Kürdistan Dayanışma Ağı: Öcalan dünya çapında ilham kaynağı oldu 2021-07-15 09:13:37   ANKARA - Kürdistan Dayanışma Ağı, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın dünya çapında milyonlara ilham kaynağı olduğunu belirterek, "Öcalan’a yönelik işlenen suç onu irade gören ve önder olarak seçen halklara yönelik suçtur" diye belirtti.   PKK Lideri Abdullah Öcalan uluslararası bir komployla 15 Şubat 1999’da getirildiği İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır tecrit altında tutuluyor. Öcalan, 27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren görüştürülmediği avukatları ile 8 yıl aradan sonra 2019 yılında, cezaevlerinde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevi eylemi sonucu yeniden görüştürüldü.   Yapılan 5 görüşmenin ardından görüşme yasağı yeniden devreye konuldu. Avukatların İmralı’ya gidişlerine izin verilmediği gibi yaptıkları başvurular da yanıtsız bırakıldı. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, Öcalan’ın 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderdiği savunmasına ek olarak hazırladığı "Yol Haritası" gerekçesiyle 23 Eylül 2020'de 6 aylık avukat görüş yasağı getirdi.    Bu sürenin dolmasının akabinde yapılan başvurular yine sonuçsuz kalırken, Öcalan’a Ocak ayında yeni bir disiplin cezası verildiği ortaya çıktı. Bu görüş yasağı 23 Mart’ta bitmesine rağmen avukatların yaptıkları başvurulara ne olumlu ne de olumsuz hiçbir yanıt verilmiyor.   Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle cezaevlerinde yeniden açlık grevi eylemi başlatıldı. 27 Kasım 2020’de başlayan süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi 231’inci gününe ulaştı. 5’er günlük dönüşümlerle sürdürülen eylem, 14 Temmuz tarihinden itibaren 15 güne çıkarıldı.    Öcalan’ın özgürlüğü için çalışmalar yürüten İngiltere merkezli Kürdistan Dayanışma Ağı (Kurdish Solidarity Network: KSN) İmralı tecridi ve cezaevlerinde devam eden açlık grevleri eylemlerine dair sorularımızı yanıtladı.    PKK Lideri Öcalan üzerinde uygulanan tecrit politikalarını nasıl yorumluyorsunuz?     Abdullah Öcalan’a yönelik uygulama, 1962’de tutuklanan ve Günay Afrika Cumhuriyet’inin Cape Town şehrinde yer alan Robben Adası’nda 18 yıl tutulan Nelson Mandela’ya uygulanan tecridi hatırlatıyor.   PKK Lideri Abdullah Öcalan, NATO komplosu uluslararası bir operasyon ile 1999 yılında kaçırılmasının ardından eşi görülmemiş bir şekilde temel insan haklarından mahrum bırakıldı. Benzeri görülmemiş bir şekilde de Türk devletinin İmralı Adası’nda kendi yarattığı hapishanede tecrit altında tutuluyor. Abdullah Öcalan’a yönelik uygulama, 1962’de tutuklanan ve Günay Afrika Cumhuriyet’inin Cape Town şehrinde yer alan Robben Adası’nda 18 yıl tutulan Nelson Mandela’ya uygulanan tecridi hatırlatıyor.   Öcalan’ın tek başına, ömür boyu haksız yere hapsedilmesi, insani haklarının istismar edilmesi, Kürt halkının kurtuluş mücadelesi ile önemli ölçüde bağlantılıdır. Faşist rejimini sistematik olarak işleyen ulus-devlet egemenliği, Kürt halklarına yönelik sömürgeciliğini, Kürt halkının ‘irade’ olarak seçtiği Abdullah Öcalan’a yönelik tecritle devam ettiriyor. AKP-MHP yönetimindeki Türk devletinin şiddet dolu politikaları, sadece Türkiye’deki Kürtlere soykırım girişimi yapmakla kalmıyor, Suriye başta olmak üzere Güney ve Kuzey Kürdistan bölgelerinde de bunu çeşitli savaş pratikleriyle devam ettiriyor. Bu soykırımı sistematik bir şekilde devam ettirmenin tek yolu ise Öcalan’a yönelik tecridi devam ettirmek.   15 Şubat uluslararası komploya değindiniz, Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesindeki amaç neydi?    ABD, 1999'da Öcalan'ı Türkiye'ye teslim etti. Öcalan’ın kaçırılması ve Kürt özgürlük hareketinin hedef alınmasının ‘uluslararası bir eylemin’ parçası olduğu açıktı. Buradaki amaç, önündeki önemli bir engeli kaldırmaktı. ABD'nin Ortadoğu'ya askeri müdahale politikası…  ABD, PKK’yi ve Öcalan’ı, Suriye Kürtleri ile Barzani yönetimini kendi bölgesel çıkarları temelinde bir araya getirmenin önünde engel olarak gördü. Kaçırılmasından bugüne kadar da istilalar ve savaşlarla ülkeyi daha da böldü. Ortadoğu toplumları ve halklarına yönelik soykırımlar, Türk devleti destekli İslam devleti saldırıları ve batı ve Türk devletinin müdahaleci politikalarıyla devam etti. Tabii bunlar yaşanırken, Öcalan, terörün tehlikeleri konusunda uyardı. Durumun üstesinden gelmek için çözümler sundu. Ulusal ve barış projesini esas alan yasal savunma yazılarında bunlardan bahsetti. Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etmesi, demokratik konfederalizm yoluyla örgütlenmiş bir sosyal yaşam, daha geniş bir bölgede birlikte yaşama, cinsiyet özgürlüğü konularında ışık tuttu.    Uluslararası komploda rolü olan uluslararası güçlerin, bugün İmralı’da sürdürülen tecritte payı var mı?      Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecrit, barış ve demokrasinin üzerindeki tecrittir. Öcalan değil, barışın ve demokrasinin üzerine tecrit koyanlar yargılanmalı.    Tecridin tek sorumlusu elbette sadece Türkiye değil. ABD, Rusya, İsrail ve AB devletlerinin hepsi Öcalan’ı susturmak, onu tecrit etmek için harekete geçti. Başaramasalar bile ağır tecrit ve hukuksuz yaptırımlar uygulayarak, Öcalan üzerinde uyguladıkları sistematik işkencelere devam ediyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü de bu suçlara karşı cezai bir yaptırım yapmayarak bu suçlara ortak oluyor.  İşkenceyi Önleme Komitesi de (CPT) bu yönde çok sayıda ihlali görmezden geldi. Onlar da diğerleri gibi bu suçlara ortak oluyor. Bu suçlara ortak olmayı bırakıp, bir an önce yaptırım uygulanmalı. Durum öyle gözüküyor ki; Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecrit, barış ve demokrasinin üzerindeki tecrittir. Barışın ve demokrasinin ışığı olan Öcalan değil, barışın ve demokrasinin üzerine tecrit koyanlar yargılanmalı. Öcalan’a özgürlük. Fakat görmek gerekiyor, bütün bunlara rağmen yine de başarmak istediklerini başaramadılar. Öcalan’ın mücadelesinin ruhu dünya çapında milyonlara ilham kaynağı olmaya devam ediyor. O sadece Kürt halkının önderi değil, onu anlayan, mücadelesine göğüs veren ve onun düşüncelerini yaşatan bütün halkların önderi.     Türkiye cezaevlerinde Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla devam eden bir açlık grevi eylemi var. KSN olarak bu grevlere ilişkin bir çalışmanız var mı? Süreci takip ediyor musunuz?   KSN olarak öncelikle belirtmek isteriz ki; Öcalan’ın özgürlüğü için açlık grevinde olan bütün siyasi tutsakları tam bir dayanışma içinde destekliyoruz. Onların taleplerini biliyor ve dayanışmayla selamlıyoruz. Bizler Birleşik Krallık’ta yürüttüğümüz çalışmalarımızda ‘Zamanı Geldi: Öcalan’a Özgürlük!’ şiarımızla, gösteri ve eylem çağrıları yaptık. Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018’de başlayan açlık grevleri dalgasıyla beraber, yaşanan bütün gelişmeleri yaptığımız çalışmalarda anlatıyoruz. İngiltere ve diğer ülkelerdeki Kürtlerin açlık grevlerine yönelik çalışmalarına da dahil olduk. Bizler Türkiye’de Kürtler üzerinde yaşanan korkunç tabloyu, Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridi ve açlık grevlerindeki tutsakların taleplerini anlatmaya devam edeceğiz. Bizlerin istediği de tüm tutsakların ve demokrasi isteyen halkların isteği ile aynı: Abdullah Öcalan’a özgürlük.    KSN bu onurlu mücadelenin ve tutsakların haklı taleplerinin destekçisi olacaktır. Öcalan’a yönelik işlenen suç onu irade gören ve önder olarak seçen halklara yönelik suçtur. Bunun birbirinden farkı kesinlikle yoktur.    Tecride karşı bir çalışmanız var mı?         Öcalan'ın fikirleri, fiziksel koşulları ve sınırlarını aşarak devam ediyor. Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrim, tıpkı Öcalan’ın paradigmalarında olduğu gibi kadın öncülüğünde yönetiliyor.   Vurgulamak istediğimiz, unutulmaması gereken bir şey var, Ortadoğu'da barış ve demokrasi vazgeçilmezdir. Bizler de bütün dünya halklarına, nerede olurlarsa olsunlar, Türk devletinin adaletsizliğini kınaması, işgallere karşı muhalefetliklerini göstermesi ve direnmesi için ‘Diren’ diyerek sesleniyoruz. Türk devletine ise Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması yönünde çağrıda bulunuyoruz. Biz bütün dünya halkları, tecridi birlikte kıracağız. Tecride ve faşizme karşı yaşamlarını feda eden Kürtlerin mücadelelerinde yanındayız. Öncelikle yaptığımız çalışmalarda İmralı’da yaşanan tecridi, cezaevlerinde tutsaklara yönelik işkenceleri ve Kürt halkına yönelik soykırım politikalarını anlatıyoruz. Bunu sürekli anlatınca insanlar kafalarında o korkunç tabloyu betimleyebiliyor ve empati kurabiliyor. Aslında din, dil, ırk, renk fark etmeksizin bütün halkların istediği o ortak nokta olan ‘demokrasi ve barış’ anlayışının onun paradigmaları ve düşünceleri altında yattığını ve neden tecrit altında olduğunu iyice anlatmak gerekiyor.   Uygulanan ağır tecrit önlemlerine rağmen Abdullah Öcalan'ın fikirleri, fiziksel koşulları ve sınırlarını aşarak devam ediyor. Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrim, tıpkı Öcalan’ın paradigmalarında olduğu gibi kadın öncülüğünde yönetiliyor. Onun ekoloji, kadın özgürlüğü paradigması, kapitalist devlet uygarlığı ve Demokratik Modernite hakkında düşünceleri ve felsefesi, sadece Kürdistan halkına ilham vermekle kalmıyor. Aynı zamanda tüm dünyadaki insanlara örnek oluyor. Buradan şunu çıkartmak gerekir, onun felsefesi, özgürlük ve Kürt özgürlük hareketinin mücadelesiyle herkesin özgürlüğünün arayışıdır. Herkesi sevgi, dayanışma ve devrim ruhuyla selamlıyoruz ve diyoruz ki: ‘FREE ÖCALAN! (Öcalan’a Özgürlük)’.   MA / Berna Kişin