ÖHD’li Çakas: Güvenlikçi politikalar cezaevlerindeki ihlalleri derinleştiriyor 2021-04-30 09:00:42 DİYARBAKIR - Bölgedeki cezaevlerinde hak ihlallerinin güvenlikçi politikalar nedeniyle her geçen gün derinleştiğini belirten avukat Yusuf Çakas, “Hukuksuzluklar, siyasi atmosferin yansımasıdır” dedi. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış tecride karşı cezaevlerinde tutukluların başlattığı süresiz dönüşümlü açlık grevi 155’inci gününe girerken, tutuklulara yönelik ağır hak ihlalleri de gündemdeki yerini koruyor. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şubesi ve Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) üyelerinin, bölge kentlerindeki cezaevlerinde yaptıkları görüşmelerin ardından hazırlanan raporlar 16 Nisan’da yayınlandı. Bölge cezaevlerindeki hak ihlalleri raporlarına göre; açlık grevine giren tutuklular tek kişilik hücrelere konuluyor, eylemcilere tuz, limon, süt gibi yeterli besin maddelerini verilmiyor, sık sık koğuş baskınları oluyor, savcıların katıldığı aramalar sırasında tutuklular darp ediliyor, disiplin cezaları veriliyor, koğuşlara kameralar yerleştiriliyor, Kürtçe mektuplar gönderilmiyor ve daha pek çok hak ihlali yaşanıyor.   Rapordaki hak ihlallerini değerlendiren ÖHD Hapishane Komisyon Üyesi Avukat Yusuf Çakas, bu hukuksuzlukların Türkiye'deki siyasi atmosferin yansıması olduğunu söyledi.   HASSASİYET    Açlık grevine giren tutuklulara yeterli besin madde verilmemesiyle tutukluların yaşam haklarının ihlal edildiğine dikkati çeken Çakas, “Grevin dönüşümlü olması nedeniyle tutuklular birçok kez açlık grevine dahil oluyor ve bu sebepten kaynaklı ciddi sağlık sorunları yaşanıyor. Ancak, bugün baktığımızda, yetkililer ve cezaevleri hekimleri gerekli hassasiyeti göstermiyor. Bu tür uygulamalar açlık grevi dışında da cezaevinde devam eden sorunlar. Unutulmamalıdır ki sağlık hakkı yaşam hakkının bir parçasıdır" diye belirtti.   KOĞUŞ ARAMALARI    Son iki aydır koğuş aramalarının arttığını kaydeden Çakas, “Koğuş aramalarına ilişkin ciddi sayıda başvuru söz konusu. Aramaların, sert ve baskın şeklinde sürekli hale getirilmesinden kaynaklı tutuklular koğuş aramalarını 'ev baskınları' şeklinde nitelendiriyor. Aramalara tepki gösteren tutukluların da, başka cezaevlerine sevk edilmelerine gerekçe gösteriliyor. Yapılan koğuş aramalarında bugüne kadar kitaplardan başka bir şey bulunmamış. Bu kitaplar da aslında zamanında cezaevi gözetiminde tutuklulara verilmiş. Bu kadar baskıların yaşanmasının asıl sebebi aslında siyasette izlenilen güvenlikçi politikalardır. Nasıl ki dışarıda bulunan insanların basın açıklaması yapılmasına izin verilmiyorsa, cezaevinde de tutukluların kitaplarına el konularak okunmasına izin verilmiyor” ifadelerini kullandı.   Diyarbakır 1 ve 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kampüs Cezaevlerinde DAİŞ’li tutukluların, siyasi tutukluların bulundukları koridorlara yerleştirilmesine de değinen Çakas, “5 Haziran 2015 tarihinde bu kentten bir siyasi partinin mitingine DAİŞ’in bombalı saldırısı oldu, buna rağmen 1 ve 2 No’lu Cezaevi’nde endişe verici uygulamalar uygulanıyor” dedi.   İYİ HAL UYGULAMASI    İyi Hal Kurulu neticesinde sadece Diyarbakır cezaevlerinde bulunan en az 30 tutuklunun cezasının infaz edilmesine rağmen kimi gerekçelerle tahliye edilmemesine tepki gösteren Çakas, “Düşünün, tüm yargılama boyunca kişi veya kişiler siyasi parti faaliyeti sürdürdüğünü, örgüt üyesi olmadığı belirtiyor ve duruşmalarda bunu net bir dille ifade ediyor. Duruşmalarda, kişinin ifade ettiği şeyler, iyi hal kurulu tarafından pişmanlık dayatmasına konu ediliyor. Bunun dışında, cezaevi kütüphanesinden kitap almamak ‘iyi halli olmamak’ olarak değerlendiriliyor. Bu uygulamanın ucu bucağı yok, sokaktaki durumunuzu değerlendirip iyi halli olmadığınızı değerlendirebilirler, bu da aslında uygulamanın ne kadar hukuk dışı olduğunu gözler önüne seriyor. Diğer yandan, koşullu salıverilme hakkı ve denetimli serbestlikten yararlanma hakkını bitiren bir uygulamadır. Bu haliyle bu uygulamanın geri çekilmesi gerekmektedir” diye belirtti.   ÇIPLAK ARAMA    Bir diğer dikkat çekici hak ihlalinin çıplak arama dayatması olduğunu sözlerine ekleyen Çakas, “Yönetmeliklerde ‘belli emareler ve somut şüpheler olması halinde insan onuruna aykırı olmayacak şekilde çıplak arama yapılabilir’ şeklinde bir ibare bulunmakta. Birincisi makul şüphe dediğiniz şeyi neye dayandıracaksınız. İkincisi, insan onuruna aykırı olmayacak şekilde nasıl bir çıplak arama yapılacak? Biz hukukçular olarak, çıplak aramayı insan onuruna aykırı olarak görüyoruz. Yönetmelikte yer alması bu durumu hukuki yapmaz, çıplak arama kabul edilemez. Hele ki dört beş gün gözaltında kalmış birine, cezaevi girişinde çıplak arama dayatılmasının hiçbir makul gerekçesi olmaz. Yine bir cezaevinden diğer cezaevine sevki yapılan bir tutuklunun çıplak aramaya tabi tutulmasının da hiçbir makul gerekçesi olamaz” şeklinde konuştu.