‘Demokratik bir anayasa için Öcalan’ın önü açılmalı’ 2021-03-04 09:17:49 İSTANBUL - Türkiye’de demokratik bir anayasa ancak PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıyla mümkün olacağını dile getiren HDK Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, “Tecridin kaldırılmasıyla sadece Kürt halkı değil bütün Türkiye halkları nefes alacak” dedi.   Uluslararası bir komplo ile 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim edildikten sonra İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır ağır tecrit altında. Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve hak ihlallerinin son bulması talebiyle cezaevlerinde başlanan açlık grevleri ise 98’inci gününde. AKP iktidarının toplum üzerinde kurduğu baskıları arttırdığı bir süreçte yeni anayasa tartışmalarını gündeme getirmesine dikkati çeken Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, bunun gerçeklikle ilgisi olmadığını ifade etti.    HER ŞEY SARAY’A BAĞLI   Türkiye’de bu güne kadar yapılan anayasaların toplumun belli kesimlerini dışlayacak şekilde hazırlandığını vurgulayan Uğurlu, buna rağmen kağıt üzerinde olan yasaların bile eşit kullanılmadığını söyledi. Türkiye’de iktidara gelmek isteyen her partinin yeni anayasa söylemine sarıldığını hatırlatan Uğurlu, “Türkiye’de anayasa adeta iktidara gelmek isteyen partilerin sahte can simidi haline geldi. AKP’de 2002’de bu sözü vererek iktidara geldi. Geçen zaman içerisinde bazı değişiklikler yaptı. Ama var olan durumu daha da ağırlaştırıldı. Şimdi de ‘yasa değişikliği yapacağız, kapsayıcı olacağız’ diyorlar. Fakat karşımızda belli bir kesimi reddeden, toplumsal özgürlükleri ortadan kaldırmış bir iktidar var. Şuan Türkiye’de tekçi bir rejim var. Meclis işlevsiz kılınmış, her şey saraya bağlanmış ve oraya danışılmadan hiçbir şey yapılmıyor. Bir kişinin iki dudağının arsından toplumun kaderi belirleniyor” diye belirtti.    KOŞULLARI YOK    İktidarın HDP’ye yönelik baskı politikasını da hatırlatan Uğurlu, şunları dile getirdi: “6 milyon oy alan bir partiye lanet okuyan bir iktidar var. Toplum iktidarın etrafında ip gibi dizilmiyorsa ya düşmandır ya da düşman kesimle iş birliği yapıyordur. Gazeteciler, öğrenciler, halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları tutuklu, üniversitelere kayyım atanıyor. Demokratik Toplum Kongresi’nin(DTK) kapısına kilit vuruluyor, vekillerin vekillikleri düşürülüyor onlarca yıllık cezalar veriliyor. İnsanları artık gözaltına alma ihtiyacı duymadan kaçırılıyor. Yeni anayasa böyle mi olacak? Böyle bir atmosferde hangi anayasadan bahsediyorlar. Bunun koşulları yok.”    ÇÖZÜMÜN GÖSTERGESİ   Uğurlu, şimdiye kadar yapılan anayasaların “Türklük” anlayışı çerçevesinde yapıldığını onun dışında kalan tüm kesimlerin yok sayıldığını yineledi. Artık bu durumun değişmesi gerektiğinin vurgulayan Uğurlu, devamla şöyle dedi: “Çözüm sürecinde iktidarın attığı bir adım vardı. Eğer yeni bir anayasadan söz ediliyorsa o sürece geri dönmek gerekiyor. Öncelikle bu zeminin oluşturulması gerekiyor. Bu zeminin oluşturulması için de Sayın Abdullah Öcalan’ın önünün açılması gerekiyor. Avukat ve ailelerin İmralı’ya gidemediği yerde vasfı olmayan biri İmralı’ya götürülüp Öcalan’la görüşme gerçekleşebiliyor. Buda demektir ki iktidarın ihtiyacı olduğu zaman İmralı’nın kapıları açılır ve Sayın Öcalan ile insanlar görüşür. Yani iktidar kendi istediği zaman İmralı ile bir diyalog sağlıyor. Yapılan görüşmeye bile bakarak toplumsal sorunların çözümünde asıl muhatabın nerede olduğunu gösteren bir pratik.”    ÖCALAN’IN ÖNÜ AÇILMALI   Yaşananlardan hem Kürtlerin hem de Türkiye halklarının etkilendiğini ifade eden Uğurlu, Kürt sorununun artık demokratik yollarla çözülmesi gerektiğini belirtti. Bunun için Öcalan’ın önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine dikkati çeken Uğurlu, şöyle konuştu: “Fakat İmralı’da tecrit giderek ağırlaştırılıyor. Toplum üzerinde baskı uygulayarak ‘tecride tecrit demeyin’ diyorlar. Peki, bu kavramları kullanmadan ne diyelim? Uluslararası sözleşmelerde yaşananlar tecrit olarak tanımlanıyor. Tecrit ise işkence olarak tanımlanıyor. Bunun başka adı yok. Uluslararası sözleşmeler imzalanırken bunlar ‘anayasanın üstündedir’ denilerek buna imzayı kendileri attı. Ama kendi imza attığı şeyi de kabul etmiyorlar. Ya bir hafızasızlaşma yaşıyorlar ya da ‘ben ne yaparsam odur, dediğimi yaparım. Kolluk güçlerimle savcıya, yargıya talimat veririm. Kimse bana bir şey yapamaz’ diyor.”    TÜRKİYE HALKLARI NEFES ALACAK   Öcalan’ın birçok defa “Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için ben elimden geleni yapmaya hazırım” dediğini hatırlatan Uğurlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dönem dönem İmralı’nın kapıları açıldı. Nelerin olduğunu, nasıl bir barış ikliminin yaşandığını herkes gördü. Aslında iktidar da bunun farkında. Tecridin kaldırılmasıyla sadece Kürt halkı değil bütün Türkiye halkları nefes alacak.  Bu iki halkın bu topraklarda bin yıllık bir geçmişleri var. Son yüz yıldır bu halklara tekçilik dayatılıyor. Bütün bunların yaşanmaması için tecridin kaldırılması gerekir. Sayın Öcalan sadece Kürt halkı için bir şey istemiyor. Öyle demek de haksızlık olur. Çünkü dünyanın farklı kesimlerinden ve yerlerinden onun ideolojisinden yararlanılıyor ve paradigması üniversitelerde ders olarak okutuluyor. Yani Sayın Öcalan bütün Ortadoğu halkları için çözüm üretmeye çalışan birisi.”    NASIL BİR ANAYASA YAPACAKSINIZ?    Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve hak ihlallerinin son bulması için cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerini anımsatan Uğurlu, “İktidar ne zamana kadar buna kulak tıkayacak? Ne zamana kadar bunu görmezden gelecek?” diye sordu. Uğurlu, artık bu durumun görülmesi ve önlem alınması gerektiğini ifade etti.    Uğurlu, şunları söyledi: “Bir partinin Eş Genel Başkanlarını tutuklamışsınız, vekillerini tutuklamışsınız ve elinizde hiçbir şey yok ama suç üretmeye çalışıyorsunuz. Bu şekilde nasıl bir anayasa oluşturacaksınız? Kürtleri yok sayarak nasıl bir anayasa yapacaksınız? Kadınları, LGBT-İ+ ları yok sayarak nasıl bir anayasa oluşturacaksınız? Sendikalara, meslek örgütlerine, derneklere parmak sallayarak nasıl bir anayasa yapacaksınız? Anayasayı 30 milyonla mı yapacaksınız? AKP-MHP tufanıyla adeta ikiye yarılmış bir toplum var. Anayasayı herhalde AKP ve MHP’ye oy verenlerle yapacaklar. Biz ne olacağız? Bu topraklarda bizlerde yaşıyoruz ve varız. Her türlü vatandaşlık hakkımızı da yerine getiriyoruz. Ama söz konusu haklara gelince hiçbirisi bize yok. Ağzımızı açtığımız an cezalar yağıyor. Aslında yeni anayasa söylemini bir can simidi olarak kullanıyorlar.”    BİR ARAYA GELMELİYİZ   Muhalefet partilerinin de iktidarın tutumundan rahatsız olduğunu düşünen Uğurlu, iktidarın altındaki halının artık kaymaya başladığını söyledi. Muhalefet partilerinin daha önce iktidarın peşinde ip gibi dizildiğini anımsatan Uğurlu, şunları ifade etti: “Mart ayı hem kadınlar hem Kürtler hem de direnenler için önemli bir ay. Belki hatalarımız oldu ama bu durumu değiştirecek ve dönüştürecek gücümüz de var. İktidar bunu gördüğü için korkuyor. En basit bir kadın eylemini dahi izin vermiyor. 10 tane kadının bir araya gelmesi bile bu iktidarı korkutuyor. Kadınların sesinden, sözlerinden ve örgütleme gücünden korkuyorlar. Ama onların korkuları bizi daha da direngen yapıyor. O nedenle daha fazla bir araya gelmeliyiz.”    ÇÖZÜM ÜÇÜNCÜ YOL    Tüm muhalif kesimlerin bir araya gelerek iktidarın kurmak istediği rejime karşı mücadele etmesi gerektiğine vurgu yapan Uğurlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Şuan Türkiye’yi demokratik bir şekilde dönüştürme gücü olan kesim HDK ve bileşenleridir. Yeni bir anayasa yapılacaksa, kadın cinayetleri durdurulacaksa, gençlerin önündeki sorunlar giderilecekse bu HDK’nin paradigmasıyla olacaktır. O nedenle de buna daha sıkı sıkıya sarılmak gerekir. Daha fazla araştırmak ve bu paradigma üzerinden gitmek gerekir. Çünkü tekçi zihniyet topluma bir şey vermedi. Verecek güç belli. O da üçüncü yoldur. Eğer bu toprakları yaşanılır kılmak istiyorsak, bir araya gelip mücadele etmek ve bir arada yaşamaktan başka şansımız yok.”    MA / Ferhat Çelik