'ATK suç delilerini ortadan kaldırılmak için kullanılıyor' 2021-12-18 21:25:42   İSTANBUL - Prof. Dr. Ümit Biçer, devletin ATK’yi kamu görevlisinin dahil olduğu suçlarda yaşanılanların ortaya çıkmaması ve delillerin ortadan kaldırılması için kullanıldığını söyledi.    Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi, Moderatörlüğünü İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in yaptığı “Adli Tıp Kurumu Çerçevesinde Ölülere Saygı ve Adalet” konulu online panel düzenlendi. Panele, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer, avukat Rengin Ergül ve gözaltında kaybedilen Selim Orhan’ın oğlu Adnan Orhan konuşmacı olarak yer aldı.    Gözaltında kaybedilen Selim Orhan’ın oğlu Adnan Orhan, Diyarbakır’a bağlı Kulp ilçesinde, toplu halde mezarların bulunduğu yerde bir yurttaşın helikopterlerin geldiğini söylediğini aktararak, daha sonra askerlerin köylülere burada bir çatışma olacak dışarı çıkmayın değini belirtti. Orhan, “Helikopterin gittikten sonra silah seslerin geldi. Daha sonra insanlar çığlıklar atmış. Daha sonra ağır bir koku sardı çevreyi. Sabah çocuklar, hayvanları otlatmaya götürdüklerinde, hemen geri dönmüşler. Dada sonra köylüler olayın yaşandığı yere gitmişler. Çatışmanın olduğu yerde,  ‘ölen insanlar tanınmayacak bir haldeydi’ dediler” diye konuştu.   2 YIL KEMİK ARADILAR   Tanıştığım tanığın söylemi üzerine Adli Tıp kurumuna (ATK) çıkan raporların aldıklarını aktaran Orhan “2007 yılında bizim raporlarımız çıktı. Birinin babam Mehmet Selim, diğerinin amcam olduğu yönünde bir sonuç çıktı. Cenazelerimizi almak için savcılığa müracaatta bulunarak, bu kadar vahşi bir şekilde katledilen yakınlarımızın cenazesini istiyoruz dedik. Cenazeler yok dediler. Daha sonra anladık ki bir torba içerisinde İstanbul ATK’ye göndermişler. ‘Cenazeler yok kaybolmuş’ dediler. ‘Ya da bir yerlerde kalmışlar’ dediler. Diyarbakır Savcılığı’na, İstanbul Savcılığı’na sorduk bizde değil dediler. 2 yıl boyunca kemik aramaya başladık. Bize yaşatılan bu vahşet yetmiyormuş gibi kemiklerini aramaya başladık. Suç duyurusunda bulunacağımız söylemek için basın açıklaması yaptık. Bize bir yazı gönderip bahsedilen kemikler kimsesizler mezarlığında dediler. ATK’nin bir çuval içinde bizlere kemikleri vermesi çok acı verici bir durum. Biz ne olursa olsun bir mezarımız olsun dedik” diye belirtti.   POLİTİKALAR DEĞİŞMEDİ   Avukat Rengin Ergül, Kürtlerin cenazelerine yapılanların aslında hiçbir şekilde değişmediğini hatırlatarak, biraz daha geçmişe gidildiğinde şuanda birçok kişinin mezarlığının bulunmadığını aktardı. Ergül, “Cumhuriyetten bu yana Kürtlerin hem yaşayanlarına, hem de ölülerine Türkiye de istisna rejiminin nasıl uygulandığını görebiliyoruz. Hiçbir temel hakkı olmadığını OHAL rejimi altında nasıl açıklaya bildiğini görüyoruz. Kürtlere dönük hiçbir dönem politikaların değişmediğini ortaya koyuyor” dedi.    KARARLARA UYULMADI    Dünyada Birleşmiş Milletlerin (BM) ve Türkiye’nin de dahil olduğu bir Minasota Protokolü’nün olduğunu belirten Ergül, bu protokol hukuk dışı keyfi yargılamaların önlenmesine ilişkin bir protokolü olduğunu belirtti. Ergün, “Yapılan çatışmalarda devletin görevlerinin yargılana bileceği bir protokol. Bu protokolde şüpheli olduğu her ölüm olgusunda, araştırma zorunludur. Bu protokol şuanda kayıp ailelerin mücadelesi sonucunda Türkiye de ki iç mevzuata da yansımış durumda. Bundan önce BM İnsan Hakları Konseyinin, İnsan Hakları Komisyonunun,  defalarca aldığı kararlar var. Etki ve bağımsız protokolünün etkili ve bağımsız bir şekilde yapılması gerektiği ve BM parçası olan bütün devletlerin buna uymakla yükümlü olduğuna ilişkin sayısız karar var” dedi.   ATK CİNAYETLERE ORTAK   Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer, devletin ATK’yi kamu görevlisinin dahil olduğu suçlarda veya katliamlarda suç delillerini ortadan kaldırmak için kullandığının altını çizerek, suç delillerini ortadan kaldırmak ve yapılacaksa araştırmaların yapılmaması için kullanıldığına dikkat çekti. Biçer, “Yapılanlarla cenaze yakınların travmalarla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Bu yapılanlar nesiller boyu aktarılmasının da yolunu açıyor. İnsanların bu cinayetlerin ortaya çıkmaması yoluyla da endişeye sevk ediyor. İnsanları korku yoluyla da baskı yapmaya hizmet veriyor. ATK devasa bir yapılanma olmakla birlikte, ölümle ilgili araştırmalara bakıldığı zaman, kaybedilenlerin sayısının 4 binlere yakın olduğunu görüyoruz. Çağdaş standartlarda olduğu söylenilen ATK, yapılması beklenen rahatça bir inceleme yapılmadığın biliyoruz” diye aktardı.   TALEPLER CEVAPSIZ KALIYOR   Türkiye de yapılan inceleme ve araştırmalarda, bağımsız adli tıp uzmanlarını bulunmasının engellendiğini işaret eden Biçer, süreçlerin hızlı bir şekilde bitirildiğini ve avukatların uzmanların önünün engellendiğini belirtti. Biçer, “Hukuki bir takım gerekçeler gösterilerek,  insanların bu süreç içinde yer alınmasının önüne geçiliyor. Biz, kayıtlarla ilgili bir inceleme yapılacaksa, onu olay yerinde başlaması gerektiğini söylüyoruz. Daha da önemlisi orada ne arandığını, niçin arandığını ve nasıl arandığını bilmek istiyoruz. Bugün bakıldığında ATK’de olay yeri inceleme ekibi bulunmamakta. Kayıpları incelemek için var olan birkaç uzmanlarının da mezarların açılmasına yönelik çağrılar ve talepler cevapsız kalmakta” dedi.