ATK'den Özkan'a 'cezaevinde kalabilir' raporu: Telefona çıkabiliyor 2021-12-29 09:04:22 DİYARBAKIR - Hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan hakkında telefona çıkabildiği gerekçesiyle "cezaevinde kalabilir" raporu verildiğini aktaran avukatı Serdar Çelebi, "Son dönemlerini ailesiyle geçirmeli. Bu insani ve vicdani bir mesele" dedi.  Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993'te Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'a yönelik gerçekleşen suikast sonrası yaşanan katliam sırasında "olaylarda yer aldığı" iddiasıyla yargılanan ve ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Mehmet Emin Özkan'ın sağlık durumu ciddiyetini koruyor. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) ağır hasta tutuklular listesinde yer alan 83 yaşındaki Özkan, 1996 yılından bu yana cezaevinde. Özkan, tutuklu bulunduğu günden bu yana 5 kez kalp krizi geçirdi, 4 defa anjiyo oldu. Özkan’ın kalp, tansiyon, zehirli guatr, kemik erimesi, duyma-görme eksikliği ve hafıza kaybı sağlık sorunları bulunuyor.    TAHLİYE EDİLMEDİ   Tüm bu hastalıklara rağmen tahliye edilmeyen Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ndeki Özkan, Kasım ayında bir kez daha İstanbul'daki Adli Tıp Kurumu'na (ATK) sevk edildi. Özkan, cezaevine geri getirildikten sonra 6 Aralık'ta  koronavirüs (Kovid-19) salgınına yakalandı. Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesin'de bir süre tedavi gören Özkan, 12 Aralık'ta yeniden cezaevine gönderildi.    Salgın hastalığı sürerken, Özkan hakkında verilen müebbet hapis cezasının bozulması üzerine yeniden başlayan davanın duruşması 21 Aralık'ta Adana 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Özkan, Kovid-19 testi bir kez daha pozitif çıktığı için duruşmaya katılmadı. Mahkeme heyeti, İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Lice Davası'nın sonuçlanmamasını gerekçesiyle Özkan'ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Tahliye umudu bir sonraki duruşmaya kalan Özkan’ın ATK'deki raporu da tamamlandı. ATK'nin, bir kez daha “cezaevinde kalabilir” raporu verdiği öğrenildi.     Özkan'ın avukatlarından Serdar Çelebi, müvekkili hakkında yeniden görülen dava, sağlık durumu ve ATK raporuna dair Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirmelerde bulundu.    'HATA YAPTIK' ALGISI    Müvekkili hakkında Adana’da yeniden başlayan yargılamanın İzmir’de görülen Lice Davası'yla bağlantılı olduğuna dikkati çeken Av. Çelebi, İzmir’de davaya konu olan yakma eylemlerinin Özkan tarafından yapılmadığının delillerle sabit olduğunu kaydetti. Çelebi, “İzmir’de görülen davanın konusu Lice’nin 2 asker tarafından yakıldığı iddiasıdır. O dosyada bu olayın Özkan tarafından yapılmadığı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan bir iddianame ile çok sağlam verilerle tespitli. Dolayısıyla bu dosya itibariyle Özkan’ın bu işi yapmadığı sabit ise, artık İzmir’deki dosyanın sonucunun bu dosya ile bir bağlantısı olmadığı açıktır” diye kaydetti. Sürekli aynı talepleri dile getirmelerine rağmen mahkemenin esasa ilişkin bir karar vermediğine dikkati çeken Çelebi, bu durumu mahkemenin "hata yaptık" algısı oluşturmak istememesi şeklinde yorumladıklarını kaydetti.    'İLETİŞİM KURAMIYORUZ'   Çelebi, ATK'nin müvekkilinin hastalığına itirazı olmadığını ancak buna rağmen "cezaevinde kalabilir" raporu verdiğini ifade etti. Çelebi, son ATK raporuna işaret ederek, "Özkan en son başvuruda gitmek istemiyordu. Çünkü onların tıp kurallarına göre karar verdiğine dair bir inancı yoktu. Yolda çektiği eziyet itibariyle de gitmek istemediğini öğrendik. Oğlu üzerinden kendisiyle iletişim kuruyoruz. Kendisiyle iletişim kurma şansımız yok. Her şeyden önce cezaevinde sağlık sorunları üzerine yaşadığı bir gerçeklik var. Kendi ihtiyacını ve bakımını gerçekleştirebilecek durumda değil artık. Yanındakilerin yardımı olmadan hayatını idame ettirebilecek pozisyonda değil. Bu cezaevinin de bilgisi dahilinde. Devletin de vakıf olduğu bir mevzu olduğu için bu son girişimde umutluyduk. Buna rağmen, bu kadar hastalığa rağmen ATK 'cezaevinde kalabilir' raporu verdi” şeklinde konuştu.    ÖZKAN'IN CEZAEVİNDEKİ YAŞAMI    Geçtiğimiz gün cezaevinde tek kişilik hücrede yaşamını yitirmiş halde bulunan hasta tutuklu Halil Güneş’in durumunu anımsatan Çelebi, "Güneş için de 'cezaevinde kalabilir' denilmişti. Koğuş arkadaşlarının açık ziyaretlerine engel olmamak için fedakarlık yaparak, tek kişilik bir koğuşa geçti. Bir hafta içerisinde yaşamını yitirdi. Özkan'ı da yanındaki insanlar ayakta tutuyor" dedi. Özkan'ın tek kişilik hücrede tutulması halinde yaşamını yitirme ihtimalinin yüksek olduğunu kaydeden Çelebi, "Çünkü günlük ihtiyaçlarını gideremiyor ve çoğu zaman günü uyuyarak geçiriyor. İlaçlarını almayı, yemek yeme ihtiyacını bile hissetmiyor. Biri 'yemek ye' demediği sürece yemek yemiyor. Tuvalete gitmekte zorlanıyor. Tek başına duş alamıyor. Giyinmesi, soyunması, uyuması, kalkması birilerinin yardımıyla gerçekleşebiliyor. ATK 'cezaevinde kalabilir' diyor. Ama rapor gerçeği yansıtmıyor. Yarın bir şey gerçekleşirse bunun sorumlusu onlardır" diye konuştu.    'CEZAEVİNDE KALABİLİR' GEREKÇESİ   Çelebi, ATK raporunda yer alan cezaevi doktorunun gözlem ve tespitlerine değinerek, şunları söyledi: "Hapishane hekiminin ATK raporuna geçen bazı tespitleri var. O tespitlere göre Özkan, çoğu zaman nerede bulunduğunun farkında olmayan, günlük ihtiyaçlarını karşılayamayan ve iletişim kurulamayan biri. Özkan için bazı günler ‘eve gidiyorum’ diyerek bağırdığı ve eve gitmeye çalıştığı' bilgileri yer alıyor." Buna rağmen ATK raporlarının tıp bilimine değil siyasete uygun hazırlandığını söyleyen Çelebi, "En son verilen raporda hastalıkları tek tek sayılmış. En son verilen raporlara atıf yapılmış ama son kısımda da sadece ailesiyle telefon görüşüne çıkabildiği için ‘cezaevinde kalabilir’ gibi bir sonuca ulaşıyorlar. Mesele cezaevindeki günlük ihtiyacını karşılayıp karşılayamaması ya da tek başına kalıp kalamaması değil. ‘Cezaevinde yaşıyor mu? İnsanlarla iletişimi var mı? Varsa o zaman sıkıntı yok’ üzerinden bir karar verilmiş” diye kaydetti.    ÖZÜR VE TAZMİNAT TELAFİ ETMEZ   Çelebi, yaklaşık 3 yıldır müvekkiliyle görüşemediğine işaret ederek, şöyle devam etti: "Özkan cezaevinde kalamaz. Kendisi bile ne için cezaevinde tutulduğunun farkında değil. Niye cezaevinde kaldığını bilmeyen bir insana ceza çektirmenin bir anlamı yok. Özkan işlemediği bir suç sebebiyle gereksiz bir yere cezaevinde. Buna ilişkin bir duyarlılığın gelişmesi lazım. Özel yetkilendirilmiş bir savcı bu olayın Özkan tarafından gerçekleştirilmediğini söylüyor zaten. Masum bir insanı 26 yıl yatırdıktan sonra ona ne verirseniz verin o yılların bir karşılığı olmaz. Basit bir özür, tazminat Özkan dosyası için kabul edilebilir bir şey değil. Huzurlu bir ölüm hakkı dediğimiz, kendi ailesiyle vedalaşıp ölme ile ilgili bir hakkın da olduğunu yetkililere hatırlatmak istiyoruz. En azından bu dönemleri hayat arkadaşı ve çocuklarıyla vedalaşarak geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sadece hukuk meselesi değil, insani ve vicdani bir mesele.”    MA / Ceylan Şahinli