DİAYDER'in kurucularından İnal: Bize iftira atan kişi dünyanın en büyük teröristidir 2022-01-01 09:48:30   İSTANBUL - İktidar tarafından hedef gösterilmeleri ve üyelerine yönelik suçlamalara tepki gösteren DİAYDER’in kurucularından Seyda Yusuf İnal, “Bizi yalanla, iftirayla terörist ilan eden kişi dünyanın en büyük teröristidir” dedi.   Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyesi 28 kişi, 3 Temmuz’da gözaltına alındı. 7 gün gözaltında kalan 26 kişiden, Ali Fuat Hatip, Aydın Ayhan, Enver Karabey, Mehmet İnan, Mehmet Emin Aslan, Nezir Erdemci, Ekrem Baran, Hafik Tunç ve Sefa Mehmetoğlu Kürtçe hutbe okudukları, sivil cuma namazına katıldıkları ve yürüttükleri dernek faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanırken, 17 ise serbest bırakıldı.    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucu 6 ay sonra 23 kişi hakkında iddianame hazırlandı. “Örgüte üye olmak” ve “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”  suçlamalarıyla hazırlanan iddianame İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.   İddianamede imamların verdiği hutbenin Kürtçenin “yöresel” lehçesi olmadığı ileri sürülerek, hutbede imamların ifade ettiği “Civak, Bawermend, Heja, Jiyan, Henber, Rûmet, Taybet” gibi kelimelerin “örgüt terminolojisi” olarak suç gösterildi. Tape kayıtları ve gizli “tanık” beyanlarına dayandırılan iddianame, henüz mahkemeye sunulmadan savcı tarafından havuz medyaya servis edildi. Bunun ardından İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesinde çalışan dernek üyeleri gerekçe gösterilerek, belediyeye teftiş başlatıldı. Dernek üyeleri üzerinden havuz medyası Büyükşehir Belediyesi’ni  hedef aldı.      İKTİDAR SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ İÇİNDE   31 sene boyunca Diyanet’e bağlı olarak imamlık yapan ve emekli olduktan sonra da DİAYDER’in kuruluşuna katkı sunan Seyda Yusuf İnal, AKP’nin suçluluk psikolojisiyle hareket ettiğini ifade etti.  DİAYDER’in Şafi mezhebine bağlı bir dernek olduğunu ifade eden İnal, hiçbir partiye bir üyeliklerinin bulunmadığını söyledi. İktidarın suçluluk psikolojisiyle kendilerini temize çıkarmak için hedef haline getirildiklerini dile getiren İnal, “Türkiye’nin ekonomik, sosyal, iktisadi gibi her alanda bir takım problemler var. Bu problemlerin sorumluları onlar olduğu için bizi hedef gösterdiler. Biz ne CHP’liyiz, ne AKP’liyiz. Hiçbir partinin emrinde, güdümünde değiliz. Biz İslami bir cemaatiz ve dini vecibelerimizi dilimizle bildiğimiz kadarıyla hiç kimsenin etkisi altında kalmadan anlatıyoruz. Ben 31 yıl imamlık yaptım. Cemaatimde AKP’liler de vardı, MHP’liler de vardı. Şimdi kendi halkımızın hizmetine girdiğimiz için bizi hedef alıyorlar” dedi.   ‘İFTİRA ATMASINLAR’    Erdoğan ve AKP’nin uzun bir süre İstanbul’u yönettiğinin altını çizen İnal, bu süre zarfında imamı Şafii mezhebine bağlı tek bir kişinin göreve alınmadığını söyledi. İlk defa Ekrem İmamoğlu zamanında sadece 5 kişinin işe alındığını belirten İnal, “En az 5-6 milyondan fazla kişi bu ilde İmamı Şafi mezhebine mensuptur. Diğer kesimlere nasıl hizmet ediliyorsa bizlere de hizmet etmesi gerekir. Bizler İmamoğlu’ndan müteşekkiriz. Yaptı, güzel bir şey oldu. Onlarda bir kişiyi alsalar çıkıp şimdi de teşekkür ederiz. Bizler CHP’li değiliz. Bunu Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzüne de söyledim. Biz hak ve doğruluk neredeyse orada yer alıyoruz. Ama bunlar gündemi değiştirip başka emelleri neyse onu yapmaya çalışıyorlar. Ama biz diyoruz ki, bizi kirli emellerine alet etmesinler. İftira atmasınlar. İftira küfürden de beterdir. Bunu yapmasınlar. Eğer bir ağacın yaprağını koparmışsak çıkarsınlar suçu karşımıza. Ama öyle bir şey yok” diye belirtti.   ‘TERÖRİST BİZİ SUÇLAYANLARDIR’   Kendilerine “Örgüt üyesi” oldukları yönünde suçlama yapıldığını hatırlatan İnal, “PKK, KCK’den söz ediyorlar. Ben savcıya dedim; daha KCK nedir bilmiyorum. Kalkıp da bilmediğim bir örgütün adına nasıl hizmet edeceğim? Bu ayıptır, günahtır. Madem bir suçumuz var İçişleri Bakanı çıkarsın. Doğru neyse onu yapın. Yalanla, iftirayla değil. Bizi terörist ilan ediyorlar. Ben diyorum ki bizi terörist ilan eden kişi dünyanın en büyük teröristidir” diye konuştu.      KÜRTÇE TAKVİM    İddianamede, DİAYDER’in çıkardığı 5 bin adet Kürtçe takvim de suçlama konusu yapılırken, bunun bedelinin 27 bin 500 TL olduğu, ancak İBB’nin DİAYDER’e bu takvimler için 34 bin TL maddi yardım verdiği ileri sürüldü. Suçlamaya tepki gösteren İnal, takvimin parasını kendi aralarında topladıklarını ifade etti. Takvimi yaptıktan sonra her cemaat üyesinin yardımda bulunduğunun altını çizen İnal, şunları söyledi: “Allah şahittir buna. Takvimleri de tanıdıklarımıza, sağa, sola verdik. Bu yalanları söylemesinler. Ayrıca İBB’den bize para falan verilmedi. Bu dernek yardımlaşmayla ayakta kalan bir dernektir. Dernekler takvim, kitap, dergi çıkartır. Bizde bunu yaptık. Hukuka uygun olmayan bir şey yapmadık. Şimdi bunu suçlama konusu yapmasınlar. Onların üzerlerimize attıkları iftiralar tutmayacak. Cemaatimizin hiç biri buna inanmaz. Aslında vicdanı olan bir insan da buna inanmaz.”   AİDATLAR SUÇ SAYILDI   İddianamede başka bir suçlama konusu ise dernek üyelerinden alınan aidatlar. Derneklerine üye olanların aylık 10 TL gibi bir aidat verdiğini belirten İnal, “Bu derneğin elektriği, suyu var, hijyene ihtiyacı var. Yine buraya hizmet eden bir imam arkadaşa maaş veriliyor. Alınan paralar da buraya gidiyor. Ama kalkıp 10 TL’yi ‘örgüte yardım’ diye karşımıza çıkartıyorlar. Bu durumu çirkefleştirmeye gerek yok. Allah rızası için başka bir yere vermek için nereden para getirelim? İBB’de 5 tane imamımız vardı, 3 tanesi cezaevinde” dedi.   KÜRTÇE DÜŞMANLIĞI   Kürtçe olarak verdikleri vaazların da suçlama konusu olarak gösterilmesini ise İnal, iktidarın Kürtçe düşmanlığından kaynaklandığını söyledi. Kürtçe vaaz vermenin suçlama konusu yapmasının tam bir “saçmalık” olduğunu dile getiren İnal, “Dilin düşmanlığı olmaz. Dil Allah’ın bir ayetidir. Buna düşmanlık eden, Allah’a düşmanlık eder. Sen tek dil desen tek kafir olursun. Başka bir şeyde olmazsın” ifadelerini kullandı.   ‘3 DİLDE VAAZ VERDİM’   Norveç’te imamlık yaptığını ve orada iken Kürtçe, Arapça ve Türkçe olmak üzere 3 dilde vaaz verdiğini belirten İnal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hutbeyi üçe bölüyordum. Ben kalkıp bir insanın anlamadığı bir dilde bir şey anlatamam. Ben şu anda Türkçe konuşsam cemaatimizin yüzde sekseni anlamaz. Kürtçeyi Allah bana vermiş, eğer bir suçlu arıyorlarsa haşa Allah’ı suçlasınlar. Anne babamızı kendimiz seçemeyiz. Anadilini, hangi coğrafyada yaşayacağını seçemezsin. Eğer bana sorsaydı, belki ben İngiliz olmak isterdim. Allah bana bu dili vermiş. Bunların söyledikleri artık kulakları işitmiyor.”   'GÜNAHTIR, YAZIKTIR'   İddianamede, Ali Fuat Hatip’in kız kardeşinin Elazığ’dan dönerken yanında getirdiği et ile ilgili Ekrem Baran’ı araması ve yemeğe davet etmesi, ardından Baran ve beraberinde kişilerin Hatip’in evine gelmesi de suçlama konusu olarak yer aldı. Bu duruma tepki gösteren İnal, “Mesela ben et seviyorum. Suçlu bir insanda et seviyorsa, o zaman ben de suçlumu oluyorum? Bu ayıptır; mantık var, şuur var. Kendileri suçlu psikolojisinde oldukları için herkesi suçlu olarak görüyorlar. Bu kadarda adilik olmaz. Ben onları muhatap almıyorum. İslamiyet’e göre de, Tevrat’a, İncil’e göre de demokrasiye göre de, suç değildir. Dünyada hiçbir ülkeye yakışmayan ancak Türkiye’ye yakışan şeylerdir. Bunların tek bir tanesini bile suç olarak kabul etmiyoruz. İktidarı aklı selim olmaya davet ediyorum. İnsanlığa, demokrasiye davet ediyorum. Akıllarını başlarına almadan ne biz huzur görürüz nede onlar. Bu  tavırlardan dolayı Türkiye ki hiç kimse huzur görmez. Kendi çıkardıkları yasaları ayakları altına alıyorlar.  Günahtır, yazıktır. Yapmasınlar böyle şeyleri” şeklinde konuştu.   MA / Ferhat Çelik - Doğan Kaynak