Aktar: Kobanê Davası KCK davalarının kopyası 2021-04-27 09:04:06 ANKARA - Kobanê Davası’nın KCK davalarının yargılama biçimiyle aynı olduğunu belirten avukat Mehmet Emin Aktar, “Bu yargılama zorlamayla olmayacak. Karikatür yargılama oldu” dedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın ilk duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. DAİŞ’in saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde ülke genelinde yapılan protestolar nedeniyle yargılamanın yapıldığı duruşmaya yüzlerce avukat katıldı. Avukatların hiçbir talebini kabul etmeyen ve tutanağa geçmeyen mahkeme heyeti, yine avukatlardan olmadan hem kimlik tespiti yaptı hem de iddianameyi okuttu.    POLİS BARİKATI   Dava avukatlarından ve dönemin KCK yargılamalarında da yer alan avukat Mehmet Emin Aktar, görülen ilk duruşmaya dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. Duruşmanın atmosferine dair konuşan Aktar, avukatların “içeride yer olmadığı” gerekçesiyle salona alınmadığını söyledi. Aktar, “Aşırı bir güvenlik önlemi vardı. Hem jandarmalar tutukluların bulunacağı bölümün etrafını sarmışlardı hem de jandarmanın dışında da polis barikatı da kurulmuştu. Önümüzdeki sırada komple polisler oturmuştu” dedi.   MAHKEME BAŞKANI    Duruşma salonuna çok fazla polisin alınmasıyla yerlerinin daraldığını belirten Aktar, “Hal böyle olunca, zaten nasıl bir atmosfer olacağını hissettik. Zaten 3-4 kontrolden geçerek duruşma salonuna varınca, çok gergin bir atmosfer olacağını tahmin ettik. Mahkeme başkanı geldiğinde, kürsüye gittik ve dışarıda kalan avukatların da alınmasını istedik ancak o sadece sınırlı sayıda alabildiğini söyledi. Söylediğimiz her şeye kapalıydı. Hem diyaloga hem çözüm arayışına kapalıydı. Bunun üzerine ‘tüm meslektaşlarımız içeri alınmadığı sürece bu duruşma yapılmaz’ dedik. Bize söz hakkı da vermedi” ifadelerini kullandı.   TALEPLER    Avukatların hiçbir talebinin mahkeme heyeti tarafından tutanağa geçirilmediğini dile getiren Aktar, “Mahkeme başkanı bugün bizi tamamen yok sayarak, önüne bir program koydu. Ona ne söylendiyse o programa uygun bir davranış sergiledi. Bu çok garipti. Ben meslek hayatımda ilk defa karşılaştım böyle bir şeyle. Hiç kimseyi dinlemeyip, kafasında programladığı bir şeyi, hiçbir usul kuralına uymayı da hissetmeksizin yaptı. Sadece duruşmanın nasıl başlayacağına ilişkin hükmü hatırlattı. Ki bunu hepimiz ezbere biliyoruz. Belli şeyler vardır ona göre gidilir ama arada itirazlarınızı sunarsınız. O gün sanıklar orada hazır değilse, kimlik tespit edip sorgusunu yapamıyorsunuz. Yani illaki bir aksama olacak. Mutlaka sıralamaya uyulacak diye bir kural yok” diye belirtti.   USULE AYKIRI    Dava iddianamesine değinen Aktar, şunları söyledi: “Sadece açık kaynak araştırması dediğimiz, yani bir arama motoru üzerinden tutuklanan ve haklarında dava açılan insanların değişik tarihlerde yaptıkları etkinlik ve verdikleri demeçler üzerine dayanan bir iddianame var karşımızda. Bu iddianamenin zaten suç soruşturması yapmak gibi bir kaygısı yok. Mahkeme de şeklen bir yargılama yapma ihtiyacını bile duymadı. Örneğin bu kadar ağır cezalar işlenmesine rağmen ve 5 yıldan fazla ceza istendiğinde, avukat bulundurulması zorunlu olmasına rağmen, biz içeride yokken yargılama sürdürüldü. Tamamen usule aykırı ve hukuksuz bir yargılama sürdürüldü.”   BİR HAKİKAT VARSA…   Davanın iddianame kapsamında bitmeyecek bir dava olduğunu ifade eden Aktar, “İktidarın yargıyı bir sopa olarak kullandığı açık. Bunu bir zor aygıtı olarak kullanıyor. İktidar bloğu içinde iki farklı anlayış var. Zaten geçmiş dönemlerde bunu söylediler, biri ‘bu dava birkaç ayda bitirilebilirdi’ dedi. Ancak siz burada bir inşaat yapmıyorsunuz. Bir yargılama yaptığınızda delil topluyorsunuz. Duruşmalarda da tartışırsınız. Eğer gerçekten ortaya çıkarmayı istediğiniz bir hakikat varsa, onu araştırmak için tartışırsınız. Ama bugün şunu gördük ki mahkemenin hiçbir şeyi tartışmaya ihtiyacı yok. Bir şey tartışmak gibi bir niyeti de yok aslında. Şeklen de olsa usule uygun bir yargılama kaygısı da yok. Hiçbir kurala bağlı kalmam, bağlı kalıyormuşum gibi yaparım, sizi de dinlemem dedi. Bugün bize yapılan bu” şeklinde konuştu.   KCK DAVASI    Kobanê Davası’nı, Gülen cemaati tarafından organize edilen KCK davalarının yargılama biçimiyle aynı olduğuna dikkat çeken Aktar, KCK yargılamalarında usule uyulduğunu ancak Kobanê Davası’nda bunun yapılmadığını söyledi. Aktar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin KCK ana davada ilk iki günde mahkemenin kimlik tespitine geçemediğini biliyorum. İlk iki gün dil üzerinden tartışma yaptık. Bir usul tartışması yaptık. Söylediğim duruşmanın sıralamasına ilişkin kanun maddesi o gün de geçerliydi. Ama konuştuk, tartıştık söz aldık. Bugün başka bir şey vardı. Bugün, sanırım kafalarında şu vardı; iddianamede yer alan dayanıksız iddiaların kamuoyunda yer edinmesiydi. Mahkeme bunu yapmaya çalıştı. Ama bunu da yapamadı. Siz bir şeyi haksız yapıyorsanız, her halükarda hata yaparsınız. Bu yargılama zorlamayla olmayacak. Bugün karikatür yargılama oldu.”   DOSYALAR AYRILABİLİR    Kobanê Davası’nın görüldüğü ilk duruşmada mahkeme heyetinin davanın ağırlığını kaldıramayacağının ortaya çıktığını ifade eden Aktar, “Mahkemenin önüne klasörlerle bilgi yığını konuldu. Hiçbir sistematiği yok, hiç kimseyle ilişkilendirilmemiş ve mahkemeye, ‘bunun üzerinden bir yargılama yap’ deniliyor. 108 kişi var. Bunların önemli bir kısmı yok. Mahkemenin onlara ulaşma ve yakalama imkanı da neredeyse yok gibi. Onlar hakkında yakalama kararları var. Ancak onların yakalanmalarını beklemek uzun yılları alabilir. Bu nedenle bu dosyaları ayırıp yargılamayı öyle devam ettirebilirler. O zaman bu dosyayı neden birlikte açtınız?” diye sordu.    Aktar, Türkiye’de olmayan ve haklarında arama kararı çıkarılan kişilerin de aynı davaya müdahil edilmesini ise şöyle yorumladı: “Mahkemeyi hem böyle ağır bir yükün altına koyup hem de ondan çok hızlı bir biçimde sonuç beklediğinizde, zaten karşılaşacağınız manzara da bugün karşılaştığımız gibi olur.”   TARİHE NOT    Kobanê Davası’yla tarihe not düşüleceğinin altını çizen Aktar, “Bir döneme ilişkin gerçekliği tartışabilmek, onu sunabilme imkanını bulabileceğiz. Gerçekliğin ne olduğunun ortaya çıkarılması için çaba vermek istiyoruz. Çünkü bugün 37 cinayet içinde 4’ü dışında hiçbiri hakkında dava açılmış değil. Failleri bulunmuş değil. Yani cinayeti doğrudan doğruya işleyenler ortada yok. Siz bunları ortaya çıkarmadığınız sürece, kimseyi suçlayamazsınız zaten. Bu açıdan belki bir mücadele alanı olarak bu cinayetlerin arkasındaki faillerin ve nasıl harekete geçtiklerinin açığa çıkarılabileceği bir dönem olur” dedi.   MA / Berivan Altan - Zemo Ağgöz