Prof. Özbudun: Demokratik anayasa tek adam yönetimine son vermekle mümkün 2021-05-07 09:06:06 HABER MERKEZİ - Prof. Dr. Ergün Özbudun, MHP’nin yeni anayasa söyleminin kendisinde en ufak bir heyecan ve ümit yaratmadığını belirterek, demokratik bir anayasanın tek adam yönetimine son verilmesi ve demokratik parlamenter sisteme geçişle mümkün olduğunu söyledi.  Türkiye, 16 Nisan 2017'de gerçekleştirilen referandumla parlamenter sistemi terk ederek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçti. Sorunlar yumağına dönüşen ülkede siyasal ve hukuksal kriz yeni sistemle geçişlle birlikte derinleşti. Yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı, yani "kuvvetler ayrılığı" ilkesinin; yürütmenin, yasamanın içinden çıktığı parlamenter sistemde zayıf kaldığını öne süren AKP iktidarı, yürütmenin ayrı, yasamanın ayrı seçildiği başkanlık sisteminin kuvvetler ayrılığı ilkesine en uygun sistem olduğunu savundu.    9 Temmuz 2018'de sistemin uygulanmaya başlanmasıyla birlikte ortaya çıkan tablo ise, Meclis'in saf dışı bırakılması, kararları yerel mahkemelerce bile tanınmayan Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) kapatılması istenmesi, ülkenin kararnameler ve genelgelerle yönetilmesi oldu.   Toplumdan parlamenter sisteme dönüşle birlikte yükselen demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi sivil bir anayasa talebine kulak tıkıldığı koşullarda, Cumhur İttifakı'nın küçük ortağı MHP tarafından hazırlanan yeni anayasa önerisi kamuoyuyla paylaşıldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yıldönümünde yeni anayasa" vizyonuyla açıkladığı anayasa değişikliği önerisi, "Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları ve Son Hükümler" olmak üzere 4 kısım ve 100 maddeden oluşuyor.   “Mevcut başkanlık sistemini kurumsallaştırmak” amacıyla hazırlandığı ifade edilen anayasa önerilerinde, ülkedeki mevcut sorunların kaynağı olarak gösterilen anayasanın ilk üç maddesine dokunulmuyor. Devlet Bahçeli’nin yakın zaman önce kapatılmasını istediği Anayasa Mahkemesi'nin "yüksek mahkeme" statüsünden çıkarılıp özel bir statüde düzenlenmesi yönünde de değişiklikler var.    Yakın zaman önce yeni anayasa ihtiyacını gündeme getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın henüz bu konudaki görüşünü dile getirmediği MHP’nin değişiklik önerilerine AKP’nin yetkili isimleri olumlu bakıyor. AKP’nin talebi üzerine 2007 yılında bir grup akademisyenle birlikte 137 maddeden oluşan bir anayasa taslağı hazırlayan isimlerden Prof. Dr. Ergün Özbudun, MHP’nin sunduğu anayasa önerilerine ve bu konudaki toplumsal ihtiyaçlara dair sorularımızı yanıtladı.    Bugün MHP tarafından hazırlanıp, “yeni ve sivil” olarak tanımlanan anayasa değişikliği önerilerini, 2007 yılında hazırladığınız anayasa taslağıyla yan yana getirirsek, nasıl bir sonuçla karşılaşırız?      Öyle anlaşılıyor ki bu taslağın amacı Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin esaslarını muhafaza etmektir. Hatta belki onu daha da güçlendirmektir. Yani onun zaten var olan ve şikayet konusu olan otoriterliklerini daha da otoriter hale getirmektedir.   Ben ikisi arasında en ufak bir benzerlik görmüyorum. MHP’nin girişimi de bende en ufak bir heyecan, ümit yaratmış değil. Bir defa bizim hazırladığımız 2007 taslağı, son derece demokratik bir metindi. Arzu eden bunları okuyabilir, yayınlanmıştır. MHP’ninkine gelince bir defa en ufak bir başarı şansı görmüyorum. MHP halk desteği, seçmen desteği yüzde 7 civarında olan -bütün anketlere göre- parlamentodaki gücü de aşağı yukarı 40 küsur milletvekilinden ibaret olan bir parti. Dolayısıyla böyle iddialı bir teşebbüsün liderliğini yapması mümkün değil. Diyelim ki büyük ortağı AKP ile bu metin üzerinde mutabık kaldılar, ortak bir proje olarak sundular ama o taktirde dahi parlamentodan bunu geçirecek asgari 5’te 3 oy mevcut değil.  Muhalefet partilerinin hiçbirinin buna en ufak bir yakınlık göstermeyeceği de aşikar. Çünkü öyle anlaşılıyor ki bu taslağın amacı Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin esaslarını muhafaza etmektir. Hatta belki onu daha da güçlendirmektir. Yani onun zaten var olan ve şikayet konusu olan otoriterliklerini daha da otoriter hale getirmektedir.    Öneriler arasında özellikle Anayasa Mahkemesi’nin statüsüne dair değişiklik öne çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce Anayasa Mahkemesi'nin mevcut sistemin önünde engel olduğunu söylerken, Devlet Bahçeli ise yakın zamanda kapatılması önerisinde bulundu. Değişiklik önerileri aslında doğrudan Anayasa Mahkemesi'ni mi hedef alıyor?    Şimdi zaten bu teşebbüsten ümidimin olmamasının temel nedenlerinden biri, Sayın Bahçeli’nin daha evvel Anayasa Mahkemesi ile ilgili beyanları. Anayasa Mahkemesi’nin kaldırılması gerektiğini söyledi. Son derece garip bir ifade. Anayasa yargısı, demokratik ülkelerin hemen hemen hepsinde kabul edilmiş bir güvence müessesesidir. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin kaldırılmasını istemek, zaten denge ve denetimlerden yoksun bulunan mevcut sistemin tümüyle denge ve denetimsiz hale gelmesidir. Yani Anayasa Mahkemesi’nin mevcut hali dahi bugünkü iktidara fazla gelmektedir. Onun için bugün ilga lafları ediliyor.     Meclis aritmetiği böylesi bir değişikliğin AKP-MHP tarafından Meclis’ten geçirilmesine imkan tanımıyor ama bu haliyle kabul edilmesi siyasal ve hukuksal sistemde ne tür sonuçları olur?   Bunun fiiliyata geçmesi, sistemin tamamen bir otoriter sistem haline getirir. Ki zaten bugünkü sıkıntılarımız çok büyük ölçüde bu otoriter gidişten kaynaklanıyor. Onun için bütün muhalefet partileri istisnasız hepsi bir sistem değişikliğini şart koşuyor. Bu değişikliğin ne yönde olması gerektiği konusunda da müttefikler. Bu gerçek güçlendirilmiş bir demokratik parlamenter sistem, tek adam yönetimine son vermenin en kesin yolu bu. Çünkü parlamenter sistem, denge ve denetim mekanizmaları üzerine kurulan bir sistem. Bugünkü sistem ise bundan tamamen yoksun.    Anayasaya dair değişikler Cumhuriyet’in 100’üncü kuruluş yıldönümünde “teklik” üzerine inşa edildiği eleştirilerinde bulunulan mevcut sistemi “taçlandırmak” adına sunuluyor. Bir tarafta önümüzde yüz yıl önce hazırlanmış 1921 Anayasası örneği var iken, bugün topluma sunulan değişiklikler nasıl kıyaslanabilir?       Bütün muhalefet partileri istisnasız hepsi bir sistem değişikliğini şart koşuyor. Bu değişikliğin ne yönde olması gerektiği konusunda da müttefikler. Bu gerçek güçlendirilmiş bir demokratik parlamenter sistem, tek adam yönetimine son vermenin en kesin yolu bu.   Böyle bir kıyaslama son derece yanlış olur. 1921 Anayasası mazimizde şerefle hatırlamamız gereken, son derece önemli bir belge. Milli mücadelenin en güç döneminde ilan edilmiş, milli egemenliği kayıtsız şartsız ilan etmiş ve o esasa göre savaşı yönetmiş olan, tarihi önemi çok büyük bir anayasa. Onunla bugünkü teşebbüsün ne alakası var. Ben hakikaten anlamakta güçlük çekiyorum. Ne taçlandırılacak? Son değişikliklerle 2017 değişiklikleriyle zaten hiçbir zaman mükemmel olmayan Türk siyasi sistemi iyice otoriter yöne dönüşmüştür ve ondan sonra da bu eğilim devam etmiştir.   Freedom House (Özgürlük Evi) Türkiye’yi artık ‘yarı hür’ bir ülke olarak dahi kabul etmiyor. Hür olmayan ülkeler arasında. Bu kuruluşun 30-40 yıllık ölçümünde Türkiye ilk defa bu düzeye düşüyor. Bu da fevkalade acı bir olay. Onun için acaba biz neyi taçlandırıyoruz! Son derece saçma.    Bugün ülkenin kriz haline dönüşen sorunların ortadan kalkabilmesi için nasıl bir anayasaya ihtiyaç var?    Her şeyden evvel bütün icaplarıyla demokratik bir anayasa olması, temel haklara ve temel hakların güvencelerine büyük önem vermesi ve bu tek adam yönetimine de son vererek, denge ve denetim sistemi kurması… Ben  bütün muhalefet partilerinin üzerinde müttefik olduğu üzere bunun yolunun demokratik parlamenter sisteme geçiş olduğunu düşünüyorum. Ama bu yeterli değil tabi. Mesela yargı konusunda öyle büyük hatalar yapıldı ki bugün yargı tamamen yürütmenin emrinde, bağımsızlığını tümüyle yitirmiş bir kuruluş. Bütün bunların da o teşebbüs içinde düzeltilmesi lazım.   MA / Ömer Çelik