Sarıca: Öcalan’a yaklaşım hukuk ve demokrasiye yaklaşımdır 2021-04-25 18:00:06   İSTANBUL - Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nin cezaevlerinde yaşanan baskı ve hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdiği toplantıda konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatı Rezan Sarıca, Öcalan’a yaklaşımın hukuk ve demokrasiye yaklaşım olduğunu belirtti. Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla online toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya Yazar Adil Okay, Gazeteci Hüseyin Aykol, Avukat Seher Dursun, Asrın Hukuk Bürosu üyesi Avukat Rezan Sarıca, tutuklu aileleri Hıdır Sabur, Döndü Şen, Korsakoflarla Dayanışma Derneği Üyesi Nihat Göktaş, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Mehmet Acettin, öğrenciler Hivda Selen, Muhammet Hizmetçi ile çok sayıda aktivist ve yurttaş katıldı. Toplantı, İnisiyatif Üyesi Abdulmelik Yalçın moderatörlüğünde gerçekleşti. Yalçın, açılış konuşmasında cezaevlerinde yaşanan baskı, yasak ve hak ihlallerini sıralayarak, gerçekleştirdikleri faaliyetleri anlattı.  Ardından söz alan İnisiyatif Üyesi Uğur Şafak, toplantıyı pandemi bahanesiyle cezaevlerinde yaşanan ağır baskıları kamuoyuna duyurmak ve duyarlılık yaratmak için gerçekleştirdiklerini ifade etti. Şafak, cezaevlerinde başlayan tecridin tüm Türkiye’ye yayıldığını belirtti. AYKOL: NEFRET BİTMEDİ Toplantıda ilk olarak söz alan Gazeteci Hüseyin Aykol, 1975 yılından bu yana gazeteci olduğunu ve bu sürede de cezaevlerini takip ettiğini söyledi. 80’li yıllarda 10 yıl cezaevinde kaldığını dile getiren Aykol, o dönemde de tecrit ve saldırılara maruz kaldıklarını belirterek, cezaevine yönelik saldırı planlarının 15 Temmuz darbe girişiminin ardından daha da arttığını ifade etti. Aykol, çok sayıda cezaevi yapımının devam ettiğini dile getirerek; gazete, dergi, yayın yasaklarına ve spor, sohbet etkinliklerinin kısıtlanmasına dikkat çekti. Devletin tutuklulara yönelik nefretinin bitmediğini vurgulayan Aykol, cezası biten tutukluların tahliye edilmemelerini ve pişmanlık dayatmalarına maruz kalmalarını eleştirdi. Aykol, dışarıda yürütülecek kampanyalarla çıkarılacak sesin baskıları azaltacağına işaret etti. SARICA: İMRALI’DA KOŞULLAR AĞIRLAŞTI Ardından söz alan Asrın Hukuk Bürosu Üyesi Avukat Rezan Sarıca, İmralı Cezaevi’nin hukuka aykırı bir şekilde kişiye özel inşa edildiğini ve getirilen olağanüstü koşullara sahip olması nedeniyle hukuki olarak da sıkıntılar yaşamaya başladıklarını belirtti. İdam cezasının kaldırılmasının ardından ağırlaştırılmış müebbet cezası diye bir uygulamanın getirildiğini hatırlatan Sarıca, uygulamanın ayrımcılık ve ağır tecrit koşulları içerdiğini söyledi. 22 yıllık İmralı rejiminde ortaya çıkan gerçeklikler doğrultusunda fiili uygulamaların İmralı’da başlayarak tüm cezaevlerine yayıldığına dikkat çeken Sarıca, tecrit ve kısıtlama uygulamalarının daha sonra yasalara dönüştürüldüğünü ifade etti. Geçmişten bu yana İmralı’daki ağır koşulların yeterli bir tepki ile karşılanmadığı için tüm cezaevlerine yayıldığını kaydeden Sarıca, koşulların ve görüşmelerin 2015 darbe girişimi sonrası daha da zorlaştırıldığını belirtti. ‘İMRALI’DA OLAĞANÜSTÜ DİRENİŞ’ Sarıca, son 10 yılda Öcalan ile sadece 5 defa görüşebildiklerini dile getirerek, “Zaten ağır olan koşullar hukuki araçlar kullanılarak çok ağır bir noktaya getirildi. Aile ziyaretlerine baktığımızda zaten kısıtlı olan görüşmeler daha da ağırlaştı. Sadece iki defa telefon görüşmesi gerçekleşti. Kitap ve gazetelerle olan ilişkisi de çok ağır uygulamalara maruz kaldı. Gönderdiğimiz gazetelerin hiçbiri verilmiyor. Yandaş medya gazeteleri veriliyor. Her açıdan ağır bir tecrit altında. Eylül 2020 tarihinde hem telefon hem avukat hem de aile görüş yasakları getirildi. Bu ne insani, ne hukuki ne de ahlaki bir yanı yoktur. Totaliter bir rejim bunu uyguluyor. Sayın Öcalan’a yaklaşım hukuk ve demokrasiye yaklaşımdır. Sayın Öcalan’a yönelik politikalar tüm politikaların başlangıcıdır. Sayın Öcalan’ın sesini duyurabildiğinde acıların ve sorunların yerini huzurlu ve mutlu bir ortama nasıl bıraktığını çözüm süreci döneminde gördük” diye anlattı. Öcalan’ın olağanüstü koşullarda olağanüstü bir direniş geliştirdiğine vurgu yapan Sarıca, gerek Kürt sorununun onurlu bir çözümü gerekse Türkiye’nin demokratikleşme sorunlarının aşılması için ısrarlı bir mücadele yürüttüğünü belirtti. OKAY: KEYFİYET YASAYA DÖNÜŞTÜ Yazar Adil Okay da, Türkiye ve Avrupa’nın pek çok yerinde cezaevlerindeki durumlara dikkat çekmek amacıyla sergiler açtıklarını ve tutuklularla dayanışmayı büyütmeye çalıştıklarını belirtti. Hasta tutuklular, yayın yasakları, infaz yakma ve ağırlaştırılmış müebbet sorunlarının ön plana çıktığına işaret eden Okay, iktidarın baskıcı politikaların cezaevine yansıdığını ifade etti. Keyfi uygulamaların bir süre sonra yasalara dönüştürüldüğüne değinen Okay, baskıların son bulması için dayanışmanın önemine dikkat çekti. GÖKTAŞ: TECRİT İŞKENCEYE DÖNÜŞMESİN Korsakoflarla Dayanışma Derneği Üyesi Nihat Göktaş, iktidarın pandemiyi fırsat bilerek dayanışma ruhunu yok etmeye çalıştığını söyleyerek, tecridin işkenceye dönüşmesine izin verilmemesi gerektiğini belirtti. ACETTİN: İMRALI GENELLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi Mehmet Acettin, cezaevlerinden yaşanan hak ihlallerine ve baskılara ilişkin çok sayıda mektup aldıklarını ifade ederek, söz konusu hak ihlallerini raporlarla düzenli olarak açıkladıklarını söyledi. Acettin, Türkiye’deki infaz sisteminin İmralı özel infaz sistemi ile eşitlenmeye çalışıldığına vurgu yaparak, böylece tecridin yasal zemininin oluşturmaya çalışıldığının altını çizdi. Son çıkarılan infaz yasası ile cezası biten tutukluların serbest bırakılmaması yasasını hatırlatarak, devletin tutukluları içeride tutma politikası yürüttüğünü belirtti. Acettin, hasta tutuklular sorunun da en önemli sorunlardan biri olduğuna işaret ederek, her yıl çok sayıda hasta tutuklunun yaşamını yitirdiğini kaydetti. Cezaevlerinde devam eden  açlık grevlerine dikkat çeken Acettin, taleplerin kabul edilmesi için çaba içerisinde olacaklarını söyledi. SELEN: FAŞİZMİN HUKUKU Boğaziçi direnişinde ev hapsi kararı verilen ancak kararı kabul etmeyen öğrenci Hivda Selen, ev hapsini devletin devrimcilere yönelik bir politikası olarak değerlendirdikleri için reddettiğini belirtti. Selen, “Kararın hukuksuzluğunu tartışmıyoruz, bu aslında faşizmin hukukudur. Evlerimizi cezaevine çevirmeye çalıştılar. Cihazlarla konuşmalarımızı bile dinleyebiliyor, polisler istedikleri vakitte istedikleri gibi evinize gelebiliyorlar. Biz de bunun bir tutsaklık biçimi olduğunu söyledik” dedi. HİZMETÇİ: DİRENİŞİ ENGELLEME ÇABASI Boğaziçi direnişinde ev hapsi kararı verilen ve kararı reddeden bir diğer öğrenci Muhammet Hizmetçi ise, ev hapsinin gençlik direnişlerini engelleme çabası olduğunu belirtti. OHAL’den bu yana artan baskıcı bir ortam olduğuna işaret eden Hizmetçi, “Düzenlenen yasalar sistemli bir saldırının bir parçası. Faşizm zindana tıkamadığını evlere hapsetmeye çalışıyor. Bu kadar tecavüzcünün, katilin elini kolunu sallaya sallaya gezdiği bir ortamda direnen öğrencilere ev hapsi verilmesi tesadüf değil, yükselen mücadelenin önünü almak içindir” diye konuştu.  Toplantıda tutuklu aileleri de söz alarak hem kendilerinin hem de tutuklu yakınlarının yaşadıkları zorlukları anlattı. Toplantı soru cevap bölümü ile devam etti.