Mele Ülgün: Bu dava İBB ile hesaplaşma meselesidir 2022-02-21 13:29:05 İSTANBUL - DİAYDER davasında mele Fahrettin Ülgün, Kürt ve şafi oldukları için hedef seçildiklerini belirterek, “İBB’de Gassal olarak çalıştım, ölüleri örgütleme kerametim yok. Bu dava İBB ile hesaplaşma meselesiyle ilgilidir” dedi.    İstanbul'da faaliyet yürüten Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile üye ve yöneticilerin aralarında bulunduğu 9’u tutuklu 23 mele hakkında açılan davanın ilk duruşması, ikinci oturumu ile devam ediyor. Çağlayan’da bulanan İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu DİAYDER Başkanı Ekrem Baran ile 8 kişi, bulundukları Silivri Cezaevi’nde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.  Duruşmaya tutuksuz DİAYDER üyelerinin yanı sıra ve aileleri ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya, Züleyha Gülüm, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları ile birçok kişi katıldı.   KÜRT OLDUĞUMUZ İÇİN HEDEFTEYİZ    Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada DİAYDER üyesi Fahrettin Ülgün savunmasını yaptı. Şafi mezhebine mensup ve Kürt oldukları için hedef haline getirildiklerine işaret eden Ülgün, “Diyanet sadece Hanefi mezhebine hizmet vermektedir. Şafi mezhebi de olmak üzere diğer mezhepleri ve inançları yok saymaktır. Şafilik, Hanefiliğe paralel bir mezhep değil. Bu yüzden diyanete paralel de olamayız” dedi.   ‘SINAVLA İŞE GİRDİM’   İmamlar olarak akil insan görevini üstlendiklerini belirten Ülgün, “Toplumsal sorunlara inançsal yorumlar getirerek, çözümler üretme zorunluluğumuz var. İnsanlar bunu bizden istiyor” diye kaydetti. İBB’de işe girmesine de değinen Ülgün, İBB’nin inançlar masasını kurduğunu ve pek çok inanç için kadro açtığını paylaştı. Daha sonra sınavlara girdiğini ve kazanıp işe başladığını ifade eden Ülgün, “Sadece şafi mezhebine dair alımlar olmayıp, açık ve hukuka uygun sınavla işe girdik. Gassal olarak çalıştığım yerde üstüm AKP’liydi. Bu gün gidip olanlara sorarsanız inanç ve siyasal birlikteliğimiz olmamasına rağmen kötü bir söz söylemeyecektir” diye konuştu.     İBB İLE HESAPLAŞMA   Aynı şekilde 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını, bu mahkemede hakkındaki iddiaların daha kapsamlı olduğunu aktaran Ülgün, “Gassal olarak çalışırken, ölüleri örgütleme kerametim yoktur. Hem Kürt hem de şafi olman birinin çıkıp seni terörist olarak lanse etmesine yetiyor. Diğer dosya daha kapsamlı olmasına rağmen orada terörist ilan edilmezken, burada neden yapıldık? Bu İBB ile hesaplaşma meselesiyle ilgilidir” diye kaydetti.   İHTİYACI OLANA DAĞITTIK   Milletvekili Özgür Karabat’ın kendisine yardım kartlarını verdiğini paylaşan Ülgün, “Beni DİAYDER üyesi olarak bilmemektedir. Yoksul insanlara ulaştırmam için yardım kartları verdi. Bunun suç yanı nedir? Anlamış değilim. Bu güzel işin iddianameye konulmasının nedeni işi kriminaleze etme dışında bir amaç taşımamaktadır. İBB DİAYDER’e kart verdi.  Biz bu kartları ihtiyacı olan kişilere dağıttık. Buradan ‘değer aileleri’ üzerinden suçlama yapılması kabul edilemez. Yaşadığımız yerde yakınımızda olan insanlara yaptığımız yardımdır. İddia makamı herkesi terörist olarak yaftalıyor” ifadelerini kullandı.   ORTAK PAYDALARI ‘YOKSULLUK’   Bakiyesi 100 lira olan kartları dağıttığı kişilerin isimlerini paylaşan Ülgün, hepsinin ortak paydasının yoksulluk olduğunu kaydetti. Eşinden ayrılan kadınlara, yaşlılara ve çocukları çok olanlara yardım ettiklerini ifade eden Ülgün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kartları verdiğimiz kişiler arasında mescidin eski hocalarından olan İlyas hocanın eşi de var. Eşinden ayrılan kadın, Suriyeli 6 kişi var. Bunları fakir gördüğümüz için onlara verdik. Yardım eden razı, yardım alan razı, ancak savcı razı değil.  Yardıma muhtaç olan birine nasıl gözümü kapatırım. Buna ne inancım ne de siyasi tavrım kabul etmez. Gene olsa gene yaparım. Size göre terörist ailesi olabilir.”   DİYANETİN MESCİDİNDE VAR   Sadaka kutularına dair suçlamalara yanıt veren Ülgün, her semtte esnafların dükkanında bu sadakaların masalarında olduğunu paylaştı. Ülgün, “Diyanette bağlı mescitlerde sadaka kutuları var. Bu sadaka kutuları saymanımız olan Rıza Oğur’a verdim. Bunu yapmak hukuka nasıl aykırı oluyor?” dedi. Ülgün’ün savunması ardından mahkeme başkanı Akın Gürlek, Ülgün’e İBB’ye ilişkin sorular sordu. Gürlek, İBB’nin yardım kartlarının kimlere dağıttığını sordu. Ülgün, savunmasında bu hususa değindiğini hatırlattı. İBB’de gassal ilanının nereden öğrendiğini soran Gürlek’e Ülgün, bir arkadaşından öğrendiğini ve bu şekilde başvurduğunu söyledi.   7 GÜN AÇ SUSUZ   Tutuksuz yargılanan İbrahim Yalın ise, savunmasında suçlamaları reddetti. Yalın, kimsenin malına çökmediklerini, ellerine silah almadıklarını, günde birkaç gün gidip mescitte namaz kıldıklarını ve dini hizmet verdiklerini söyledi. Gözaltında çocuklarının önünde silahla tehdit edildiğini paylaşan Yalın, 7 gün boyunca gözaltında aç ve susuz bırakıldıklarını, iddianamenin havuz medyasına servis edilmesi ardından hedef haline getirildiklerini söyledi. Bu nedenle yaşadığı mahallede insanların kendisine ters ters bakmaya başladığını ve bu duruma neden olan anlayışı kabul etmediğini kaydeden Yalın, DİAYDER üyesi imamları tanıdığını ve çok değerli bulduğunu belirtti.   GÜRLEK BAŞINI EĞDİ   Güvercin Tepe’de bulanan Hz. Ömer mescitte hizmet verdiği sırada, Sevim adlı bir kadın ile eşinin komşuları olduğunu, eşinin 28 yıl önce ortadan kaybolduğunu paylaşan Yalın, Sevim adlı kadına yardımda bulundukları için suçlandıklarını aktardı. Yalın, “Sevim komşumun bir oğlu, iki kızı vardı. Oğlu askere gittiğinde kirasını ödeyemiyordu. Biz de ona yardım ettik. Bunun üzerinden değer ailesine yardım ettiğimiz suçlaması var. Eğer oğlu bu esnada şehit olsaydı, şehit ailesi mi olacaktı yoksa terörist ailesi olarak kalmaya devam mı edecekti?” diye sordu. Yalın’ın sorusu ardından Mahkeme Başkanı Gürlek, başını eğdi.   ZULÜM ÜZERİNE HUTBE   Daha sonra savunma yapan Lütfi Büyükefe, Muş’un Malazgirt ilçesinde 3 Temmuz’da gözaltına alınıp Maslak’a getirildiğini, buraya getirildiği saatte kadar ne ile suçlandığının kendisine söylenmediğini ifade etti. Güvercin Tepe’de bulunan Hz. Ömer mescidinde iki kere hutbe ve vaaz verdiğini paylaşan Büyükefe,  “Bu hutbe ve vaazda zulüm üzerine olabilir. Şu anda hatırlamıyorum. Bunu imam ve insan olduğum için verdim. Buna dair gözaltında çapraz sorgu yapıldı. Çapraz sorguda, ‘talimatı kimden alıyorsunuz’ diye sorular soruldu. Ancak şunu belirtmek isterim din konusunda kimseden emir almam. Devlet ve örgüt olsun, kimse bana emir veremez” diye konuştu.   GÖRÜNTÜSÜ VAR MI?   İddianamede “örgütün sivil sorumlusu” olarak suçlandığını belirten Büyükefe, iddia makamının bunu ispatlaması gerektiğini söyledi. Verdiği vaazların başka yöne çekildiğini kaydeden Büyükefe, “Zalim kim olursa olsun, ayet beni kapsıyorsa, ben buna kızmam, kendimi düzeltirim. Hiçbir hutbede kimseyi hedef göstermedim” dedi. Mahkeme Başkanı Gürlek’in, “Vaazda Cumhurbaşkanı barışçıl değilse cihat, savaş verilebilir, baş kaldırılabilir şeklinde şeyler söyledin mi?” şeklindeki sorusuna yanıt veren Büyükefe, vaazlerinin başka yöne çekildiğini dile getirdi. Büyükefe’nin avukatı Serhat Çakmak ise, söz konusu iddiaya iliştin tutanak ve görüntünün sunulması talebinde bulundu. Çakmak, ayrıca adli kontrol şartının kaldırılması ya da daha uygun bir hale getirilmesi talebinde bulundu.   ‘SOSYAL MEDYA’ SUÇLAMASI   Ardından savunması alınmak üzere İbrahim Şek’in ismi okundu. Sek, yaşı nedeniyle yürümekte zorluk çekerken, tutuksuz yargılanan bir kişi, Şek’i sanık sandalyesine kadar götürdü. Şek, iddianamede geçen hususları hatırlamadığını söyledi. Daha sonra Şek’e, “Sosyal medya paylaşımların var. Ne diyorsun?” diye soruldu. Sosyal medya paylaşımlarına dair soruyu “sosyal yardım” olarak anlayan Şek, insanlara yardım ettiğini söyledi. Bu esnada Mahkeme Başkanı Gürlek’in, “Kabul ediyor  musun” diye sorması dikkat çekti. Daha sonra yerine oturan Şek’e, “Yaşın kaç” diye soruldu. Şek, kimlikte 1940 doğumlu olduğunu söyledi.   YARDIM KARTI KENDİSİNE VERİLMEDİ   Tutuksuz yargılanan Abdulhadi Öztekin da savunmasında, 77 yaşında olduğunu ve bu güne kadar herhangi bir suçtan cezaevine girmediğini ve bir suç da işlemediğini söyledi.  Öztekin’e soru soran avukat Fırat Epözdemir, iddianamenin “Değer Ailesi” tanımı yaptığını, çocuğunun yaşamını yitirmiş olması nedeniyle bu tanıma kendinin de dahil olduğunu ifade ederek, DİAYDER’in kendisine yardım kartı verip vermediğini sordu. Öztekin, DİAYDER’in kendisine bu yönlü bir yardımda bulunmadığını kaydetti.    Mahkeme Başkanı Gürlek, daha sonra söz alan Fevzi Barış’a İBB’nin verdiği yardım kartlarının kime dağıtığını sordu. Barış, “İhtiyacı olanlara dağıtım. Bu suç değil. Suçları reddediyorum. DİAYDER’e dönük suçlamaları da kabul etmiyorum.  Hanefi ve Şafi mezhebi birbirini tamamlayan mezheplerdir. İkisi de İslam’ın mezhebidir” diye konuştu.    SAVCININ TALEBİ   Tutuksuz yargılananların savunmaları ardından iddia makamına söz verildi. İddia makamı, tutuklu bulunan DİAYEDER Başkanı ve 7 kişinin tutukluluk hallerinin devamını, Enver Karabey’in ise adli kontrol şartıyla tahliyesini talep etti.     Mahkeme heyeti, duruşmaya verdiği aranın ardından talepleri değerlendirecek.