Öcalan: Türkiye'yi dar boğazdan 'Demokrasi İttifakı’ kurtarır 2021-12-13 09:48:57 HABER MERKEZİ - Sorunların çözümü için 21 yıldır "Demokrasi İttifakı"nı öneren PKK Lideri Abdullah Öcalan, "demokratik kurtuluş" için birçok kesimin bu ittifak içinde yer alması gerektiğini vurguladı.    Türkiye’de 2002’den bu yana iktidarda olan AKP, siyasi ve ekonomik krizleri derinleştiren politikaları nedeniyle her geçen gün toplumsal desteğini kaybediyor. AKP’nin 19 yıllık iktidarının sonuna gelmesi, erken seçim ve partiler arası ittifak tartışmalarını da beraberinde getirdi. CHP ve İYİ Parti’nin başını çektiği Millet İttifakı bir yandan erken seçim çağrıları yapıyor, diğer yandan ittifakı genişletmek için çalışmalarını sürdürüyor. Emek Partisi (EMEP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Sol Parti de bir süredir "ittifak" için bir araya geliyor.    Tüm anketlerde olası bir seçimin kilit partisi olarak öne çıkan Halkların Demokratik Partisi (HDP), seçim endeksli bir ittifaka karşı tutumunu sürdürüyor. Her açıklamasında “Üçüncü Yol” vurgusunda bulunan HDP’li yetkililer, Kürt sorunu başta olmak üzere ülkenin tüm sorunlarının çözümünü hedefleyen Demokrasi İttifakı çağrısı yapıyor.   İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, ülkenin sorunlarının çözümünün reçetesi olarak gösterdiği Demokrasi İttifakı’nı öneriyor. Öcalan, 2000’li yılların başından bu yana Demokrasi İttifakı ile ülkenin düze çıkabileceğine işaret etmişti.   DEMOKRATİK KURTULUŞ   İttifaksız demokrasinin geliştirilemeyeceğinin altını çizen Öcalan, 19 Nisan 2000 tarihli avukat görüşmesinde, “1923’ler gibi Türkiye bu dar boğazdan çekilip kurtarılmalı. 20. yüzyılın ilk çeyreği gibi 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de demokratik devlet yapılanması barış içinde gerçekleşmelidir. Nasıl 1920’lerde ulusal kurtuluş varsa bugün de demokratik kurtuluş olabilir. Demokrasi cephesi ittifakı olmalı. Birçok tabaka, sınıf girmeli” dedi.   DEMOKRASİ OLMAZSA OLMAZDIR   PKK Lideri, 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşı’nın demokratik bir cumhuriyetle sonuçlanamamış olmasından sonra 1950’lerde cumhuriyetin oligarşikleşme sürecine tabi kılınmasının acı bir deneyim olduğunu ifade ederek, 1 Kasım 2000’de şunları söyledi: “Bugünkü zorbalık ve yolsuzluktan oligarşik düzen sorumludur. Günümüzde artık demokrasi ve demokratik cumhuriyet şiarı, yaşam için olmazsa olmaz kabilinden bir şarttır. Bir kez daha bir demokratik ruh ve ittifak gücü olarak doğudan yükselen ve tıpkı Kuvayı Milliye döneminde olduğu gibi demokrasi ruhu temelinde batıyla bütünleşerek, demokratik ve laik cumhuriyeti gerçekleştirmede üzerimize düşen tarih görevi yerine getirmeliyiz.”    BECERİ, USTALIK, YETKİNLİK   Demokrasi İttifakı’nın beceri, ustalık ve yetkinlik gerektirdiğini dile getiren Öcalan, 11 Eylül 2002 tarihinde, “Bunun iradesi ve beyin gücü geliştirilmemiş. İki yıl önce söylediğim şeyler vardı, sık sık demokratik uzlaşının öneminden bahsettim. Hatalardan ders çıkarıp görevleri yerine getirmeye yüklenmek, çok çalışmak gerekir. Demokratik mücadele kültürünün geliştirilmesi, yaşamın her alanında demokratik örgütlerin geliştirilmesi ile gelişir. Demokratik örgütlerin her alana uygun modellerinin yaratılması ile sağlanır. Tüketici birlikleri, kooperatifler sanattan spora kadar, esnaf birliklerinden tutalım, işsizlerin bir araya geldiği örgütlenmelere kadar toplumun her hücresine kadar geliştirmek, yaymak lazım” önerisinde bulundu.    TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞMEYE MAHKUM    Öcalan, 20 Ekim 2004’te Türkiye’nin temel sorununun demokrasi olduğu tespitinde bulunarak, “Türkiye’deki bütün kurumlar demokratikleşme sıkıntısı çekiyorlar. Türkiye 1920’lerdeki gibi bir ittifakla demokratikleşmeye mahkum” dedi.    ÜÇÜNCÜ YOL VURGUSU   PKK Lideri, 27 Ekim 2006 tarihli avukat görüşmesinde, Üçüncü Yol’un önemine ve gerekliliğine vurgu yaparak, şu değerlendirmelede bulundu: “Bugün de Türkiye’nin Kürtlere dayanmaktan başka şansı yoktur. Ulus-devlet anlayışı ve modeli kandan başka bir şeyle sonuçlanmaz. Reel sosyalizm de modernizmin bir parçasıdır. Bunların hepsi kapital modernizminin parçaları, kavramları ve sistemleridir. Bugünkü dünyanın yapısını ve toplumunu analiz eden yazılar ve ipuçları var, fakat derli toplu formüle edilmiş değildir. Şimdi ben formüle ediyorum.    ULUS DEVLET VE KÜRESELLEŞME   Bugünkü dünyanın yapısal durumunu üçe ayırıyorum. Birincisi, ulus-devlet ve onun etrafındaki güçler. İkincisi, küreselleşmenin etkisiyle küresel finans kaynakları; uluslararası, hatta daha doğrusu uluslar üstü büyük şirketler. Bugünkü dünyayı esas olarak küresel finans güçleri yönetiyor. Bu güçler ulus-devlet üzerinde çok etkililer ve onları yönetiyorlar. Davos’ta, Bilderberg benzeri yerlerde bir araya gelip dünya ile ilgili kararlar alıyorlar. Birleşmiş Milletlerden de daha güçlüdürler. BM çeşitli ulus-devletlerin bir araya gelip kurduğu bir kuruluştur. Küresel finans kadar gücü yoktur.   SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE ÖNERİ   Üçüncüsü, mağdurların, mazlumların, ezilen kesimlerin ve halkların oluşturduğu sivil toplum yapısıdır. Ben bunlara Sivil Toplum Konfederasyonu diyorum ve bu şekilde örgütlenmeleri gerektiğini öneriyorum. Daha önce Üçüncü Yol, Demokratik Konfederalizm demiştim. Şimdi de Sivil Toplum Konfederasyonu diyorum. Bu kavramların hepsi aynı gerçekliği ve sistem modellerini anlatan değişik ifade tarzlarıdır. Demokratik Konfederalizm kavramı yeteri kadar anlaşılamadı, biraz bulanık kaldı. Demokratik Konfederalizm sisteminin hep bir devlet yapılanması gibi algılandığı söyleniyor. Bunun yerine Sivil Toplum Konfederasyonu kavramı kullanılabilir. Ben esas olarak Sivil Toplumu öneriyorum. Toplumun bütünü için öneriyorum.    İHTİYACIMIZ OLAN SUYU OLUŞTURMALIYIZ    Sivil toplum örgütleri güçlerini birleştirebilirler. Birlikte kullanabilirler. Böylece daha çeşitli ve güçlü hale gelebilirler. Durumu şu örnekle daha iyi izah edebiliriz: Türkiye’de herkesin sırtındaki tüpte ya oksijen var ya da hidrojen. Ama kimsenin aklına bu hidrojenle oksijeni bir tüpte uygun şekilde birleştirip su oluşturmak gelmiyor. Artık tüplerimizin içindekini birleştirme zamanı gelmiştir. İhtiyacımız olan suyu oluşturup kana kana içmeliyiz. Bunu başarabilirsek hepimiz susuzluktan kurtulabiliriz.    TÜRKİYE’NİN DÖNÜŞÜMÜ   Sivil Toplum Konfederasyonu çatısı altında ilerici, demokrat, Türkiye’nin dönüşümünden yana olan tüm çevreci, feminist, çeşitli siyasi düşüncelere sahip partiler, dernekler, kurumlar, çevreler, kişiler yer almalıdır. Türkiye’nin demokratik dönüşümünden yana olmayan siyasi partiler dışındaki bütün kurum ve kuruluşlar bu çatı altında gücünü birleştirmeli, ittifak kurmalıdır. İtalya’daki Zeytin Dalı Hareketi bu yapılanmayı kısmen uyguladı ve başardı. Yine İspanya’da da kısmen benzeri oluşuma gidilmişti.”    DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜN GELİŞMESİ   Öcalan, Demokrasi İttifakı için aydınlara seslendiği 28 Mayıs 2008 tarihli görüşmede, “Buradan Türkiye aydınlarına da sesleniyorum; bu oyunları iyi görmeliler. Ben bütün bu oyunları görüp ifade ediyorum. Bunlara karşı ‘senin çözüm önerin nedir?’ diye sorulursa, benim çözüm önerim, anti-tekel, anti-hegemonik, barışçıl ve demokratik temelde gelişecek, toplumun her kesiminin, küçük ölçekli işyeri temsilcilerinin dahi içinde yer alacağı demokratik siyasettir. Aynı çatı altında barış ve demokrasi temelinde bir araya gelinmesidir. Buna koalisyon mu dersiniz, ittifak mı dersiniz, bu çok önemli değil. Önemli olan demokratik çözümün gelişmesidir. Demokratik çözüm, demokratik siyasetin öğrenilmesiyle gerçekleşir. Ben bu nedenle derhal Hakkâri’den Edirne’ye kadar her yerde demokratik siyaset akademilerinin kurulması gerektiğini söylemiştim. Demokratik siyaset akademisiyle birlikte bireyin demokratikleşmesini, bireyin demokratikleşmesi de toplumun demokratikleşmesini getirecektir. Demokratik çözüm konusunda ılımlı olan tüm çevrelerle görüşmeler yapılabilir. Önemli olan demokratik çözümün gelişmesidir” önerilerinde bulundu.   ORTADOĞU DEMORKATİK İTTİFAKI   PKK Lideri, İmralı Heyeti’yle 24 Haziran 2013 tarihinde yaptığı görüşmede, Türk-Kürt ittifakının önemine değinerek, “Türk-Kürt birliği olmadan kimse bölgede sağlam kalamaz. Ta Hititlerden beri bu ittifak vardır. Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü Irak ve Suriye’deki, hatta İran’daki sorunun çözümüdür. Bunun sonrası Ortadoğu demokratik ittifakıdır” dedi.    Siyasi partilerin temel ilkeler çerçevesinde Demokrasi İttifakı’nı sağlayabileceğini vurgulayan Öcalan, İmralı Heyeti’yle 17 Ağustos 2013 tarihli görüşmede, “Su için H2O gereklidir. İstediğiniz kadar hidrojen ve oksijeniniz olsun, iki hidrojen ile bir oksijeni bir araya getirmezseniz su olmaz. HDP’yi bunun için önerdim. ESP, BDP, EMEP, Yeşiller, Müslümanlar, feministler, çevreciler, hepsi olsun. Sadece antikapitalistlik bile herkesi birleştirebilir. Üç dört genel ilke yeterlidir” diye belirtti.    İTTİFAK YENİ ANAYASANIN SOSYOLOJİSİDİR   Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan krizlerin Demokrasi İttifakı ile çözülebileceğini vurgulayan PKK Lideri Öcalan, 15 Eylül 2013 tarihli görüşmede, “Ortadoğu ateş içinde, bir çözüm bulmalıyız. Sonucunda anayasayı da uzlaşarak yazacağız. Sol, Kürt ve İslam ittifakı Türkiye’de yeni anayasanın sosyolojisidir” tespitinde bulundu.    ANTİ-KÜRT İTTİFAKI UYARISI    Anti-Kürt ittifakının sürdürülmesi durumunda savaşın kaçınılmaz olacağı uyarısında bulunan Öcalan, 9 Kasım 2013’te İmralı Heyeti’yle gerçekleştirdiği görüşmede, şunlar söyledi: “Ben onlara da Suriye’de beraber ittifak yapalım dedim. Davutoğlu iki yıl kaybettirdi. O çizgiyi Davutoğlu ihlal etti. Duvar neden örülüyor, çılgın mısınız? Tel örgüler niye örülüyor? Mayınlar niye döşeniyor? Çılgın mısınız? Tek istekleri Kürtlerin orada güç olmaması. Ama Kürtler orada olmazsa, faşist bir rejim oluşur. Nasıl bir çılgınlıktır bu? Ben bunu aşmak için Misak-ı Milli Komisyonunu önermiştim. Halep’in kuzeyinden başlar Misak-ı Milli. Sen oraya tel örgü dikmek yerine sınırları kaldırmalısın. Var olanları sökmelisin. El Nusra vb. çeteleri destekleyeceğine, niye bunu görmüyorlar? Nasıl İran Hizbullah’ı destekliyorsa, onlar da PYD’yi destekleyecek. Suriye’de Kürtler olmazsa, süper faşist güç oluşur.”   MA / Özgür Paksoy