HDP'de kesintisiz yürüyüş 2021-12-22 09:20:03 ANKARA - HDP, kumpas ve kapatma davası ile katliam ve baskılara karşı yıl boyunca demokrasi, özgürlük, adalet ve eşit yurttaşlık için sokakları terk etmedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP), hakkında kapatılma davasının açılmasına yönelik yargıya verilen talimatlarla yeni yıla girdi. 2020 yılında baskılara karşı direnişiyle ön plana çıkan HDP’nin kapatılmasına yönelik hazırlıklara ilişkin açık talimatlar, 2021’e günler kala başladı. Yapılan hazırlıkların kamuoyuna yansımasında AKP sessizliğini korurken, MHP rol aldı ve açıktan Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) tehdit etti.    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 11 Aralık’ta, “Adalet ve hukuk mutlak suretle devreye girmeli, HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır” açıklamalarıyla 2020’yi kapatan iktidar, 2021’e de yine Bahçeli’nin, 11 Ocak’ta yaptığı, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu davayı açmazsa Siyasi Partiler Kanunu’nun dayanarak biz başvuruyu yapacağız” sözleriyle girdi.    2 Mart’ta aynı sözleri tekrarlayan Bahçeli, kapatma davasının açılmasını istedi. HDP’nin bu açıklamalara ilk tepkisi ise, “İktidara dayanarak, sarayın konforlu gölgesine sığınarak mafyacılık yapanlar, bu ülkenin gerçek düşmanlarıdır. Size rağmen bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. HDP’yi kapatmak yerine ağzınızı kapatırsanız ülkenin geleceğine büyük iyilik etmiş olacaksınız” şeklinde oldu.   GERGERLİOĞLU’NUN VEKİLLİĞİ DÜŞÜRÜLDÜ   İktidarın HDP’nin kapatılması için talimat verdiği yargı, bir yandan da HDP’li milletvekillerine yönelik saldırının aracı haline getirildi. 17 Mart'ta Yargıtay’ın hapis cezasını onadığı HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkındaki hükmün Meclis’te okunmasıyla milletvekilliği düşürüldü.    AYM’nin “hak ihlali” kararı verdikten sonra 6 Temmuz’da cezaevinden çıkan Gergerlioğlu, vekilliğin iade edilmesinin ardından tekrar Meclis’e döndü.   KAPATMA DAVASI   Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürüldüğü aynı gün, HDP hakkında kapatma davası açıldı. İktidarın talimatlarına uyan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP’nin kapatılması ve aralarında partinin Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ın da bulunduğu 687 üyesi hakkında siyasi yasak getirilmesi istemiyle hazırladığı iddianameyi, 17 Mart’ta Anayasa Mahkemesi’ne sundu. İddianame üzerinde ilk incelemesini 31 Mart’ta tamamlayan AYM, partinin yetkili organlarının eylemleriyle Anayasa'nın 68 ve 69. maddesinde düzenlenen “odak olma” fiili arasında gerekli ilişkilendirmelerin yapılmadığını belirterek, iddianameyi iade etti.     Karar üzerine açıklama yapan Bahçeli, “AYM'nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye'nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da ileri düzeyde zarar vermiştir” sözleriyle AYM’yi hedef aldı. Bahçeli’nin açıklamalarının üzerine Bekir Şahin, 1 Haziran’da iddianameyi yeniden hazırladıklarını duyurdu ve 7 Haziran’da iddianameyi tekrar AYM’ye sundu. Siyasi yasağı istenilen 687 kişinin 451’e düşürüldüğü iddianameyi AYM, 21 Haziran'da oy birliğiyle kabul etti.   HDP İLK SAVUNMASINI SUNDU   HDP, ön savunmasını 5 Kasım’da AYM’ye sundu. Ön savunmasında, “Ön Meseleler ve Usule İlişkin İtirazlarımız”, “Demokrasilerde Siyasi Partiler ve HDP”, “Kapatma Davasının Siyasi Arka Planı ve İddianamenin Hazırlık Süreci”, “İddianamenin Değerlendirilmesi”, “AİHM İçtihatları ve Venedik Komisyonu Kriterleri Işığında HDP Kapatma Davası” başlıkları üzerinde duran HDP, yargının iktidar vesayeti altında olduğunu belirterek, kumpas operasyonlarını teşhir etti ve HDP’nin Türkiye demokrasisindeki yerine dikkat çekti.     HDP’nin ön savunmasının ardından Bekir Şahin, 29 Kasım’da esas hakkındaki mütalaasını AYM’ye sundu. Şahin; HDP'nin ön savunmasındaki taleplerin reddedilmesi, temelli kapatılması ve kapatmaya sebep olanlara 5 yıl siyaset yasağı getirilmesi yönündeki taleplerini mütalaasında yineledi.   KOBANÊ DAVASI   HDP’nin kapatılması çağrılarının yapıldığı dönemde 7 Ocak’ta DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları karşısında 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçe gösterilerek, HDP eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında, “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ve 37 kez “adam öldürme” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve yüzlerce yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından Demirtaş hakkında “tahliye” kararıyla birlikte hazırlanan 3 bin 530 sayfalık Kobanê iddianamesi, AİHM kararına karşı yapılan bir hamle olarak değerlendirildi. İddianameyi kabul eden Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, dava için özel olarak görevlendirildi. Dava, bir an önce sonlandırılarak başlatılacak olan AYM’deki kapatma davasına yetiştirmeye çalışıldığı belirtilirken, HDP’liler hakkında açılan Kobanê Davası “Kumpas” olarak değerlendirildi.    DENİZ POYRAZ   HDP’nin kapatılmasına hazırlık olarak başlatılan Kobanê Davası’nın duruşmaları sürerken, mahkeme heyetinin, “Neden hiç HDP binaları yakılmadı” sözlerinden bir gün sonra Deniz Poyraz, İzmir’de katledildi. 17 Haziran’da HDP İzmir il binasına saldıran Onur Gencer Poyraz’ı katletti ve polisler, “abiciğim” diyerek Gencer’i gözaltına aldı. Poyraz’ı katledilmesine zemin sunanların araştırılmadan HDP’nin Muğla Marmaris ilçe binasına 14 Temmuz’da pompalı tüfekle ateş açıldı, birçok ilde yapılan operasyonlarda çok sayıda HDP üye ve yöneticisi gözaltına alındı, tutuklandı.   BİN 41 FEZLEKE   HDP’ye yönelik saldırılar Meclis’te de devam etti. 27’inci yasama döneminde Meclis’e toplam bin 467 fezleke gönderildi. Gönderilen fezlekelerin bin 41’i HDP’li 60 milletvekili hakkında oldu.   HDP’Yİ SAHİPLENME EYLEMLERİ   Kendilerine yönelik saldırı ve açılan davalara ilişkin yoğun bir hazırlığa başlayan HDP, “Komplo ve kumpas davası” değerlendirmesinde bulunarak, Nisan’dan bu yana devam eden Kobanê Davası duruşmalarda asıl yargılanacak olanın iktidar olduğunun altını çizdi. Hakkında dava açılan siyasetçiler de duruşmalarda yargılanan değil, yargılayan konuma geçti.   Davanın ilk duruşmasının görüldüğü 26 Nisan'da 200 avukat mahkemeye yetki belgesi sundu. Dava günü 30'dan fazla ülkede HDP'yi sahiplenme eylemleri düzenlendi.   HDP’DEN EYLEMSELLİK   HDP, kendilerine yönelik başlatılan kumpas davalarına karşı, çeşitli eylem ve etkinlikler yaptı. “HDP halktır susturulamaz” diyen HDP, yıl boyunca hep alanlarda kaldı. Kendisine yönelik saldırılarla sınırlı kalmayan HDP, Türkiye’de yaşanan sıkıntılara karşı da mücadele kampanyaları düzenledi.   İŞ VE AŞ BULUŞMALARI   “Biz her yerde yurttaşlarımızı dinleyerek dertlerini Ankara’ya taşıyacağız” diyen HDP, 21 Ocak’ta “İş ve aş buluşmaları” kampanyasını Diyarbakır’dan başlattı. HDP, “İş ve aş buluşmaları” kapsamında birçok il ve ilçede halkla bir araya geldi ve çeşitli kurum ile sendikaları ziyaret etti. HDP, birçok yerde emekçilerle, esnaflarla, kadınlarla, gençlerle yaptığı buluşmalarda mücadele vurgusu yaparak, yeni bir yaşam ekonomisi oluşturma azmini ortaya koydu.    HERKES İÇİN ADALET   HDP, kumpas davalarına ve kendilerine yönelik saldırılara karşı “Herkes İçin Adalet” kampanyasını başlatarak cevap oldu. HDP kampanyayı, 8 Şubat’ta Ankara’da, “Bize sözle değil, lütufla değil, gerçek adalet lazım” sözleriyle duyurdu. “Herkes İçin Adalet” kampanyasının deklarasyonu Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar tarafından açıklandı. HDP’nin Türkiye’de yaşanan sorunlara dair partinin çözüm perspektifini oluşturan deklarasyon metni 10 maddeden oluştu. HDP’nin deklarasyon kapsamında Haziran ayına kadar sürdüreceğini ilan ettiği mücadele programının duyurusunu yapan partinin eşbaşkanları, “Türkiye’nin bütün demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerini, bütün vicdanlı insanlarını bu adaletsiz, haksız ve zorba rejim karşısında güçlerini birleştirmeye, mücadeleyi ortaklaştırmaya çağırıyoruz” dedi. 2021’in adaleti inşa yılı olacağını duyuran HDP, adaleti inşa sürecini duyurdukları deklarasyonla başlatmış oldu.   HALKLA BULUŞMALAR   Başlattığı kampanya kapsamında birçok yerde eylem ve etkinlikler düzenleyen HDP, 15 Şubat’ta “Tecride Son, Yaşam İçin Adalet” sloganıyla üç farklı kentte uluslararası komplonun yıldönümünde tecridi protesto etmek için kitlesel yürüyüşler düzenledi. HDP, başlattığı kampanya kapsamında muhalefet partilerini ziyaret etti. HDP kampanya kapsamında infaz yasasında yapılan düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvuruda bulundu, birçok kesimle bir araya geldi.   KADINLAR İÇİN ADALET   HDP Kadın Meclis, "Tecritle nefessiz bırakan AKP-MHP faşist blokunun kadın düşmanı politikalarına itirazımız var” sözleriyle 10 Şubat’ta “Kadınlar için adalet” kampanyasını başlattı. Kadın Meclisi; kampanya kapsamında kadına yönelik şiddet, cezaevlerinde yaşanan tecrit ve buna bağlı gelişen çıplak arama dahil, hak ihlallerinin tamamına yönelik alanlarda, meydanlarda, adliyelerde, cezaevlerinin önünde “Kadınlar İçin Adalet” dedi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı da mücadele başlatan Kadın Meclisi, sözleşmeden çekilme kararının iptali için Danıştay’da dava açtı.   KADIN YOKSULLUĞUNA HAYIR   Kadın Meclisi, “Kadınlar İçin Adalet” programının ikinci ayağını 5 Nisan’da başlattığı “Kadın yoksulluğuna hayır” kampanyasıyla sürdürdü. Kampanya kapsamında ilk çalışmasını Ege Bölgesi’nden başlatan Kadın Meclisi, birçok bölgede buluşmalar düzenledi. Kadın Meclisi kampanya kapsamında 18 ilde kadınları ziyaret etti, toplam 13 bin 550 km yol kat etti. Yaptığı ziyaretlerin ardından “Kadın Yoksulluğu Raporu”nu açıklayan HDP Kadın Meclisi, “Kadınlarla yapılan görüşmeler, gerçekleştirilen ziyaretler ve buluşmalarda açığa çıkan ortak sonuç şu olmuştur: Nerede bir yoksulluk varsa orada muhakkak kadınlar vardır. Bu yüzden erkek egemen iktidarın, kadınlara dayattığı yoksulluk karşısında tek çözüm biz kadınların ortak mücadelesi olacaktır” açıklamasına yer verdi.   ‘HDP’LİYİZ HER YERDEYİZ’   HDP, açılan kapatma davasına ve tırmandırılan ırkçı saldırılara karşı Temmuz ayında “HDP’liyiz her yerdeyiz” kampanyası başlattı. HDP, kampanya kapsamında 71 merkezde buluşmalar gerçekleştirdi. Bin 653 köy ziyaretinde bulunan HDP, buluşmalarda siyasetçiler, ülke siyaseti, yargı, ekonomi, dış politika, hak ihlalleri gibi konularda bilgilendirmelerde bulunup, halkın görüş ve önerilerini dinledi. HDP’nin kampanyası, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından büyük değişimin habercisi olarak yorumlandı.   HDP: ORTAK YÖNETİME HAZIRIZ   HDP sahadan elde ettiği toplumun ve demokrasinin güçlerinin talebiyle gündeme gelen erken seçimler ve ittifak tartışmalarına da tüm baskı politikalarına karşı “ortak yönetime hazır” olduğunu ve Türkiye’ye dayatılan iki çizgiye karşı üçüncü yol olduğunu 27 Eylül’de yayınladığı 11 maddelik “Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı Deklarasyonu” ile kamuoyuna deklare etti.    DEKLARASYONUN 11 MADDESİ   HDP’nin deklarasyonu şu başlıklardan oluştu:   GÜÇLÜ DEMOKRASİ: Türkiye’nin temel ihtiyacının katılım, müzakere ve demokratik uzlaşı esasına dayalı, evrensel temel hak ve özgürlüklerin en geniş şekilde sağlandığı güçlü demokrasi olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede geniş yetkilere sahip çoğulcu bir parlamentonun bulunduğu, kuvvetler ayrılığının tam anlamıyla işlediği, denge ve denetleme mekanizmalarının gerçekten etkili olduğu bir demokratik parlamenter sistem öngörüyoruz.   Güçlü demokrasi, aynı zamanda yerinden ve yerelden yönetim anlayışını gerektirir. Bu nedenle kuvvetler ayrılığının yerele doğru genişletildiği, yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin güvence altına alındığı, yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasi olmadan güçlü demokrasiyi inşa etmek mümkün değildir.   TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ YARGI: Yargı kurumu Yürütme’nin vesayeti altındadır. Yargı eliyle siyaseti ve toplumu dizayn eden, yargıyı muhalefeti tasfiye etme aracı olarak kullanan anlayış, adaleti her anlamda yerle bir etmiştir. Bu nedenle tüm siyasi davaların ve mahkumiyetlerin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını, adaletin ve toplumsal barışın tesisi açısından bir gereklilik olarak görüyoruz. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa İşkenceyi Önleme ve İzleme Komitesi (CPT) olmak üzere tüm uluslararası kurumların hak ihlalleri, hukuk dışı cezaevleri koşulları, tecrit vb. ile ilgili kararlarına ve tavsiyelerine uyulmasını adaletsizliklerin tamiri açısından önemli bir ihtiyaç olarak değerlendiriyoruz.   KAYYIM REJİMİ DEĞİL HALK İRADESİ: Belediyelerden üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına kadar uzanan, seçme-seçilme hakkını yok sayan, halk iradesine ve seçim adaletine ipotek koyan ve bir yönetim biçimi haline gelen kayyımlar rejimi anlayışına son verecek yasal düzenlemeler, bu rejimin yarattığı tahribatların giderilmesi ve kayyım mağdurlarının tüm haklarının iadesi için acildir.   KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜM: Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur. HDP, demokratik çözüm ve barış konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan bu sorunun çözümü için muhataplarla diyalog kurulması, inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir. Meclis, diyalog ve çözüm zeminini kurarak, demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak ve odak olmalıdır. Bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.   Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek, herkes özveride ve fedakârlıkta bulunarak adım atmalıdır. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur.   BARIŞÇI DIŞ POLİTİKA: Yurtta, bölgede ve dünyada barıştan yana, uzun vadeli işbirliğine yönelik stratejiler yeni dönemin dış politika anlayışının temelidir. Komşularımız başta olmak üzere diğer ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı, maceracı politikalardan uzaklaşmak, güçlü ve ilkeli diplomasiye, diyaloga ve her alanda iyi ilişkilere dayalı barışçıl politikalar yürütmek, hepimizin yararınadır.   KADINA ÖZGÜRLÜK VE EŞİTLİK: Kadınların eşit ve özgür yaşam haklarının her tür güvenceye kavuşturulması ve temsilde eşitliği sağlamak için eşbaşkanlık uygulamasının yaygınlaşması ve yerleşmesi vazgeçilmez adımlardır. Aynı zamanda kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve kadın cinayetleriyle mücadele edilmesi zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlar arasındadır.   EKONOMİDE ADALET: Ekonomik krizin yarattığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek politikalar esastır. İstihdamın artırılması ve adil gelir dağılımı hedefi ile işsizlik ve yoksulluğu ortadan kaldıracak bir ‘Hakça Dağıtım Programı’ en büyük toplumsal ihtiyaçtır. Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar için değil, halkın ekonomik güvencesi için seferber edilmesi ilk adımlardır. Halkın; elektrik, doğalgaz, su, internet gibi temel ihtiyaçları ‘Sosyal Haklar Programı’ kapsamında ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz sağlanması; Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT), Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) mağduru gençlerin, ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi acil ihtiyaçtır. Emeklilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi, çiftçilerin yanlış politikalar sonucu oluşan borçlarının silinmesi, pandemi döneminde mağduriyetleri olağanüstü artan esnafın desteklenmesi ilk yapılması gerekenler arasındadır. Kadın yoksulluğuna son verecek ve kadınların ekonomik yaşamda daha etkin olmasını sağlayacak politikalar şarttır. Emekçilerin sendikal örgütlenme, toplu sözleşme ve grev haklarının evrensel ölçütlerde güvence altına alınması vazgeçilmez olandır.   KAMU YÖNETİMİNDE LİYAKAT: Kamu yönetimi, iktidar blokunun tekelinde kadrolaşmanın alanı olmamalıdır. Kanun Hükmünde Kararnameler’le yaratılan hak gasplarının giderilmesi, kamuda işe alımda ve atamalarda her tür ayırımcılığa son verilmesi ve sadece liyakatın esas alınması gereklidir.   DOĞAYA SAYGI: İklim krizine karşı acil durum ilanı, çılgınca doğa ve çevre tahribatına yol açan, rant uğruna ormanları, tarım alanlarını, akarsuları tahrip eden ve ekolojik dengeyi bozan tüm projelerin, başta Kanalİstanbul olmak üzere, durdurulması gereklidir. Başta enerji, ulaşım, kentleşme ve tarım olmak üzere tüm politikalarda doğa hakları odaklı yaklaşım acil zorunluluktur. Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde yaşam hakkının etkin yasalarla koruma altına alınması; orman yangınları, sel gibi ağır ekolojik tahribatın önüne geçmek için elzemdir.   GENÇLER İÇİN ÖZGÜR YAŞAM: Gençlerin yaşam tercihlerine saygı duyan bir yaklaşımla, kendilerini serbestçe ifade edebilmeleri ve özgürce yaşayabilmeleri için başta eğitim ve kültür olmak üzere ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda bütün engellerin kaldırılması, eğitim sistemindeki çarpıklıkların giderilmesi özgür ve güvenceli yaşamın gereğidir. Gençlerin ekonomik olarak desteklenmeleri, her alanda daha fazla yönetime katılmaları, yaratıcı ve ilerletici fikirlerin toplumda daha belirleyici hale gelmesine yol açacaktır.   DEMOKRATİK ANAYASA: Sivil, özgürlükçü, yeni bir anayasa, gerçek anlamda bir toplumsal sözleşme Türkiye’de yeni bir başlangıcın ve demokratikleşmenin tacı olacaktır. Bu anayasa; farklı kültürlere, kimliklere, inançlara, anadillerine ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlığı esas almalıdır. Anayasanın hazırlanma süreci, her kesimi kapsayan, demokratik katılım ve toplumsal müzakereye dayalı bir yöntemle yürütülmelidir.   DEMOKRASİ İTİFAKI   Kürt sorununa yönelik tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde sahadaki varlığıyla çözümün talibi olduğunu ve çözüm iradesinin Meclis olduğunu ifade eden deklarasyon kamuoyunda da olumlu karşılık buldu. HDP, “demokrasi ittifakı” kapsamında çağrı yaparak, ilkesel tutumunu deklare etti.    Bu kapsamda HDP, Gelecek Partisini, Saadet, CHP, DEVA, TİP, EMEP gibi siyasi partiler yanı sıra KESK, DİSK, Eğitim Sen gibi sendikalar, Aleviler, inanç gruplarıyla ve demokrasi güçlerini ziyaret etti. HDP yapılan bu ziyaretler sonucunda demokrasi ittifakının gerçekleşmesi için çalışmalarını sürdürüyor.    BÜTÇE BULUŞMALARI    Meclis’e 17 Ekim’de sunulan 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri öncesi HDP 8 Ekim’de Ağrı’da halkın bütçe talepleri için saha çalışmasını başlattı. Ağrı’da başlatılan bütçe buluşmalarının ikinci merkezi İstanbul oldu. Mardin ve Ankara’da gerçekleştirilen bütçe buluşmalarında birçok kesimle bir araya gelindi. Bu kapsamda HDP, sahadan topladığı bütçe taleplerini, halkın yoksulluğunu 20 Ekim’de başlayan bütçe görüşmelerine taşıdı.    ŞİMDİ HDP ZAMANI   Yıl boyunca yerinde durmayan HDP, 2021’in sonuna doğru Ekim ayında “Şimdi HDP zamanı” dedi. HDP, “Ampulün son kullanma tarihi geçti, şimdi HDP zamanı” sloganıyla il ve ilçe kongrelerini düzenledi. Yaptığı kongreleri ve buluşmaları mitinge dönüşen HDP, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın, “HDP’nin tabanının miting yapmaya mecali yok” sözlerine İstanbul İl Örgütü’nün 4’üncü Olağan Kongresi’yle cevap oldu. HDP’nin büyük kongresine dönüşen kongrede, “Şimdi HDP zamanı”, “Üçüncü yol” ve “Kürt sorununda çözümün muhatabı İmralı” vurgusu öne çıktı.   HDP, yılın son günlerinde de “erken seçim” ve “ortak mücadele” için çabalarını yoğunlaştırdı; bu kapsamda muhalefet partilerin liderleriyle görüşme turuna başladı.    MA / Zemo Ağgöz