Av. Işık: İnsanlar adaleti adliye içinde değil, dışında arıyor 2022-01-30 09:05:47   DİYARBAKIR - Aysel Tuğluk’un cezaevinde tutulmasının yaşam hakkı ihlali olduğunu söyleyen Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Zuhal Işık, ülkeyi saran hukuksuzluk halini, “İnsanlar artık adaleti adliye içinde değil, dışında arıyor” sözleriyle eleştirdi.   Hak ve özgürlüklerin her geçen gün biraz daha ortadan kaldırıldığı Türkiye, bu hale itiraz edenlerin, eleştirenlerin “dil koparmaya” varan tehditlerle karşılaştığı bir ülke haline dönüştü. Adalet Bakanı’nın ülkeyi saran bu adaletsizlik hali için cumhurun kendisi yerine, onun başından “affını dilediği” koşullarda, bugün binlerce insan işkence, kötü muamele ve hak ihlalleri ile anılıp, sayısının artmasıyla övünülen cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Birçoğu ölüm sınırında olmasına rağmen tahliye edilmeyen hasta tutuklular sorunu ise, yıllardır kanayan bir yara haline dönüştü.    Mevcut iktidarın hasta mahpuslara karşı güttüğü intikam politikası, tutuklu Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk şahsında karşılaşılan yaklaşımla en çok somutlaştı. 6 yıldır tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nde yakalandığı Demans hastalığı nedeniyle günlük ihtiyaçlarını bile tek başına karşılayamaz halde olan Tuğluk, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı heyetince hazırlanan “cezaevinde kalmasının riskli olduğu” raporuna rağmen İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) aksi yöndeki raporuyla cezaevinde tutuluyor.    20 BARO HÜKÜMETE SESLENDİ   Bu konuda kamuoyundan yükselen tepkiler sonucu önümüzdeki hafta ATK de yeniden kontrolden geçirilmesi beklenen Tuğluk’a ilişkin geçtiğimiz günlerde ortak açıklama yapan 20 baro, iyileşinceye kadar hakkındaki ceza infazının ertelenmesi için hükümete seslendi. Bu 20 baro arasında yer alan Diyarbakır Barosu’nun Başkan Yardımcısı Av. Zuhal Işık, Aysel Tuğluk özelinde kendisini gösterip, giderek tüm ülkeyi saran adaletsizlik haline ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.   YAŞAM HAKKI İHLALİ   Barolar olarak insan hakları ile hukukun üstünlüğünü korumak, sağlamak ve savunmakla sorumlu olduklarını ifade eden Av. Işık, tutuklu meslektaşları Aysel Tuğluk’un sağlık durumunun gün geçtikçe kötüye gitmesi nedeniyle böylesi bir çağrıda bulunduklarını dile getirdi. Kocaeli Üniversitesi sağlık heyetince 9 aylık muayene süreci sonucunca Tuğluk’a dair hazırlanan rapora dikkat çeken Işık, bu raporda hastalık seyrinin gittikçe kötüleşeceği, buna bağlı olarak hayatını tek başına idame ettirmesinin zorlaşacağı ve cezaevi koşullarında bunu sağlamasının mümkün olmadığı kanaatine varıldığını vurguladı. Fakat ATK’den gelen 3 Eylül 2021 tarihli bir başka raporda, cezaevinde kalmasının sağlığı açısından engel teşkil etmediği kanaatine varılmasını eleştiren Işık, Tuğluk’a yönelik “yaşam hakkı ihlali”nin söz konusu olduğunu söyledi.   SİYASİ SAİKLER    Av. Işık, adli suçlardan tutuklu ya da hükümlü olan kimi hasta tutukluların cezaları ertelenirken, Tuğluk ve diğer siyasi hasta tutukluların ise tedavilerini dışarıda devam ettirmelerine imkan tanınmadığını belirtti. Bunun mevcut iktidarın siyasi saiklerle hareket ettiği algısını beraberinde getirdiğini söyleyen Işık, açıklamalarının 20 baro ile sınırlı kalmasının “benzer saiklerden mi kaynaklı olduğu?” yönündeki sorumuza da, “Aysel Tuğluk bizim meslektaşımız aynı zamanda. Gönül isterdi ki yaşam hakkının ihlal edildiği ve en azından sağlık durumu iyileşinceye kadar cezasının infazının ertelenmesi konusunda Türkiye’deki diğer tüm barolar da keşke bizim gibi düşünüp, çağrımıza destek verseydi” yanıtı verdi.   KADINLARIN DAYANIŞMASI    Buna rağmen özellikle kadınların bu konuda çok ciddi ve güzel bir dayanışma sergilediğinin altını çizen Işık, “Aysel Tuğluk’a Özgürlük” kampanyasının imzacısı olan bin kadından biri yanı zamanda. Işık, kadınların bu konudaki çabaları için şunları ifade etti: “Birlikte hareket ederek, sesimizi daha fazla duyurmak, daha görünür hale getirmek istedik. Yaşadığı sağlık problemlerine rağmen Aysel Tuğluk’un halen cezaevinde tutulması gerçekten hayati tehlike arz eden bir durum. Bunu daha görünür kılmak adına kadınlar arasında böyle bir dayanışma oldu. Bu dayanışma tabi ki çok kıymetli. Umarım bir ses getirir.”    ATK’NİN ROLÜ?   Yeniden ATK’nin hazırladığı rapor üzerinde duran Av. Işık, yeme içme gibi en temel ihtiyaçlarını bile kendi başına gideremez halde iken, Tuğluk’un bu raporla hala cezaevinde tutulmasının düşündürücü olduğunu kaydetti. Işık, “ATK bu konuda objektif davranmıyor. Benzer çok sayıda rapor var ATK’nin bu şekilde sunduğu. Böyle olunca da ATK’nin üzerinde siyasi bir baskı mı var diye düşünmeden edemiyoruz haliyle” diye konuştu.   REFORM PAKETLERİ    Bu sözlerinin devamında cezaevlerinde tıpkı Tuğluk gibi hayatını idame ettiremeyecek durumda olan binlerce tutuklu ve hükümlü bulunduğuna işaret eden Işık, iktidar cephesinden reform paketleri ile yargı alanına ilişkin pembe tablolar çizilmesini de eleştirdi. “Mevcut yasalar bile uygulanmazken, yasaların değiştirilmesi neyi değiştirebilir?” diye soran Işık, şunları ekledi: “Mevcut yasalarımız eksiklikler barındırsa da yeterli aslında. Nihayetinde Anayasa’nın emredici hükümleri olsun, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun olsun, temel insani haklar güvence altına alınmış. Bu hükümlerin ortak amacı başta ceza infazının insan onuruna yakışır bir şekilde uygulanmasını sağlamak. Önemli olan bunların uygulanabilir bir hale getirilmesi. Bunun için hem iç hukukta hem uluslararası hukukta cezaevleriyle ilgili en azından olması gereken standardı yakalamamız gerekiyor.”    ORTAK TALEP ADALET   Ülkede bugün geniş bir toplumsal kesim tarafından adalet sorunu olduğunun dile getirildiğini belirten Işık, Baro Hizmet Binalarında tutuklu ailelerince 76 gündür sürdürülen ‘Adalet Nöbeti’ ile birlikte Urfa’da Şenyaşar ailesinin, Dersim’de ise Doku ailesinin adliye binaları önündeki eylemlerine işaret etti. İnsanlar adaleti artık “adliyelerin içinde değil, dışında aradığını” söyleyen Işık, “Adaletsizlikle karşılaşan herkes kendi sivil eylemlerine başladı. Bu bize gösteriyor ki herkesin ortak talebi adalet duygusunun tatmin edilmesi” dedi.   MA / Ömer Çelik - Özgür Paksoy