Faslı Brahma: Öcalan ulusal bir önder 2022-03-27 09:23:42   HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ulusal bir önder oluğunu belirten Faslı sosyalist Mustafa Brahma, “Öcalan, Kürtlerin varlığının hukuki olarak kabul edilmesi için büyük çaba sarf ediyor” dedi.    Kürt halkı için karanlıkta bir meşaledir Newroz. Tiranlara karşı direnişin sembolüdür. Barbarlığın böğrüne saplanmış bir mızraktır. Özgürlük tonozunun kilit taşlarından biridir. Amed Newrozu da muktedirin her türlü despotik manevrasına rağmen kutlandı. Renkli simalar vardı. Adeta homojenizme karşı heterojenizm haykırdı. Pir Sultan Abdal’ın deyimiyle “mağripten maşrıka” dünyanın birçok ucundan katılımcı vardı. Newroz coşkusunu iliklerine kadar hisseden Faslı sosyalist Mustafa Brahma da ordaydı. Kendisi Mağrip (Fas, Cezayir, Tunus) Demokratik Yol Hareketi Fas sekreteri olarak katıldı. Kürtlerin Ortadoğu’da verdiği çok boyutlu mücadeleyi bir Marksist olarak yakından takip eden Mustafa Brahma ile Newroz şenliği, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, Ukrayna-Rusya savaşı, sosyalistlerin Kürt hareketine yaklaşımını konuştuk.    Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetiminin inşası, devrimci karakteri ve idari yapısı hiç şüphesiz uluslararası toplumun malumudur. Kadın özgürlüğüne azami önem veren, ekolojik üretimi benimseyen, Adem-i Merkeziyetçiliğe dayanan, çok kimlikli ve dilli yaşamı pratiğe geçirmeye çalışan bir irade var. Bir Faslı olarak bu konuda neler söylemek istersiniz?     Bahsettiğiniz gibi Suriye’de yeni bir sistem arayışı ve talebi var. Bu yönlü bir teşebbüs söz konusu. Daha doğrusu demokratik konfederalizm modeli uygulanmaya çalışılıyor.    Bahsettiğiniz gibi Suriye’de yeni bir sistem arayışı ve talebi var. Bu yönlü bir teşebbüs söz konusu. Daha doğrusu demokratik konfederalizm modeli uygulanmaya çalışılıyor. Aslında bu model, bizim için yani biz Kuzey Afrika halkları için de bir ilham kaynağı gibi görünüyor. Bizde de muhtelif etnik kimlikler ve farklı kültürler var. Bu oluşumların hepsini temsil edecek, kucaklayacak bir sistemin inşa edilmesi elzemdir. Yani tüm kimlikleri tatmin edecek çoğulcu bir sistemin tesis edilmesi gerekiyor. Örneğin Mağrib bölgesinde (Fas, Cezayir ve Tunus) Amazigler var. 2011 Anayasası, Amaziglerin kültürünü yerli bir kültür olarak tanıdı. Aynı anayasa, Arapçanın yanı sıra Amaziglerin konuştuğu dili de resmi dil olarak kabul etti. Lakin Amaziglerin temel talepleri hâlâ karşılık bulmadı. Yani otonomi talebi, karşılık bulmayı bekliyor. Demokratik Yol Hareketi olarak kendi ülkemizde federatif bir sistem istiyoruz. Bu uğurda her türlü mücadeleyi vereceğiz.    Demokratik Yol Hareketi kendini nasıl tanımlıyor peki?   Bizler sosyalist bir mücadele veriyoruz. Kendimizi devrimci ve Marksist olarak görüyoruz.    Yeniden Rojava devrimine dönmek istiyorum. Bu devrim, Arap dünyasındaki monarşist rejimlerin değişimi açısından nasıl bir anlam ifade ediyor? “Ortadoğu’da özgürlüğe giden yolun bir anahtarıdır” diyebilir miyiz?    Hiç şüphesiz. Rojava devrimi hem Arap dünyası hem de biz Kuzey Afrika halkları açısından büyük önem arz ediyor. Hâlâ devam eden bu devrimi yakından takip ediyoruz. İlerleyen süreçte benzer yönetim tarzını kendi bölgemizde de hayata geçirmek için bazı teşebbüslerde bulunmayı düşünüyoruz. Komünistler geçmişte etnik kimlikler bağlamında bazı fahiş hatalar yaptı. Toplumdaki farklı etnik yapıları görmediler. Hepsini tek bir kalıba sokmak istediler ve bu konuda başarısız oldular. Çerkes, Müslüman, Hıristiyan fark etmez. Tüm bu kimliklerin korunması gerekirdi.    Hemen burada araya girmek istiyorum. 1917 Ekim Devrimi’yle birlikte ulusların kendi kaderini tayin hakkının kabul edildiği ve Lenin’in etnik kimliklerin eşitçe gelişimi konusunda azami bir çaba gösterdiği malumdur. Komünistlerin kimlik politikası konusunda yaptığınız eleştiri acaba çok mu acımasız oldu?   Sanırım bu eleştirinde kısmen haklısın. Doğrudur, Lenin çok kimlikli yapıyı teşvik etti. Farklı cumhuriyetlere kendi geleceğini tayin etme veya ayrılma hakkı dahi tanıdı. Sovyetler bayrağı altında bir araya geldiler. Lakin Stalin yönetimi daha merkeziyetçi hareket etti ve farklı etnisiteleri tek bir kalıba sokmaya çalıştı. Zaman zaman bazı etnik kimlikleri göç ettirdi. Yerlerini değiştirdi. Kritik hatalar yaptı.    Hazır Lenin ve Stalin’in yönetim anlayışlarını tartışırken size Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaşı sormak istiyorum. Bilindiği üzere Çarlık döneminde “Malorossiya (Küçük Rusya)” muamelesi yapılan ve Rus olarak görülen bir coğrafyada özellikle Lenin’in ısrarları sonrası “Ukraynalılık” kimliğine sahip çıkıldı. Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti inşa edildi. Bugün eski iki Sovyet cumhuriyeti adeta birbirini boğazlıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?   Şu an NATO veya Batı merkezli güç, Sovyetlerden kalma cumhuriyetleri kendi eksenine çekmeye çalışıyor. Ukrayna’da 2014’te başlayan süreç, temelde Batı bloğuna yakınlaşma veya NATO’ya girme eğilimi taşımaktaydı. Buna rağmen bu durum, Rusya’ya Ukrayna’yı işgal etme meşruiyeti vermez. Savaşın bir an önce durması lazım. Bu sorunun başka bir yöntemle çözülmesi gerekir. Ukrayna’nın tıpkı İsveç gibi bağımsız veya tarafsız bir statüde olması gerekir.    Yeniden Kürt coğrafyasına dönersek, PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkındaki fikirlerinizi merak ediyorum. Onun ideolojik tahayyülünde sosyalizm, kadın özgürlüğü, ekolojik üretim, çok dilli yaşam, self-determinasyon gibi kavramların ayrıntılı şekilde formüle edildiği biliniyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?     Öcalan, tıpkı Nelson Mandela gibi ulusal bir önderdir ve kahramandır. Tutsak olmasına rağmen Kürt halkının verdiği eşitlik ve bağımsızlık mücadelesine ön ayak olmaya çalışıyor.   Abdullah Öcalan, tıpkı Nelson Mandela gibi ulusal bir önderdir ve kahramandır. Tutsak olmasına rağmen Kürt halkının verdiği eşitlik ve bağımsızlık mücadelesine ön ayak olmaya çalışıyor. Kürtlerin varlığının hukuki olarak kabul edilmesi için büyük çaba sarf ediyor. Her türlü tecride rağmen özgürlük mücadelesinin bir parçası olmaya devam ediyor. Biz Demokratik Yol Hareketi olarak onun fikirlerini takdir ediyoruz.    Son olarak Amed Newrozu’na katıldınız. Ne tür gözlemlerde bulundunuz?   Bu etkinliğe Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından davet edildik. Bizim HDP ile olan ilişkilerimiz geçmişe dayanıyor. Newroz kutlamalarına katılmak bizim çok önemlidir. Kutlamada bir kez daha Kürtlerin kendi kültürlerine nasıl bağlı olduklarını, ne tür bir tutkuyla yaklaştıklarını gördük. Giyimleri, türküleri, halk oyunları ve büyük bir kitlenin varlığı büyüleyiciydi. Kültür veya kültürel tutku, istibdatla mücadelenin esasıdır. Bir unsur, kendi kültürünü devam ettirdikçe varlığını da devam ettirir. Kültür kaybolduğunda her şey kaybolur. Kimlik mücadelesinin özü veya cevheri kültürü korumaktadır. Kimliğe karşı saldırılarda suskun kalmak, mücadelenin başarısızlığının temelini oluşturur. Benim gördüğüm kadarıyla Kürt halkı kültürüne sahip çıktığı için mücadelesinde mutlaka başarılı olacaktır. Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla başarıya hazır bir halk izlenimi verdi. Biz de sosyalistler olarak her platformda bu mücadelenin destekçisi olacağız.    MA / İsmet Konak