Gazeteci Eren: Baskılara rağmen hakikatte ısrar umut veriyor 2021-09-12 10:06:25   İSTANBUL - 12 Eylül askeri darbesinin ardından medyanın tekelleştiğini ifade eden DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, aradan geçen 41 yılda basın ve ifade özgürlüğüne yönelik artan baskılara rağmen hakikatte ısrarın umut verdiğini söyledi.   Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin üzerinden 41 yıl geçti. Geride acı bir tablo bırakan 12 Eylül Darbesi’nde hedef alınan alanların başında ise basın ve ifade özgürlüğü geldi. Yönetimi ele geçiren iktidardan yana taraf olan medya darbeyi desteklerken, darbe ve orduyu karşı yayınlar (gazete ve dergi), sansür, toplatılma ve süresiz kapatma gibi yaptırımlarla karşı karşıya kaldı. 31 gazeteci tutuklandı, gazeteciler hakkında yaklaşık 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetelere toplamda 300 gün yayın yasağı getirildi, binlerce yayın yasaklandı. Tonlarca gazete, dergi, kitap yakıldı.    Aradan geçen 41 yılda darbeyle yüzleşilmediği gibi basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılar katmerleşerek arttı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG)  Ağustos ayında gazetecilere yönelik yaşanan hak ihlallerine dair hazırladığı rapora göre, bir ayda 5 gazeteci gözaltına alındı, 8 gazeteci ise saldırıya uğradı.    Bugün itibariyle 63 gazeteci, yaptıkları haberler nedeniyle cezaevinde tutuluyor.   DARBE BEKLENİYORDU   12 Eylül tanığı gazetecilerden Faruk Eren ile darbeden günümüze basın ve ifade özgürlüğünü konuştuk. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Basın, Yayın, Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın İş) Genel Başkanı Eren, 12 Eylül öncesi sol hareketlerden büyük bir rahatsızlık duyulduğunu, saldırıların her geçen gün arttığı ülkede böyle bir darbenin beklendiğini söyledi. Eren, “Darbeye karşı kısmi direnişler oldu fakat bunlar etkili ve kitlesel değildi. Sonrasında ise felaket silsilesi başladı” dedi.   MEDYA SİYASET İLİŞKİSİ    Darbeyle birlikte sol yayın ve günlük gazetelerin ortan kaybolduğunu belirten Eren, yaşanan tabloyu şöyle özetledi: “Cumhuriyet varlığını sürdürdü ama 12 Eylül döneminde toplam 2-3 ay kadar kapalı kaldı. Yayına devam eden gazetelerin hepsi ise cuntaya destek verdi. Cumhuriyet yargılamalar başladığında bunları haberleştirmeye başladı. O dönemki yazı işleri müdürü çok sık ifade vermeye gittiğini anlatırdı. Darbe sonrasında büyük operasyonlar yapıldı. İnsanlar, gazeteler aracılığıyla teşhir edildi.”    Darbeden 3 yıl sonra yapılan seçimle iktidara Turgut Özal’ın geldiğini fakat cuntanın etkisinin bu dönemde de sürdüğünün anımsatan Eren, “Özal’la birlikte basında bir dönüşüm yaşandı. Liberal politikalara uygun bir basın dizayn edilmeye başlandı. Ancak 80’lerin sonuna doğru 12 Eylül’ün vicdansızlıkları konuşulmaya başlandı. Bu dönemde haftalık dergiler çıktı. Bunlar etkili ve önemliydi. Demokrasi hiçbir zaman olmadı ama yumuşama konusunda bu dergilerin etkisi oldu. Basın Türkiye’de hep devletçi, milliyetçi, erkekti” diye belirtti. 90’ların ortalarında gazetelerin tekelleşmeye başladığını ifade eden Eren, medya gücünün iktidardan yana kullanıldığını dile getirdi. Tekelleşen medyanın devlet yanlısı olmasına rağmen iyi haberlerin de yapıldığını belirten Eren, “O dönem gazetelere baskı patronlar üzerinden oluyordu” dedi.   KÜRT BASINI    Bu dönemden sonra ise Kürt basını ve çalışanlarının baskılardan nasibini aldığını söyleyen Eren, yüzlerce Kürt gazetecinin cezaevine girdiğini, işkence gördüğünü ve öldürüldüğü kaydetti. Eren, “Yargılanan ya da hapse girenler ise daha çok Kürt basınında çalışanlar oluyordu. Özgür Gündem’den 40’a yakın gazeteci öldürüldü. Var olan medya bunları ya görmezden geliyordu ya da çok az yer veriyordu” ifadelerini kullandı.    AKP MEDYASI    2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte ana akım medyanın bu kez Tayyip Erdoğan’ı desteklemeye başladığını ifade eden Eren, “Bugünün işaretleri daha iktidarlarının ilk günlerinden belli oldu. Erdoğan başbakan olduğunda gazetecilere çok sık tazminat davaları açmaya başladı” dedi. İktidara yakın iş insanlarının gazete ve televizyonları satın almaya başladığını söyleyen Eren, şöyle dedi: “Burada havuz kavramıyla karşılaştık. AKP kendine yeni bir medya kurmaya başladı. Kurumlar yandaş olmaya başlamıştı. Bu süreç bir zaman sonra hızlandı. Cemaat ile kavga etti, onun medya organlarına el konuldu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra basın neredeyse ezilmek istendi. Birçok televizyon kanalı, radyo, ajans, gazete kapatıldı. Medyadaki dönüşüm Demirören grubunun Doğan grubunu alarak tamamen AKP medyası oluşmuş oldu.”   DİRENİŞ SÜRÜYOR    “İktidar medyasını oluşturdu ama bu medyanın toplumu etkileyecek gücü kalmadı. Çünkü inandırıcılığı yok” diyen Eren, her şeye rağmen gazetecilerin yeni mecralar oluşturarak pes etmeden devam ettiğini söyleyerek, ekledi: “Şunu unutmamak gerekiyor. Türkiye’de çok büyük bir baskı var. Her habere, paylaşıma dava açılıyor. Gerçek gazetecilik yapıp, adliyeye gitmek zorunda kalmamış gazeteci yok gibi. Bu gazetecilik direnişi bizi umutlandırıyor. Bu kadar baskıya rağmen gerçekte ısrar umutlu olmamıza yetiyor.”   MA / Kadir Güney