TİHV Genel Başkanı Bakkalcı: İmralı’daki tecrit kabul edilemez 2021-12-03 09:17:20   İSTANBUL - İmralı’daki tecridin kabul edilemez olduğunu belirten TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı, İmralı özelinde yaşanan duruma ilişkin girişimlerini sürdüreceklerini söyledi.     Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 8 aydır herhangi bir haber alamadıkları İmralı’da ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın durumuna ilişkin 25 Kasım’da ulusal ve uluslar arası hukuk örgütleri ve sivil toplum örgütlerine başvuruda bulundu. Başvuruda, İmralı’da aile ve avukat ziyaretlerinin önünün açılması için gereken girişimlerde bulunularak, sivil toplum örgütlerinin insan hakları alanında yüklendikleri misyonu yerine getirmesi istendi.    Avukatların başvuru yapığı kurumların arasında Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) da yer aldı. Öcalan üzerindeki tecride dair değerlendirmelerde bulunan TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı, İmralı özelinde yaşanan görüştürülememe durumunun kabul edilemez olduğunu belirtti.    İHLALLER TİHV’İN GÜNDEMİNDE   TİHV olarak ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını dile getiren Bakkalcı, TİHV’in işkencenin önlenmesi ve işkence edilenlerin tedavisi ve rehabilitasyonu için var olduğunu belirtti. Bakkalcı, İmralı Cezaevi’nde yaşanan durumun bir çok rapora yansıdığının altını çizen Bakkalcı, “Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin İşkenceyi Önleme Komitesinin raporlarına dahil olmak üzere bu durum bir çok rapora yansıdı. İmralı’da son derece ciddiye alınması gereken ihlaller söz konusudur. Bu durum TİHV’in özel gündemidir. Bunu uzun yıllardır söylemekteyiz” dedi.     MANDELA KURALLARI   Türkiye’de cezaevlerinin önemli birer sorun alanları olduğunu belirten Bakkalcı, Adalet Bakanlığı’nın 2005 verilerine göre, cezaevlerinde 55 bin kişi varken, bugün itibariyle 294 binin üstünde tutuklunun olduğunu hatırlattı. Çok kısa bir süre içerisinde bu denli bir artışın tanık olunmayan bir durum olduğunu ifade eden Bakkalcı, “Cezaevlerinin aşırı kalabalıklaşmasının ötesinde farklı durumlar var. Bir kişi tutuklandığında onun özgürlüğünün kısıtlanması dışındaki bütün hakları korumak zorunluluktur. Bu haklar Mandela Kurallarında açık bir şekilde ifade edilmiştir. Yine AK İşkenceyi Önleme Komitesi’nin kendi kuralları vardır. Bunlara göre bir defa cezaevine konan insanların ailesine en yakın cezaevinde bulunmak zorundadır. Bu durum neden önemlidir? Çünkü her tutuklunun dış dünyayla ilişki kurması bir haktır. Dolayısıyla bizdeki pratik ne yazık ki tersi yönde işliyor” diye belirtti.   TECRİT KABUL EDİLEMEZ    İmralı başta olmak üzere diğer cezaevlerinde tecride dayalı uygulamaların yaşandığını belirten Bakkalcı, bu nedenle cezaevlerinde son derece ciddiye alınması gereken ihlaller silsilesinin yaşandığını söyledi. İnsanın fiziksel, ruhsal ve sosyal bütünlüğünü koruması için dış dünyayla ilişkisinin kesilmemesi gerektiğine vurgu yapan Bakkalcı, şöyle devam etti: “Bir tutuklunun dış dünyayla ilişkisini kestiğiniz anda onun fiziksel, ruhsal ve sosyal bütünlüğünü korumasına zarar vermiş olursunuz. Tecrit bu bakımdan kabul edilemez. Bu durum uluslararası belgelerde de yer aldığı gibi işkence ve kötü muamele düzeyinde ele alınabilecek bir sorun alanıdır.”   DİSİPLİN CEZALARI     Diğer cezaevlerinden ayrı olarak İmralı’da özel uygulamaların olduğunu ifade eden Bakkalcı, “Bilindiği gibi İmralı’da 2011’den 2019’a kadar uzun süreli bir görüşme engeli vardı. 2019’da CPT’nin ziyareti sırasında sınırlı bir görüşme olanağı yaratıldı. O dönem mevcut Adalet Bakanlığı da görüşmelerin önünden bir engelin olmadığını belirtmişti. Zaten engel olamaz. Çünkü Mandela Kuralları’nın 43’üncü maddesinin 3’üncü bendinde söylendiği gibi hiçbir disiplin soruşturması aile görüşmesinin önünde engel olmamak durumundadır. Yani görüşme esastır. Bu görüşmeler hiçbir koşulda ve suçlamayla engellenemez. Hangi suçlama olursa olsun ve suçlama yapılan kişinin pozisyonu ne olursa olsun bu görüş hakkı güvence altına alınmak zorundadır. Bunun engellenmesi bir ihlal anlamına gelmektedir” diye konuştu.     ‘KABUL EDİLEMEZ’   İmralı’daki görüştürülmeme durumunun kabul edilemez olduğuna bir kez daha vurgu yapan Bakkalcı, “Bu durum bir hak ihlali anlamına geldiği gibi aileler açısından da acı doğuran bir durumdur. Bir nevi aileleri de bir tür cezalandırmak anlamına geliyor. Bu yüzden yaşananlar insan hakları açısından bir ihlaldir ve kabul edilemez bir durumdur. Dolayısıyla derhal bunların önündeki engeller kaldırılmak durumundadır” dedi.   ‘ÇALIŞMALARIMIZ SÜRECEK’   İmralı özelinde yaşanan durumun TİHV’in çalışma alanına girdiğinin altını çizen Bakkalcı, buna dönük daha önceden de çalışmalar yaptıklarını hatırlatarak, “Bu çalışmayı bir yandan Türkiye’deki muhataplarıyla bir yandan da Türkiye’nin üyesi olduğu başta AK İşkenceyi Önleme Komitesi olmak üzere çeşitli kurumlarla girişimlerde bulunduk. Bu girişimleri tabi ki bu sorunun çözümüne yönelik olarak bundan sonrada sürdüreceğimiz aşikardır. Aslında bu konu çok berrak bir konudur. Uzun cümlelere ihtiyaç olmadığı kanısını taşıyoruz. İnsan hakları açısından aile görüşleri esastır. Hiçbir gerekçeyle önlenemez. Bu irtibat bu ilişki sağlanmak zorundadır. Bu bir haktır” şeklinde konuştu.   MA / Ferhat Çelik