Karadeniz halkı geçim kaynaklarını yitiriyor 2021-09-04 09:07:56 RİZE - Maden ve taş ocaklarının Karadeniz'in en önemli geçim kaynağı olan fındık ve çay üretiminde verim düşüklüğüne neden olduğunu belirten bölge halkı, "Karadeniz halkı siyasi farklılıklarını bir yana bırakıp birlik olmalı. Yoksa kaybımız büyük olacak" dedi. Karadeniz’in birçok yerinde bulunan maden ve taş ocakları bölgede heyelan riski ve içme suyu sorunun yanı sıra bölgenin akciğerleri olan ormanların katledilmesine ve doğal yaşamın yok olmasına neden oluyor. Ordu, Rize ve Samsun’un Kavak ilçesinde yoğunlaşan taş ocakları bölgenin ekosistemini olumsuz etkiliyor. Taş ocağında kullanılan dinamitler birçok evde hasar meydana getirirken, bölgenin engebeli yapısından kaynaklı heyelanlara da neden oldu. Ağustos ayında Ordu’da etkili olan sağanak yağışlarda Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamasına göre, 3 günde 255 noktada heyelan meydana geldi.   TOZ BULUTLARI   Taş ocaklarının işletmesi sırasında oluşan toz bulutları yörede yetişen ürünleri ciddi şekilde etkiliyor. Bitki ve meyvelerin üstü tamamen tozlar ile kaplanıyor, verim ise ciddi şekilde düşüyor. Samsun’da mısır, Ordu’da fındık ve Rize’de çay bölge halkının önemli geçim kaynağı ancak artık üretim yapılamaz duruma gelindi. İkizdere’de İşkencedere Vadisi’nde yapımı devam eden taş ocağında daha taş çıkarmaya başlamadan bölgeyi tuz bulutları sarmış durumda.   SULAR KİRLENİYOR   Taş ocakları içme sularının kirlenmesi ve doğal yaşamın son bulması gibi tehlikeleri de doğuruyor. Dere yatakları ya da yer altı sularının bulunduğu bölgelere yapılan ocaklar kimi yerlerde su kaynaklarını tamamen yok ediyor, kimi yerlerde ise suların çamurlu akmasına neden oluyor. Rize’de Pazar’da Haçapit ve İkizdere İşkencedere’de olduğu gibi vadi içlerine yapılan ocaklar, bölgede yaşayan birçok canlının yaşam olanlarını yok etti. Ayı, tilki, ceylan gibi birçok hayvan yaşam alanlarının yok olması ve yemek bulamamaları sebebiyle bölgeyi terk etmek zorunda kalıyor.   MADENLER   Taş ocaklarının yanı sıra bölgenin bir diğer sorunu ise madenler. Taş ocakları gibi vadiler içine açılan madenler hava, su kirliliği gibi etkilerin yanı sıra toprağı da kirletiyor. Ordu’nun Fatsa ilçesinde 8 yıl önce kurulan altın madeni ayrıştırmasında kullanılan siyanür bölgede gözle görülür etkiler yaratmış durumda. Derelerin kirlenmesine yol açan maden, bölgedeki üreticinin söylediğine göre fındık verimini de ciddi şekilde düşürdü. Fatsa’da madenin yarattığı etkiler ortadayken, Samsun’un Kavak ilçesinde bulunan Şahinkaya Dağlarında ve Ordu’nun Gürgentepe, Ünye, Fatsa ilçelerini kapsayan alanda da yeni bir altın madeni açılması gündeme geldi. Tokat ve Amasya sınırları içerisinde bulunan alanda da altın madeni için ruhsatlandırma yapıldı.    HER YER RUHSATLANDIRILMIŞ    Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı’nın (TEMA) açıkladığı verilere göre, Ordu’nun yüzde 74’ü, Artvin’in ise yüzde 71’i maden sahası için ruhsatlandırılmış durumda. Artvin ve çevresindeki milli parkların yüzde 84'üne maden ruhsat verilirken, kentte bulunan doğal sit alanı gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 47’sinde madencilik yapılması planlanıyor. Ordu’da ise Fatsa, Çatalpınar, Çamaş, Gülyalı, Gürgentepe, Kabadüz, Karataş, Ulubey ilçelerinde ruhsat oranlarının yüzde 100’e yaklaştığı belirtiliyor. Ordu’da ruhsatlandırılan alanların yüzde 65’i ormanlık alanlar olurken, tarım alanlarının ise yüzde 76’sı için maden ruhsatı verilmiş durumda.   İKİZDERE TALAN EDİLİYOR   Rize İkizdere’de aylardır taş ocağına karşı direnen köylülerden Kemal Baş, ilk başlarda yanlış olan bu projenin iptal edileceğini düşünerek iyimser olduklarını söyledi. Fakat ilgili bakanlıkların ve yetkililerin onanıyla çalışmanın devam ettiğini anlatan Baş, “Arazilerimizde bile yürüyemez olduk. Halk ağaçlarını korumaya, talana dur demeye çalışıyor. Kamyon ve iş makinelerinin tozlarından çaylarımız perişan olmuş durumda. Dere yatakları kapandı ve tüm doğal yapısı bozuldu. Sularımız bulanık akmaya başladı. Çalışmalar için 4 dinamit patlatması yapıldı. Ona rağmen sarsıntılar oluyor. 9 bin 500 kilogram ağırlığında bir dinamitin patlatılacak. Neyle karşı karşıya kalacağımızı düşünmek bile istemiyoruz. İkizdere tamamen talan ediliyor. Koruma altında olan vadimiz yok olmaya terk edilmiş durumda” dedi.   RANT   “Ağaçlarımızı korumaya çalışıyoruz. Devlet bizi engellemeye çalışıyor” diyen Baş, “Yalnız burası değil tüm vadiler ranta açılmış durumda. Diğer vadilerin de korunması için sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bu vadiden 10 ton bal üretiliyor. Komar yaprakları ile oluşan delibal dediğimiz bir balımız var. Arılar bile yok olmak üzere. Burada yaşayan hayvanlar vardı. Hepsi ne yapacağını şaşırmış durumda, kendi alanlarından sürülüyor. Doğa talanlarına dur diyemezsek ağaçlarımız kalmayacak” diye konuştu.    FINDIĞIN DENGESİ DEĞİŞTİ    Yıllardır Ordu Fatsa’da buluna siyanürlü altın madenine karşı mücadele eden Eren Atasoy da, madenler ve taş ocaklarının etkisi ile Karadeniz’de iklimin değiştiğini belirtti. Son 5 yıldır Ağustos ayında şiddetli yağmurlar yağmaya başladığını aktaran Atasoy, bunun yanı sıra Fatsa ve çevresinde fındıkta küfler oluşmaya başladığını söyledi. Fındığın dengesinin de ciddi şekilde değiştiğini kaydeden Atasoy, “Önceki yıllarda olmayan şekilde fındıkta 3 doğum oluyor. Bunların ikisi yok oluyor. Fındığı 2015 öncesi Ağustos ayında toplamaya başlardık. Ağustos öncesi bir yağmur yağar biz fındığı toplar yine yağardı. Fakat bu sene ay boyunca yağmur yağdı. Bu fındık için büyük bir tehdit. İklimde ki bu değişimin maden ve taş ocaklarından bağımsız olduğunu düşünmüyorum” diye belirtti.    VERİM DÜŞTÜ   Verdikleri mücadele ile maden sahasının genişlemesini engellediklerini söyleyen Atasoy, “Maden şu an bulunduğu alanın 10 katı kadar daha büyümek istiyor. Ama madenin zararları görülerek sondajlara izin verilmedi. Ruhsatlar iptal edildi. Fatsa’da bir mücadele verilmeseydi bu maden daha geniş bir alanda olacaktı. Karadeniz’de yaşamak isteyen bir gencim. Ama bölgenin geleceği tehdit altında olduğu için burada yaşamak artık zor. Yıllık 2 buçuk ton fındığım oluyordu ama artık 1 tonu zor buluyor. Bu sadece benim sorunum değil bölgedeki tüm üreticilerin sorunu” ifadelerini kullandı.    ÖLÜM İLE YAŞAM    Fatsa’nın yüzde 100’e yakının ruhsatlandırıldığını hatırlatan Atasoy, şunları söyledi: “Böyle gideceğini düşünmüyorum. Bu tamamen ölüm ve yaşam arasında bir tercihtir. Ölümü tercih edeceğimize inanmıyorum. İktidar dayatma yapacaktır ama bu işler böyle gitmeyecek. Bizi zorlu bir süreç bekliyor. Tüm Karadeniz’e çağrım topraklarınızı koruyun. Karadeniz’in siyasi farklılıklarını bir yana bırakıp birlik olması gerekiyor. Yoksa kaybımız büyük olacak.”   SERMAYE   Yeryüzü Ekoloji Kolektifi üyesi Utku Şahin ise, taş ocağı ve madenleri Karadeniz ile birlikte tüm ülkenin sorunu olduğuna dikkati çekti. Taş ocaklarının su kaynaklarını ve doğal yaşam alanlarını yok ettiğini dile getiren Şahin, “Hem taş ocakları hem de madencilik iktidar destekli bir şekilde gerçekleşiyor. Son 20 yıllık AKP sürecinde sermayenin çok daha fazla önü açıldı. Aslında sermaye yıkımın geldiği boyutun, dünya çapında büyüyen bir iklim krizi olduğunun farkındadır. Ancak kendi çıkar ağları ve kapitalist büyümenin ihtiyacı olan ham madde için bunu yapmak zorundalar. Bu durum kapitalizmin kendi iç işleyişinin bir sonucudur. Biz de kendi doğamız gereği yaşam ve doğaya sahip çıkıyoruz” ifadelerini kullandı.    YIKIM   “Ekolojik yıkımı büyüten şey birkaç şirketin yaptığı uygulamalar değil” diyen Şahin, sözlerine şöyle sürdürdü: “Bu saldırı daha bütünlüklü politikalar olduğu için ülke ve uluslararası çapta antikapitalist bir ekoloji mücadelesinin büyümesi gerekiyor. Mücadelenin ve kazanımların bu şekilde başarıya ulaşabileceğini düşünüyoruz. Hem Türkiye hem de dünyanın farklı yerlerinde yaşayan doğa ve yaşam savunucuları İkizdere ve devam eden bütün mücadeleleri sahiplenmeye çağırıyorum.”   MA / Tolga Güney