‘Cezaevindeki baskılara karşı mücadele sokaktan geçer’ 2022-01-23 09:07:57 İSTANBUL - Cezaevinde yoğunlaşan ihlallere karşı ortak mücadeleye işaret eden siyasi parti temsilcileri, bunun yolunun da net bir tavırla sokaktan geçtiğini söyledi.    Cezaevlerinde özellikle siyasi tutuklular üzerindeki hak ihlalleri artıyor. Cezaevlerinde oluşturulan Gözlem Kurulları’nca tutukluların infazı yakılarak tahliyeleri engellenirken, sağlık durumları çok ağır olan hasta tutuklular da ya oda ya da tek kişilik hücrelerde ölüme terk ediliyor. 31 Aralık 2021’de tutuklanan 70 yaşındaki Ramazan Turan, konulduğu Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ndeki tek kişilik hücrede 22 gün sonra yaşamını yitirdi.    Cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Birleşik Devrimci Parti, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) ve Partizan temsilcileri, cezaevleri sorunun toplumun sorunu olduğunu belirterek, bu süreçte siyasi partilerin daha aktif rol oynaması gerektiğini vurguladı.   BASKILAR YOĞUNLAŞTI   Özellikle F tipi cezaevlerine yönelik yoğun bir baskının olduğunu dile getiren Birleşik Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Burcugül Çubuk, devletin “faşist” politikalarının sıkışmasıyla birlikte baskıların daha da yoğunlaştığını belirterek, buna örnek olarak, tutuklulara 8 ay iletişim yasağı verilmesi, mektuplara el konulması, aile görüşlerinin yasaklanmasını gösterdi. Tutuklu Gariba Gezer’im ölüme sürüklemesini hatırlatan Çubuk, bunun cezaevlerinde insan onuruna yakışmayacak uygulamanın yapıldığının bir kanıtı olduğunu söyledi.    ‘DİRENİŞ SOKAKLARA TAŞACAK’   Devletin cezaevindeki ihlallerin boyutunun arttırmasının nedeninin “dışarıyı yönetmek” olduğunu dile getiren Çubuk, “Tutukluların ‘iyi halli değil’ denilerek infazları yakılıyor, cezaevinden çıkmasını engelliyorlar. Maksimum yasal sınıra ulaşan tutuklulara da kimi durumlarda ‘disiplin cezası var’ denilerek bırakılmıyor. Bu devrimcilere yönelik yıldırma, çöktürme politikasıdır. Ama buna karşı değişmeyen bir direniş var. Umutsuzluğa kapılmayan, vazgeçmeyen, teslim olmayan devrimci tutsaklar var. Bu direniş ruhunun da sokaklara taşacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.   BİRLEŞİK MÜCADELE HATTI   Hasta tutuklular ve infaz yakmalarla ilgili bir aydır toplumsal direniş sürecinin olduğunu kaydeden Çubuk, “Özellikle tutsak ailelerinin kurduğu örgütler veya eylemsellikleri büyük bir mücadele alanı açmış durumda. Son zamanlarda birçok tutsağın ölüm haberinin gelmesi, bizim cezaevleri konusunda daha da yoğunlaşmamız anlamına geliyor. Bunun bir boyutu hukuksal mücadele ise, bir boyutu da sokakta cezaevindeki tüm ihlallere karşı mücadele etmek ve birleşik ortak bir mücadele hattına taşımaktır. Bunun yolu amasız, fakatsız net bir tavırla sokakta olmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Bulunduğumuz Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) içerisinde veya diğer örgütlerin içinde mücadelemizi sürdürüyoruz” diye belirtti.   DÜŞMAN HUKUKU    SYKP Eş Başkanı Canan Yüce, cezaevlerinde yaşam koşullarının gittikçe kötüleştiğine dikkati çekerek, bu durumun Kovid-19 salgınında daha da ağırlaştığını ifade etti. Durumun siyasi tutuklular açısından daha da ağır olduğunu belirten Yüce, görüş kısıtlanması, hücrede tutulacak kitap sayısının sınırlanması, sol-sosyalist yayınların, gazetelerin girişinin engellenmesi, kendi aralarındaki iletişimin keyfi biçimde sınırlandırılması gibi ihlallerin yaşandığını aktardı. Bunun devletin merkezi politikası olduğunu vurgulayan Yüce, “Aslında, cezaevlerine ilişkin politikalar daima genel politikadaki eğilimleri yansıtır. Bugünün Türkiye’sinde de AKP-MHP iktidarı, kitle tabanını yitirdikçe, Türkiye genelinde daha da faşizan, baskıcı bir politikaya yönelirken, bu politika cezaevlerine de katlanarak yansıyor. AKP-MHP iktidarı, cezaevlerinde, 12 Eylül kalıntısı hukuku bile yeterli görmeyip, bu hukuku bile rafa kaldıran ‘düşman hukuku’ uyguluyor” dedi.   İMRALI TECRİDİ    Bu baskılarla devletin amacının halkın hareketlenmesini önlemek ve tutukluların dışarıyla temasını kesmek olduğunu belirten Yüce, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecride işaret etti. Yüce, devletin İmralı politikasının, Kürt meselesinde savaş politikasının uzantısı olduğunu vurgulayarak, İmralı’da hukukun ayaklar altına alındığını söyledi. Öcalan’dan 10 aydır haber alınmadığını hatırlatan Yüce, “Öcalan’ı tecrit koşullarında tutmak, Kürt halkına yönelik inkar ve imha politikasında ısrar demektir. Tersinden de oradaki tecrit Kürt meselesinin çözümsüzlüğüne yol açıyor. Öcalan, milyonlarca insanın ‘iradem’ ve ‘önderim’ dediği bir politik kişiliktir” şeklinde konuştu.   'DEVLET ÇÖZÜM İSTEMİYOR'   Öcalan’a uygulanan tecrit ile devletin, cezaevleri dahil olmak üzere Türkiye’deki birçok soruna dair çözüm istemediğinin belgesi olduğunu söyleyen Yüce, şunları söyledi: “Çünkü Öcalan barış siyasetinin yürütücüsüdür. Ne zaman dört duvar arasından dışarıya seslenme olanağı bulursa, mutlaka barış mesajları gönderiyor. Öcalan’ın tecrit edilmesi savaş politikasını sürdürme, Kürt meselesini çözümsüz bırakma ısrarıdır.”   Cezaevlerindeki hak ihlallerine, baskılara ve tecride karşı siyasi partilerin de daha aktif rol oynaması gerektiğinin altını çizen Yüce, “SYKP olarak bu konudaki duyarlılığımızı gücümüz yettiğince pratiğe yansıtmaya çalışıyoruz” dedi.    BASKILAR İMRALI İLE BAĞLANTILI   Partizan temsilcisi Tuba Apaydın, son zamanlarda cezaevlerindeki baskının artmasına işaret ederek, bu baskının sistematik olduğunu söyledi. Devletin cezaevlerindeki tecrit politikasıyla tutukluların teslim alınmak istendiğine vurgu yapan Apaydın, bugün ise bunu S Tipi cezaevleriyle yapılmak istenildiğine dikkati çekti. Bu baskıların Öcalan’a uygulanan tecrit politikasıyla bağlantılı olduğunu vurgulayan Apaydın, “Öcalan’a uygulanan tecrit devletin krizleriyle bağlantılı. Devlet bu tecridi bazen kendi çıkarları ekseninde gevşetiyor, bazen koyulaştırıyor” dedi.   SES ÇIKARILMASI GEREKİYOR   Cezaevlerinde en fazla yaşanan sorunların başında hasta tutukluların geldiğini belirten Apaydın, şöyle devam etti: “Kendi başına yaşamını idame ettiremeyen tutsaklar dahi ATK, savcılık ve emniyet kararlarıyla tahliye edilmiyor. Bu sorun en can yakıcı, en hayati mesele. Demokratik kitle örgütlerinin, insan hakları örgütlerinin devlet organları üzerinde baskı oluşturması gerekiyor. Sokaklarda, meydanlarda etki ettikleri tüm alanlarda tutsakların talepleri etrafında ses çıkarmaları gerekiyor. Bizler de Partizan olarak, bulunduğumuz her alanda bu sorunları gündemleştirerek, tüm olanak ve araçlarımızı kullanarak yoldaşlarımıza sahip çıkıyoruz. Bu anlamda tüm kurumlar bir araya gelmek zorundadır. ‘Eylemde birlik’ ilkesinin hayata geçirilmesi bugün devrimcilerin, demokratların omuzlarındadır” diye konuştu.