Kurul: Fırsat eşitliği değil eğitim eşitliği 2022-01-01 09:02:14 URFA - "Fırsat eşitliği"nin eğitimde eşitliği sağlamayacağını dile getiren Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, "Bugün Kürt çocukları kendi dillerinde eğitim alamıyor. Eğitimde eşitsizlikleri önlememek ise siyasal bir tercih” dedi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen, Türkiye'nin de dahil olduğu 196 ülkenin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 28 ve 29. maddeleri gereğince eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için gerekli her türlü alt yapının her bir çocuk için oluşturulması gerekiyor. Ancak 697 bin öğrencinin bulunduğu Urfa’da 24 bin civarında öğretmen bulunuyor. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Urfa Şubesi’ne göre, kentte en az 10 bin öğretmen açığı var. Urfa’da her yıl yaklaşık 400 bin kişi mevsimlik iş için başka kentlere çalışmak üzere göç ediyor. Bunların büyük bir çoğunluğunu ise tarlalarda çalıştırılan, her yıl akranlarından aylarca geç okula giden çocuklar oluşturuyor. Türkiye'de en kalabalık sınıf ortalaması 48 ile Urfa başı çekiyor. Kimi okullarda ise sınıflarda 60-70 öğrenci öğrenim görüyor.    Eğitimde fırsat eşitliği, salgın döneminde Milli eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hazırlanan raporlara da yansıdı. Yaklaşık 2 yıldır süren salgın döneminde, Urfa'da 697 bin öğrenciden 359 bini yani yüzde 55'i Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) hiç bağlanamayarak “en başarısız” il oldu. Urfa’yı Ağrı, Van, Mardin, Şırnak ve Muş gibi bölge kentleri izledi. Sendikal çalışmalar için bir haftadır bölge illerinde okulları gezen Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul ile eğitimde eşitlik/eşitsizlik, eğitimde fırsat eşitliği/eşitsizliği ve bölgesel fırsat eşitsizlikleri ile nedenleri üzerinde konuştuk.     FIRSAT EŞİTLİĞİ DEĞİL    Eğitimde “fırsat eşitliği” kavramı yerine “eğitim eşitliği ya da eşitsizliği” kavramlarının kullanılması gerektiğini dile getiren Kural, eğitimde fırsat eşitliği/eşitsizliği kavramının eğitim eşitliğinin bir kısmını anlattığını ifade etti. Eğitim eşitliği ya da eşitsizliği denildiği zaman başka eşitlik alanlarına da değinildiğini belirten Kurul, "Eğitimde fırsat eşitliği demek, kapitalist toplumlarda ‘ben fırsatları sunarım, yararlanabiliyorsa yararlanır’ demek. Oysa eğitim eşitliği dediğimizde bundan daha çok şeye dikkati çekmiş oluruz. Örneğin kişilerin bulunduğu en yakın ortama okul açmak bir fırsat eşitliğidir, ama o okulların içinde sınıfları çok kalabalıklaştırdığımızda, okullara kadrolu değil ücretli öğretmenler atadığımızda, yemek ve su sorunları olduğunda, kütüphane olmadığında çocuklara fırsat vermiş oluruz, ancak gerçek eğitim eşitliğini sağlamamış oluruz” diye konuştu.   KOŞULLAR YETMEZ   Eğitim koşullarında eşitliğin sağlanması gerektiğinin altını çizen Kurul, bütün bölgelerde eşit yurttaşlık gereği öğrencilerin eğitim hakkından yararlanabilmesi için koşulların eşitlenmesi gerektiğini sözlerine ekledi. İstanbul’da bulunan bir öğrenci ile Urfa’da eğitim gören bir öğrencinin aynı koşullarda ve nitelikte eğitim görmesi gerektiğini belirten Kurul, “Eğitim eşitliği dersliklerde 20-25 öğrenci, sınıflarda kadrolu öğretmenlerin, kütüphane ve laboratuvarların olması demektir. Eğitimde koşulları sağlamak yetmez. Eğitimde eşitlik olması için öğrencilerin okulu bitirdikten sonra hayatta karşı karşıya kalacakları sorunlarda eşitlik sağlamak gerekir. Girişte, koşullarda ve sonuçlarda eşitlik olarak geçen eğitim eşitliği hakkı, geniş bir zemine sahip” ifadelerini kullandı.    KİMİ YERLERDE OKUL YOK!   Türkiye'de hem eğitim eşitsizliği hem de eğitimde fırsat eşitsizliği olduğunu belirten Kurul, kimi bölgelerde okul olmadığını sözlerine ekledi. Bu bölgelerin arasında Urfa’nın başı çektiğini ifade eden Kurul, “Mevsimlik işçi çocuklar hep gecikmeli biçimde okulla gidiyor, ya da hiç gitmiyorlar. Fırsat eşitliği bile yok. Çocukların eğitim koşulları eşit değil. MEB bakanı çocuklar ile tarlada boy boy resim, fotoğraf veriyor. Bu çocuk işçiliğini sömüren yaklaşımın ta kendisidir. Çocukları mevsimlik işçi haline getiren süreç ise yoksulluktur” diye belirtti.    EŞİTSİZLİK SADECE SINIFSAL DEĞİL   Eşitsizliklerin sadece sınıfsal olmadığına vurgu yapan Kurul, kimlik ve inanç eksenli eşitsizliklerin olduğunu sözlerine ekledi. Anadilde eğitim verilmemesinin eşitsizlik olduğunu dile getiren Kurul, “Bugün Kürt çocukları kendi dillerinde eğitim almamak gibi bir eşitsizlik ile karşı karşıyalar. Anadili Türkçe olan bir çocuk ilk yılda okuma yazma öğrenirken, anadili farklı olan çocuklar 3 yada 4’ncü sınıfta öğrenebiliyor. Bazen bu süreç lise yıllarına kadar uzanan eşitsizliklere dönüşüyor. Eğitimde eşitsizlikleri önlememek ise siyasal bir tercih” dedi.    ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ŞART   Mevcut eğitim sisteminin çocuklara geleneksel cinsiyet rollerini dayattığını vurgulayan Kurul, eğitim için ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu belirti. Döviz kurunda yaşanan dalgalanma ile MEB’in 2021 yılı için ayırdığı bütçesinin eridiğini belirten Kurul, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her yıl öğrenci sayısı artmasına rağmen, MEB bütçesi azaltılıyor.  Bu bir siyasi tercihtir. Yurttaşlar olarak vergi veriyoruz, ancak bu vergiler öğretmen istihdamı yerine güvenlik adı altında savaş bütçesi için kullanılıyor. Bütün bunlar politik tercihlerdir. Bütçenin, insanları öldüren değil yaşatan kamusal eğitimden yana kullanılması gerekir. Bu kaynakların yönünün eğitim ve sağlığa döndürülmesi için örgütlü bir mücadele şart.”    BÖLGESEL EŞİTSİZLİK   Diyarbakır, Antep, Adıyaman ve Urfa gibi bölge illerinde, bir haftadır yaptığı okul gezilerinde yaptığı gözlemlemeleri paylaşan Kurul, bölge illerinde bulunan okullar ile diğer illerde bulunan okullar arasında nitelik açısında “gözle görülür ciddi” bir fark olduğunu söyledi. Eğitim hakkının sağlanması noktasında bölge illerinde diğer illere oranla daha çok haksızlıkların olduğunu gözlemlediğini belirten Kurul, devamında şunları söyledi: “Kapitalizm İstanbul'un çeperlerindeki hayat ile Urfa’da karşılaşılan hayatı birbirine hayli yaklaştırmış gözüküyor. Aynı kentin içinde görece iyi okulların olduğunu, ancak koşulları daha kötü, kalabalık okulların da olduğunu görüyoruz. Anadilde öğrenme, geliştirme, kendi çabası ile bir şeyler üretmenin yoksunluğunu gözlemledik. Muhafazakarlık nedeniyle kız çocuklarının biraz daha daraltılması nedeniyle burada gözlemlediğimiz şeyler oldu. Yine mülteci çocuklarının sayısının bu bölgede yüksek olması önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Mevsimlik işçilik kanayan bir yara. Bütün eşitsizliklere karşı velileri daha duyarlı davranmaya, yetkilileri eşitsizlikleri azaltacak politikalar üretmeye davet ediyoruz.”    KAMUSAL, ANADİLDE, PARASIZ...   Türkiye’de diplomalı işsizliğin ciddi bir soruna dönüştüğünü söyleyen Kurul, 700 bine yakın işsiz, ataması yapılmayan eğitim emekçisi olduğunu belirti. Kamusal, bilimsel, laik, anadilinde, demokratik, cinsiyet eşitlikçi, parasız bir eğitim mücadelesinin bu bağlamda önemli olduğunun altını çizen Kurul, “Derslikler inşa edersek yeni öğretmenler istihdam edebiliriz. Etkin ve etkili yerel yönetimleri geliştirerek yaşam boyu öğrenmeyi hayata geçirmek mümkündür” dedi.   MA / Emrullah Acar