Tallî: Güney’deki direniş yeni bir Kobanê olabilir 2021-11-11 09:17:36 HABER MERKEZİ - Türkiye’nin sınır ötesinde yenilgiye uğradığını belirten gazeteci Weysî Tallî, “Kürtlerin direnişi ve gücü uluslararası arenada görülüyor. Güney'deki direniş, yeni bir Kobanê olabilir” dedi.  Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 23 Nisan’da başlattığı askeri operasyonda ilerleyemeyen Türkiye, kimyasal silah saldırılarıyla sonuç almaya çalışıyor. Garê bölgesine 10 Şubat’ta yapılan operasyonda kimyasal silah kullandığı görüntülerle belgelenen Türkiye, Halk Savunma Güçleri’nin (HPG) elinde bulunan 13 asker ve polisin de ölümüne neden oldu. Garê’de yenilgiye uğrayan Türkiye, kimyasal silah saldırılarıyla Metîna, Zap ve Avaşîn’de sonuç almaya çalışıyor.    23 Nisan’da başlayan operasyonun 10’uncu günü olan 3 Mayıs’ta KDP’nin verdiği istihbari bilgiler doğrultusunda Avaşîn bölgesinde bulunan savaş tünellerine kimyasal silahlarla saldırıda bulundu. Türkiye’nin bu saldırısı sonucu 3 HPG’linin yaşamını yitirdiği açıklandı. Operasyonun devam ettiği Haziran ayında bu kez Mamreşo bölgesinde, kimyasal silah saldırısında 7 HPG’li yaşamın yitirdi. Türkiye’nin kimyasal silah kullandığına dair belge ve görüntüleri yayınlayan HPG ve Kürdistan Topluluklar Birliği (Koma Civakên Kurdistan-KCK), Birleşmiş Milletler (BM) Silahsızlanma İşleri Ofisi ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Yürütme Komitesi’ne bölgede incelemelerde bulunması çağrısında bulundu. Ayrıca HPG’nin sınır ötesi operasyonun 6 aylık bilanço raporunda, Türkiye’nin 323 kez kimyasal silah kullandığı belirtildi.    Nitekim Türkiye’nin kimyasal silah kullanımı, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) raporlarına da yansıdı. İHD Diyarbakır Şubesi’nin raporuna göre, Türkiye 1994 ile 2011 yılları arasında en az 46 kez kimyasal silah kullandı. Bu saldırılar sonucunda çoğu HPG’li 437 kişi yaşamını yitirdi. Ayrıca, Türkiye’nin kimyasal silah kullanımı, birçok kez sivil toplum örgütleri tarafından belgelendi.    Türkiye’nin devam eden bu saldırıları üzerine aydın, yazar ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu 153 isim, 44 Iraklı aydın ile 65 kadın aktivist, sınır ötesinde kimyasal silah kullanımının araştırılması için BM Silahsızlanma İşleri Ofisi ve OPCW’ye mektup göndererek, çağrıda bulundu. Ancak BM ve OPCW şimdiye kadar bölgede herhangi bir incelemede bulunmadı.    Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci Weysî Tallî, Türkiye'nin kimyasal silah kullanımına dair değerlendirmelerde bulundu. Kürtlere yönelik saldırılarda ortaklaşan güçlerin, Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına da sessiz kaldığını belirten Tallî, “Türkiye'ye ve Kürt karşıtı rejimlere yasaklı kimyasal silahları kim veriyor? Başta Almanya, ABD, İngiltere, Fransa ve daha birçok ülke veriyor. Nasıl tavır gösterecek? Bu sessizlik, kimyasal silahı Türkiye’ye verdiklerinin ispatıdır. Şimdiye kadar hangi parlamento veya ülke Kürtlere karşı yasaklı kimyasal silah konusunu gündeme getirdi?” diye sordu.    'BAŞARILI OLAMADILAR'   Türkiye’nin sınır ötesinde ilerleme sağlayamadığını, bu nedenle kimyasal silahla saldırıları sürdürdüğünü ifade eden Tallî, “Her türlü silahı kullandılar ama başarılı olamadılar. Tanklarla, toplarla, her türlü ileri teknikle saldırdılar ama bitiremediler. İHA ve SİHA’larla saldırdılar ama yine de bitiremediler. Ellerinde kalan tek şey, uluslararası hukuka aykırı kimyasal silah ve zehirli gazdır. Zaten bugüne kadar da hep kimyasal silahı kullandılar. Türkiye'nin yasaklı silah kullanma konusunda uzun bir geçmişi var. Kürt halkı, dostları ve tüm demokratik kesimler, Türkiye’nin zayıflığı nedeniyle kimyasal silah kullanımına başvurduğunun bilincinde olmalıdır. Türkiye, NATO ve ABD, sınır ötesinde yenilgiye uğradı. Bu nedenle Kürtlere yönelik kimyasal silah saldırılarına göz yumuluyor” dedi.    SADDAM HATIRLATMASI   Türkiye’nin sınır ötesinde itibar kaybettiğini, bunu geri kazanmak için psikolojik savaş yöntemlerine başvurduğunu dile getiren Tallî, “Türkiye kimyasal silah kullanmakla kendi sonunu getirdi. Türkiye ekonomik, siyasi ve diplomatik bir kriz yaşıyor. Birçok yönden çeşitli ambargolar uygulanıyor ve komşu ülkelerle arasında gerginlikler yaşanıyor. Ayağı bir pabuca girdi ve öylece kaldı. Ne yapacak? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın durumu, insanlara Saddam Hüseyin'in durumunu hatırlatıyor. Saddam, Irak'ın 'tanrısı' olmuştu. En sonunda Saddam Hüseyin kaçacak delik aradı. Kaderleri aynı olacak. NATO, BM, AB, Erdoğan'ın ve Türk rejiminin yükünü kaldıramayacak duruma gelecek ve artık suç ortağı olmayacaktır” diye belirtti.    ULUSLARARASI SESSİZLİK    Uluslararası güçlerin de sınır ötesinde kimyasal silah kullanımında sorumluluğu olduğunun altını çizen Tallî, “Kürt halkı ve dostları ayakta. Bu ses az olabilir ancak bir ses var. OPCW başta olmak üzere, insan hakları örgütleri ve Türk devletine silah tedarik eden ülkelere tepki var. Türkiye'ye kimyasal silahı satan bu ülkelere karşı tepki ve baskının yeterli olduğu söylenilemez. Ancak her şeye rağmen Kürdistan'da ve Avrupa’da eylemler yapılıyor. Ama buna karşı insan haklarını savunduğunu iddia eden güçler sessiz. Ortak oldukları için suçlular, onun için sessizliğini koruyorlar. Türkiye'nin kimyasal silah kullanımına yeşil ışık yaktılar. Bu yüzden sessizler. Hırsızın ortağı, hırsızı ele vermez. Şimdi bu kurum ve kuruluşlar seslerini yükseltip ayağa kalksalar, bu silahları Türkiye'ye kim verdi, kim kullandı, Türkiye'ye kim ruhsat verdi diye insanlar sormayacaklar mı? Onlar da yargılanacak” şeklinde konuştu.    HALKA VE DOĞAYA ETKİSİ   Kimyasal silah kullanımının bölge halkına ve doğaya yönelik olumsuz etkilerine dikkat çeken Tallî, şunları söyledi: “Bu silahların sağlık açısından ve hatta yeni nesiller için kesinlikle birçok olumsuz etkisi var. Şimdiye kadar halktan aldığımız bilgilere göre, sınır bölgelerinde çok sayıda köylü etkilendi. Verilere göre; şu ana kadar 548 kişi zehirlendi ama bu sayı daha da fazla. Bu alanlar KDP’nin kontrolünde olduğu için sağlıklı bilgi alamıyoruz. Bununla birlikte Kürdistan'da birçok canlı türü ve bitki yok oluyor. Bunun biyolojik alan üzerinde de büyük bir etkisi olacaktır. Şimdiye kadar etkileri ortaya koyabilmek için iyi bir araştırma yapılmadı. Bu araştırılırsa, elbette hangi silahların kullanıldığı ve kapsamlarının ne olduğu ortaya çıkacaktır. Ayrıca kimyasal silahtan etkilenenlerin tedavileri de KDP tarafından koronavirüs gerekçesiyle engelleniyor. Bu durum bu şekilde devam ederse, büyük bir halk ayaklanması kaçınılmazdır.”   KDP ÇÖKÜŞÜN EŞİĞİNDE   Türkiye ile uzlaşmaya varan KDP’nin, kimyasal silah kullanımına da sessiz kaldığını dile getiren Tallî, “Bu Kürtlere her zaman kaybettirdi. Kürdistan'ın dört parçasında bulunan Kürt parti, örgüt ve kurumları uyarılarda bulunsa da KDP bu tavrında her zaman ısrar etti. KDP içindeki bazı kişiler ve yine Barzani ailesi, ekonomik ve geçici çıkarları doğrultusunda Kürtlere kaybettirdi. KDP tarih sahnesinde yargılanacak. Çünkü Kürt halkının kazanımlarını zedelemek için hep çeşitli arayışların içine girdi. Bugün de aynı durumdadır. Artık halk, KDP ve Barzani ailesinin Kürt halkının ulusal çıkarları için çalışmadığını anladı. Kürt halkı KDP’nin bu durumdan geri dönmesi için ona baskı yapmalıdır. Dönmezse hesap sormalıdır. Çünkü bu tavır Kürtlere yüz yıldır kaybettiriyor. KDP çöküşün eşiğinde” dedi.    KÜRTLERİN DİRENİŞİ   Tallî, “Kürtlerin direnişi ve gücü uluslararası arenada görülüyor, dünyada enternasyonalist destek artıyor. Bunun bir örneği Kobanê'nin tarihsel direnişiydi. Güney'deki direniş yeni bir Kobanê olabilir. Bu ses duyuluyor ve çok uzakta değil” ifadelerini kullandı.   MA / Zeynep Durgut