Kürtlerde özgürlük zamanı 2021-12-24 09:02:20 DİYARBAKIR - Kürtler, askeri operasyonlar, hava saldırıları, gözaltı, tutuklama, asimilasyon, özel savaş politikaları, tecrit ve ambargoyla amaçlanan tasfiye politikalarına karşı yıl boyunca direndi ve özgürlüğü haykırdı.  Çin'in Wuhan kentinde 2019 yılının sonlarına doğru ortaya çıkan ve kısa bir sürede tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Kovid-19) salgını, 2021 yılının da başlıca gündemlerinden birisi oldu. Kapitalist güçlerin "kendini yenileme" aracı olarak gördüğü salgının, her geçen gün etkisini kaybetmesiyle birlikte tüm dünyada sokaklar da hareketlenmeye başladı. Halklar, özellikle salgın sürecinde katmerleştirilen baskı, sömürü ve şiddet sarmalına karşı 2021'de sokaklarda özgürlüğü haykırdı. Kapitalist moderniteyle açlığa ve sefalete mahkum edilmek istenen Ortadoğu, sokakların hareketlendiği coğrafya oldu.    Kan ve gözyaşının bu yıl da eksik olmadığı Ortadoğu'da direnen halkların başında ise, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması'yla coğrafyası Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında pay edilen Kürtler geldi. Yüz yıldır sayısız katliamlarla büyük acılar yaşatılan Kürtler, ulus-devletlerin imha, inkar ve asimilasyon politikalarına karşı bu yılı da özgürlük temelli direnişle geçirdi. Kürtler, kesintisiz mücadeleyle bazı iktidarları çökme aşamasına getirirken hem bölgede hem de dünyada önemli bir aktör haline geldi.    Bölgede "Özgürlük Zamanı" kampanyası kapsamında PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı sürdürülen kesintisiz mücadele, hasta tutukluların durumu ve cezaevlerindeki hak ihlalleri, açlık grevleri, ırkçı saldırılar, operasyonlar, adalet talepli eylemler, yasaklar, gözaltı ve tutuklamalar, Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkındaki kapatma davası, ekolojik yıkım; Kuzey ve Doğu Suriye'de diplomasi ve inşa çalışmaları, mezarlıklara yönelik saldırılar, hava saldırıları; Federe Kürdistan Bölgesi'nde Türkiye'nin yürüttüğü operasyonlar, kimyasal silah kullanımı, KDP'nin savaştaki rolü, Şengal ve Mahmur'a yönelik hava saldırıları, öğrenci ve memur protestoları; İran'da Kürtlere yönelik ayrımcılık, idam cezaları, kolber katliamları; Avrupa’da ise Öcalan’ın özgürlüğü için yürütülen çalışmalar bu yılın öne çıkan gündemleri oldu.   HASTA TUTUKLULAR   Geçmiş yıllarda olduğu gibi cezaevlerindeki hak ihlalleri bu yılda devam etti. İnsan hakları ve hukuk örgütlerinin açıkladığı raporlara yansıyan ihlallerin başında çıplak arama dayatması, işkence, darp, sosyal aktivitelerin yasaklanması, hücre cezası, Kürtçeye yasak, "terör kimliği" dayatması, sağlığa erişim hakkı, kitaplara el konulması, iletişim ve görüş yasakları geldi. Söz konusu yasaklardan en çok etkilenenler hasta ve infazları tamamlamalarına rağmen tahliyeleri engellenen tutuklular oldu. İHD Dokümantasyon Birimi’nin tespitlerine göre, halen cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere toplam bin 605 hasta tutuklu bulunuyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 14 Aralık’taki verilerine göre, 2020 yılı başından bugüne kadar 7'si infaz ertelemelerinden kısa bir süre sonra en az 59 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Verilerin açıklanmasından sonra yaşanan 5 (Garibe Gezer, Abdülerezak Suyur, Halil Güneş, Salih Tuğrul ve Vedat Erkmen) ölümle birlikte bu sayı 64’e yükseldi. Son bir ayda 7 hasta tutuklunun yaşamını yitirmesine tepki gösteren insan hakları örgütleri temsilcileri, hukukçular ve tutuklu yakınları, hasta tutuklular için sürekli “cezaevinde kalabilir” raporları veren Adli Tıp Kurumu’nu (ATK) suçlayarak, tutukluların bilinçli olarak cezaevinde öldürüldüğünü söyledi.    ADALET EYLEMİ   İnfaz Kanunu'ndaki düzenlemede ayrımcı bir tutumla karşı karşıya bırakılan hasta ve infazları yakılan tutukluların tahliye edilmemesi aileleri ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi. Marmara bölgesinde Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) kurulurken, yıl içinde birçok eylem ve etkinlikle hasta tutukluların durumuna dikkat çekildi. Aileler, Diyarbakır Barosu hizmet binasında Adalet Nöbeti başlattı. Benzer bir eylem daha sonra Van'da başladı. Diyarbakır'daki eylem 38, Van'daki eylem ise 16’ncı gününde devam ediyor. Eylem ve etkinliklerin önümüzdeki günlerde farklı kentlere yayılması bekleniyor.    ŞENYAŞAR AİLESİNİN DİRENİŞİ   Benzer taleple başlatılan eylemin bir başka adresi Urfa oldu. Kente bağlı Suruç ilçesinde 14 Haziran 2018 tarihinde AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının saldırısı sonucu eşi ve iki oğlunu yitiren Emine Şenyaşar, aylardır saldırılardan yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar ile birlikte Urfa Adliyesi önünde nöbet tutuyor. 9 Mart'ta başlayan eylem şu an 291’inci gününde. Bu süreçte anne Şenyaşar 11 kere ifadeye çağrıldı, oğlu da birçok kez polis şiddetine maruz kaldı. Anne ve oğul, buna rağmen Adalet Nöbeti eylemlerinden vazgeçmedi. Ailenin eylemlerindeki en büyük destekçileri ise, çevre kentlerden gelen aileler, sivil toplum örgütü temsilcileri, benzer acılara maruz kalanlar, hukuk örgütleri ve siyasi parti temsilcileri oldu.    ÖZGÜRLÜK ZAMANI      Adalet nöbetlerine destek veren Kürt siyasetinin gündeminde yıl boyunca "Özgürlük Zamanı" kampanyası vardı. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), HDP ve Özgür Kadın Hareketi (TJA) öncülüğünde yıl boyunca kampanya kapsamında iki koldan yüzlerce eylem ve etkinlik organize edildi. Yüz binlerce insanı bir araya getiren kampanya kapsamında 20'yi aşkın kentte yüzlerce halk buluşması ve miting düzenlendi. Köy köy, mahalle mahalle ve sokak sokak yürütülen çalışmalarda öne çıkan en önemli talep Öcalan'ın özgürlüğü oldu.     MİLYONLAR NEWROZ'DA BULUŞTU     "Özgürlük Zamanı" kampanyasının sahiplenildiği kitlesel buluşmaların başında, Newroz ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları geldi. Kadınlar, 8 Mart'ta onlarca merkezde alanlara çıktı. Meydanları renk cümbüşüne çeviren kadınlar, “Mücadelemiz Rosalar ve Saralarla başladı, bizler bu mücadeleyle özgürlüğü inşa edeceğiz” mesajı verdi. Salgına rağmen Newroz'da da milyonlarca kişi alanlarda buluştu. Milyonlar, bir kez daha Öcalan'ın Kürt sorunun çözümünde asıl aktör olduğunu vurgulayarak, Öcalan'a özgürlüğü haykırdı. Öcalan üzerindeki tecrit, HDP’lilerin vekilliklerinin düşürülmesi ve parti kapatma tartışmalarına dair tepkiler öne çıkan başlıklar oldu.    GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR   Yıl boyunca HDP'li yöneticiler ve sivil toplum örgütlerinin üyelerine yönelik gözaltı ve tutuklama furyası bitmek bilmedi. "Örgüte yardım etmek, örgüt propagandası yapmak, örgüt üyesi olmak" iddialarıyla en az bin 519 kişi gözaltına alındı, 5’i çocuk 229 kişi tutuklandı. 325 kişi adli kontrol şartıyla, 5 kişi ise ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı. 4’ü belediye eşbaşkanı, 2’si eski belediye eş başkanı, 21’i belediye meclisi üyesi, 2’si il genel meclisi üyesi, 1’i belediye encümen üyesi ve 1’i muhtar olmak üzere yerel yönetimlere seçilmiş 31 kişi gözaltına alındı.     ULUSAL BİRLİK ÇALIŞMALARI   Kürdistani İttifak partileri, yıl içerisinde ulusal birlikte temelli kimi görüşmeler gerçekleştirdi. HDP, DBP, Kürdistan Komünist Partisi (KKP), İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA), Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (T-KDP), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Azadi Hareketi, Kürdistan Demokrat Partisi-Kuzey (KDP-Bakur) ve Devrimci Demokrat Kürt Derneği (DDKD) yöneticilerinin katıldığı görüşmelerde yer yer ortak paydada buluşuldu. Ancak ulusal birlikte hedeflenen noktaya ulaşılamadı.     KÜRTÇE VE KÜRDİSTAN'A YASAK   Siyaset alanındaki baskılardan asimilasyon kıskacındaki Kürtçe de nasibini aldı. Gerek cezaevlerinde gerekse dışarıda yapılan etkinliklerde Kürtçe birçok kez soruşturma konusu oldu. Batman'da Kürtçe şarkıyla halay çekenlere "örgüt propagandası" soruşturması açıldı. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven'in de aralarında bulunduğu çok sayıda tutukluya Kürtçe parçalar gerekçesiyle çeşitli cezalar verildi. Kürtçe bu yıl da Meclis'te kayıtlara "bilinmeyen dil" olarak geçti. Kürdistan diyenler bu soruşturmalardan nasibini aldı. Elazığ'da "Kürdistan" paylaşımı yapan akademisyen önce görevden uzaklaştırıldı sonra tutuklandı. Siirt ve Van'da "Kürdistan" diyen iki kişi gözaltına alındı.     ASİMİLASYONA KARŞI ÇALIŞMALAR    Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği'nin (MED-DER) aralarında bulunduğu dernekler, asimilasyon ve baskılara rağmen Kürtçe için yıl içinde birçok etkinlik düzenledi. En son Diyarbakır'da yapılan "Dem Dema Parastina Ziman e (Kürtçeyi Savunma Zamanı)" çatıştayla dil üzerindeki baskılar ve neler yapılması gerektiği noktasında tartışmalar yürütüldü. Kürt Dil Platformu, Urfa ve bazı kentlerde temsilcilik açarak dil çalışmalarını genişletti. 21 Şubat Komisyonu, Kürtçe resmi dil ve eğitim dili olması talebiyle imza kampanyası başlattı.    KONYA'DA IRKÇI KATLİAM   Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar hız kesmedi. Konya'nın Meram ilçesinde 30 Temmuz’da Mehmet Altun adlı kişi, Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi katletti. Altun dışında tutuklananların hepsi tahliye edilirken, 11 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması 14 Aralık’ta Konya'da görüldü. Hükümet yetkililer daha ilk günden olayın ırkçı saldırı olmadığı yönünde açıklama yaparken, daha sonra ortaya çıkan deliller bu durumu çürüttü. Afyon’un Sultandağı Dereçine Beldesi’nde, mevsimlik tarım işçisi Kürtlere yapılan ırkçı saldırı sonucu 7 kişi yaralandı.     ZIRHLI ARAÇLAR 2 CAN ALDI   Zırhlı araç çarpmaları, hava saldırıları ve operasyonlarda artış yaşandı. Dersim’in Ovacık ilçe kırsalında 7 Mayıs'ta hayvanlarına barınak yapmak için aracıyla evden ayrılan Seyit Rıza'nın üçüncü kuşak torunu Murat Yıldız, TSK'nin hava bombardımanında yaşamını yitirdi. Hakkari, Şırnak, Mardin ve Diyarbakır'da zırhlı araçlar çarpması sonucu Sabri Günay (70) ve N.Ş. (12) yaralandı, 10 yaşındaki Eyüp Kırtay ve 7 yaşındaki Miraç Miroğlu yaşamını yitirdi.   SINIR HATTI   Hakkari'nin sınır hattındaki ilçesi olan Derecik'te Reşit Ekinci, askerler tarafından açılan ateş sonucu yaralandı. Olayın üzerinden 5 ay sonra kardeşi Celil Ekinci (17) ve akrabası olan Şahap Şendol (23) da askerlerin ateş açması sonucu yaralandı. Beldeye bağlı Yeşilova köyünde yaşayan 18 yaşındaki Mehmet Dinç, koyunlarını otlattığı sırada askerler tarafından açılan ateş sonucu bacağından vuruldu. Sınır hattında bulunan Şemdinli'nin Şikevtan köyünde sınır ihlali yapan İran askerleri de Rustem Çakmak'ı katletti.   Korucuların karıştığı olaylar da devam etti. Mardin’in Midyat ilçesinde 21 Kasım'da korucubaşı ve köy muhtarı Şirin Akçay ile kardeşleri Veysi ve Mahsum Akçay’ın saldırısı sonucu Musa Çelik adlı genç hayatını kaybetti.    ÖZEL SAVAŞ UYGULAMALARI   Bölge kentlerinde özel savaş uygulamaları yıl içinde devredeydi. Hakkari ve Şırnak'ta kadınları şantaj yoluyla fuhuşa sürükleyen ve başını korucu ile askerlerin çektiği belirtilen fuhuş çetesi nedeniyle bir kadın katledildi, biri şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Bir kadın ise intihara sürüklendi. Yine söz konusu kentlerde siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeden en çok etkilenen ve baskı cenderesine alınan gençler arasında uyuşturucu kullanımında artış yaşandı. Buna karşı HDP Gençlik Meclisi "Bağımlılığı kıralım, yeni yaşamı kuralım" kampanyası başlattı.    KURAKLIK VE AFETLER    Ekolojik tahribat ve küresel ısınmaya bağlı olarak yaşanan afetler yıl içinde gündemdeydi. Van, Ağrı, Şırnak ve Hakkari'de etkili olan aşırı yağışlardan kaynaklı birçok köy sel suları altında kaldı. Bölgedeki kuraklık nedeniyle göllerde sular çekildi, tarım arazilerindeki verim düştü. Bu duruma Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin (DEDAŞ), "ödenmeyen borç", "kaçak kullanım" ve "elektrik sayaçlarını direklere çıkarmak" gerekçeleriyle yaptığı elektrik kesintileri de eklenince yaşanan mağduriyet daha da büyüdü.    ANTALYA’DA IRKÇI SALDIRILAR   Orman yangınlarının Antalya ayağında, bu yıl bölgedeki Kürtler hedef alındı. Manavgat ilçesinde 28 Temmuz’da başlayan ve 10 gün sonra kontrol altına alınan orman yangınlarıyla birlikte Kürt yurttaşlar, ırkçı saldırılara maruz kaldı. Manavgat ve Kepez ilçelerinde silahlı gruplar, yol kesip kimlik kontrolü yaptı. Gruplar, kenttin kırsal mahallelerinde Kürt olduğunu düşündükleri kişilere birçok kez saldırı düzenledi. Saldırılarda çok sayıda kişi yaralandı, birçok kişi linç edilmek istendi. Gruplara jandarma ve polis müdahale etmezken, Manavgat ilçe merkezinde ise Kürtlere ait birçok işyeri saldırılara maruz kaldı.    FEDERE KÜRDİSTAN BÖLGESİ   Federe Kürdistan Bölgesi, bu yıl oldukça yoğun bir gündemi geride bıraktı. Türkiye'nin Metîna, Zap, Xakurkê, Avaşîn, Bradost ve Heftanîn bölgelerine yönelik havadan ve karadan başlattığı operasyonlar sürüyor. TSK, 10 Şubat'ta Garê bölgesine geniş kapsamlı bir operasyon başlattı. Operasyonda, Iraklı bir yurttaşın da aralarında bulunduğu 13'ü esir asker, polis ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) üyesi yaşamını yitirdi. Günlerce devam eden operasyonda ayrıca 3 askerin yaşamını yitirdiği açıklandı.     GARÊ VE SONRASI   Garê'nin ardından bu kez 23 Nisan'da farklı bir operasyonun startı verildi. Bu seferki hedef Zap, Avaşîn ve Metîna bölgeleri oldu. Operasyonlar sırasında Kürdistan Demokratik Partisi'nin (KDP) Türkiye'ye verdiği açıktan destek, kimyasal silah kullanımı, bir askerin teslim olurken silah arkadaşları tarafından vurulduğu iddiası, köy boşaltmaları ve ekolojik tahribatı gibi gelişmeler gündemden düşmedi. KDP, bir süre sonra operasyonun sürdüğü alanlara giden yollara konuşlanmaya ve güç yığdırmaya başladı. En son KDP'ye bağlı özel güçlerin, Xelîfan’da pusu kurması sonucu 6 HPG’li yaşamını yitirdi.    KDP'nin özel güçleriyle doğrudan çatışmalara müdahil olmasına, Türkiye ile imzaladığı petrol sözleşmesi, Barzani ailesine ait yüklü miktarda paranın Türk bankalarında yatıyor olması ve Türk şirketleriyle yaptığı ortaklıkların neden olduğu belirtildi.     Şiddetli çatışmaların yaşandığı operasyon bölgesinde ciddi bir ekolojik yıkım yaşandı. Savaş uçakları tarafından yapılan bombardımandan kaynaklı çıkan orman yangınlarında binlerce dönümlük ormanlık alanları küle dönerken, binlerce dönüm tarım arazisi büyük zarar gördü. Ekolojik tahribat yangınlarla sınırlı kalmadı. "Güvenlik" ve "yol yapım" gerekçeleriyle bölgede bulunan binlerce ağaç kesildi.    Kürdistan Parlamentosu Milletvekili Rêving Hirorî, konuyu, “Türk askeri Güney Kürdistan sınırları içerisinde konuşlandığı yerlerde kale gibi cepheler yapıyor. Türk askerleriyle birlikte bölgeye gelen çeteler ağaç keserek hırsızlık yapıyor. Sınırda ‘Nizare Tayê’ denilen bölgede yoğun bir orman vardı. Sabahtan akşama kadar gezseydiniz ağaçların yoğunluğundan güneşi göremezdiniz. O bölgede ağaçlar tamamen kesilmiş" sözleriyle gündeme getirdi.    KÖY BOŞALTMALAR   Operasyonlar nedeniyle çok sayıda yerleşim yeri boşaltıldı. Süleymaniye kentinde bulunan Hristiyan Arabulucular Takımı (CPT) raporuna göre, operasyonlar nedeniyle Hıristiyan köylerinin de aralarında bulunduğu 148 köy boşaltıldı. Raporda, kiliselerin yıkıldığı, bağ ve bahçelerin zarar gördüğü, Hıristiyanların mülteci konumuna düştükleri kaydedildi. Yine bombardıman sonucu yaşanan bazı sivil kayıplar da raporda yer aldı.     KİMYASAL SİLAH KULLANIMI   Operasyonun 3'üncü ayından sonra Türkiye'nin kimyasal silah ve zehirli gaz kullandığı gündeme geldi. Fırat Haber Ajansı’nda (ANF), kimyasal silah ve zehirli gaz kullanıldığına dair çok sayıda habere yer verildi. Son bir ayda Behdînan'da 500'ü aşkın kişinin hastaneye kaldırılması da bu iddiaları güçlendirdi. ANF'de yer alan HPG açıklamalarında da TSK'nin kimyasal silah kullandığına dair ifadelere yer verildi. HPG, ayrıca 6 ayda 38'i kimyasal silah sonucu olmak üzere 101 üyelerinin yaşamını yitirdiğini duyurdu.     Bu haberler üzerine birçok kuruluş, aydın, yazar, akademisyen ve politikacı, kimyasal silah kullanıldığı belirtilen alanlarda incelemeler yapılması için ilgili kurumlara çağrı yaptı. Avrupa’da bulunan 51 örgüt ve parti, OPCW'ye mektup gönderdi.   GÜNGÖR'ÜN AKIBETİ   Sezai Güngör adlı askerin, Zap bölgesinde HPG'lilere teslim olurken silah arkadaşları tarafından öldürüldüğü iddiası da gündeme gelen bir diğer konu oldu. İlgili kurum ve yetkililer, HPG'nin kimlik ve kimi belgelerini paylaştığı Güngör'ün akıbetine dair herhangi bir açıklama yapmadı. Güngör'ün babası Sıtkı Güngör, olaya dair ajansımıza konuşmuş ve kendilerine bilgi verilmediğini aktarmıştı. Baba Güngör, "Burdur'daki komutanıyla görüştüm. Araştırdıklarını söylediler" dedi.     TOPLUMSAL EYLEMLER    KDP yönetiminin yürüttüğü politikalara karşı yıl içinde protestolar patlak verdi. Ekonomik krizin derinleşmesi, yolsuzluk, kamu kurumlarında çalışanları maaşlarının ödenmemesi, insan hakları ihlalleri üzerine Süleymaniye, Duhok ve Hewlêr’de geniş çaplı protestolar patlak verdi. Öğrenciler de alanlara çıkarak, burslarının ödenmemesini ve kaldıkları yurtlarına gerekli hizmetin verilmemesini protesto etti. Uluslararası Af Örgütü, bu protestolar sırasında yaşanan hak ihlalleriyle ilgili raporunda, hükümetin keyfi tutuklamalar, gözaltılar, zorla kaybetmeler ve yargılama tehditleriyle korku atmosferi yarattığını kaydetti.     MAHMUR'DAKİ AMBARGO   Hewlêr'de 17 Temmuz 2019 tarihinde Türkiye Konsolosluğu'nda görevli 3 kişiye yönelik silahlı saldırı sonrası ambargo altına alınan Mahmur'daki durum halen devam ediyor. 2 yılı aşan ambargonun yanı sıra kamp halen DAİŞ tehdidi ve TSK’nin hava saldırıları riskiyle karşı karşıya. 1998 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde bulunmasına rağmen kampa yönelik TSK'nin hava saldırıları bu yıl içinde de devam etti. TSK, Haziran ayında SİHA'yla kampı vurdu.    ŞENGAL HEP DİRENDİ   Şengal de yıl içerisinde Irak hükümeti, Kürdistan Bölgesel yönetimi, Türkiye ve DAİŞ saldırılarına maruz kaldı. KDP'nin Irak’ta 10 Ekim’de yapılan seçimleri bahane ederek, Şengal’e girmeye çalışması bölgedeki tansiyonu yükseltti. Irak hükümetine bağlı askeri birliklerin de benzer girişimleri oldu. Ancak Şengal Demokratik Özerk Yönetimi ve Şengal sakinleri bu duruma izin vermedi. Türkiye bu yıl da Şengal'e yönelik birçok kez hava saldırısı düzenledi. Savaş uçakları tarafından Xanesor Halk Meclisi ve bir hastanenin de aralarında bulunduğu bazı noktalara yapılan saldırılarda Şengal Özerk Yönetimi Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Merwan Bedel'in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetti. Kent sakinlerinin saldırılar ve yönelimleri birçok kez kitlesel eylemlerle protesto etti.    YASİN BULUT SUİKASTİ   Şengal ve Mahmur'a dönük saldırıların yanı sıra bazı Kürt şahsiyetlere karşı suikastlar yaşandı. PKK Şehit Aileleri ile Dayanışma Komitesi üyesi Yasin Bulut, sağlık sorunları nedeniyle gittiği Süleymaniye kentinde uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi.    YNK'DEKİ GELİŞMELER   Federe Kürdistan Bölgesi'nde bu yıl öne çıkan başlıklardan birisi de Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) içindeki gelişmeler oldu. YNK Politbüro’nun 15 Temmuz’da yaptığı toplantıda, Eşbaşkan Lahor Şêx Cengî'nin tüm yetkileri, diğer Eşbaşkan Bafil Talabani'ye devredildi. YNK Politbürosu, daha sonra Lahur Şêx Cengî’nin partiden ihraç edilmesi yönünde alınan kararın onaylandığını duyurdu.    HALKSIZ SEÇİM    Irak, 10 Ekim'de sandık başına gitti. Federe Kürdistan Bölgesi'nde kurulan sandıklarda seçmenin sadece yüzde 41'i sandığa gitti. Katılımın önceki yıllara göre çok düşük olduğu seçimde birçok hak ihlali yaşanırken, Şengal’de ise oy verme işlemi yaklaşık bir saat durdu ve 21 oy kullanma merkezinde "Cihazların çalışmadığı" gerekçesiyle oy kullandırtılmadı. KDP 33, YNK ise 15 milletvekili kazandı. KDP 2018 seçimlerinde 724 bin 727 oy alırken, bu seçimde 420 bin 430 oyda kaldı.    KDP KAPILARI KAPATTI   Yeni yıla yaklaşırken KDP, Kuzey ve Doğu Suriye sınırında bulunan sınır kapılarını kapattı. KDP, yaşamını yitiren HPG'liler için eylemin sürdüğü Sêmalka Sınır Kapısı'nı ikinci bir emre kadar geçişlere kapattığını duyurdu.     KUZEY VE DOĞU SURİYE   Suriye'de 2011 yılında patlak veren iç savaş sonrası yoğun saldırılara rağmen öz güçleriyle yönetimlerini oluşturmayı başaran Kürtlerin gündemi de bu yıl bir hayli yoğundu. Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin uluslararası arenadaki etkisi 2021'de daha da arttı. Hem askeri hem de siyasal olarak birçok diplomatik görüşme ve ziyaret yapıldı. Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Yürütme Komitesi Başkanı İlham Ehmed ve Demokratik Suriye Güçleri Genel Komutanı Mazlum Ebdi'nin de aralarında bulunduğu heyetler, yıl içinde ABD, Fransa, İsveç, Danimarka ve Rusya'da üst düzey çok sayıda görüşme gerçekleştirdi. Kuzey ve Doğu Suriye'nin statüsü, Türkiye'nin saldırıları, halkın yaşadığı sorunlar ve uluslararası destekler görüşmelerde öne çıkan başlıklar oldu.    OPERASYONA İZİN ÇIKMADI   Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi'nin resmi statüye kavuşacağına dair verdiği mesajlar kimi rahatsızlıklara neden oldu. Türkiye yıl içinde birçok defa Kuzey ve Doğu Suriye kentlerini hedef aldı. SİHA'lı saldırılarda aralarında çocukların da olduğu çok sayıda kişi, bu saldırılarda hayatını kaybetti. Qamişlo'nun Hilêliyê Mahallesinde yapılan saldırıda Yusuf Gulo, Mazlum Mustafa Gulo ve Mihemed Mehmud Gulo yaşamını yitirdi. Türkiye, en son kapsamlı bir operasyon için Rusya ve ABD yönetimleri arasında mekik dokudu. Ancak ne Joe Biden yönetimi ne de Putin yönetiminden Türkiye'ye yeşil ışık yakılmadı.    EFRİN'İN DURUMU   Türkiye ve bağlı paramiliter güçlerin himayesinde bulunan Efrîn ve diğer kentlerde yaşanan hak ihlalleri devam etti. Özellikle Efrin'de yıl içinde birçok kişi kaçırıldı, tecavüze uğradı ve öldürüldü. Kuzey ve Doğu Suriye Hak İhlallerini Belgeleme Merkezi, Ocak ayında yaptığı açıklamada, paramiliter grupların 10 günde Efrîn ve Girê Spî’de 3’ü kadın, 4’ü de çocuk toplam 18 kişinin kaçırdığını belirtti. Bu sayının diğer aylarda kat be kat arttığı ifade ediliyor.     KÜRDE DAİR NE VARSA...   Saldırı öncesi nüfusunun yüzde 90’ı Kürt olan Efrîn’in demografik yapısı değiştirildi. Kentte Kürtlere dair tüm izler bir bir silindi. Türkçe, tüm okullarda zorunlu eğitim dili haline getirildi. Yerleşim yerleriyle birlikte cadde, sokak ve meydan isimleri de Türkçeleştirildi. Azadî Meydanı’nın ismi "Atatürk Meydanı", Newroz Kavşağı "Selahattin Kavşağı", Demirci Kawa Meydanı "Zeytin Dalı Meydanı" olarak, Qestel Miqdat Köyü "Selçuk Obası", Kûtana Köyü "Zafer Obası" ve Kurzêlê Köyü’nün ismi de "Cafer Obası" olarak değiştirilirken, yerleşim yerlerinin birçoğuna AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın posterleri asıldı.   MEZARLIĞA SALDIRI   Efrîn’e yönelik saldırılarda yaşamını yitiren YPG’lilerin bulunduğu Avesta Mezarlığı’nda bulunan cenazeler çıkarıldı. YPG ve YPJ ile sivillere ait cenazelerin defnedildiği Avesta Mezarlığı’nda bulunan cenazeler, Anadolu Ajansı (AA) tarafından YPG’nin infaz ettiği kişilere ait olduğu iddia edilerek, “Toplu mezar” şeklinde servis edildi. Çıkarılan cenazelerin akıbeti halen bilinmiyor.    TÜRKİYE'NİN SU AMBARGOSU   Kuraklık bu yıl Kuzey ve Doğu Suriye'yi de olumsuz etkiledi. Kuraklık nedeniyle birçok tarım arazisinde ya verim düştü ya da ekim yapılmadı. Türkiye'nin Fırat Nehri'nde su seviyesinin düşürülmesi de bölge sakinlerini olumsuz etkiledi. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Ekonomi Komitesi Eşbaşkanı Selman Barodo, su seviyesinin düşürülmesinden kaynaklı 300 bin hektar arazinin ekilemediğini açıkladı.    KATALAN PARLAMENTOSU TANIDI   Tüm bu saldırı ve yönelimlere rağmen kent meclisleri ve komünleri üzerinden yeni yaşam ilmek ilmek örüldü. 30 Eylül 2017'de kurulan Kobanê Üniversitesi, 4 yıl süren savaş ve çatışmaların ardından ilk mezunlarını verdi. Ayrıca Katalan Parlamentosu, Kuzey ve Doğu Suriye'yi tanıdı. Dünya Belediye Başkanı Jüri Ödülü bu yıl Rakka Belediye Başkanı Leyla Mustafa’ya verildi.    İRAN    İran'da Kürtlere dönük hak ihlalleri 2021'de tavan yaptı. Tutuklama, gözaltı, infaz, faili meçhul cinayet, kolber ölümleri, işkence... Sınır ticareti yaparak geçimlerini sağlayan ve "Kolber" olarak adlandırılan kişilere açılan ateş sonucu en az 65 ölüm yaşandı. Onlarca kolber yaralandı. Bazı kolberler sınır hattından geçmek isterken ya donarak öldü ya da askerler tarafından işkence ile öldürüldü. Bu kolberlerin sayısına dair herhangi bir veri bulunmazken, en az 5 kolber ise çığ altında hayatını kaybetti.      GÖZALTI, İŞKENCE, İNFAZ...   Kolber ölümlerinin yanı sıra 500'ü aşkın kişi gözaltına alındı ve ağır işkencelere maruz kaldı. Bunlardan bazıları tutuklandı. Gözaltına alınan ve tutuklananların birçoğu ya muhalif Kürt siyasetçileri ya da insan hakları savunucuları. Çok sayıda muhalif Kürt de ya cezaevinde katledildi ya da dışarıda infaz edildi. Bunların bazıları kamuoyuna yansısa da net bir bilgiye ulaşılamıyor.     1003 İSİMDEN KAMPANYA   Kürtlere Uluslararası Adalet İnisiyatifi’nin çağrısıyla 30 ülkeden bir araya gelen uluslararası 1003 isim, "PKK terör listelerinden çıkarılsın" kampanyası başlattı. Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada ve Avustralya’da yürütülecek olan kampanyayla, 4 milyon imza hedefleniyor. Toplanacak imzalar, Avrupa Konseyi ve ABD’de insan hakları kurumlarına sunulacak. Söz konusu imzacılar arasında Avusturyalı Nobel edebiyat ödüllü yazar Elfriede Jelinek, Slovenyalı filozof Slavoj Zizek ve uluslararası hukuk uzmanı Prof. Norman Paech de yer aldı.    Bunların yanı sıra Paris, Rennes, Düsseldorf ve Helsinki gibi kentlerde hem tecride hem de Türkiye'de Kürt siyasetine dönük baskılara karşı yıl boyunca çeşitli eylem ve etkinlikler düzenlendi.    MA / Gökhan Altay