Hawar'dan Kürt Dil Bayramı'na: Dilimiz varlığımızdır 2021-05-13 09:27:08   DİYARBAKIR - Kürt edebiyatı tarihinde önemli bir yere sahip olan Hawar dergisi 89 yaşında. Kürt dili faaliyeti yürütenler, yüzyıllık mücadelenin sekteye uğramaması için herkesi dil mücadelesini sahiplenmeye çağırdı.    Kürt edebiyatının mihenk taşlarından biri hiç kuşkusuz Hawar dergisi. Cumhuriyet’in kuruluş döneminde baskılardan dolayı ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan Kürt aydınların Suriye’de çıkardığı dergi 89 yaşında. Kürtlere ve anadillerine yönelik baskılardan dolayı Suriye’ye geçen Celadet Elî Bedirxan ve diğer Kürt aydınlar tarafından 15 Mayıs 1932 tarihinde ilk sayı çıkarıldı. İlk 23 sayısı Arapça, son 34 sayısı ise Latin alfabesiyle çıkarılan derginin, Türkiye’nin Fransa’ya baskısı, Kürt siyasi hareketinin etkinliğinin giderek zayıflaması ve maddi imkansızlıklar nedeniyle 1943’te yayın hayatına son verildi.   Latin harflerin kullanıldığı ilk dergi olan Hawar’da Kürtçe’nin Kurmanci lehçesi ağırlıkta olmak üzere düzenli bir biçimde Soranî ve az sayıda Kirmançkî (Dimilkî) lehçelerinde yazılara da yer verildi. Kürtçe yayıncılık açısından bir milat olan dergi, gizli yollardan Türkiye’ye gönderildi. Geniş yazar kadrosu ile dergi, edebiyattan sanata, dil çalışmalarından tarihe kadar pek çok alanda çalışmalara imza attı. Derginin ilk sayısının çıktığı 15 Mayıs, Kürt Ulusal Kongresi tarafından 2006 yılında Kürt Dil Bayramı olarak kabul edildi.   DEĞİŞMEYEN 89 YIL    Aradan geçen 89 yılda Kürtçeye yönelik baskı ve asimilasyon politikaları Türkiye’de kesintisiz olarak devam etti. Lozan Antlaşması’nın Kürtçe eğitime olanak tanıyan 90’ıncı maddesi hep ulusal mevzuattaki değişikliklerle engellendi. Dönemin politikalarına göre kimi zaman Kürtçe’nin konuşulması dahi yasaklandı.    Kürtlerin politik arenada yürüttükleri mücadele sonucu ise kimi adımlar atılsa da Kürtçe’nin eğitim dili olması talebi uygulanmayan “seçmeli” ders ile geçiştirildi. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra 20 Temmuz'da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile beraber çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) Kürtçe yayın yapan haber ajansları, gazeteler, dergiler ve televizyonların yanı sıra fiili olarak eğitim veren Kürtçe okul, kreş ve kurumlar da kapatıldı.  Baskılar zaman zaman Meclis’te gündeme gelirken, Kürtçe konuşan milletvekillerin sözleri tutanaklara “x” ya da “bilinmeyen dil” olarak geçirildi. Son olarak Halkaların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekilli Sıddık Taş tarafından anadilde eğitim talebi ile ilgili Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yanıtlaması istemiyle verilen soru önergesine,  “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” yanıtı verildi.    5 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ   Kürtçeye yönelik tahammülsüzlük kimi dönem batı illerinde saldırı ve linçe dönüşürken, son 7 yılda Türkiye metropollerinde Kürtçe konuşan 5 kişi, ırkçı grupların saldırıları sonucu yaşamını yitirdi.    Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefhan Cizirî ile Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER) yöneticisi Murat Bilgiç, Kürtçe’nin gelişmesi amacıyla Kürt aydınların başlattığı mücadeleyi ve devam eden asimilasyon politikalarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.    BİR DEVRİM   Şerefhan Cizirî, Kürtçenin gelişimi için Bedirxan ve yol arkadaşlarının yürüttüğü mücadelenin bir devrim niteliği taşıdığını belirterek, bu anlamda çıkarılan Hawar dergisinin kendileri için bir ekol olduğunu ifade etti. Cizirî, “Bugün bizler de bu ekol üzerinde ilerliyoruz. O gün onların başlattığı devrim Kürtler arasında yeterince yer almadı ve bunun için yeteri adımlar atılmadı. Bizim bir diğer eksikliğimizde, dilimizi asimile etmeye çalışanlara itimat ettik. ‘Diliniz eğitim, siyaset ve diğer resmi alanlar için yeterli değil’ dediler ve bizler de onlara inandık. En büyük yanlışlıklardan biri de bu oldu. Bu yüzyıl içerisinde devletler Kürtleri yok etmek istedi ve ilk yaptıkları şey de dilimize saldırmaları oldu. Cumhuriyet ile birlikte Kürtlere karşı aldıkları kararları belgelerinde görebilirsiniz. Türkiye'de bu politikalar bir yere kadar sürdürülse de son yıllarda Kürtlerin bu anlamda bilinçlendiklerini görüyoruz. Çünkü şunu anladık; dilimiz olmadan varlığımızın bir anlamı yok. Kürtlerin şunu da bilmesi lazım; dilimiz ruhumuzdur, her şeyimizdir. Dilimizle ancak her şeyi yapabiliriz. Bugün yapmamız gereken şey kültürel alanda yazar ve sanatçılarımıza sahip çıkmaktır. Dilimizi kabul ettirdiğimizde diğer sorunları da çözmeye mecbur kalacaklar” ifadelerini kullandı.   KÜLTÜRE ODAKLANDI    Hawar dergisinde tamamen Kürt halkının kültürel yaşamına odaklandığını söyleyen Cizirî, “Onlar siyaseti değil Kürt halkını ele aldılar. Dolayısıyla orada da bir eksiklik yaşandığını ifade edebiliriz. Evet belki o gün imkanları yoktu ama o gün onların o eksikliğini bizler tamamlamalıyız. Çünkü dil ve siyaset birbirinden ayrı değil. Bugün Kürtlerin dil alanında yürüttükleri her çalışma bir cevaptır. Bedirxanların en büyük amaçlarından biri de Kürtlerin ölmediği ve var olduklarını göstermekti. Onlar bu şekilde bir direniş gösteriyorlardı” dedi.    ZİHNİYET AYNI    Gelinen süreçte Kürtçe üzerinde yürütülen yasakçı anlayışın devam ettiğini vurgulayan Cizirî, şöyle dedi: “Türkiye, kurulduğu gibi Kürtlere karşı bir yasak ortaya çıktı ve bunu halen sürdürüyorlar. Kürtçe konuşmak yasaktı, okulda Kürtçe konuşan dövülürdü. Bu politikalar bugüne kadar devam etti. Bir yerden sonra devlet Kürt sorununu tanıdı bir yere kadar dil alanında kurumlar açıldı. Üniversitelerde Kürtçeye yönelik bölümler açıldı. Ancak daha sonra gördük ki devletin Kürtlere karşı doğru yaklaşmadığını gördük. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz devletin Kürtlere karşı verdiği karar şudur; asimile edeceğiz. Bizlerde platformla dil alanında güzel çalışmalar yürüteceğimizi ve devlete cevap olacağımızı düşünüyoruz. 15 Mayıs için Kürt Dil Platformu, Tora Zimanî Kurdî ve 21 Şubat Komisyonu olarak birçok plan yaptık, karar aldık. Şuan pandemi yasakları var ve bizler pek bir şey yapamıyoruz. Ama buna karşı Van, Botan ve Diyarbakır'da miting yapmayı planlıyoruz.  Kürt dilinin resmi ve eğitim dili olması için. İkincisi, bütün Kürt şehirlerinde platformun açılması. Platformun sadece Diyarbakır ile sınırlı kalmasını istemiyoruz. Bunun için direniyoruz, bu konuda teslim olmayacağız. Dil meselesini gündeme aldığımızda diğer sorunlarımızın da çözüleceğine inanıyoruz. Dolayısıyla sorunun anahtarı dildir.”    HALA ‘BİLİNMEYEN' DİL   MED-DER Sorumlusu Murat Bilgiç ise, Bedirxan Ailesi’nin her zaman Kürtçe üzerinde ciddi çalışmalar yaptığını hatta dönem dönem bundan dolayı yargılandıklarını aktardı. Kürtçeye düşmanca yaklaşımın hiçbir zaman değişmediğini dile getiren Bilgiç, Kürt halkının dilinin bugün hala Meclis’te “bilinmeyen dil” olarak görüldüğünü söyledi. Kürt halkını devlet tarafından yok edilmek istendiğini bunun içinde öncelikli olarak dilin hedef alındığını belirten Bilgiç, “Son 3-4 yılda Kürtçeye yapılan baskılar diğer devletlerde yapılmıyor. Dil alanında çalışma yürüten kişiler kriminalize edildi. Kayyımlarla ilk dil ve kültürel alanda yapılan çalışmalar yasaklandı. Hepimiz şunu çok iyi biliyoruz; bir halkı yok etmek ya da inşa etmek istiyorsanız dilinden başlarsınız. Dolayısıyla 100 yıldır yapılanlar sonucunda atanan kayyımlara baktığınızda da aslında Kürtlerin yok edilmesinin amaçlandığı görülebilir” diye belirtti.   İMZA KAMPAYASI   Bugün Kürtçenin resmi ve eğitim dili olması için tarihi bir çalışma ortaya koyduklarını belirten Bilgiç, şunları söyledi: “Dil çalışmaları kapsamında Diyarbakır, Van ve Cizre’de miting yapmayı planlıyoruz. Kim ne olursa olsun burada yer almasını umuyoruz. Çünkü söz konusu olan dilimiz, varlığımız ve geleceğimizdir. Dilimiz olmadan varlığımızın anlamı olmaz. Dolayısıyla mitinglerde dikkat çekeceğimiz konu dil olacak. Dilin varlığından herkes sorumludur. Her Kürt dil açısından omzuna düşen yükümlülüğü yerine getirmek durumunda. Bunun için başlatılan bir imza kampanyası söz konusu. Bu kampanya yayılmalıdır. Kampanyanın amacı 100 yıl önceki umut edilendir ve onların cevabıdır. Dolayısıyla bu 100 yıllık mücadelenin sekteye uğramaması için herkesin mücadele etmesi gerekir. İlk olarak evlerden başlamalı ve anadil canlı tutulmalıdır.”    MA / Ergin Çağlar - Cengiz Özbasar