Yürekli: Newroz meydanlarında açığa çıkan Öcalan gerçekliği görülmeli 2022-03-24 10:39:27 İSTANBUL - Newroz meydanlarında açığa çıkan Öcalan gerçekliğinin artık görülmesi gerektiğini belirten avukat Cengiz Yürekli, “Newroz, Öcalan’sız bir çözümün mümkün olmayacağını gösterdi” dedi. İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde 23 yıldır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 yılından beri haber alınamıyor. İmralı’da tutulduğu süre boyunca ilk kez 27 Nisan 2020’de telefon görüş hakkını kullanabilen Öcalan, sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili kaygılar üzerine ikinci kez 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan’la yine telefonla görüşme sağlayabildi. Mehmet Öcalan, yaklaşık 4-5 dakika konuştuklarını ve Öcalan’ın “Bu görüşme çok yanlış. Bu görüşme değil” dedikten sonra telefonun kesildiğini açıkladı.    Yarıda kesilen bu telefon görüşmesinden sonra Öcalan’dan tam 1 yıldır haber alınamıyor. Öcalan’ın avukatlarından Cengiz Yürekli, İmralı’da tutulan müvekkilleri Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın hangi koşullarda tutulduklarını ve nasıl bir muameleye maruz kaldıkları konusunda bir bilgi alamadıklarını belirterek, bu durumun artık tahammül sınırlarını zorladığını söyledi.     BİRÇOK BAŞVURU YAPILDI   Bir yıllık süre zarfı içerisinde ulusal ve uluslararası birçok kuruma başvuruda bulunup taleplerini ilettiklerini dile getiren Yürekli, fırsat buldukları sürece de bu başvuruları kamuoyuna açıkladıklarını belirtti. Yürekli, “Hukuk tekniğinin el verdiği ölçüde idari mercilerden tutalım yargı makamlarına kadar başvurularımız mevcut. Keza uluslararası anlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) beklediğimiz kararlar, CPT’ye yapmış olduğumuz talepler var. Birleşmiş Miletlerin (BM) İşkence ve İnsan Haklarına dair özel röportörlerine, komisyonlarına başvurular söz konusudur” dedi.   KOŞULLAR BİLİNMİYOR    İmralı’ya dair her türlü bilginin kendilerinden saklandığını dile getiren Yürekli, “Bu kadar yoğun bir başvuru olmasına rağmen bırakın müvekkillerimizle temas sağlayabilmeyi, onların yasal haklarını gerçekleştirmeyi hangi koşulda tutulduklarına dair en ufak bir bilgi kırıntısına dahi ulaşamıyoruz. Yetkililer bu yönüyle bize bilgi vermekten imtina ediyorlar” diye belirtti.   İŞKENCE BOYUTUNU AŞTI    Görüştürülmeme ve haber alamama durumunun arkasında kirli bir politikanın yattığını ifade eden Yürekli, bu politikanın da kirli amaçları olduğuna vurgu yaptı. Söz konusu Öcalan ve O’nun şahsında Kürt halkı olduğunda mevcut durumun sadece insan haklarına indirgenemeyeceğini belirten Yürekli, “Burada ciddi bir işkence durumu var. Bunu hiçbir verili hukuk kriteri kabul etmez. Ancak İmralı’da işkence boyutunu aşan toplumsal ve politik bir boyut söz konusudur. Çünkü İmralı’da Sayın Öcalan şahsında temsiliyet bulan değerler söz konusudur. Orada bir direniş vardır. Bu da temel olarak bir halkın özgürlük talebi, eşit haklar zemininde kolektif hak talebi ve bir ülkenin topyekun olarak demokrasi arayışının mücadelesi söz konusudur. İmralı’da söz konusu olanda esasında bütün bu arayışları baskılamak, bunları geriletmek ve yok etmektir” diye belirtti.   KURUMLARIN ROLÜ   İmralı sisteminin de bu temeller üzerinde vücut bulduğunu belirten Yürekli, “İnsan haklarına aykırı bu işkenceye dünyanın gözünü yumması bundan geliyor. Bahsettiğimiz kurumlar iradi olsun, zımni olsun İmralı tecrit sisteminin oluşmasında, kurumsallaşıp süreklileşmesinde bir şekilde payları vardır. Ya bilerek bir dahiliyet ekseninde olmuştur ya da görevlerini ve sorumluluklarına sahip çıkmamakla olmuştur” diye belirtti.   BAĞ GÜÇLENDİ   Öcalan’ın Kürt halkında temsil ettiği değerler bilindiği için bunu tüketmeye dönük olarak tecridin devreye sokulduğunu dile getiren Yürekli, “Ama bu başarılı olamadı. Sayın Öcalan ile Kürt halkı arasındaki bağ gittikçe güçlendi ve Sayın Öcalan’ın pozisyonu evrensel bir düzey kazandı. Bugün Sayın Öcalan’a özgürlük istemi Avrupa’dan Ortadoğu’ya dünyanın dört bir yanında haykırılıyor. Sayın Öcalan’ın fikirleri tartışılıyor ve kendisinin özgürlüğü talep ediliyor. Evrensel bir barış için bu talep ediliyor. Hiç kimse Sayın Öcalan’ın bu kadar yüksek düzeyde bir direniş göstereceğini tahmin edemiyordu. O yüzden bugün bu kadar derin bir tecrit uygulanıyor” diye konuştu.     ÖCALAN GERÇEKLİĞİ    Halkın bütün durumlara karşı Öcalan’ın temsil ettiği değerlerin yaratmış olduğu motivasyonla Newroz meydanlarını doldurduğunu dile getiren Yürekli, şöyle devam etti: “Bu ülkenin esas sorununun Kürt sorunu olduğunu, bunun çözümünde temel muhatabın Sayın Öcalan olduğunu Newroz alanları göstermiştir. Adeta bütün dünya, bütün Ortadoğu, bütün Avrupa savaşlarla, şiddetle çalkalanırken otoriter rejimler bütün hakları baskılamışken Newroz meydanları bize gerçek anlamıyla bir demokrasi pratiğinin nasıl olacağını gösterdi. Bu demokrasi pratiğini hayata geçiren de Sayın Öcalan’ın temsil ettiği değerler ve kendisinin sağlamış olduğu motivasyondu. Bu anlamda bunu görmemiz ve bu meydanlara kulak vermemiz gerekir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridi mutlaklaştırıp en ufak bir bilgi kırıntısına dahi izin vermeyen, bir yanıyla da bunu manipülasyonlara vesile edip burada siyasi rant elde etmeye çalışan iktidar odakları başta olmak üzere Meclis’i işaret edenlerin Newroz meydanlarında açığa çıkan Öcalan gerçekliğini görmeleri, buna kulak vermeleri gerekmektedir.”   İMRALI YASALARI    Meclis’in bir yasama organı olduğunu hatırlatan Yürekli, meclisi işaret edenlerin oradan çıkan anayasa ve yasalara da işlerlik kazandırması gerektiğine vurgu yaptı. Bir ülkenin demokratikliği ve hukuka uygunluğu yasaların uygulanabilme kapasitesiyle ilgili olduğuna işaret eden Yürekli, “Siz eğer meclis söylemini sembolleştiriyorsanız işkenceyi yasaklayan bir anayasanın niçin İmralı’da vücut bulmadığını belirtmek durumundasınız. 23 yıldır müvekkilimiz Öcalan ve yanında bulunan diğer müvekkillerimize neden işkencevari tutumlar olduğunu, anayasaya aykırı hareket edildiğini belirtmek zorundasınız. Anayasa’da ayrımcılık yasaklanmışken Sayın Öcalan şahsında bu ilke neden ters yüz ediliyor? Neden uygulanmıyor? Bütün tutuklu ve hükümlülere uygulanan yasalar niçin İmralı Cezaevi’nde geçerli olmuyor? Bu yasaları takip etmekle yükümlüsünüz. Bu topluma karşı bir sorumluluğunuzdur ve ayrıca kurmuş olduğunuz söylemlerin samimiyeti için de bir eşik noktasıdır” diye belirtti.   SAHİPLENME ÇAĞRISI    İmralı’daki hukuksuzluğun giderilmesi için birçok sivil toplum örgütünün de başvuruda bulunduklarını belirten Yürekli, “Ulusal ve uluslararası anlamda bu yasaların uygulanması, bunların insan haklarına uygun bir şekilde hayat bulması her yurttaşın hak ve görevi olduğu oranda sivil toplumun da esas sorumluluğudur. Biz bu süreçte 30’un üzerinde baroya başvuruda bulunduk. Avukatların görevlerini yapması için gereken imkanların hayata geçirmeleri gerektiğini belirttik. Elbette bir iki olumlu yaklaşım oldu. Fakat bunları gözetlemek ve takip etmek konusunda problemler söz konusudur. Bakınız 2019 yılındaki açlık grevlerin son bulması için aydınlar ve yazarlar her yerde ‘Haklı ve doğru bir taleptir. Siz bunu sonlandırın, bize devredin. Biz takip edeceğiz’ dediler. Ancak şuan gereken alanlarda bu sorumluluk yerine getirilmiyor. Bu sorumluluk yine halka ve topluma düşmüştür. Bu anlamda bütün vicdan sahibi, sorumluluk sahibi herkesin görevlerine sahip çıkması gerekir” diye konuştu.   SORUMLULUKLAR    Bir yıllık haber alamama durumunun her türlü belirsizliğe yol açan bir politikaya denk geldiğini ifade eden Yürekli, “Bir yıl boyunca dışarıdan hiç kimseyle görüşmeden günün 23 saatini daracık bir hücrede geçirmek başlı başına bir işkencedir. Bu kişinin maddi, manevi, fiziki, ruhsal bütün kişiliğini tahrip etmeye dönük gizli bir işkence yöntemidir. Sayın Öcalan en son telefon görüşmesinde bu durumu teşhir etmiş ve hepimize sorumluklarımızı hatırlatmıştır. Bu yönüyle bütün kurum ve kuruluşlara, insan hak ve hürriyetlerini denetlemekle yükümlü olan demokrasiyi, barışı, özgürlükleri kendisine dert etmiş bütün aydınların, bütün muhaliflerin, bütün yurttaşların bu çağrıya kulak vermesi gerekir. Bu talebin gereğini yapması gerekir” dedi.   'ÖCALAN’SIZ ÇÖZÜM OLMAZ'   Yürekli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yönüyle müvekkillerimizin derhal aile ve avukatlarıyla görüşmeleri, İmralı adasındaki yasal haklarının tesis edilmesi doğrultusunda sorumluluk almaları ve bu talebi büyütmeleri gerekmektedir. Newroz meydanları bu taleplerin zirve noktası oldu. Var olan tecridin sadece bir bireye dönük değil bütün Türkiye’ye demokrasisine, Türkiye halklarına dönük bir tecrit olduğunu dile getirdiler. Ve Öcalan’sız bir çözümün mümkün olmayacağını hepimize gösterdiler. Herkesin bu talep etrafında kenetlenmesi gerekmektedir ve bu çağrıyı büyütmemiz gerekmektedir.”   MA / Ferhat Çelik