‘Botan’ın direnişini Türkiye’ye taşıyacağız’ 2022-04-15 10:07:00 ŞIRNAK - HDP Cizre İlçe Örgütü’ne yapılan baskına halkın direnişle karşılık verdiğini vurgulayan HDP’li vekiller, “Cizre’de korku iklimi dağıldı. Botan’ın direnişini Türkiye’ye taşıyacağız” dedi.  Halkların Demokratik Partisi (HDP) Cizre İlçe Örgütü binası ile Cudi, Nur, Dağkapı mahalleleri ve Dirsekli köyüne 11 Nisan’da yapılan baskınlarda, HDP Cizre İlçe Eşbaşkanı Mesut Nart’ın da aralarında bulunduğu 9 ilçe yöneticisi gözaltına alındı. Son 6 ayda Şırnak ve ilçelerinde farklı tarihlerde yapılan operasyonlarda, en az 218 kişi gözaltına alındı, 150’si savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakıldı, 68’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Tutuklananların büyük bir çoğunluğu ise bir ay içinde görülen ara duruşmalarda tahliye edildi.  HDP Cizre İlçe Örgütü binasına ise son 4 ayda iki kez baskın yapıldı. 11 Nisan’da kapıların kırılarak yapılan baskın ardından halk nöbet eylemi başlattı. Günlerdir HDP İlçe Örgütü önünde baskı ve saldırılara karşı eylemde olan Cizreliler, HDP’yi sahipleniyor.    Nöbet eylemine katılan HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, İzmir Milletvekili Murat Çepni, İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Veli Saçılık, partilerine yönelik baskı ve saldırılara tepki göstererek, “Savcılar bile yapılanları savunamıyor” dedi.    AKP’NİN SENARYOLARI    HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Cizre’de partilerine yapılan baskının ve yöneticilerinin gözaltına alınmasının hukuksuz ve suç olduğunu söyledi. Bülbül, partilerine yönelik saldırıların AKP’nin önümüzdeki süreçte kurguladığı politikayı hayata geçirme senaryoları olduğunu dile getirdi. Bülbül, “AKP, 20 yıllık iktidarında, ekonomik, siyasi, ahlaki, sosyolojik ve politik olarak battığı için, AKP’ye karşıt düşman arayıp onun üzerine kendini konsolide etmek istiyor. Şırnak’a gidip gözaltılarla ilgili savcılarla da görüştük. Savcılar bile bunun meşruluğunu savunamadılar” dedi.   CİZRE’NİN DİRENİŞİ    Cizre halkının baskılara karşı gösterdiği direnişinin, meşru demokratik mücadele anlayışının, partisine, siyasal ve kültürel tarihi değerlerine sahip çıkmasının önemin vurgu yapan Bülbül, “Cizre’de gece yarısı zebanilerin kapıyı kırarak içeri girmesine karşı ciddi bir tepki, zihinsel, kültürel ve siyasi bir karşı duruş oluştu. Bunu çoğaltmak ve politik bir sürece dönüştürmek için Cizre halkının bu direnişini, Türkiye toplumuna ileteceğiz. Her an bir saldırı, her an bir tepki ve direniş yerine, her an demokrasi, her an insan hakları, özgürlükler olsun istiyoruz. Ama AKP-MHP konsepti ve mevcut devlet konsepti buna karşı ve bunu sağlamıyor. HDP, Kürt halkının meşru demokratik kurumlarından biridir. Türkiye’nin tüm sorunlarının demokratik bir yöntemle çözülmesini istiyor. Çatışmanın ortadan kalkmasını istiyor. Ama AKP-MHP aklı ve mevcut devlet aklı bunda savaşta ısrar ediyor. Bundan ısrarın bir sonucudur ki İmralı’da tecrit devam ediyor. Bunda ısrarın bir sonucudur ki yine sınır ötesi gayri meşru operasyonların hazırlığı yapılıyor. Yine bunda ısrarın bir sonucudur ki halka zulüm ediliyor” diye konuştu.   UKRAYNA’DA BARIŞ, CİZRE’DE SAVAŞ    İktidara seslenen Bülbül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasi, eşitlik, adalet ya da toplumsal barış istiyorsan, barışın anahtarı Ukrayna’da değildir. Elbette Ukrayna’da çözüm aramak insani bir görev ve sorumluluktur. Ancak Ukrayna’da barış arayıp, Cizre’de savaş yapmak, Türkiye ve Kürdistan’da savaş yapmak sizin barışçıl olduğunuz anlamına gelmiyor. Barışın yolu İmralı’dan geçer. Barışın yolu HDP ile diyalogdan geçer. Barışın yolu Cizre’de kapısını kırdığınız partiden özür dilemekten ve buradaki güvenlik görevlilerini bir zebani gibi değil, sahiden işe yarayacaksa asayişi sağlamakla görevlendirmekten geçer. Buraya da barış lazım. Barış, sadece Ukrayna ve Rusya için değil, Rojava’da, Şengal’de, Erbil’de, Diyarbakır’da, Cizre’de ve Türkiye’ye de lazım. Biz hazırız, sorunu bütün boyutlarıyla tartışmaya, çözüm üretmeye sizi de dinlemeye ve anlamaya hazırız.”   ‘YÜZLEŞME CİZRE’DEN BAŞLAR’   CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “yüzleşme” açıklamalarını hatırlatan Bülbül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buyurun gelin, Cizre ile yüzleşin. Yüzleşmek, Cizre’de kapısı kırılan partiye, meşru demokratik kurumlara sahip çıkmak ve buna dair demokratik bir söz söylemekle başlar. Sahip çıkmayı da bırakın, demokrasinin gereğini söylemek gerekir. Cizre bodrumlarında genç, çocuk, kadın demokratik, özgürlük ve eşitlik isteyen çığlıklarına bir cevap vermek ve yankı vermek gerekir. Helalleşmek ve yüzleşmek böyle başlar. İmralı’nın kapısını açacaksın. Barış ve demokrasinin yolu İmralı’dan geçer” ifadelerini kullandı.   Türkiye halklarına da çağrıda bulunan Bülbül, “Cizre’ye yapılan saldırı, Trakya’ya yapılan saldırıdır. Cizre’ye yapılan saldırı, Antalya’da ki turizm emekçisine yapılan saldırıdır. Cizre’ye yapılan saldırı, İstanbul’da ki esnafa yapılan saldırıdır. Cizre, sadece Cizre değildir. Cizre, Cizîra Botan’dır” dedi.    ‘IRKÇILIK YENİDEN VUKU BULDU’   HDP İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz, iktidarın savaş konsepti kapsamında bölge kentlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarını anımsatarak, “İlçe binamızın kapılarının ve pencerelerinin kırılması, Deniz Poyraz ve Selahattin Demirtaş’ın fotoğraflarının parçalanması, mescide ayakkabılarla girilmesi ve TJA panosunun parçalanmasıyla, daha önce Cizre’de yapılan saldırılarda, katliamlarda görülen ‘Türk’ün gücünü göreceksiniz’ politikasını yeniden gördük. Kin ve nefreti, Cizre ilçe binamızda yaşananlarda net olarak görebildik. Bunu herhangi bir operasyon, herhangi bir saldırı gibi görmemek gerekiyor. Sıradanlaştırıp, normalleştirmemiz gerekiyor. Öfke ve ırkçılık burada yeniden vuku bulmuş durumda” şeklinde konuştu.   ‘FAŞİZME DİRENİŞLE CEVAP VERİLDİ’   AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Mecalleri kalmadı” sözünü hatırlatan Canbaz, şöyle devam etti: “Şırnak, Cizre, Silopi ve İdil Newrozlarını gördük. Bize ‘mecali kalmadı’ diyenlere, Kürdistan’da ve Türkiye’nin her yerinde Newrozlarda cevap verdik. Aslında bu kumpas davasının bir uzantısı ve Newroz’un da intikamıydı. Bir operasyon oldu ve arkadaşlarımız gözaltına alındı. Ama haklı bir sahiplenme var. Halk şunu çok iyi biliyor ve görüyor. Artık, Kürdistan’da ve Türkiye’nin her yerinde çok güçlüyüz. Bize, ‘mecalleri kalmadı’ diyenlere iftar yemeğinden akşam geç saate kadar ki nöbet çok güzel bir cevaptı. Cizre’de, faşizme halkımızla birlikte cevap verdik. Cizre’de ki direniş, gözaltılara, saldırılara ve tutuklamalara topyekûn bir cevaptı.”   BİRLEŞİK MÜCADELE VURGUSU   Canbaz, birleşik mücadele vurgusu yaparak, “Parti binamız talan edildi ve 9 arkadaşımız gözaltına alındı. Cizre halkı gözaltı, sindirme ve yıkım politikasına karşı verdiği direnişle geçmişte olduğu gibi hala güçlü olduğu gösterdi. Bu süreç gözaltı ve tutuklamalarla ilerleyebilir ama Cizre’de ki atmosfer bu halkın geri adım atmayacağını gösterdi. O yüzden de Cizre’de ki saldırıyı, İstanbul’da ki saldırı gibi görmemiz gerekiyor. Halklara şunu çok iyi anlatmamız gerekiyor; düşüncemiz, fikrimiz ne olursa olsun, ortak ve birleşik mücadele ile bir şeyleri değiştirebiliriz. Faşizmi ortak birleşik mücadele ile değiştirebiliriz” ifadelerini kullandı.    ‘MUHATAP İMRALI’ MESAJI   Heyette yer alan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, devletin savaştan ve talandan beslenen yapısını korumak için zor aygıtlarını devreye koyduğunu söyleyerek, “Devletin zor aygıtlarına karşı, Kürtler direniyor, kadınlar direniyor. Hemen her yerde irili, ufaklı, parçalı olmakla beraber bir direniş hareketi var. Türkiye kamuoyuna da bunu anlatmaya çalışıyoruz. Cizre’de ki durumu Türkiye kamuoyu anlamalı. Kürt halkına dönük ağır saldırılar var. Kürt halkının yaşamadığı sıkıntı, çekmediği acı, maruz bırakılmadığı bir işkence kalmadı. Katliam siyasetini doğrudan bir tarafı haline gelmiş durumda. Kürt halkının üzerinde katliam siyaseti dışında hiçbir siyaset yok. Ama bunun karşısında direnen bir halk gerçekliği var. Bir direniş hattı var. En son Newroz meydanlarında gördük. Milyonlarca insan çok özel mesajlar verdiler. Birincisi; biz baskılar karşısında susmuyoruz, ayaktayız dedi. Yani faşizme karşı çok büyük bir irade beyanını ortaya koydu. İkincisi HDP etrafında kenetlendi. Bir diğeri ve daha da önemlisi Sayın Abdullah Öcalan konusunda da çok net siyasal bir mesaj verdi. Halk, ‘Kürt sorunu çözülecekse, bunun muhatabı İmralı’dadır’ dedi” değerlendirmesinde bulundu.    ‘DİRENİŞİ TÜRKİYE’YE TAŞIYACAĞIZ’   Parti binalarına yapılan baskını “Vahşice talan” ve “Düşmanlığın en pespaye örneği” olarak tanımlayan Çepni, şunları kaydetti: “Dolapların kapaklarına kadar düşmanlık yapmışlar. Cizre halkı bunun karşısında ne yapacağını biliyor. Çok daha büyük örgütlenecek ve çok daha güçlü partisinin etrafında kenetlenecek. Dolayısıyla biz buraya dayanışmaya geldik ama aslında biz buradan güçlenerek gidiyoruz. Onlardan aldığımız güçle gidiyoruz. Esas olarak Botan halkının direnişini taşıma görevimiz var. Bizim buraya özel olarak katacağımız bir şey yok. Halk her şeyi biliyor ve direnişin içinde. Türkiye halklarına şunu diyeceğiz; Cizre’de bir halk en temel demokratik halkları için direniyor, örgütleniyor ve devletin ağır saldırılarına maruz kalıyor. İşçilere, kadınlara, emek örgütlerine düşen görev, Cizre’de halkının feryadını duymaktır. Bir halk zulüm altındaysa, diğer halklar da özgürleşemez. Bu direnişin bize verdiği en büyük ders, direnen ve örgütlü bir halkın her şart ve koşulda yenilmeyeceği oldu.”    ‘SEFER OLDU, ZAFER OLMADI’   “Cizrelilerin partisine nasıl sahip çıktığını gördük ama gelip bu sahiplenmeyi yerinde gördüğümüzde, fotoğraflardan çok daha canlı olduğuna şahit olduk” diyen HDP MYK üyesi Veli Saçılık, halkın türkülerle, halaylarla direnişine devam etmesinin çok anlamlı ve etkileyici olduğunu dile getirdi. Saçılık, “HDP’ye bir sefer olmuş ama zafer olmamış. Çorumlu bir Türk ve HDP’li olarak söylüyorum; bu sokaklarda kesinlikle insanlar ne Türkiye’ye düşman ne Alevi’ye düşman ne de başka kimliklere düşman. Düşman oldukları veya sevmedikleri tek bir zihniyet var; o da baskıcı, faşist zihniyettir. Buradaki halkın bir özelliği var, o da Kürt oluşlarıdır. Burada benim gördüğüm şey, devlet dışsal bir durum, yani dışsal bir varlık. İçsel olan Kürtler ve Kürt halkının kendisidir. Kürt halkının burada yaşamı Kürtçe sürdürmesi var. Buna bu devletin artık alışması gerekiyor. Yani kapı kırarak, döverek, hapsederek bir şeyi değiştiremeyeceğini artık görmesi gerekiyor” dedi.   ‘KÜRT GERÇEKLİĞİ GÖRÜLMELİ’   Saçılık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şuanda çevremizdeki binaların her birinde birer kurşun izi var. Bu kent bir çatışma görmüş ama asla benliğini teslim etmemiş. Bundan sonra da Cizre yine mücadelenin kalbi olarak kalmaya devam edecektir. Türkiye halkları havuz medyasını izleyerek, ya da devletin dezenformasyonuyla büyük bir yanılgı içerisinde. Buradaki halkı görmek zorundalar. Kürtleri ve Kürt gerçeğini görmek zorundalar. Kürt halkının eşitlik, özgürlük talebine kulaklarını tıkamamalılar. Yani anlatılan ‘terör’ hikayelerine değil, anlatılan halkların eşitlik öyküsüne kulak vermeliler. Ne yazık ki Türkiye’de bu hala sınırlı, hala kendi kabuğu içerisinde yaşayan ve Kürtleri görmeyen bir zihniyet var. Buna karşı cesaretli adımlar attığımızda, korku iklimini dağıtabiliriz. Cizre’de bu korku ikliminin dağıldığını, kimsenin bomba izinden korkmadığını seziyorum. Batıda de bu böyle hissedilmeli. Burada hayat devam ediyor, burada direniş devam ediyor ve burada umut devam ediyor. Bu umudu Ankara’ya da İstanbul’a da bizim taşıma gibi bir görevimiz var.”    MA / Ömer Akın - Zeynep Durgut