Mardin Baro Başkanı Elik: Hukuksuzluk sistemi mevcut 2021-07-09 09:00:45 MARDİN - Türkiye'nin kuruluşundan bu yana yargının sistemi korumak üzerine inşa edildiğini belirten Mardin Baro Başkanı İsmail Elik, "Biz buna hukuk diyemeyiz, bir hukuksuzluk sistemi mevcut. Burada özgürlüklere dair bir şey bulamazsınız" dedi.  Türkiye'de tartışılan konuların başında yargı geliyor. Devlet-mafya ilişkisinin ifşa olmasına rağmen sorumlularla ilgili tek bir adımın atılmaması, İmralı Cezaevi'nde başlayarak Türkiye'nin tamamına yayılan tecrit, kadın cinayeti ve istismar faillerinin serbest bırakılması, AİHM'in kararlarının uygulanmaması, AYM'ye yönelik iktidar kanadından yapılan tehditler gibi birçok şey yargıya olan güvensizliği perçinliyor. Mardin Baro Başkanı İsmail Elik, artan hukuksuz uygulamaların topluma, bireye ve cezaevlerine yansımasını değerlendirdi.    HAK ARANACAK MERCİ YOK   Türkiye’deki yargı sisteminin Cumhuriyetin kuruluşundan beri hep zaman sorunlu olduğunu belirten Elik, İstiklal Mahkemeleri’nden bu yana işleyişin hukuku gerçekleştirmek, adalet dağıtmak ve yargı bağımsızlığını sağlamak yönünde olmadığını belirtti. Elik, “Sistem, yargısını kendisini vatandaşa karşı korumak üzere bina etmiş. Sistem vatandaşın hakkını korumak üzerine kendini inşa etmediği için vatandaşın hak arama ve özgürlük alanını sürekli kısıtlıyor. İktidarda olanların alanı daha fazla genişliyor. Şu anda tepe noktasına doğru ilerliyor ve maalesef Türkiye’deki hukuk sistemi artık hukukla ilgisi olmayan, şahısların iki dudakları arasında verilen kararlar, açılan soruşturmalarla, keyfi kararlar, uygulamalar ve soruşturmalarla devam etmektedir. Biz buna şu anda bir hukuk sistemi diyemeyiz, bir hukuksuzluk sistemi mevcut. Bunun böyle devam etmesi durumunda vatandaşın hakkını arayabilecek hiçbir merciinin kalmayacağı da açıktır” ifadelerini kullandı.   UYGULAYICILARIN MANTIĞI    Türkiye’de sorunun kanunların iyi ya da kötü olmasından kaynaklanmadığını aksine uygulanma şekli ile ilgili olduğunu ifade eden Elik, “Bir kanun kötü olabilir. Hak ve özgürlükleri kısıtlıyor olabilir. Ama uygulayıcılar bunu özgürlükler temelinde yorumlarsa, hukukun uygulandığı bir mecra olduğunu söyleyebiliriz. Ama uygulamada sıkıntı varsa ve sistemin işleyişi de bu şekilde ise siz dünyanın en özgürlükçü metinlerini kanun haline getirin, uygulamada sıkıntı varsa işkencenin sonu da gelmez, faili meçhullerin sonu da gelmez. Düşünceyi açıklamak sürekli suç olur, insanlar bu nedenle baskıya uğrar. Bir sosyal medya paylaşımından sonra kendilerini cezaevinde bulurlar ya da soruşturmaya uğrarlar. Burada sistemin mantığı önemlidir. Uygulayıcıların mantığı önemlidir. Neyi hedefledikleri ve hangi amaçla bunu yaptıkları önemlidir. Sistemin kendisini devam ettirmesi üzerine kurulan bir hukuk sisteminde özgürlüklere dair bir şey bulamazsınız” diye konuştu   AYM’NİN DURUMU    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala hakkında verdiği kararları hatırlatan Elik, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf olduğunu ve uluslararası sözleşmelerin durumunun Anayasa’nın 90’ıncı maddesiyle belirlendiğini dile getirdi. Bu örneklerde olduğu gibi Anayasa'da özgürlükten yana olan bir madde olmasına rağmen uygulanmadığını ve bu durumda anlamının olmadığını ifade eden Elik, “Zaten siyasetin tepe noktasındaki insanların Anayasa Mahkemesi’nin beğenmediği kararlarını ‘biz tanımıyoruz’ dedikleri bir noktada herhangi bir yargı merciinden alt mahkemeden Anayasa’yı, kanunları uygulamalarını beklemek mümkün değil” diye konuştu.   MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi’ne dönük tehditlerini hatırlatan Elik, “Böyle bir baskı uygulanırsa Anayasa Mahkemesi’nden çok sağlıklı kararlar beklemek mümkün değildir. İkinci bir husus Anayasa Mahkemesi üyelerinin hangi şekilde seçildiklerini de göz önünde bulundurursak; normalde özgürlüklere dair demokrasinin uygulanmasına, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün uygulanmasında çok önemli bir işleve sahip olması gerekirken, maalesef AYM’yi o noktada göremiyoruz” dedi. HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkındaki “ihlal” kararının gecikmiş bir karar olduğunu da değinen Elik, “Karar iyi bir karar. En azından umut edebiliriz. Fakat bunun tam tersi kararlar da verebileceğini hep görebiliyoruz. Çünkü bu güne kadar şahit olduğumuz iktidarın istemediği bir kararın herhangi bir yargı makamından çıkmadığıdır. Bu kararın  gereği yerine getirilerek Gergerlioğlu'nun vekilliği iade edilmelidir" dedi.    ÇÜRÜMÜŞLÜK   Devlet bağlantılı çete yöneticisi Sedat Peker’in devlet-mafya yapılanmasına ilişkin ifşalarına rağmen yargı alanından tek bir adımın atılmadığı, soruşturmanın başlatılmadığını dile getiren Elik şunları ifade etti: “Bir mafya liderinin iddiası olarak küçümsenip, ‘bu iddialar gerçek dışıdır, bu iddiaları gündeme getirmek de onu destekliyor’ sonucu çıkarılırsa bu işin içinden çıkamayız. Aslında yaratılmak istenen algı da budur. Herhangi bir insan bir iddiada bulunabilir. Burada savcılık makamı harekete geçmelidir. Bu iddialar doğru mudur değil midir? Ancak soruşturmalarla bu iddiaların doğru olup, olmadığı saptanabilir. Peşinen üstünü çizemezsiniz. Çizdiğiniz zaman hukuku çiğnemiş olursunuz. Yargı görevini yerine getirmemiş olur. Sedat Peker’in iddiaları hafife alınacak iddialar değil. Aslında ülkenin hem yargı sisteminde hem bürokrasisinde hem de siyasetinde bir çürümüşlüğü açık bir şekilde göstermiş oluyor."   TECRİTLE ANAYASA ÇİĞNENİYOR   Türkiye'de hukuksuzluğun bir göstergesi olan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve buna karşı cezaevlerinde 225 gündür devam eden dönüşümlü açlık grevine dikkat çeken Elik, kanuna yer alan hakların uygulanması gerektiğine vurgu yaptı. Bu duruma dair açıklamaları "Türkiye'de hukukun olduğunu varsayarak" yaptıklarını belirten Elik, "Türkiye’deki şartların farklı olduğunu biliyoruz. Bir insan hangi suçla itham edilirse edilsin, yargı o insanla ilgili hangi kararı verirse versin, devletin kişiye bakış açısı ne olursa tutuklu ve hükümlünün yasal hakları vardır. İnsan olmanın getirdiği hakları vardır. Devlet o haklarını elinden alamaz, kısıtlayamaz. Kişinin düşüncelerinden, yaptıklarından bağımsız bunu değerlendirmek lazım. Devlet kanunda belirtilen hakların kullandırılmasıyla yükümlüdür. Bunların kısıtlanması Anayasa’nın çiğnenmesi olur” ifadelerini kullandı.   TALEPLER HUKUKİ   Tutukluların kanunda yer alan hakların teslim edilmesi için yaptıkları açlık grevlerinin kanuni temelde değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Elik, şunları kaydetti: “Açlık grevi cezaevinde olan insanların kendilerini savunma, fikirlerini dile getirme, taleplerini dile getirme yöntemlerinden bir tanesidir. Bir kişi olarak ve baro başkanı olarak insanların canlarına zarar vermesini tasvip etmem. İnsanların kendi seçimleridir. Ama taleplerinin yerine getirilmesi noktasında hukuki olup, olmadığı değerlendirmesi yapılmak zorunda. Eğer hukuki ise herhangi bir siyasi angajmana kapılmadan hukuk açısından bunu değerlendirmek gerekiyor. İnsanlara kendilerini ifade etme şansı da verilmiyorsa orada durup düşünmek ve doğru kararlar vermek gerekiyor."   TOPLUMSAL MUTABAKAT   Sorunların çözümünün Anayasa ve kanunların uygulanmasındaki eksikliklerden kaynaklandığını belirten Elik, Türkiye’nin yeni bir Anayasa ve kanunlara ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Ancak oluşturulacak yeni anayasanın ancak toplumsal mutabakatla sağlanabileceğini vurgulayan Elik sözlerini şöyle tamamladı: “Bunun için öncelikle kutuplaştırma, ötekileştirme siyasetinden vazgeçmeleri lazım. Son zamanlarda iktidar ortaklarının hazırladıklarını iddia ettiği Anayasa çalışmaları var. Böyle bir Anayasa çalışmasının bir faydası olmaz. Çünkü sadece iktidardakilerin düşüncelerini ifade eden muhalefeti ve diğer kesimleri dışlayan bir Anayasa olacağı çok açıktır. Türk tipi başkanlık sistemi bu şekilde Anayasal olarak da tahkim edilmeye çalışılıyor diye düşünüyorum. Anayasa çalışması bu şekilde olmaz. Çözüm toplumsal mutabakat. Ama hemen öncesinde medyasından, siyasetine herkesin bu mutabakatı sağlamak için çalışması lazım.”   MA / Ahmet Kanbal