Foza Yusif: Kobanê hiçbir güce boyun eğmez 2021-11-02 11:39:27 HABER MERKEZİ - PYD Eşbaşkanlık Komitesi üyesi Foza Yusif, Türkiye’nin 2014’te gerçekleştirmek istediği plan çerçevesinde yeniden Kobanê’yi hedef aldığını belirterek, “Kobanê halkı özgürlüğüne ve değerlerine bağlıdır. Hiçbir gerici güce boyun eğmeyen bir halktır” dedi.  Suriye’de başlayan iç savaşın ardından uluslararası güçlerin yönlendirdiği DAİŞ, Eylül 2014’te Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê Kantonu’na saldırdı. Tarihi direniş karşısında DAİŞ’in yenilgiye uğramasının ardından 2015 yılında 1 Kasım Dünya Kobanê Günü ilan edildi. DAİŞ’in yenilgisiyle Kobanê’nin özgürleştirdiği günlerin yıldönümünde, Türkiye 20 Ocak 2018’de Kuzey ve Doğu Suriye’nin Efrîn Kantonu’na saldırı başlattı. Türkiye, bu saldırılarını uluslararası komplonun yıldönümünde 9 Ekim 2019’da Serêkaniyê ve Girê Spî ile sürdürdü. Aynı yıl 2 Kasım Dünya Rojava Günü ilan edildi.    Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanlık Komitesi üyesi Foza Yusif, Dünya Kobanê Günü ve Dünya Rojava Günü’ne dair Jinnews’ten Sema Çağlak’a konuştu.   KADINLARIN DİRENİŞİ    Kobanê direnişinin umut olduğunu dile getiren Yusif, direnişte yer alan halkların Dünya Kobanê Günü’nü kutladı. “Bu direniş öncelikle Kürdistanlı gençlerin, enternasyonalist devrimcilerin ve Kobanê’ye sahip çıkan herkesin direnişi oldu” diyen Yusif, “Kobanê’de ortak insanlık değerlerinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu kadın özgürlüğü, halkların özgürlüğü, demokratik ulus, inanç ve umut gibi büyük insani değerlerdir. Bu tüm insanlığın Kobanê’ye sahip çıkmasına ve direnişine ortak olmasına ön ayak olan değerlerdi. Kobanê direnişi, kadın direnişiydi. Tüm Kobanêli kadınlar Kobanê direnişinde birlik oldu ve savaşın ön safında yer aldı. Yüzlerce genç şehit düştü, yaralandı. Bütün demokratik modernite güçleri birleşti ve bu nedenle direniş kazandı” dedi.    TÜRKİYE’NİN PLANLARI    Türkiye ve DAİŞ ilişkisine dikkat çeken Yusif, “Türkiye ve DAİŞ ilişkisine baktığımızda DAİŞ’in Kobanê’ye saldırısında Türkiye’nin etkili olduğunu görmek mümkündü. Bu saldırılarda Türk devletinin rolü büyüktü. Hem Şengal’e yönelik saldırıda hem de Kobanê’ye yönelik saldırıda Türk devletinin Kürtleri yok etme politikasının stratejisi aşikardı. O süreçteki siyasi rollerden ötürü açık açık saldıramıyordu ve bunu DAİŞ eliyle gerçekleştirdi" diye belirtti.    KADINLARIN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ    Yusif, Kobanê direnişinde yer alan kadınların yaşamın her alanında kendini örgütlediğini ifade ederek, “Kuşkusuz öncesinden demokratik ulus ve özerklik sistemi inşa edilmişti. Ancak saldırılarla beraber bu sistem tehlikeye girdi. Binlerce Kobanêli göç etti. Kadınlar katledilmeyle yüz yüze kaldı. Kobanê özgürleştirildiğinde kadınlar için hem yaşam alanında hem siyasi alanda hem de savunma alanında büyük bir aşama kat edildi. Kadınlar kendi özerklikleriyle, özgür bir iradeyle yaşama dahil oldu. Kadınlar bugün Kobanê’de tüm siyasi ve sivil kurumlarda yönetimlerde özgür ve eşit bir şekilde yer aldı. Kadınlar için birçok kurum açıldı. Savunma, eğitim, adalet kurumları, sivil örgütlenme kurumları inşa edildi. Kadınların sorunu bir bütünen çözülmedi, ancak kendini özgürce ifade etmesi, örgütlemesi ve mücadele etmesinin alanları oluştu” diye konuştu.    KADIN RÖNESANSI BAŞLADI   Kobanê direnişiyle kadın mücadelesi açısından yeni bir sayfa açıldığını söyleyen Foza, “Bizim için bu gayet doğal. Çünkü DAİŞ kadın düşmanıydı ve en çok kadın özgürlüğünü hedef alıyordu. Kadınlar, DAİŞ’in güç olması durumunda bütün kazanımlarını gasp edeceğini gördü. Bu yüzden de kadın gücü, halkların gücü sonuna kadar direndi. YPJ savaşçılarının şahsında kadınların ortak bir tavrını gördü. Kobanê etrafında kadın enternasyonalizmi oluşturuldu. Yine kadın rönesansı Kobanê direnişi ile başladı. Tüm kadınların dayanışması ve Kobanê direnişi ile kadın özgürlük mücadelesinde yeni bir sayfa açıldı. Nasıl ki 8 Mart’ta tüm kadınlar ortak bir tavır gösteriyorsa, Kobanê direnişi de kadın mücadelesinde adeta yeni bir 8 Mart ortaya çıkardı. Bu yüzden de Kobanê direnişi dünya kadın mücadelesinde kadınların güç aldığı bir altın sayfadır. İktidar, faşizm ve tüm insanlığı tehdit eden çeteciliğe karşı bir özgürlük mücadelesidir” şeklinde konuştu.    SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ    Kobanê’de inşa edilen sistemin var olan sorunların çözümü için bir ışık olacağını vurgulayan Yusif, şunları söyledi: “Nasıl ki Kobanê direnişinde tüm insanlık bir olduysa, Kobanê’nin inşa edilmesi için de büyük bir dayanışma sergilendi. Özellikle de Kuzey Kürdistan çok değerli ve kutsal bir çalışma yaptı. Hem Kobanê direnişine destek hem de inşası için oluşan ruh takdir edilecek bir durumdu. Bu direnişten sonra bu değerler üzerinde tüm insanlığın moral alacağı bir sistem oluşturuldu. Bu sistemin temeli demokratik ulus, halkların ve kadınların iradesine dayanıyor. Özerk yönetim sistemi içerisinde kadın ve erkek arasında eşitlik var. Kobanê’de bugün yürürlükte olan sistem bahsettiğimiz bu direnişin sonucu olarak ortaya çıktı. Şehitlere, yaralılara ve halkımıza en layık sistemdir. Nasıl ki Kobanê direnişi ile tüm dünya için sembol oldu, bu sistem de var olan sorunların çözümü için bir aydınlık, bir ışık olacak. Mevcut krizin çözümü için yeni bir çözüm ortaya koyuyor.”   KOBANÊ DEVRİM MİRASI YARATTI   Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tehditlerine değinen Yusif, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk devleti 2014’te gerçekleştirmek istediği plan çerçevesinde bir kez daha Kobanê’yi hedef almak istiyor. Çünkü Kobanê’nin Kürtlerin direniş sembolü olduğunu biliyorlar. Bu yüzden bu direnişi hedef alıyorlar. Tehdit ve faklı saldırılarla Kobanê halkını korkutmak istiyorlar. Kobanê’nin sembol olmasının etkisini dünyada zayıflatmak istiyorlar. Bu yüzden de kadınlara, Kobanê halkına ve değerlere saldırıyorlar. Biz çok açık bir şekilde diyoruz ki, Kobanê halkının iradesi büyük bir iradedir. Kobanê halkı özgürlüğüne ve değerlerine bağlıdır. Hiçbir gerici güce boyun eğmeyen bir halktır. Kobanê halkı büyük bir devrim mirası yarattı ve 19 Temmuz Devrimi’ne öncülük etmiştir. Bu yüzden de Kobanê halkı devrimin yarattığı değerlere karşı yürütülen tüm kirli planları, saldırıları boşa çıkarın ve yaratılan değerlere sahip çıkar. Hiç kimse boş hayallere kapılmamalı. Bu halk, büyük değerler ve bedellerle bu sistemi oluşturdu. Hiçbir güç bunu yenemez. Kobanê halkı şehitlerinin ve Önderliğinin yolunda nasıl ki DAİŞ’e karşı çıktıysa, Türk devletinin faşist işgal siyasetine karşı da onurlu duruşunu gösterecektir.”   ‘TÜRKİYE DÜNYA İÇİN TEHLİKE’   “20’nci yüzyılda Hitler Nazizm’i geliştirdi, bugün de Türkiye ve Erdoğan DAİŞ ve faşizm yoluyla kendi çıkarlarını ve ajandasını gerçekleştirmek istiyor” diyen Yusif, “Bu yüzden her seferinde gücünü devreye koyuyor. Bu güçler aracılığı ile dünyayı ve insanlığı tehdit ediyor. Bugün tüm çeteler Türk devleti tarafından yönetiliyor, örgütleniyor ve idare ediliyor. DAİŞ de Türkiye’nin kullanmak istediği güçlerden biriydi. Ancak bunu sonuca ulaştıramadı. Şimdi de farklı yöntemlerle kendisine bağladığı çeteler ile bunu gerçekleştirmek istiyor. Tüm planlarının boşa çıkarıldığını gördükten sonra bu kez kendi askeri güçlerini devreye soktu. Şimdi kendi ordusu ile bunu yapıyor. Bu da gösteriyor ki, Türk devleti bu selefi ve şiddeti esas alan güçlerle stratejiler oluşturuyor. Bunu yalnızca Kürtler için de değil tüm dünya için büyük bir tehlikeyi geliştiriyor. Bu günden güne daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Rêber Apo Ortadoğu’da yeni bir felsefe, yeni bir yaşam ve yeni bir perspektif oluşturdu. Ve bu hem Ortadoğu hem de tüm dünyayı etkiledi. Rêber Apo’nun Kuzey ve Doğu Suriye'deki emeği, felsefesi, çizgisi, direniş ruhunun bu kadar güçlenmesine ve YPG ve YPJ direnişinin gelişmesine neden oldu" şeklinde konuştu.    ‘TECRİT KIRIMIN DEVAMIDIR’   Yusif, “Rêber Apo’nun bu topraklarda ektiği demokratik ulus fikri, kadın özgürlük düşüncesi bugün ürünlerini veriyor.  Egemen güçler, kapitalist modernist güçler bunun bilincindeler. Bu yüzden de büyük bir vahşilikle saldırarak bu fikrin büyümesine, yayılmasına engel olmak istiyorlar. Bastırmak istiyorlar, etkisizleştirmek istiyorlar. Bu yüzden bu tecrit siyasetini sürdürüyorlar. Bu hegemonik güçler Rêber Apo’dan korkuyorlar, Rêber Apo’nun etkisinden korkuyorlar ve bu yüzden konuşmasını engelliyorlar. Kendisini insanlığa ulaştırma imkanı bulmasını engelliyorlar. Rêber Apo’yu Ortadoğu’dan çıkardılar, Ortadoğu üzerinde kirli bir plan devreye koydular. Bugün de Rêber Apo üzerinde yürütülen plan Ortadoğu’yu kırıma uğratma planının devamıdır. Bu yüzden de bu tecrit sadece Rêber Apo üzerinde değil, Kürt halkı üzerinde yürütülüyor. Tüm bölge halkları üzerinden yürütülüyor. Rêber Apo üzerindeki tecridi dar ele almak büyük bir yanılgı olur" dedi.    Öcalan üzerindeki tecridin kırılmasıyla birçok açıdan büyük değişim ve dönüşümlerin yaşanabileceğine işaret eden Yusif, şunları söyledi: “Rêber Apo’nun özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğüdür dediğimizde, bu kaynağını buradan alıyor. Birbirine bağlıdır. İmralı’daki durum orada yürütülen siyaset bir halkın ve Ortadoğu’nun durumun göstergesidir. Bu yüzden de Ortadoğu’daki tüm demokratik, özgürlükçü güçlerin Kürdistan’daki bu gerçekliğe göre hareket edip, tecridi kendileri için esas ve hayati bir sorun olarak görmeleri gerekir. Aynı siyaset tüm bölge halklarına karşı yürütülüyor.”   KAPİTALİST MODERNİTE İFLAS ETTİ   Hegemonik güçlerin kendi çıkarlarını korumak için sorunları derinleştirdiğini kaydeden Yusif, “Var olan sistem ile çözüm bulamayız ve barışı inşa edemeyiz. Kalıcı bir çözüm ve onurlu bir barış için yeni bir sisteme ihtiyaç var. Kapitalist modernist sistem iflas etmiş durumda. Bugün her açıdan çürümüş durumda. Bu yüzden biz Rêber Apo’nun demokratik ulus fikri, yol ve yönteminde istikrarlıyız. Yüz yıldır sürdürülen klasik yöntemler bu sorunları çözmek yerine büyüyüp derinleştiriyor. Bu yüzden de diyoruz ki Kuzey ve Doğu Suriye’de ortaya çıkan çözüm, inşa edilen sistem, Özerk Yönetim’in korunması ve sahiplenilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.