‘Türk Tipi Başkanlık rejimi ortak mücadeleyle yıkılır’ 2021-06-24 09:04:49 ANKARA - Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin geride bıraktığı 3 yılı değerlendiren İstanbul milletvekili Musa Piroğlu, ülkenin sorunlarını derinleştiren bu rejimin ancak HDP ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesiyle yıkılabileceğini söyledi.    Adına “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” denilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 3’üncü yılını geride bırakıyor. 16 Nisan 2017 tarihindeki referandumla anayasada yapılan köklü değişikliğin ardından 24 Haziran 2018’de genel seçimlere gidildi. Böylece Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne de geçilmiş oldu. AKP’li Tayyip Erdoğan’ın yüzde 52,59 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçildiği ve yeni sistemin devreye sokulduğu süreçten sonra ülkede ciddi sorunlar yaşandı.    NELER DEĞİŞTİ?   Yeni sistemle birlikte Cumhurbaşkanı yürütmenin başı oldu. Bakanlar Kurulu ortadan kaldırılarak, yerini Cumhurbaşkanlığı Kabinesi aldı. Bakanlık sayısı 26’dan 16’ya düşürüldü. Bakanların Meclis dışından seçilmesine karar verildi. Cumhurbaşkanına, yardımcıları ve bakanlarının yanı sıra üst kademe kamu yöneticilerini de atayıp, görevlerine son verme yetkisi verildi. Tüm bakanlıkları ilgilendiren konularda faaliyet yürütecek olan doğrudan cumhurbaşkanına bağlı Finans, İnsan Kaynakları, Dijital Dönüşüm ve Yatırım ofisleri kuruldu. Ayrıca cumhurbaşkanlığına bağlı 9 kurul kuruldu.    YARGI   Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri kaldırılarak, AYM üye sayısı 17'den 15'e düşürüldü. AYM'nin yapısında herhangi bir değişiklik yapılmazken, üye atmalarında değişikliğe gidildi. Değişiklikle birlikte AYM'nin 3 üyesinin Meclis, 12 üyesinin ise Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına karar verildi. YÖK ve Yargıtay üyelerinin tümü ve Danıştay üyelerinin dörtte birinin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına karar verildi. Adalet Bakanı ve müsteşarının da dahil olduğu 13 üyeli HSK'nin de dört üyesinin belirlenmesi yetkisi doğrudan Cumhurbaşkanına devredildi.    BÜTÇE TEK ELDE    Yeni sistemle Meclis’in bütçe hazırlama yetkisi ortadan kalktı. Cumhurbaşkanı bütçeyi Meclis’e sunacak tek kişi oldu. Kamu idareleri ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları yıllık bütçelerle yapılmasına karar verildi. Cumhurbaşkanının, bütçe kanun teklifini, mali yılbaşından en az 75 gün önce Meclis’e sunması kararlaştırıldı.    OHAL YETKİSİ    Cumhurbaşkanına, süresi 6 ayı geçmeyecek şekilde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etme yetkisi verildi. Yeni sistemde OHAL ilanı kararı verildiği gün Resmi Gazetede yayımlanması ve aynı gün Meclis’in onayına sunulması gerekiyor. Meclis, bu kapsamda gerekli gördüğü takdirde OHAL süresini kısaltabilir, uzatabilir veya OHAL’i kaldırabilir. Cumhurbaşkanı da OHAL’i uzatılabilme yetkisine sahip.   YÜCE DİVAN ŞARTI    Meclis’in bakanları denetleme yetkisi kaldırıldı. Milletvekillerinin Meclis’e gensoru vermesi hakkı ellerinden alındı. Milletvekillerin bakanlara sözlü soru sorma yetkisi de kaldırıldı. Yine cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların yargılanmak üzere Yüce Divan'a gönderilmesi için 400 milletvekili imzası şartı getirildi.   RAPOR: HİPER BAŞKANLIK   294 sivil toplum örgütünün oluşturduğu Denge ve Denetleme Ağı’nın 2020 yılında yayımladığı "Yasama ve Yürütme Raporu”na göre, söz konusu sisteme geçiş Meclis’i işlevsizleştirdi, yürütmenin yasama üzerindeki etkisini artırdı. Raporda, yeni sistemin vaat edilenin aksine “hiper-başkanlık” sistemine dönüştüğü vurgusu yapıldı. Raporda, kararname yetkisinin yasama erkinin kanun yapma yetkisinin önüne geçecek şekilde geniş kullanıldığı kaydedildi. Ayrıca yeni sistemin, referandum öncesi iddia edildiğinin aksine siyasi kutuplaşmayı azaltıcı bir etki yaratmadığına dikkat çekildi.    İŞSİZLİK VE EKONOMİ    Erdoğan’ın, yeni sistemin devreye gireceği 2018 seçimlerinden hemen önce yaptığı “24'ünde bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” sözleri de aradan geçen 3 yıla rağmen gerçekleşmedi. İşsizlik ve ekonomideki kötü gidişat her geçen gün daha da derinleşti.    Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) en son açıkladığı "İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Mart 2021" raporuna göre, geniş tanımlı işsiz sayısı 9,2 milyona ulaştı. Yeni sistemin devreye girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinde dolar 4,5 TL ve euro 5,3 lira civarında işlem görürken, şu an dolar 8,60’ı, euro ise 10,30’u aşmış durumda.     KÜRT SORUNU    Yeni sistemle birlikte ayrıca siyaset alanına yönelik müdahaleler de şiddetlendi. Erdoğan, seçildikten sonra kendisine karşı duran bütün siyasi partileri “terör” kavramı adı altında kriminalize etmeye başladı. Kürt sorunu da her geçen gün şiddetlenen çatışma ve artan sınır ötesi operasyonlarla daha da derinleşti. Buna pareler olarak Kürt siyasetinin ve demokratik kamuoyunun temsil bulduğu Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik baskılar da arttı. Sistemin 3’üncü yılını geriye bıraktığı günlerde HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianame kabul edildi.    PİROĞLU: OHAL SÜRECİNE GEÇTİK   HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, son 3 yılda yaşanan süreci değerlendirdi. “Parlamenter sistemin yarattığı bürokratik sorunlardan çıkış” adı altında devreye sokulan yeni sistemle ülkenin bütün kurumlarının ve halkların yaşamının bir insanın iki dudağı arasına sıkıştırıldığını söyleyen Piroğlu, yasama ve yargının denetim altına alındığına dikkati çekti. Bu süreçte asker, polis, korucu ve bekçilerin baskılarının arttığını belirten Piroğlu, “Saat kaçta yatacağımızdan, kaçta müzik dinleyeceğimizden, sigarayı nasıl içeceğimizden tutun devletin en kritik kararlarına kadar halkın hayatını ilgilendiren temel unsurlar Erdoğan’ın iki dudağına sıkıştı. Onun denetimindeki bir OHAL sürecine geçmiş durumdayız” dedi.   ‘MECLİS İKTİDARA ÇALIŞIYOR’   20 Temmuz 2016'da ilan edilen OHAL sonrası parlamentonun tamamen devre dışı bırakıldığına işaret eden Piroğlu, “Meclis yasa çıkarıyor, hatta fabrika gibi çalıştırılıyor. Ama Meclis’in çıkarttığı bütün yasalar aslında bu OHAL sürecini kalıcı hale getirmek ve iktidarın yıkılmamak üzere bir açık diktatörlüğüne geçişi üzerine yapılıyor. Bekçi kanunu çıkarılıyor, sosyal medyanın kısıtlanmasına dair kanun çıkarılıyor, yargının giderek kalıcı halde denetim altına alınmasına ilişkin kanun çıkarılıyor, toplumsal hayatın tamamının OHAL sürecinde nasıl organize edileceğine dair kanunlar çıkarılıyor. Yani parlamento, Erdoğan’ın istediği baskı rejiminin yasal altyapısını hazırlıyor” ifadelerini kullandı.   ERDOĞAN’IN AMACI     Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle hayatın tümünün denetim altına alınmak istendiğini belirten Piroğlu, “Erdoğan, önündeki bütün engelleri kaldırmak, sadece kendi isteği ve kendi sözüyle yönetilen bir ülke kurmayı istiyor. Gece yarısı bir tane kararnameyle yüzbinlerce insanı işinden atılabiliyor, gazeteler ve televizyonları kapatılabiliyor, merkez bankaları başkanlarını hızla değişebiliyor. Yetmiyor; Kararnamelerle sahildeki topraklara el koyabiliyor, köylülerin topraklarına zorla kamulaştırma getirebiliyor. Medyanın tamamen denetim altına alınması, halkın bilgi kaynaklarının tamamen ortadan kaldırılması ve tek kişinin yönettiği ağır bir baskı rejimini kalıcı hale getirmek istiyor” şeklinde konuştu.   YENİ SİSTEMİN TABLOSU   Yeni sistemle birlikte ekonomik ve sosyal krizin derinleştiğini ifade eden Piroğlu, krizin yoksulluk, kötü çalışma koşulları ve sefalet olarak yansıdığını kaydetti. Bunun da intiharları beraberinde getirdiğine vurgu yapan Piroğlu, şunları söyledi: “Krizin bir başka faturası salgın ile açığa çıktı. Küçük esnaf ve halk kendi kaderiyle baş başa bırakıldı. Zenginler ve zincir marketler korundu ve servetlerine servet ekledi. Ülkede gelir uçurumu korkunç derecede büyüdü. İktidar milyonerlerin yanına yeni yüzlerce milyoner kattı. Ayrıca korkunç bir sosyal kriz yaşanıyor. Taciz ve tecavüz vakaları almış başını gidiyor. Kadına yönelik her çeşit şiddet meşrulaştırılıyor, failleri korunuyor.”    TORPİL, RÜŞVET VE YOLSUZLUK   Son yıllarda torpil, rüşvet ve yolsuzluğun da arttığına da değinen Piroğlu, hiç kimse hakkıyla bir yere gelemediğini söyledi. Piroğlu, “Her şey torpille, rüşvetle ve yolsuzlukla dönüyor. Devletin çöküşü söz konusu ve bütün bunların yarattığı bir hegemonya kaybı var. Artık Erdoğan söyledikleriyle kitleleri oyalama şansına sahip değil. Neredeyse bütün mekanizmaları tüketmiş durumda. Bu noktada ayakta kalabilmek için tek bir şey kaldı ellerinde; Zorbalık ve savaş. Ona tutunmaya çalışıyorlar. Ama halk artık bu iktidarın, Erdoğan’ın tek başına yönetimiyle yol açtığı yıkımın farkında. Artık ikna olmuyor söylenenlere. İnsanlar Erdoğan’ın gitmesini istiyor” diye konuştu.    İZMİR SALDIRISI    AKP’nin, iktidarı için her türlü yola başvurduğunu ifade eden Piroğlu, “HDP’nin dışındaki muhalefetin şöyle bir sıkıntısı var; Sandığın her şeyi çözeceği beklentisi içindeler. Her şey sandığa havale edilmiş durumda. İktidar da o sandıktan kendisinin çıkacağını garantilemek için her şeyi yapmaya devam ediyor. Bugünkü sistemin getirileri neydi? HDP İzmir İl Örgütü’ne yönelik saldırı, Deniz Poyraz’ın katledilmesi, HDP’ye yönelik kapatma davaları, Kobanê Davası, sokağın polis ve bekçi terörü ile teslim alınmaya çalışılması… Bütün bunlar önümüzdeki süreçte nasıl bir seçime doğru ilerlediğimizi de gösteriyor” diye kaydetti.   İKTİDARIN SONU     Piroğlu, tüm bu tablo karşısında nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerinde de durdu. “Final dönemindeyiz, bu dönemde iktidar bir çıkışsızlık süreci yaşıyor” diyen Piroğlu, şöyle devam etti: “Ve onun tek çıkışı sandıktan bir şekilde galip çıkmak. O yüzden de her çeşit manevrayı yapmaya hazır olduğunu bütün ülkeye gösteriyor. Hem televizyondan yaptıkları tehditler hem sokakta gösterdikleri güç gösterileriyle bunu sağlamaya çalışıyor. Bunun karşısında örgütlü ve militan şekilde durabilirsek, sokağı boşaltmadan yan yana omuz omuza durabilirsek başaracağız. Herkes şunun farkında olmak zorunda; Bu başkanlık denilen düzenin ve iktidarın yıkılmasının yegane koşulu Türkiye’deki demokrasi güçleriyle Kürt halkının ortak bir şekilde durmasıdır. Demokrasi güçlerinin HDP ile yan yana durması, onun yanında yürümesidir. Bugün HDP’ye sahip çıkmak demek ülkenin kendi geleceğine sahip çıkması demektir. Bu sağlanabilirse eğer iktidarın sonu yakındır.”   MA / Berna Kişin