  “Bu toplumsal çöküş hem iktidarın yapısından hem de yöntemlerinden ileri geliyor. İktidarın dili ve uygulamalarının toplumsal bir karşılığı oluyor. Fakat bizlerin bunun karşısında nasıl şekil aldığımız önemli.  İktidar bir dil geliştiriyor bu dille herkesi terörize ediyor. Onların neler söylediği bizim için çok önemli olmamalı. Biz kendimizi iktidarın dilince olabildiğince uzak tutmalıyız. İktidar diyor ki ‘bunlar teröristtir’ kimileri o terörist denilen insanlarla fotoğraf çektirmekten imtina ediyor. ‘Bu yol milliyetçilikten uzaktır’ diyor bunun karşısında ne muhalefet ne muhalefetin organları başka bir yol kabul edemiyor” dedi.   NORMALLEŞTİRİLİYOR   Acerer, toplum içinde çok büyük bir yozlaşma büyük bir korku imparatorluğu olduğunu ifade ederek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu tür imparatorluklarda iktidarın halka haber ulaşmasını engellemesi aslında yaşanan her şeyi normalleştiriyor. Çünkü toplum haberdar olmadığı her şeyi bir zaman sonra normal olarak karşılamaya başlıyor. Bu konuda biraz kamuoyunun da elini taşın altına koyması gerekir. Bugün muhalif gazetelerin toplam tirajı 30 bin civarında. Bu çok korkunç bir rakamdır. Topluma ışık tutan basın çalışanları baskı ve sansürlerle engellenmeye çalışıldığında onlara sahip çıkması gereken yine toplumların kendisidir.”   ÖRGÜTLÜ MÜCADELE GÜÇLENDİRİLMEDİ   Basın İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş ise Türkiye’de gazetecilerin sadece sansür değil artan baskılar nedeniyle otosansürle de karşı karşıya olduğunu söyledi. Otosansüre karşı medyada örgütlü mücadeleyi güçlendirmek her türlü sansür girişimine yol açan baskı ve uygulamalara karşı itiraz etmek gerektiğini ifade eden Yurttaş, “Bu durumu kanıksamamak, normalleştirmemek için bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Muhalif kesimler açısından da artan baskılar karşısında sansür girişimlerini olağan karşılamamak ve her defasında ilk defa karşılaşılmış kadar güçlü tepkiler vermek önemli” dedi.   GÜCÜ YETEN SANSÜR TALEP EDİYOR   Yurttaş, basın işçilerinin, mahkemeler aracılığıyla haberlere erişim engeline imkan tanıyan “yasal mevzuat” gündeme geldiği ilk günden beri bunun bir sansür aygıtı olarak kullanılacağına dair kaygılarını dile getirdiğini sözlerine ekleyerek, “Yasadaki bu internet üzerinden yayımlanan haber, video, fotoğraf, yorum vb. içeriklerle kişilik haklarının veya özel hayatın gizliliğinin ihlali, suç işlenmesi, gibi gerekçeler aslında mahkemeler aracılığıyla gücü yetenin kendisi için sansür talep ettiği bir sonuç yarattı. Türkiye’de adalet sisteminin bazı parti-güç angajmanlarından etkilendiği artık herkesin malumu. Bu nedenle gücü yetenin hakkındaki her türlü haberi kaldırtma, usulsüzlüğü görünmez kılma imkanı ortaya çıktı” ifadesinde bulundu.