Avukat Acun: Tecrit TBB'nin de sorunudur 2021-12-15 09:01:15 DİYARBAKIR - ÖHD'li avukat Berdan Acun, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin Türkiye Barolar Birliği'nin de sorunu olduğunu belirterek, "TBB de bu işe el atmalı" dedi.  Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şube yöneticilerinden avukat Berdan Acun, uluslararası komployla Türkiye'ye teslim edildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 23 yıla yakın bir süredir devam eden ağırlaştırılmış tecrit ve bunun yansımalarını değerlendirdi.    Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği tarihle birlikte tecridin ülke gündemine girdiğine dikkati çeken Av. Acun, “Sayın Öcalan için tamamen Özel Harp Dairesi denetiminde olan özel bir cezaevi inşa edildi. Sayın Öcalan 1999’dan beri bu cezaevinde ve yargılanması da bu adada (İmralı Adası) yapıldı. Sayın Öcalan üzerindeki bu tecrit nasıl sürdürülüyor; Avukat ve aileyle görüş, telefonla görüşme, habere erişim, haberleşme, sağlığa erişim hakkı kısıtlandı" dedi.    ‘TECRİT TOPLUMA YAYILDI’   Tecridin bir süre sonra tüm cezaevlerine ve buradan da tüm topluma yayıldığına dikkati çeken Acun, “Tecrit İmralı’da başladı ve toplumun tümü üzerine bir karabasan gibi çökmüş durumda. Cezaevlerinde çıplak arama, ayakta sayım, yayınların içeri alınmaması, özel yaşam yerlerine kameraların yerleştirilmesi gibi ihlaller söz konusu. Ceza infaz sürelerini tamamlayan mahpusların infazlarının yakılması, hasta tutukluların tahliye edilmemesi, bu tutuklu ailelerinin Adalet Nöbeti başlatması tecrit ve tecridin topluma yansımasıdır" diye konuştu. Buna karşı hem hukuk örgütleri hem de toplumda seslerin yükseldiğini söyleyen Acun, "Bu nedenle tecridin bir an önce sonlandırılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.    CEZAEVİNDEKİ SİSTEMLİ İŞKENCE   Tutulduğu cezaevinde gardiyanların tecavüzüne uğrayan ve ardından intihar ettiği iddia edilen Garibe Gezer’in durumunun tecridin yol açtığı sonuca örnek olduğunu ifade eden Acun, "Garibe Gezer’in ölümü, sistemli işkence ve sistemli bir tecridin sonucu. İntihar mı cinayet mi hala kafamızda sorular var. İntihar olsa dahi Gezer’in intihara giden süreçte sistemli işkencenin, yani sistemli tecridin nasıl bir olaya yol açtığını tüm toplum olarak beraber gördük. Gezer önce süngerli odaya alınıyor. Cinsel istismara maruz kalıyor. Tek kişilik hücreye alınıyor, sonra izolasyonu ve tecridi başlıyor. Tecridin nasıl bir karanlığa yol açtığına dair çok da kötü bir örnek. Bir insanın, bir kadın mahpusun yaşamıyla sonlanan bir örnek. Tam da bu nedenle tecridin insanların, mahpusların, toplumun yaşamını kararttığına dair ciddi sorunlar oluşturduğunu söylüyoruz. Gezer’in olayına bu yönüyle bakılması gerekiyor” diye konuştu.    KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ HEDEFTE   Tecridin temel hedefinin Kürt sorunuyla doğrudan ilişkili olduğunu kaydeden Acun, Kürt sorunun demokratik çözümünün tecritle engellenmek istendiğini ifade etti. Acun, tecritle aynı zamanda Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi tartışmalarının da ortadan kaldırılmak istendiğine işaret ederek, "Türkiye toplumunun birlikte yaşaması için oluşabilecek tartışmaların kriminalize edilmesi, muhalif kesimlerinin sesinin kısılmamasıdır. Kadınların, gençlerin, sivil toplum örgütlerinin demokratik hak ve adalet çağrılarının kısıtlanması amaçlanmaktadır. Tecritle amaçlanan budur. Bu nedenle tecride karşı toplumsal bir duruşun, demokratik hakların kullanımıyla ilgili demokratik seslerin olması gerekir. Bu hukuksuzluğun bir an önce sonlandırılması gerekir" diye kaydetti.    'TESLİM ALMA' AMACI   Tecridin izolasyon anlamına geldiğini ve hukuki olarak “işkence ve kötü muamele” olarak tanımlandığını dile getiren Acun, tutukluların da hem ulusal hem de uluslararası mevzuattan doğan hakları olduğunun altını çizdi. Acun, "Avukata, aileye, haberleşmeye, sağlığa gibi haklarınız var. Ancak mevcut İmralı Cezaevi sisteminde bu hakların tamamen ortadan kaldırılarak, yalnızlaştırma, algıdan yoksun bırakma, mekansal olarak daraltıp çevresel algıdan yoksun bırakmak gibi bir yöntem uygulanmaktadır. Dolayısıyla amaç teslim almaktır. Bu nedenle tecrit aslında bir insan hakları sorunudur.” Acun, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) İmralı Cezaevi’ndeki tecride dair hazırladığı raporu anımsatarak, "Tecrit içinde tecrit kavramı çok önemli çünkü tüm haklardan yoksun bırakan bir sistem söz konusudur” dedi.   ‘AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET TECRİTTİR’   Acun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Öcalan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “umut hakkını” düzenleyen işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olduğu yönündeki karara da değindi. Acun, şunları belirtti: “Sayın Öcalan üzerinde uygulanan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası da aslında bir tecrittir. AİHM'in 2014’te aldığı bir karar var. Dolayısıyla Türkiye’nin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili bir düzenleme yapması gerekiyor. Ölünceye kadar cezaevinde kalmanın işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olduğu yönündeki karar gereği, bu konuda iç hukukta bir düzenleme yapılmasına dair bir yol gösterilmiştir. Bu süreç zarfından iç hukukta herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu yıl Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu dosyaları önüne alıp izlemeye başladı.”   7 YILDIR DEVAM EDEN İHLAL     Komite'nin gerekli düzenlemeler için Türkiye'ye süre tanıdığını kaydeden Acun, “Bu durum şimdi Bakanlar Komitesi’nin takibi altında. Bu düzenlemenin bir yıla yakın bir sürede yapılmasının istenmesi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların bir yıl daha özgürlüklerinden yoksun kalması anlamına gelmektedir. AİHM’in 2014’te verilen kararla şu anda kadar düzenleme yapılmaması, 7 yıldır yaşanan bir hak ihlalidir” ifadelerini kullandı.   MESLEK ÖRGÜTLERİNİN SORUMLULUĞU   Öcalan üzerindeki tecridin avukatlık mesleğine de yönelik olduğunu söyleyen Acun, şöyle devam etti: “Öcalan’ın avukatlığını üstelenen, vekaletnamesi bulunan avukatların mesleklerinin icrası engellenmektedir. Avukatın müvekkiline erişimi engellenmektedir. Dolayısıyla meslek üzerinde de bir tecrit uygulanmaktadır. Bu avukatların, savunmanın, baroların, Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) sorunudur. Çünkü müvekkilimize hukuki yardım hakkımız engellenmektedir. Daha önce 'koster bozuk' denilerek görüştürülmeme şimdi 'disiplin cezaları' uygulanarak görüştürülmeme durumu var. Kaldı ki bu disiplin cezaları hukuki olsun. Peki bu disiplin cezalarıyla ilgili itiraz etme, başvuru yollarını deneme haklarımız söz konusu değil mi? Görüşme hakkı engellendiği için bu disiplin cezalarına karşı başvuru yolları da ortadan kalkmakta. Dolayısıyla Sayın Öcalan’a tecrit uygulanırken aynı zamanda avukatlık mesleği üzerinde de uygulanmaktadır. Adalet Bakanlığı'nda tecridin bir an önce sonlandırılmasını ve avukatların İmralı Adası’na gitmesinin yollarının açılmasını istiyoruz. Aynı şekilde barolara, sivil toplum örgütlerine, İnsan Hakları Derneği’ne, hukuk örgütlerine, TBB'ye de bu işe el atması ve meslek üzerindeki bu tecridin sonlandırılması gerektiğini düşünüyoruz.”