Katliam davasında mahkemenin bozma gerekçesine tepki 2022-02-28 16:02:06 DİYARBAKIR - Diyarbakır’da 5 Haziran katliamı davasında polislere verilen hapis cezasının bozulma gerekçesine tepki gösteren Av. Zeynep Işık, kararın zorunlu güvenlik önlemlerini, “çöpler toplanmış mı toplanmamış mı” gibi basit bir duruma indirgeyeceğini söyledi.   Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 5 Haziran 2015 günü Diyarbakır’daki İstasyon Meydanı’nda düzenlediği mitinge, DAİŞ’li Orhan Gönder tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıyla ilgili “görevi kötüye kullanma” suçundan yargılanan polisler hakkında verilen kararların üst mahkemece bozulması ve bu konuda öne sürülen gerekçe yargıya duyulan güven konusunda şüphelere neden oldu.   4 kişinin yaşamını yitirdiği, 210 kişinin ise yaralandığı saldırıyla ilgili Diyarbakır 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, birleştirilen iki ayrı dosya kapsamında 7’si amir 14 polis hakkında yapılan yargılama sonucunda polislerden 10’u beraat ederken, 4’ü ise 2 ay 15’şer gün hapis cezaları verilip, bu cezaları ertelendi. Hem sanık hem de mağdur avukatlarınca karara itiraz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, 1 Şubat’ta aldığı kararla sanık 4 polise verilen hapis cezalarını “olayda sorumlulukları bulunmadığı” gerekçesiyle bozdu.    Miting alanına yerleştirilen iki ayrı bombadan kaynaklanan patlamanın sorumluluğunu, çöplerin toplamamış olduğu gerekçesiyle belediyeye yükleyen üst mahkemenin kararına mağdur avukatlarından Zeynep Işık’tan tepki geldi.   'MÜDAHALE EDEMEDİK'   Av. Işık, polislere ilişkin yargılamanın alında soruşturma sürecinin başlangıcında alınan “gizlilik” kararı nedeniyle daha baştan itibaren kendilerinin hukuken çok müdahale edemedikleri bir şekilde ilerlediğini belirtti. Saldırının faili olan Orhan Gönder hakkında ilk aşamadan beri delilleri toplayamadıklarını, bu konudaki taleplerinin havada kaldığını söyleyen Işık, “Kovuşturma aşamasında da dosya ‘görevsizlik’ kararıyla önce Ankara’ya gönderildi ve orada yargılama yapıldı. Burada ise olay yerinde görev yapan ve olayda sorumluluğu olduğu düşünülen kolluk görevlileri ile ilgili bir soruşturma ve kovuşturma yürütüldü. Diyarbakır 14. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 4 polis hakkında ‘ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak’tan 2 ay 15 gün süreyle hapis cezaları verildi ve bu cezaya dair Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararı alındı. Biz öncelikle HAGB’ya ilişkin olarak karara itiraz ettik. Sanık avukatları da yine karara itiraz etti ve dosyanın gönderildiği 9. Ağır Ceza Mahkemesince incelenme neticesinde bozma kararı verildi” diye belirtti.   Kovuşturma aşamasında olay yerinde görev yapan polislerin, asıl sanıkların yargılandığı Ankara’daki dosya ile birleştirilmesi talebinde bulunduklarını hatırlatan Işık, neden bu talepte bulunduklarını, “Yargılamanın beraber yürümesi gerektiğini, olayda ihmali olanların, olaya göz yuman kişilerin beraber yargılanması gerektiği kanaatinden dolayı böyle bir talepte bulunduk. Bu dosyada basit bir ‘ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma’ değil de, ‘ihmal suretiyle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanması’ suçundan yargılama yapılaması gerektiğini düşünüyorduk” sözleriyle açıkladı.    Fakat bu taleplerinin mahkemece reddedildiğini dile getiren Işık, benzer şekilde sanık polislerin ağır ceza mahkemesinde yargılanmaları yönündeki taleplerinin de reddedildiğini ifade etti.   'BU KARARI BEKLEMİYORDUK!'   Mağdur avukatları olarak, üst mahkemeden böylesi bir bozma kararı bekleyip beklemedikleri sorusuna Av. Işık’ın yanıtı; “Bu şekilde bir kararı beklemiyorduk. Zaten söz konusu kişilerle ilgili en alt sınırdan hapis cezası verilip, bunun da HAGB ile ertelenmesi böylesi vahim bir olay için anlaşılabilecek, hukuken de kabul edilebilecek bir karar değil” şeklinde oldu. Işık, nedenini ise şöyle açıkladı: “Burada üst mahkemenin HAGB’ye dair itirazın dışına çıkması ve dosyadaki delilleri de bu yönlü değerlendirmesi açıkça bizim açımızdan da çok farklı bir durum. Çöp alanına bırakılan bomba düzeneğinin yetkililerin şüphesini çekip çekmeyeceğinin dahi tartışmalı olduğunu belirtmiş. Burada asıl görevleri miting alanının güvenliğini sağlamak, buna dair gerekli araştırma ve incelemeleri yapmak, yani risk teşkil edecek bir şeyin olup olmadığını araştırmak iken, mahkeme bunların söz konusu kolluk görevlilerinin görev alanı kapsamına girmediğini değerlendirmiş. Yani böyle bir kanıya varmış. Bu şekilde bir değerlendirme olamaz.    Diğer tarafta olay yerinde polisler tarafından uygulama yapıldığı, devriye görevi yapma görevleri olduğu hususu da dikkate alındığında yetkililerin beklenebilecek güvenlik tedbirlerinin mevcut olduğu sonucunu çıkarmış. Yani oradaki kolluk görevlilerinin gerektiği gibi bir inceleme, araştırma yaptığını değerlendirmiş. Fakat aksine dosyadaki kamera görüntülerinden de anlaşıldığı üzere olay yerinde köpekli arama yapan kolluk görevlisinin dahi somut bir şekilde görevini ihmal ettiği, görevini kötüye kullandığı çok açık. Bu somut delillere bakmadan mahkemenin kendine göre, deliller dışında bir kanaate varması ve böyle bir yorum yapması kabul edilemez.”   ALANDA PATLAYAN İKİNCİ BOMBA   Mahkemenin bozma kararında dikkat çeken noktalardan bir diğeri, Orhan Gönder’in miting alanında arama yapıldığını fark etmesiyle önce bir okulun bahçesine gizlediği, sonrasında buradan alarak bir seyyar satıcının tezgâhına bıraktığı ikinci bombaya dair bir değerlendirme yapılmamış olması oldu. Işık, dikkat çeken bu noktayı, “Diğer bomba, daha ilk aşamadan itibaren sanki miting alanının dışında, kolluk görevlilerinin hiçbir şekilde görev alanına girmeyen bir yerde olduğu bakış açısıyla değerlendirme kapsamına bile alınmadı. Bu bombaya dair sorumluluk hiçbir şekilde tartışılmadı zaten” sözleriyle değerlendirdi.   İFADELERİNE BİLE BAŞVURULMADI   Yine üst mahkemenin patlamanın sorumluluğunu belediyenin üzerine yıkmaya çalışsa da, "Ne soruşturma ne de kovuşturma aşamasında bugüne dek böylesi bir şüphe dahi duyulmadığı için belediye yetkililerinin ifadesine başvurulmadığının" altını çizen Işık, şunları ekledi: “Farklı zamanlarda Türkiye’nin farklı yerlerinde bombalar patladı ve hiçbirinde böyle bir şey söz konusu değil. Yani o zaman hiçbir miting alanında arama çalışması yapılmayacak, hiçbir güvenlik tedbiri alınmayacak ve her seferinde çöpler toplanmış mı toplanmamış mı şeklinde basit bir duruma indirgenecek bu kadar önemli bir güvenlik durumu.”    CEZA TALEP EDECEĞİZ   Avukat Işık, üst mahkemenin bozma kararı katılan vekilleri olarak henüz kendilerine tebliğ edilmeden 14. Asliye Ceza Mahkemesinin tensip zaptı düzenleyip, talimatla sanıkların ifadelerini aldığı ve duruşma günü belirlediği bilgisini de paylaştı. Işık, “Yargılama aşamasında zaten sanıkların mahkeme huzuruna gelmelerini talep etmişken bu şekilde sanıkların tekrar duruşma dışında talimatla ifadelerinin alınması adil yargılama hakkının ihlali anlamına geliyor” diye konuştu.   Işık, yenilenecek yargılamaya dair beklentilerinin ne olduğu sorusuna ise, “Biz HAGB kararını bile kabul etmezken, buna itiraz ederken, sanıklar lehine bu şekilde bir bozma kararı verilmesine ilişkin taleplerimizi yenilenecek yargılama aşamasında da sunacağız ve cezalandırılmalarını talep edeceğiz” dedi.    MA / Ömer Çelik