Vegan yaşam biçimi sürdüren Kadiroğlu: Sömürü biçiminden vazgeçelim 2022-03-22 09:01:54 ANKARA - Vegan yaşam biçimini sürdüren İlay Kadiroğlu, “Veganlık, hissedebilen canlıların sömürülmesine hayır dediğimiz ve bunu reddettiğimiz bir yaşam biçimidir. Ahlaklı ve etik bir yaşamın en asgari koşulu, farkında olduğumuz bu sömürüden vazgeçmektir” dedi. Veganlık; hayvanların insan faydası için gıda, giyim ya da başka amaçlarla öldürülmesini ve sömürülmesini önlemeyi amaç edinen bir yaşam biçimi. Vegan kelimesini ilk olarak ortaya atan Donald Watson ise veganlığı şöyle tanımlıyor: “Veganlık hayvanlar alemine dair sömürü ve zulmün tüm biçimlerini dışlamanın ve yaşamı gözetmenin yoludur. Et, balık, kümes hayvanı, yumurta, bal, hayvansal süt ve türevlerini dışlayıp bitkiler aleminin ürünleriyle yaşamayı ve tamamen ya da kısmen hayvanlardan üretilen tüm ticari malların alternatiflerini kullanmak şeklinde pratiğe dökülür.”   Çeşitli araştırmalara göre, dünyada 80 milyon kişi vegan beslenme yöntemini benimserken, Türkiye’de bu sayı 80 bini aşıyor. Tıp öğrencisi İlay Kadiroğlu da 2 yıl önce vegan yaşamı tercih edenlerden. Vegan yaşamı benimsedikten sonra bir kafenin mutfağında vegan yemekler pişirmeye başlayan Kadiroğlu, hayvansal ürünler kullanmadan da yaşamanın mümkün olduğunu gösteriyor. Kadiroğlu, yaşamı üzerinden veganlığı; etik, ekolojik ve insan sağlığına etkileri gibi farklı boyutlarıyla da değerlendirdi.   ‘BESLENME BİÇİMİNDEN İBARET DEĞİL’   “Vegan beslenme” tabirini de doğru bulmadığını, buna en fazla “bitkisel bazlı beslenme” denilebileceğini belirten Kadiroğlu, “Veganlık, üzerimize giydiğimiz kıyafetten, saçımıza sürdüğümüz boyaya, elimizi yıkadığımız sabuna kadar hissedebilen canlıların sömürülmesine ‘hayır’ dediğimiz ve bunu reddettiğimiz bir yaşam biçimidir. Mümkün olduğu ölçüde kullandığımız tüm ürünlerin sömürüden arınmış olmasına özen göstermek veganlığın asgari koşuludur” dedi.   ‘VEGAN YAŞAM BİÇİMİ TOPLUMSALLAŞMALI’   Kapitalist sistemde sömürüsüz bir hayat sürmenin mümkün olmadığına vurgu yapan Kadiroğlu, “Yine de sistemin içinde sürüklenip gitmektense, onun karşısında durup, en azından irademiz dahilinde olan bu sömürüye hayır dediğimiz bir yaşam biçimi kurabiliriz” dedi. Veganlığın, mutlaka toplumsal bir tutuma dönüşmesi gerektiğini belirten Kadiroğlu, vegan aktivizmini sürdüren topluluklar olduğunu ve giderek büyüdüklerini ifade etti. Kadiroğlu, “İnsanlar artık göz önünde olan sömürüyü görüyor. Bu iradeyi koyabilen insanlar olduğunu ve vegan hayatın kolaylaştırıldığı mekanlar görmek biraz daha toplumsallığını oluşturmaya itiyor” ifadelerinde bulundu.   ‘ENDÜSTRİDEN ÇİFTLİĞE SÖMÜRÜ AYNI’   Hayvanların hem endüstriyel alanda hem de çiftliklerde sömürüldüğünü ifade eden Kadiroğlu, “Ahlaklı ve etik bir yaşamın en asgari koşulu, farkında olduğumuz bu sömürüden vazgeçmektir” diye belirtti. Kadiroğlu, “Hayvan üretiminin her aşamasında korkunç gerçekler var, bunlardan biri de yumurta endüstrisi. Yumurtadan çıkan erkek civcivlerin, ilerde tavuk olamayacakları için canlı canlı öğütücülere atılıyor. Tavukların sürekli yumurtlamalarını sağlamak için ışık kapatıp açılarak, günde beş kere yumurtlamalarının sağlanmaya çalışılıyor. İnekler, süt vermesi için sürekli olarak suni döllenmeye maruz bırakılıyor. Endüstrinin iç yüzü bu, gülen mutlu ineklerin olduğu bir yer değil. Gülen ve mutlu inek özgür bir inektir" vurgusunu yaptı. Sokakta görüp sevdiğimiz kediyle ineğin arasında hiçbir farkın olmadığını dile getiren Kadiroğlu, “İkisi de acıyı hissedebilen, sosyal, psikolojik deneyimleri ve duyguları olan canlılar” dedi.   HAYVAN ENDÜSTRİSİNİN EKOLOJİYE ZARARI    Hayvancılık endüstrisinin ekolojiye verdiği zararlara da değinen Kadiroğlu, “Hayvancılık endüstrisi ekolojik anlamda dünyayı en çok tahrip eden endüstrilerden biri. Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre sera gazı salınımının birinci sebebi sığır yetiştiriciliğidir. ‘Etin’ tabağımıza gelene kadarki sürece baktığımızda, o hayvanların büyütülmesinden başlayarak, mezbahada, paketlemede, işleme sürecinde harcanan korkunç su tüketimi ve karbon ayak izi söz konusu” diye belirtti. Tarım arazilerinin ve ormanlık alanların hayvancılık endüstrisini beslemek için kullanıldığına da dikkati çeken Kadiroğlu,  “Besi yerlerinin, ormanlık alanların tahrip edilerek oluşturulması da dahil, hepsi dünyayı gün geçtikçe yok eden, zarar veren durumlar. Dünyanın sonu yüksek ihtimalle hayvancılık endüstrisinden dolayı gelecek” şeklinde konuştu.    Doktorların hayvansal gıdaları bolca tavsiye ettiklerini fakat insan vücudunun bu ürünleri sindirmeye uygun olmadığını ifade eden Kadiroğlu, insanların anne sütünden sonra bitkiler dışında hayvansal hiçbir gıdaya ihtiyacı olmadığını belirtti.    ‘GEREKLİ YASALAR ÇIKMALI’   Hayvan satmanın kesinlikle yasaklanması gerektiğini söyleyen Kadiroğlu, bu konuda toplumsal eylemler ve çalışmalar yürüttüklerini söyleyerek, bazı ilçe belediyelerin de pet shoplarda hayvan satışlarını yasaklamaya başladıklarını dile getirdi. Kadiroğlu, hayvanların eğlence sektöründe de kullanılmasına tepki gösterdi. Hayvan barınaklarındaki kötü koşullara da değinen Kadiroğlu, barınaklara gittiklerinde yetkililerin kendilerine göstermediğini söyledi. Sokak hayvanlarına karşı yürütülen nefret politikasına da değinen Kadiroğlu, hayvanlara asgari yaşam koşulları sunmak yerine toplatmak, zehirlemek ya da şehir merkezi dışına, çöplüklere atmanın çözüm değil canilik olduğunu aktardı. Barınak koşullarının düzeltilmesi, denetlenmesi ve sokak hayvanlarının düzenli beslenmesi gerektiğine işaret eden Kadiroğlu, “Belediyeler, insanlar kadar hayvanların da canından, güvenliğinden sorumlular. Öncelikle gerekli yasaların çıkması gerekiyor. İmkanlar sağlandıktan sonra da yerel yönetimlere iş düşüyor” diye vurguladı.   ‘İLK SIRADA FAST FOOD VAR’   Bir ürüne vegan logosu yapıştırıldığında fiyatının arttığını, aslında üretiminin navegan ya da hayvan deneyi yapan ürünlere göre çok daha ucuz olduğunu da belirten Kadiroğlu, bu ürünlerin, kapitalizmin sonucu olarak daha pahalı sunulduğunu söyledi. Herkesçe bilinen, vegan ürünler üreten bir kozmetik markasının, yakın zamanda bir at yarışına sponsor olduğunu da hatırlatan Kadiroğlu, “Bu noktada bizim yapmamız gereken; hiçbir ürününde deney yapmayan, vegan markalara yönelmek. Bu markalara talep arttıkça, arzın da artacağı bir durum söz konusu olacak. Desteklediğimiz markaların üretim kapasitesi çoğalmış ve daha kolay erişilebilir olacak” ifadelerinde bulundu. Hayvan sömürüsünde ilk sıralarda olan fast food markalarının, menülerine vegan-vejetaryen ürün eklemesini mantıklı bulmadığını fakat Türkiye'de hazır vegan yemek seçeneklerinin erişilebilir olmadığı için insanların buraları tercih ettiğine değinen Kadiroğlu, “Bir kişi, büyük mezbahaları olan firmalara gidip vegan yiyecek istediğinde, vegan seçeneğin artmasına mı sebep olacak, yoksa o mezbahaları daha çok büyütmenin bir adımı mı olacak? Bu herkesin kendi içinde çözmesi gereken vicdani bir mesele. Ben şahsi olarak tercih etmiyorum. Özellikle yerel vegan mekanlardan alışveriş yapmayı ve bu üreticileri desteklemek gerektiğini düşünüyorum” diye belirtti.   ‘ŞUAN ADIM ATALIM’   Kadiroğlu, konuşmasını şöyle noktaladı: “Sistemin sömürülen kısmında olduğumuz kadar, sömüren tarafında da olduğumuzu görmemiz lazım. Doğduğumuzdan itibaren bize dayatılan kültür, gelenek ya da hepimizin öğrenilmiş alışkanlıkları var. Ama ‘ben yapamam, bırakamam’ gibi halihazırdaki bahanelerimizin hiçbiri sömürülen taraftaki canlıların hayatları kadar değerli değil. Maksimum iradeyi ortaya koymak ve bunu sürdürmek gerekir. İlk adımı yarın değil, şu andan itibaren atmamız gerekiyor.”