'Bölge devletlerinin istismarı Filistin direnişine büyük zarar verdi' 2021-05-17 09:08:10 İSTANBUL - İsrail ve Filistin arasındaki çatışmayı bölgesel ve küresel güçlerin tutumu üzerinden değerlendiren gazeteci Mehmet Ali Çelebi, Türkiye, Mısır, İran ve Suudi Arabistan için “direnişini bir araç olarak görüp, istismar etmeleri Filistin direniş cephesine büyük zarar verdi” dedi.  İsrail ile Filistin arasında Doğu Kudüs'teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde başlayıp, diğer kentlere yayılan çatışmalar her geçen gün şiddetini arttırarak devam ediyor. Şimdiye kadarki çatışmalarda Gazze’de 47'si çocuk ve 29'u kadın olmak üzere en az 174 kişi yaşamını yitirdi, 1200 kişi de yaralandı.    Bölgedeki tansiyon giderek yükselirken tarafları sakinleştirmek bir elçi gönderen ABD Başkanı Joe Biden, akabinde İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Filistin Devlet Başkanı Muhmud Abbas ile telefonda görüştü.  İsrail ve Filistin’in içinde bulundukları durum ve taraflar arasında yeniden baş gösteren çatışmaların nedeni ile birlikte küresel ve bölgesel devletlerin rolü ve hesaplarını gazeteci Mehmet Ali Çelebi değerlendirdi.   İsrail ve Filistin arasında giderek şiddetlenen çatışmalar, küresel ve bölgesel güçlerin hegemonya arayışlarında nasıl bir yerde duruyor?    Netanyahu, hem elini güçlendirmek hem de hükümeti kendisi kurmak istiyor. Öte yandan Biden’in İran’la uzlaşmasını Kudüs gibi İslam ülkelerinin hassas karnı üstünden siyaset yaparak bozmak istiyor. İsrail, 2005’te Gazze Şeridi’nden çekilmesi sonrası birkaç yıl arayla operasyonlar gerçekleştirip, İran gibi ülkelerden gelen silah stoklarını ve Filistinli örgütlerin operasyonel kabiliyetini yok etmeye çalışıyor. Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkeler, ABD'nin yaşadığı uluslararası irtifa kaybı ve NATO'nun Sovyetlerin dağılması sonrası odak sorunu yaşayarak manevra kabiliyetini yitirmesi üzerine Ortadoğu'da, Kafkasya'da ve Akdeniz'de boşlukları doldurarak, bölgesel güç olma yarışına girdi. Bu politikalar kapsamında Filistin direnişini bir araç olarak görüp istismar ettiler. Bu durum da Filistin direniş cephesine büyük zarar verdi.      İsrail Başbakanı Netenyahu cephesinden bakıldığında ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?   Pandeminin yarattığı etkiler, yolsuzluk davaları, ABD Başkanı Biden yönetiminin İran'la anlaşma gayretleri Netanyahu'nun uykularını kaçırıyordu. Dört seçimde de çoğunluk sağlayamayan Netanyahu, militarizm ve savaşla yeni bir çalkantı yaratıp, iktidarını sağlamlaştırmak istiyor.   Netanyahu, operasyonla hem elini güçlendirmek hem de hükümeti kendisi kurmak istiyor. Öte yandan Biden’in İran’la uzlaşmasını Kudüs gibi İslam ülkelerinin hassas karnı üstünden siyaset yaparak bozmak istiyor.    Türkiye’de de 2015 yılında dönemin başbakanı Erdoğan tek başına hükümet kuramaması üzerine çözüm süreci sonlandırılarak, çatışmaların startı verilmişti. İki ülkede yaşananlar arasında ne tür benzerlik var mı?    Yaşananlar Erdoğan’n tek başına hükümet kuramaması üzerine çözüm sürecini sonlandırmasıyla başlayan çatışmalı sürece benziyor. Çözüm süreci de iptal edilmiş, seçimlere gidilirken Sur, Cizre, Silopi gibi yerler bombalanmış, aylarca çatışmalar yaşanmıştı. Bu operasyonlar ile algısal oynamalar yapılmış, tartışmalı Kasım 2021 seçimleri gerçekleşmiş, AKP-MHP ittifakı dönemi başlatılmıştı. İsrail de seçim krizi, hükümet kuramama sancıları yaşıyordu. Son seçimlerden birinci çıksa da hükümet kurma çoğunluğu yakalayamayan Likud lideri ve Başbakan Benyamin Netanhayu’nun başı, hakkında açılmış yolsuzluk davaları ile de ağrıyordu. Netenyahu da bu çatışmaları operasyon için ‘Allah’ın lütfu’ olarak gördü ve şiddetin dozunu arttırdı.    İsrail ile İran arasında uzun yıllara dayanan bir rekabet var. Son yıllardaki gelişmelerle birlikte ele alındığında yaşanan savaş hali İsrail’in İran politikaları üzerinden nasıl okunabilir?   İsrail, İran destekli Haşdi Şabi'nin Irak’ta siyaset üstünde etkisini arttırması, Şengal'e kadar uzanması, Suriye'de Difa El Wetani, Fatimiyun Tugayı, Zeynebiyun Tugayı olarak yer alması, Lübnan Hizbullah’ının büyütmesi ve Yemen'de İran destekli Ensarullah'ın güçlenmesinden rahatsızlık duyuyor. İran, Nisan’ın ilk haftası 2015'te imzalanan nükleer anlaşmaya dönme veya yeni bir anlaşma yapmak için P5+1 ülkeleri ile Viyana'da masaya oturmuştu. Öyle ki 8 Mayıs'ta İran'ın Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD ile ana konularda anlaştıklarını açıklamıştı. Bu Sadece Natanyahu için değil, 2011-2015 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Mavi-Beyaz Lideri Savunma Bakanı Beni Gantz gibi sağcı partiler için de kabustu.   El Fetih’in içinde olmadığı Hamas ve İslami Cihad gibi gruplar, İsrail’e karşı 10 Mayıs 2021’de “Kudüs'ün Kılcı Operasyonu’nu” başlatıp, yeni nesil füzelerini denerken ciddi potansiyel biriktirdiklerini ortaya koydu. Netanyahu bu potansiyeli İran ile uzlaşma yönünde mesajlar veren ABD Başkanı Biden'ın da görmesini istedi.   İsrail’in şiddet ve gerilimin dozunu arttırma nedenleri, normalleşme sürecine girdiği BAE, Bahreyn ve Türkiye gibi ülkeler ile Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle ilişkilerinde nereye oturuyor?   Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Kuveyt gibi ülkeler İran desrekli Hamas, İslami Cihad, Lübnan Hizbullahı ve Haşdi Şabi'ye yönelik Suriye dahil birçok alanda hava operasyonları yapan İsrail'in Gazze operasyonuna somut reaksiyon vermeyeceklerdir. Türkiye, Akdeniz’de Libya ile yaptığı deniz anlaşmasını korumak, Yunanistan ile Mısır arasındaki deniz yetki anlaşmalarını boşa çıkarmak istediği için terörizmle suçladığı, ‘katil’ ilan ettiği Sisi yönetimindeki Mısır ile görüşmeler gerçekleştirdi. AKP-MHP yönetimi, Mısır ve Suudi yönetiminin İhvan-ı Müslimin'e (Müslüman Kardeşler) karşı istediği bazı adımlara uymaya başlamıştı. İsrail de İhvan’ın Filistin kolu Hamas’ı sıkıştırma zamanı olduğuna kanaat getirdi. Suudi Krallığı ve Mısır’da bazı resmi çıkışlar yapsa da gelişmeleri arkadan seyredeceklerdir. Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Kuveyt de Biden'ın İran'la anlaşmaya dönük görüşmelerin akamete uğramasını istiyor. Bu ülkelerin İran'a karşı duydukları korku, İsrail'e duyulan korkudan daha baskın. Bu nedenle İran destekli Hamas, İslami Cihad, Lübnan Hizbullahı ve Haşdi Şabi'ye yönelik Suriye dahil birçok alanda hava operasyonları yapan İsrail'in Gazze operasyonuna somut reaksiyon vermeyeceklerdir.   İsrail ve diğer bölge devletlerinin İran’a yönelik korkularından söz ettiniz. Devam eden savaşın bir boyutu da İran’ın tuzağa düşürülmek istenmesi mi?    İsrail’in yangın çıkarmasının esaslarından biri İran destekli Hamas’ı vurdukça, İran’ın bazı yerlerde batı ülkelerinin dikkatini çekecek hamleler yapması beklentisi. Örneğin; Suriye’de şehir ve kır savaşı deneyimi kazanan Lübnan Hizbullahı üzerinden, Golan Tepeleri üzerinden bazı adımlar atabilirdi. Hizbullah da ekonomik buhran içinde olan ve hükümet krizi yaşan Lübnan’daki durumu değerlendirip, savaşın içine girerse batının da oklarının İran’a çevireceğini, İran’la yumuşama gayretlerinin tırpanlanıp, berhava olacağını hesapladı. İsrail, savaşla olası ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ile Almanya’dan oluşan "Permanent members 5+1 Grubu" ile İran’ın nükleer anlaşma yapmasını önleyeceğini düşünüyor. Ancak anlaşmayı önleyebilir mi soru işareti.    Gelişmelerin Türkiye ile ilişkisi,  bölge devletlerinin Türkiye’ye yönelik kaygıları nedir?   Mısır, BAE, Suudi Arabistan gibi bol paralı Arap ülkeleri, Suriye iç savaşının başında ittifak kurup ÖSO'yu eğit-donat programına alsalar da, Türkiye üzerinden bu grupları finanse etseler de son yıllarda desteği çektiler. Türkiye'nin ÖSO'dan Suriye Milli Ordusu’na (SMO) dönüşen İhvan gruplarını TSK'ye eklemleyip İdlib, Cerablus, Ezaz, El Bab, Êfrin, Serêkaniyê, Gire Spî, Libya, Dağlık Karabağ'a taşımasından rahatsızlık duyuyorlardı. İleride kendi başlarına da bela olacağı korkusu yaşıyorlar. Normalde benzer operasyonlar bu ülkelerde İsrail'e karşı kenetlenme etkisi yapardı. Ancak bu konjonktürde birleşemezlerdi. Çünkü Arap ülkeleri Türkiye’nin Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’deki ağrılığını çekmelerini istiyorlardı. Mısır ve Suudi Arabistan ülkeleri, yakınlaşmalarını istemedikleri için İran’a karşı Suriye’de operasyonlar yapan İsrail’e yakın durmayı tercih ediyor.     Filistin bunca katliam ve acıya ev sahipliği yaparken, bölge devletlerinin bu tutum, politika ve söylemlerinin sonuçları ne?     İnsan hakları ihlalleri, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, işkence, mafyalaşma arttıkça, oy oranlarının düştüğü görüldükçe, sokaklarda iktidar karşıtı protestolar alevlendikçe hemen Mescid-i Aksa, Kudüs tedavüle çıkarılıyor. Basiretsiz, dirayetsiz, ufuksuz Ortadoğu liderleri Filistin örselenip, öğütülürken kendi halklarına karşı zulüm yöntemleri geliştirmekle, bunun için NATO ve Gladyo pratikleri yarıştırmakla zaman geçiriyor. Filistinlilerin yerlerinden edilip, mültecileşmesinin, ağır bombardımanlarla yok edilmelerinin temel sebeplerinden biri İsrail'in, ABD'nin Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da koçbaşı olarak kodlanması, üyesi olmasa da fiilenNATO'nun güney kanadının bariyeri ve mızrağı olarak görülmesi iken, diğer sebebi de 22 Arap ülkesi ile İran ve Türkiye'nin Filistin'i iç politika malzemesi olarak kullanmasıdır.  İnsan hakları ihlalleri, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, işkence, mafyalaşma arttıkça, oy oranlarının düştüğü görüldükçe, sokaklarda iktidar karşıtı protestolar alevlendikçe hemen Mescid-i Aksa, Kudüs tedavüle çıkarılıyor.     Filistinli örgütler açısından durum nedir?    Mısır, BAE, Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, İran, Suriye ve Ürdün gibi ülkeler Filistin direniş davasına çok hasar verdi. Desteklenen IŞİD, Heyet Tahrir el Şam adını alan El Nusra, Suriye Milli Ordusu (SMO), Haşdi Şabi, Difa el Watani, Ahrar uş-Şam, Fetih el Şam, Ceyş-ul İslam, Sultan Murat Tümeni gibi İhvan ve selefi grupların Suriye, Irak, Libya’da, Şengal’de yaptıkları, ABD ve Avrupa kentlerindeki saldırıları Filistin etrafındaki zırhı inceltti. Ortadoğu'dan Avrupa'ya birçok devrimci örgüte barınak ve eğitim desteği sağlayarak ilham kaynağı olan efsanevi Filistin Kurtuluş Örgütü'nün içindeki El Fetih ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi örgütlere yeterli destek sunulmadı. Seküler, sadece kendileri için değil, bütün halklar ve kültürlerin eşitliğini savunan bu direniş örgütlerine destek yerine, sadece dinsel odaklı olan, kendi mezhebini bütün kültürlere dayatan dinbaz, Ortadoğu'nun binlerce yıllık kadim halklarından birisi olmasına rağmen Yahudileri yok etmeye ahdeden İhvan ve selefi örgütler palazlandırıldı. FKÖ yerine Hamas’ın desteklenmesi Filistin’e hararetli desteği örseledi. Son savaşta “3. intifada olacak” beklentisi oluştu. Buradan bakıldığında olanlar Filistin diye değil, “Hamas ve İslami Cihad” diye kodlanacak ve Gazze yalnız bırakılacak.     Ortadoğu’da Filistinliler ve Kürtler en çok acı yaşayan ve yaşamaya devam eden iki halk. Yaşadıkları arasında benzerlik görüyor musunuz?   AKP-MHP-Vatan Partisi ittifakı, İsrail'in Filistinlilere yaptıklarının benzerini Kürtlere ve muhalefete karşı yapıyor. Roboski, Suruç, Ankara Tren Garı, Cizre-Sur katliamları, Barış Annelerinin yerlerde sürüklenmeleri, Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Anneleri'ne yasaklanması, akademisyenler ihraç edilmesi, Kürt belediyelerine kayyım atanması ve daha sayamayacağımız kadar çok haksızlıklar ortadayken, Filistin'e sahip çıkılıyor görüntüsü riyakarlıktır.  Ortadoğu’da devletler ve örgütler birbirini kabullenip, kendisi için istediğini diğer halklar için de istediğini ilan etmedikçe, dinsel ve mezhepsel odaklı yaklaşımlar sürdükçe, halklar arası federasyonlar veya konfederasyonlar kurulamadıkça kan bulutları birikmeye devam edecek.    MA / İdris Sayılgan