Suruç Katliamı Kobanê yenilgisiyle yapıldı 2021-07-17 09:06:04 URFA - Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren 33 genç 6’ncı yılında anılıyor. DAİŞ’in Kobanê'de yenilgisi sonrası gelen katliamın tanıklarından Mehmet Koşti, ölümlerin geç müdahaleden kaynaklandığını dile getirdi.  Türkiye’nin yakın tarihine kazınan olaylardan biri 20 Temmuz 2015’te Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek isteyen gençlerin hedef alınıp, 33 insanın hayatını kaybettiği Suruç Katliamı oldu. Büyük bir direniş sergileyerek yenilgiye uğrattıkları DAİŞ’i kentlerinden çıkarmayı başaran Kobanê halkı ile dayanışmak amacıyla Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) çağrısıyla ülkenin dört bir yanından çok sayıda kişi Urfa’nın Suruç ilçesine geldi. Kobanê’ye doğru hareket etmeden önce buluştukları Amara Kültür Merkezi'nde açıklama yapmaya başlayan gençlerin sesini, çok geçmeden aralarında patlayan bombanın gürültüsü bastırdı.    Canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün saldırı ile 33 insan yaşamını yitirirken, 100’ü aşkın kişi de yaraladı. Kardeşi Yunus Emre Alagöz ise, 10 Ekim Ankara Katliamı’nı faili olacaktı. Tarihinin kanlı sayfaları arasına eklenip, üzerinden 6 yıl geçen katliam nasıl geldi?   Vekâlet savaşlarının hüküm sürdüğü Ortadoğu’da, 20 Mart 2003 yılında Irak iç savaşını körükleyen emperyalist güçler, Mart 2011’den itibaren bu keza Suriye’de boy göstermeye başladı. ‘Arap Baharı’nın etkisiyle ülkede başlayan toplumsal olaylar, “demokrasi ve özgürlük getireceğiz” söyleminin arkasına saklanan dış güçlerin müdahaleleriyle 10 yıl aşan bir iç savaşın fitilini ateşledi.   DAİŞ KOBANÊ'YE YÖNELDİ   Dış güçler tarafından silahlandırılıp, lojistik olarak desteklenerek sahaya sürülen DAİŞ, dünyanın gözü önünde kanlı katliamlara imza atıp, Rakka’dan Musul’a kadar uzanan hatta korku iklimi yarattı. Maşası olduğu güçlerce Kürtlerin üzerine sürülen örgüt, Şengal’de binlerce Êzidî Kürdü katledip, kadınları pazarlarda sattıktan sonra bir sonraki hedef olarak yönünü Kobanê’ye çevirdi.   Suriye ve Irak ordusundan ele geçirdikleri ağır silahlarla 17 Eylül 2014 günü Kobanê’ye saldıran DAİŞ, takvimler 2 Ekim’i gösterdiğinde kenti 3 koldan çevreledi. Halk Savunma Birlikleri (YPG), kent halkı ile birlikte bu saldırılara karşı direnişe geçti. Kapalı kapılar ardından Maxmur’dan Şengal’e, Kobanê’ye uzanan Kürtlerin tasfiye planları, 6 ve 8 Ekim 2014 tarihinde gelişen toplumsal direnişe çarptı. Antep’te 7 Ekim 2014 tarihinde düzenlenen mitingde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Kobani düştü düşecek” sözleri üzerine birçok kentte sokaklara çıkan binlerce insan “Em Kobanê bernadin (Kobanê'yi bırakmayız)” diyerek, Kobanê’deki direnişe ortak oldu. Kobanê’ye komşu olan Urfa’nın Suruç ilçesi sınırı haftalar süren nöbet eylemlerine sahne oldu   ÖRGÜT TÜRKİYE’DE PALAZLANDI    DAİŞ giderek palazlanıp saldırılarını Avrupa’ya kadar taşırken, farklı ülkelerden gelen taraftarları Türkiye üzerinden Suriye’ye geçiş yaparak örgüte katıldı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Bir grup öfkeli genç” olarak tanımladığı örgüt mensupları ile Türk askerleri arasındaki ilişki, Kilis, Antep ve Urfa gibi sınır kentlerindeki karakolların yanı başında yaşanan geçişler sırasında birbirleriyle selamlaştıkları görüntü ve fotoğraf karelerine kadar yansıdı.   Tarihler 1 Ocak 2014’ü gösterdiğinde Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde, 19 Ocak 2014 tarihinde ise Adana’nın Ceyhan ilçesinde durdurulan Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ait TIR’larda Suriye’ye taşınan silahlar gündeme düştü. AKP hükümeti tarafından inkar edilse de bu silajların DAİŞ’e gönderildiği yıllar sonra devlet bağlantılı çete yöneticisi Sedat Peker tarafından da dile getirildi.   SONUN BAŞLANGICI    Türkiye ve dünyanın farklı ülkelerinde Kobanê halkına dair büyüyen destek ve protestolar Uluslararası Koalisyon Güçleri’ni DAİŞ’e karşı harekete geçmek zorunda bıraktı. Koalisyon Güçlerinin havadan, YPG’nin karadan hamleleri Kobanê’yi DAİŞ için sonun başlangıcı yaptı.    YENİ STRATEJİ   İçeride “çözüm süreci” olarak adlandırılan dönemde yaşanan bu gelişmelerin Suriye ve Kürt politikalarını bozguna uğrattığı AKP hükümeti, yeni bir stratejiye başvurdu. Kürtlerin politik olarak güçlenmesini önüne geçmeyi hedefleyen bu yeni stratejinin ayağının 30 Ekim 2014’de toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında kararlaştırılan “Çöktürme Planı” ile oluşturulduğu daha sonra anlaşıldı.    Kobanê’de kaybeden DAİŞ, bu kez rahat bir şekilde palazlandığı Türkiye’deki Kürtleri hedef almaya başladı ve Adana ve Mersin’deki HDP binalarını bombalanması ile kapısı aralanıp, başlayıp partinin 5 Haziran 2015’te Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırı ile devam eden kanlı süreç başladı.   7 HAZİRAN SONRASI    Bu saldırılara rağmen 7 Haziran’da kurulan sandıklarda HDP’nin yüzde 13,1 oy almasıyla AKP tek başına hükümet kurma gücünü kaybetti. DAİŞ tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırılar ise 20 Temmuz Suruç, 10 Ekim  Ankara katliamlarının ardından AKP’nin yeniden tek başına iktidar olma yolunu açan 1 Kasım seçimlerine kadar devam etti.    Suruç Katliamı’nın tanıklarından biri olan HDP Suruç İlçe Eşbaşkanı Mehmet Koşti, bombalı saldırının öncesi ve sonrasında yaşananları MA’ya anlattı.    KAYMAKAM VE EMNİYETLE TOPLANTI   SGDF’li gençlerin Suruç’a gelmeleri önce onlardan bu yönde bir talep gelmesi üzerine Suruç Kaymakamı, İlçe Emniyeti ve Urfa Emniyeti ile bir toplantı gerçekleştirdiklerini dile getiren Koşti, toplantının gündeminde gelecek gençlerin Kobanê’ye gitmeleri olduğunu belirtti.   Yetkililerin kendilerine bazı provakatif eylemler olabileceği gerekçesiyle bu toplantıyı yapmak istediklerini  ifade ettiklerini paylaşan Koşti, “Biz de gelecek gençlerin Kobanê halkı için geldiğini ve çocuklara oyuncak getireceklerini söyledik. Provokasyona dair bir şey yok, dedik. Birçok ilden gençlerin geleceğini biliyorlardı. Patlamadan bir gün önce bir grup genç geldi, Amara Kültür Merkez’inde kaldılar. Ertesi sabah diğer gençler de geldi. Kimisine yolda engeller çıkarılmıştı, yine gözaltına alınanlarda olmuştu. Yaklaşık 400 genç vardı. Yanlarında oyuncak getirmiştiler” diye belirtti.   10 KİŞİNİN GİDEBİLECEĞİ SÖYLENDİ   Gençlerin Kobanê’ye gitme taleplerine ilişkin Suruç Kaymakamı ile sonrasında başka bir görüşme daha gerçekleştirdiklerini söyleyen Koşti, gidiş konusunda engeller çıkarılsa da 10 kişilik bir heyetin gitmesine izin verilebileceğinin ifade edildiğini aktardı. Bunun üzerine kültür merkezine dönüp, görüşme yaptıkları gençlere durumu aktardıklarını belirten Koşti, gençlerin bunu kabul ettiklerini kaydetti.   HER YERİ ATEŞ SARDI   Koşti, hemen sonrasında yaşanan saldırıyı ise “Saat o ara 11 buçuk olmuştu. Gençler açıklama yapacağız diye dışarı çıktılar. Kültür merkezinin bahçesinde açıklamaya geçildi. Hepsi çok heyecanlı ve güler yüzlüydüler. Açıklama başladıktan sonra ben ve yanımdaki arkadaş içeriye geçtik. Arada saniyeler geçmeden bir anda her yeri ateş sardı. Ne kadar cam varsa hepsi patladı, kapkara bir duman yükseldi. Patlama olunca şaşırdık dışarıya kaçtık. Duman yerden kalktıktan sonra o insanların cenazelerini gördük” sözleriyle dile getirdi.   ‘BU KADAR İNSAN ÖLMEYEBİLİRDİ’   Patlamayı duyan herkesin kültür merkezine akın ettiğini belirten Koşti, anlatımlarını şöyle sürdürdü: “Hiçbir müdahale yoktu. Yaralıların çoğunu oradaki halk, araçlarıyla hastaneye götürüyorlardı. Hastaneyi arayıp, ne kadar ambulans varsa göndermelerini istedim ama ambulans gelmedi. Patlamanın üzerinden 1 buçuk saat geçtikten sonra bir ambulans geldi. Emniyet Müdürü, Suruç Kaymakamı’nı aradık, ama telefonları açmıyorlardı. Patlamadan bir saat sonra çok sayıda polis ve TOMA geldi. Burada bulunan halkın üzerine gaz attılar. Hastane ile kültür merkezi arasında 5 dakikalık süre vardı. Polis yolu kapattı, halkın kendi araçları ile yaralıları taşımasına dahi izin vermediler. Ambulansların gelmesine bile izin vermediler. Geç müdahaleden dolayı bu kadar kişi yaşamını yitirdi. Çünkü çok fazla kan kaybettiler. Şayet ilk başta müdahale edilseydi, yine halka izin verseydiler belki bu kadar kişi yaşamını yitirmeyecekti.”    Koşti’ye göre, patlama sonrasında yaralılara bilinçli olarak geç müdahale edildi. Koşti, "Bu insanların geleceği istihbaratını almıştılar. Hepsinin haberi vardı. Bu gençlerin geleceğinden haberleri varsa bu saldırının olacağından nasıl haberleri olmayacak? Bu da üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Ben ölmediğime şanslı mıyım ya da değil miyim bilmiyorum. Ama yaşadığımız için şansızız” diyerek 33 insanın ölümüne ilişkin bugün sadece bir kişinin yargılanmasına işaret etti.   Koşti, “Sadece bir mahkemeye katıldım. Yaşamını yitiren o gençlerin aileleri duruşma salonundaydı. Mahkeme heyetinden iki saat boyunca bir tanesi kafasını kaldırıp, ailelere bakamıyordu. Biz o psikolojiyi iyi biliyoruz. Birilerinin baskısı ile tarafsız bir yargılama yapmadıklarını gördüm” diye konuştu.   MA / Barış Polat