Şahin Öner kararı hakimi de ikna etmedi 2021-12-29 09:15:40 DİYARBAKIR - Zırhlı araçla çarptığı Şahin Öner'in ölümüne neden olan polis Selahattin Korkmaz'a verilen 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası kararına şerh koyan üye hakim, mevcut delillerle sanığın “olası kast”la cezalandırılması gerektiğini savundu.   Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesine bağlı Şehitlik Mahallesi’nde, 10 Şubat 2013 tarihinde gerçekleşen bir eyleme dönük müdahale esnasında kullandığı zırhlı araçla çarptığı Şahin Öner’in (19) ölümüne neden olan polis memuru Selahattin Korkmaz hakkında açılan davanın karar duruşması, olaydan yaklaşık 8 yıl sonra 23 Kasım’da görüldü. Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde “kasten öldürmek”ten yargılanan sanık polise, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası verilmesi kararlaştırıldı. Karar oy çokluğuyla alındı. Sanığa verilen hapis cezasını fazla bulan iddia makamındaki savcının kararına itirazda bulunduğu mahkeme, gerekçeli kararında da verdiği hükmü savundu.   MAHKEME KARARI    Mahkeme, dosya kapsamındaki deliller üzerinden yaşanan olaya dair, “10/02/2013 günü saat 21.00 sıralarında Şehitlik Mahallesinde bir grup göstericinin yolu trafiğe kapatıp, çöp konteynırlarını devirerek yasadışı eylem yaptıkları, olayın güvenlik güçlerine bildirilmesi üzerine güvenlik güçlerinin olay mahalline intikal ettikleri, toplanan grubun dağılmayıp güvenlik güçlerine ve araçlarına molotoflu, havai fişekli ve taşlı saldırıda bulundukları, güvenlik güçlerinin gruba müdahalesi sonrası grubun ara sokaklara kaçıştığı esnada polis memuru olan sanığın sevk ve idaresinde bulunan 75 kod numaralı Shortland marka zırhlı aracın, kaçan göstericilerin peşinden giderek, 26. Sokağa hızlı bir şekilde giriş yaptığı ve sokak içerisinde diğer göstericiler ile birlikte kaçmakta olan ve kaçan grubun en sonunda bulunan müteveffa Şahin Öner'in, bir müddet kaçtıktan sonra, kaçmaktan vazgeçip araç yolu güzergahı üzerinde yüzünü sanığın kullandığı polis aracına dönüp, aralarında 5 metrelik mesafenin bulunduğu noktada, teslim olma anlamında ellerini havaya kaldırdığı ve yaşanan kargaşa ortamı, gece vakti olması, zırhlı aracın görüş açısının dar olması ve aracın kaput kısmında bulunan alev nedeniyle zaten dar olan görüş açısının daha da daralması nedeniyle müteveffayı fark edemeyen sanığın, müteveffaya çarpıp üstünden geçerek, müteveffanın ölümüne sebebiyet verdiği” yönünde değerlendirmelerinde bulunuldu.   KAVRAMLARIN TANIMINA GİRİŞTİ   Adli Tıp Kurumu (ATK) 1. İhtisas Kurulu'ndan aldırılan 15 Nisan 2014 tarihli rapor içeriğine göre; Öner’in ölümünün görgü tanıklarının ifadelerinde belirtildiği şekilde zırhlı polis aracının çarpması sonucu ve sürüklenmesi ile meydana geldiğini belirten mahkeme, sanık hakkında hüküm tesis edilirken “kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir” gibi ceza hukuku kavramlarının incelenmesi ve somut olaya tatbik edilmesi gerektiğini kaydetti.   Mahkeme, Ceza Genel Kurulu’nun 05 Haziran 2012 tarih ve 2011/840 Esas - 2012/214 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi “doğrudan kast”ın failin hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirdiğine işaret ederek, bununla birlikte failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanı sıra hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçlarının da açık bir isteme olmasa dahi “doğrudan kast” kapsamında değerlendirildiğini vurguladı.   'OLASI KAST' GÖRÜLMEDİ   Öğreti ve uygulamada "dolaylı kast", "belirli olmayan kast", "gayrimuayyen kast", "olursa olsun kastı" olarak da adlandırılan olası kastın TCK'nin 21’inci maddesinin 2’nci fıkrasında "öngörmesine rağmen fiili işlemesi" şeklinde tanımlandığının altını çizen mahkeme, şu değerlendirmelerde bulundu:   “Olası kastı, doğrudan kasttan ayıran temel ölçüt ise suçun yasal tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin mutlak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda bu ihtimalin gerçekleşmesini kabullenerek, olursa olsun düşüncesi ile ve ona katlanmayı da göze alarak hareket etmekte ve muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için de önlem almamaktadır. Taksirdeki düzenlemeye bakıldığında ise; kural olarak suç, ancak kastla işlenebilir. Fakat yasada açıkça gösterilen hallerde suçlar taksirle de işlenebilir. Taksir, TCK’nin 22/2. maddesinde ‘dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi’ şeklinde tanımlanmıştır.    Öte yandan olası kastın başka bir ayırıcı unsura yer verilmemesi nedeniyle anılan yasanın 22. Maddesinin 3. fıkrasında ‘kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır’ şeklinde tanımlanan bilinçli taksirle karıştırılabileceği hususu öğretide dile getirilmiş ise de, yasa koyucu, madde metninde yer vermediği ‘kabullenme’ ölçütüne, madde gerekçesinde ‘olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir’ şeklinde açıklama yapmak suretiyle olası kastı bilinçli taksirden ayıracak ölçütü ortaya koymuştur.”   Mahkeme, gerçekleşmesi mutlak görünen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi halinde “doğrudan kast”, buna kayıtsız kalınması durumunda “olası kast”, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmek suretiyle bunun engellenemediği şartlarda ise “bilinçli taksir” söz konusu olacağını vurguladı.   Somut olayda sanığın “kast” veya “olası kasıt”la hareket ettiğine dair iddialar bulunsa da eylemin kaza mahiyetinde olduğunu savunan mahkemenin gerekçeli kararında, “Her ne kadar bir kısım tanıkların maktulün ellerini açık vaziyette tuttuğunu ve buna rağmen aracın maktulün üzerinden geçtiğini ifade etmiş ise de, araç üzerinde yapılan incelemede aracın ön cam kısmında patlayıcı madde artıklarının tespit edilmesi, sanığın alevlerin görüş kaybına neden olduğunu ifade etmesi hususları bir arada değerlendirildiğinde sanığın kast ya da olası kastla hareket ettiğine dair iddialara itibar edilmemiş, sanığın mesleki tecrübelerini önceleyerek kurallara uygun hareket etmeyip manevra kabiliyeti sınırlı aracı dar ve aydınlık olmayan sokakta süratli şekilde ve bir grubu dağıtmak için kullandığı bu kural ihlali ile maktulün ölümüne sebebiyet verdiği değerlendirilerek bilinçli taksirle yaralama suçundan uygulama yapılmıştır” denildi.   'İYİ HALLİ' SAYILDI   Sanık polis Selahattin Korkmaz'a suçun işleniş biçimi, sanığın amaç ve saiki, kusurunun derecesi ile meydana gelen neticenin ağırlığı gözetilerek TCK'nin 85/1 maddesi "taksirle ölüme sebebiyet vermek"ten 4 yıl hapis veren mahkeme, sanığın “bilinçli taksir” ile hareket etmesinden dolayı TCK 22/3 maddesi gereğince cezayı 1/3 oranında artırarak 5 yıl 4 aya yükseltti.  Daha sonra soruşturma ve kovuşturma aşamasında farklı beyanlarda bulunmasına rağmen “iyi halli” saydığı sanığın cezasında 1/6 oranında indirime giderek 4 yıl 5 ay 10 güne düşüren mahkeme, tutuklama talebini reddedip, verilen hapsin adli para cezasına çevrilmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar kıldı.   Mahkeme heyetinin oy çokluğuyla verdiği hükme itiraz eden üye hakimlerden biri, karara şerh düştü.   TANIK ANLATIMLARI DİKKATE ALINMADI    Üye hakim, sanığın üzerine atılı eylem nedeniyle oy çokluğu ile “bilinçli taksirle öldürme” suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de, tanıklar Yılmaz Dağ ile Levent Çartay'ın soruşturma ve kovuşturma aşamalarda alınan, uyumlu ve istikrarlı beyanlarında olay günü sanığın kullanımında olan zırhlı aracın maktulün bulunduğu sokağa hızlı bir şekilde girdiği ve araç ile maktul arasında 5-6 metre mesafe mevcut iken, maktulün kaçmayı bırakıp polis aracına yüzünü dönerek ellerini havaya kaldırıp teslim olduğu halde, sanığın kullandığı aracın hızını kesmeyerek maktule çarptığının altını çizdi.     'SUÇU, ÖLÜMÜ ÖNGÖREREK İŞLEDİ'   Sanığın içerisinde bulunduğu 75 numaralı ekip aracına ait, ‘olay sonrası bir şahsın aracın altında kaldığına’ dair yapılan telsiz görüşmesi, otopsi raporu içeriğindeki travmalara ait yaraların niteliği ile maktulün olayda ağır yaralanmasına rağmen hastane yerine karakola götürülmesi ve uzun bir süre sonra ancak hastaneye götürüldüğüne dikkat çeken heyet üyesi, “olayın patlayıcı madde sonucu meydana gelen ölüm olayı olduğu iddia edilerek ve olay mahallinde bulunan görgü tanıklarına, ne şekilde beyanda bulunmaları gerektiği noktasında telkinde bulunularak hukuki gereğinin ifasından kaçınılması için gösterilen gayret dikkate alındığında, sanığın üzerine atılı suçu, göstericiyi öldürme sonucunu öngörerek, olursa olsun düşüncesiyle aracını maktulün üzerine sürmek sureti ile olası kast altında işlediğinin kabulünü gerektiğini” ifade etti.   'HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI'   Devamında, “(...) Zira sanığın aksi ispat edilemeyen savunmalarına göre, niteliği gereği görüş açısı zaten dar olan aracın kaput kısmının olay günü göstericilerin attıkları cismin etkisiyle alev alması nedeniyle, sanığın zaten dar olan görüş açısının daha da azaldığı bir ortamda, sanığın can varlığına yönelen herhangi bir somut tehlike de mevcut değilken, sanığın, kullandığı araçla geri çekilmeyip veya bulunduğu noktada beklemeyip, yaklaşık 5 ton ağırlığındaki öldürücü ağırlıktaki bir araçla hızlı ve kontrolsüz bir şekilde göstericilerin üzerine sürmesi karşısında; olay yerinde bulunan göstericilerin veya başkaca bir vatandaşın aracın altında kalabileceğini öngörmemesinin hayatın olağan akışı içerisinde mümkün olmadığı, sanığın bu şekilde birilerinin araç altında kalabileceğini öngörerek, olursa olsun düşüncesiyle hareket ederek, maktulün ölümüne sebebiyet verdiği anlaşılmakla” değerlendirmelerinde bulunan üye hakim, sanığın eylemine uyan “olası kast”la cezalandırılıp, yine belli haklardan yoksun bırakılması gerektiği kantinde olduğunu belirtti.   NE OLMUŞTU?   Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesine bağlı Şehitlik Mahallesi’nde, 10 Şubat 2013 tarihinde gerçekleşen bir eyleme dönük müdahale esnasında polis memuru Selahattin Korkmaz'ın kullandığı zırhlı araçla çarptığı lise öğrenci Şahin Öner (19) ağır yaralandı. Hastaneye yerine yaralı halde karakola götürülen Öner’e dair açıklama yapan dönemin Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak ‘Öner’in elindeki patlayıcıyı atmak isterken öldüğünü’ duyurdu.   İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafında hazırlanan 12 Haziran 2013 tarihli raporda Öner'in ölümünün "patlamayla mümkün genel beden travmasına bağlı çok sayıda kot kırığı ve yaygın akciğer hasarına bağlı iç kanama sonucu meydana geldiği" belirtildi. Ancak görgü tanıklarının zırhlı aracın Öner'e çarptığı ve sürüklediği yönündeki beyanları üzerine, "olayın oluşuna uygun olduğu yönünde tereddütler oluşması nedeniyle" Adli Tıp Kurumu dosyayı yeniden tetkik etti.   15 Ocak 2014 tarihli yeni raporda, "kişinin ölümüne neden olan travmatik değişimlerin bomba patlamasının basınç etkisine bağlı meydana gelebileceği, ancak adli dosya kapsamında olay yerinde bu tür bombaların kullanıldığına dair herhangi bir bulgu tanımlanmadığı ve olay yeri inceleme raporunda da tespit edilemediğinden, kişinin ölümünün görgü tanıklarının ifadelerinde belirtildiği şekilde, zırhlı polis aracının çarpması sonucu ve sürüklenmesi ile meydana gelmiş olduğu" kabul edildi.   Hazırlanan Bilirkişi raporunda da zırhlı araç sürücüsünün kusurlu olduğu belirlendi. Yenişehir Kaymakamlığı'nın verdiği soruşturma izni doğrultusunda polis memuru Selahattin Korkmaz hakkında “taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten iddianame hazırlandı. Şahin Öner'i yaralı halde karakola götürdüğü tespit edilen ikinci zırhlı aracın sürücüsü Recep Ü. hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.   İddianamenin kabulüyle Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan davanın 29 Haziran 2017 tarihli duruşmasında görgü tanıkları dinlendi. Katılan avukatları Adli Tıp Raporu ile tanık ifadelerinin birbirini doğrular nitelikte olduğuna dikkat çekerek iddianamenin "kasten adam öldürme" yönünden düzenlenmesi gerektiğini savundu. Bu yüzden yargılamanın ağır ceza mahkemesinde yapılması gerektiğini belirterek, mahkemenin görevsizlik kararı vermesi talep edildi. Mahkeme, yargılamanın ağır ceza mahkemesinde yapılması yönünde karar vererek dosyayı Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.   Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 30 Kasım 2017 tarihli ilk duruşmaya sanık polis katılmadı. Mahkeme, aralarında eskiye dayalı bir husumet bulunmadığı ve Öner’i “kasten öldürmediğini" ileri sürerek, sanığın “kasten öldürme” değil, “taksirle öldürme” suçundan yargılanması gerektiğine karar verdi. Mahkemeler arasında görev uyuşmazlığı oluşması nedeniyle dava dosyası İstinaf Mahkemesine gönderildi. Antep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi, “dosyadaki deliller, sanığın üzerine atılı suçun niteliği, iddianamede olayın anlatılış biçimi ve Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik gerekçesine dayanarak” davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesine karar verdi.   Sanık polis memuru Şahin Öner’in ölümünden 5 yıl sonra 29 Mayıs 2018 tarihli duruşmada ifade verdi. Duruşma sanığın tutuklanması talebi mevcut delil itibariyle reddedildi.   29 Kasım 2018 tarihli duruşmada polisin Öner'e zırhlı araçla çarptığı yerde uzman bilirkişi eşliğinde, sanığın da katılımıyla keşif yapılmasına karar verildi. Fakat keşif mahkeme kararının üzerinden 2 yıl, olaydan ise ancak 7 yıl geçtikten sonra yapılabildi. Aile avukatlarının talebi üzerine Şahin Öner'i ezen zırhlı aracın kamera görüntülerinin istenmesine de 7 yıl sonra karar verildi. Bu talep üzerine Emniyet’ten gelen yanıtta olaya dair herhangi bir görüntü kaydının bulunmadığı belirtildi. Avukatlar ise olay yerinde yapılan keşif ardından hazırlanan bilirkişi raporunun kamera kayıtlarından şifahen alınan bilgilerden yararlanarak hazırlandığına dikkat çekti.   Mahkeme heyeti, Öner'e yönelik öldürme eyleminin taksirle öldürme suçunu oluşturup oluşturmadığı konusunda rapor aldırılması için İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Trafik Kürsüsüne müzekkere yazılmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma bu kararın mahkeme kalemi personeli tarafından yerine getirilmediği öğrenildi.   24 Haziran 2021'de görülen duruşmada mütalaa veren Cumhuriyet Savcısı, sanığın Türk Ceza Kanunu'nun 85/1'inci maddesini düzenleyen "taksirle öldürme" suçundan 2 ila 6 yıl arası değişen hapis cezası ile cezalandırılmasını ve TCK'nin 53/6 maddesi kapsamında belli haklardan yoksun bırakılmasını talep etti. Davanın 9 Kasım’da Öner ailesi avukatları olmadan görülen son duruşmasında savcılık mütalaasını tekrarladı.    MA / Ömer Çelik