Demir Çelik: Bir Kürt olarak Kürdistan'dan sınır dışı edilmek incitici 2021-06-14 11:40:23 HABER MERKEZİ - Hewlêr'de gözaltı sonrası sınır dışı edilmelerini “duygusal kırılma” olarak ifade eden FEDA Eşbaşkanı Demir Çelik, “Bu çok incitici. Biz özgür Kürdistan’da yan yana gelme arayışı içerisindeyken, saatlerce gözaltında kaldık” dedi.    Türkiye’nin sınır ötesi operasyonuna karşı barış ve diyalog çağrısı yapmak üzere aralarında Kürt ve farklı ülkelerden enternasyonalist siyasetçiler, gazeteci, aydın ve yazarların da bulunduğu Barış Heyeti, 12 Haziran’da geldikleri Federe Kürdistan Bölgesi’nin Hewlêr kentinde gözaltına alınıp, sınır dışı edildiler. Aralarında Kürt siyasetçi Abdullah Demirbaş ve Sol Parti Hamburg Eyalet Milletvekili Cansu Özdemir’in de bulunduğu 27 kişiden oluşan bir diğer heyet ise Almanya’nın Düsseldorf kentinde gözaltına alınıp, haklarında yurtdışı yasağı getirildi.    Hewlêr’de gözaltına alınıp, sınır dışı edilen heyetin arasında olan Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Eşbaşkanı Demir Çelik, yaşadıklarına dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.    EŞ ZAMANLI ENGELLEME   Kalabalık bir heyetle Kürtler arası savaşın önüne geçmek ve sorunların diyalogla çözümü için yola çıktıklarını belirten Çelik, bir ay süreyle Federe Kürdistan’a girişlerinin yasaklanarak sınır dışı edildiklerini söyledi. Çelik, “Bu hukuk devletinde olabilecek bir şey değildi. Türk devletinin hukuk dışına savrulmuş olması ya da kendi anayasasını tanımasının bir benzerini, Alman devleti de yaşadı. Bir kez daha ifşa oldu. Kürde bakışı, Türkiye ile ilişkileri, kendi çirkin yüzünü gösterdi. Bu anlamıyla Kürtlerin ne kadar mazlum ve mağdur kaldıklarının fırsatını verdiler” dedi.    KÜRT BİRLİĞİNİN SAĞLANMAMASI   Maruz kaldıkları uygulamaların Kürt birliğinin sağlanmamasının bir sonucu olduğuna vurgulayan Çelik, “Mazlum ve mağdur Kürtler, yan yana gelmeyi başaramadığımız için egemenlikçi sistem bu durumdan yararlanıyor” diye belirtti.    SAATLERCE GÖZALTI   Hewlêr’de “Düzeni bozmak” gerekçesiyle engellendiklerini ifade eden Çelik, “Hewlêr Havalimanı’na iner inmez, pasaportumuza el konuldu. Sorguya maruz kalmadan bizi diğer yolculardan ayırdılar. Bizi sorgulama hakkını kendilerinden gördüler. Tamamen barış duygularımızı ifade etmemize rağmen, savaş yerine birlikte olma anlayışını dile getirmemize rağmen, ziyaret etme niyetiyle geldiğimizi söylememize rağmen, düzeni bozmakla suçladılar. Bu çok incitici. Biz özgür Kürdistan’da yan yana gelme arayışı içerisindeyken, saatlerce gözaltında kaldık. BDP Genel Başkanlığı yapan, belediye başkanlığı yapan, milletvekilliği yapan bir Kürt olarak, Kürdistan'dan sınır dışı edilmek incitici. Biz sindirebilirdik ama yanımızda enternasyonalist aktivistler vardı, Kürdistan’a besledikleri güzel duygularla bizimle beraberdiler. Kendilerine yaklaşımları ve bize yaklaşımları kabul edilemez bulduklarını paylaşmak isterim” diye konuştu.     DUYGU YIKIMI   Yaşadıklarını “duygusal kırılma” olarak tarif eden Çelik, şöyle devam etti: “Gerçekten insanı en çok inciten, yüreğini daraltan, duydu yıkımına sebep olan bir anlayıştır. Kabul edilemez. İnsan duygusal bir varlıktır, toprağını, dilini, kültürünü seviyor olması, sahip çıkıyor olması önemlidir. Ancak toprağına ulaşamaması, kendinden birine ulaşamıyor olması, hukuksuzluğa maruz kalması çok incitici bir durum. 5 yıldır Avrupa’da yaşamak zorunda bırakıldım. Kuzey Kürdistan’a gidemiyorken, Güney Kürdistan’a teselli hazırlığı varken, Kürt kardeşlerim tarafından alıkonulmuş olmak, havaalanına hapsedilmek, ‘Siz buranın düzenini bozmaya geldiniz’ demeleri yıkımdır. Duygusal kırılma yaşadım. İktidara bulaşanların ne kadar kirletildiğini bildiğimizden doğal görüyoruz. Özellikle KDP’nin sözcüleri, rehberleri ve liderlerinin Kürdistan’ın sorunlarına yaklaşımlarını gördüğümüz için sürpriz bir durum değildi. Ancak o kadar da alçalmamalıydı. Sonuç itibariyle muhatapları bir Kürt milletvekiliydi, meşru demokratik bir taleple Kürdistan’ı ziyaret etmek onurunu taşımak istediğimi belirtmeme rağmen bunları yaşatmaları, benim için bir yıkım.”    ‘SOYKIRIM ZİHNİYETİ’   Havalimanında kim oldukları ve hangi mevkide olduklarını öğrenemediği ancak istihbarat görevlisi olduklarını düşündüğü kişilerle tartıştığını ifade eden Çelik, “Mevcut sorunların yaşanma gerekçesini PKK olarak gösteriyorlar. ‘PKK olmazsa, Türk devleti burada olmaz’ diyorlar. Burası Kürdistan, Kürtlerin burada yaşama hakkı var, hakkı olmayanın ülkemizi işgal eden Türkiye olduğunu anlatmaya çalıştım. Türk devletinin Kürdistan’da 40’a yakın üs kurması, PKK olarak açıklanamaz. Rojava’da, Efrîn’de, Girê Spî’de YPG gerekçesiyle üslenmesi açıklanamaz. Bu işgal ve ilhakla yetinmeyen, kimliğimizi ve dilimizi inkar eden, katliamlar yapan, 21 yüzyılda bize soykırım yapan zihniyetin karşısında durulması gerekiyor. Doğru ve insani olan budur” ifadelerinde bulundu.    YÜZ YILLIK KAYIP   “Kürtler arası bir savaşın vuku bulması, bizim yüzlerce yıl kaybetmemize neden olacak” uyarısında bulunan Çelik, şunları söyledi: “Anlatmaya çalıştık ama kişiler sistemden beslendiğinden dolayı, 5 Haziran’da yaşanan saldırının mevcut sömürgeci sisteminin provokasyonu olduğunu, HPG’nin saldırıyı kınadığını ve olayın ne denli geliştiğini açıklamalarına rağmen kabul etmiyorlar. Saldırı her yönüyle devleti göstermesine rağmen bunu kabul etmemek, yanlışta ısrar etmektir. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Israrla söyledik ama Türk devletinin söylediği ve toplumu ikna argümanlarından başka bir şey söylemediler.”   ‘ONURLU KÜRT OLMANIN GEREKLERİ’   Federe Bölgesi’nin Türkiye ve uluslararası ilişkilerinin olabileceğini ancak bunun ulusal çıkarlar temelinde olması gerektiğinin altını çizen Çelik, şunları ifade etti: “Bu ilişkiler, onurlu Kürt olmanın gereklerini yerine getirerek, meşru zeminlerde yürütülmelidir. Bu yapılmadığı gibi, kardeşinizi düşman ilan etmeniz kabul edilemez. Düşman bellidir, düşman hukukunun dayattığı gerçekliği göz ardı edemezsiniz.”    UZUN SOLUKLU MÜCADELE   Savaş uzun soluklu olduğunu, buna karşı barış mücadelelerinin de uzun soluklu olacağını vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet savaştan beslenecektir. Ancak savaşın olduğu her yerde barış aktiviteleri olacaktır. Bizim arayışımız ve ısrarımız uzun soluklu olacaktır. Hele hele Kürtler arası barışı sağlamak, Kürt ulusal birliğini sağlamak için daha ısrarcı olacağız. Bu temelde de siyasal düşüncesi, siyasal partisi ne olursa olsun, bütün Kürtlerin bir kongrede yer alması ve özgür Kürdistan ısrarımız sürecektir. Demokratik siyasete gönül veren, barışı esas alan bizlerin de her şeyden önce Kürtler arası barışı esas almak gibi bir misyonumuz olacaktır.”    TARİHSEL SORUMLULUK   “Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaşandığı Ortadoğu koşullarında, Kürtler büyük risklerle karşı karşıya olduğu kadar büyük olanak ve imkanlara sahip olduğu da unutulmamalıdır” diye devam eden Çelik, sözlerini şöyle tamamladı: “Umut zalimden, egemenden, iktidardan beklenmez. Mazlum ve mağdurların haklı talebidir. 50 milyon Kürdün, dar çıkarları değil, çoğunluğun çıkarlarını esas olan bir ortamda yan yana gelerek mücadeleyi büyütmesi, tarihsel sorumluluğun gereğidir. Hangi parçada olursak olalım, hangi inanç ve mezhepten olursak olalım, Kürtlerin statüsü için birlikte mücadele edelim. Halkımızı bu yönlü olanak ve imkanların olduğu bu süreçte, yan yana gelmeye çağırıyorum” dedi.     MA / Özgür Paksoy