'Cezaevlerinde zamana yayılan öldürme politikası izleniyor' 2022-04-19 09:00:24 ADANA - Tutuklu gazeteci İbrahim Karakaş, cezaevlerinde tedavi hakkı engellenerek zamana yayılan “öldürme” politikasının izlendiğini ifade etti. Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Yeni Yaşam gazetesi çalışanı İbrahim Karakaş, maruz bırakıldıkları hak ihlalleri, keyfi uygulama ve baskıları Mezopotamya Ajansı'na (MA) gönderdiği mektup aracılığıyla paylaştı. Son zamanlarda cezaevlerinde had safhaya ulaşan tecrit politikalarına dikkat çeken Karakaş, “İktidar her sıkıştığında ilk olarak cezaevleri ve tutuklulara saldırıyor” dedi.   TEDAVİ HAKKI ENGELLENİYOR   Tutuldukları cezaevinde de hak ihlallerinin gün geçtikçe arttığına vurgu yapan Karakaş, uygulamaları gerekli kurumlarla paylaşmaya çalıştıklarını ancak cezaevi idaresinin engellemelerine maruz kaldıklarını aktardı. Karakaş, ayrıca ağız içi arama ve kelepçeli muayeneyi kabul etmedikleri için tedavi hakkının engellendiğini belirtti.    Tedavi hakkının engellenmesi nedeniyle tutukluların sağlık sorunlarının kötüye gittiğini kaydeden Karakaş, "Son zamanlarda cezaevlerinde yaşanan kayıpların durumu ortada olmasına rağmen uzun yıllardır cezaevinde bulunan arkadaşlarımızın çeşitli kronik ve ağır rahatsızlıkları bulunmaktadır. Kalp, böbrek, mide, bağırsak, astım, KOAH, tümör ve benzeri birçok rahatsızlığı bulunan arkadaşlarımız ve ben defalarca kez acil olarak kurum ve revir tarafından hastaneye sevk edilmemize rağmen dayatılan onursuz uygulamayı kabul etmememizden kaynaklı sevkimiz jandarma personeli tarafından fiilen engellemekte. Yapılan suç duyuruları ve başvurular, mevzuat gerekçe gösterilerek sonuçsuz bırakılmaktadır. Bu da uygulamayı dayatanlara cesaret vermekte ve daha da baskın bir hal aldırmaktadır" diye belirtti.    AİLELER TEHLİKEYE ATILIYOR   Pandemi tedbirleri gerekçe gösterilerek, Anayasal haklarının engellenip başvurularının reddedildiğini aktaran Karakaş, sosyal hiçbir faaliyetten yararlanamadıklarını konuyla ilgili ise muhatap bulamadıklarını paylaştı. Yaşanan hak ihlalleriyle ilgili Karakaş, şunları aktardı: "Üzeri tellerle kapalı odalarda tutularak bir nevi tecrit edilmekteyiz. Tüm odalarımız birbirinden ayrı ve uzak mesafelere konulup, bulunduğumuz koridor, duvar komşusu olan avlularımıza da DAİŞ, FETÖ gibi birbirine zıt gruplarla tutuluyoruz. Bu durum çoğu zaman provokasyon zemini yarattığı yetmezmiş gibi beraber görüşe çıkarılarak, ailelerimizin de can güvenliği tehlikeye atılmaktadır. Konuyla ilgili yaptığımız başvurular, keyfi gerekçelerle ret edilmekte.   İYİ HAL ZORUNLULUĞU   Bilindiği gibi çoğu arkadaşımız uzun yıllardır zindanlarda olup keyfi sürgünlerle ailelerinden kilometrelerce uzaktaki cezaevlerine nakil edilmekte. Bu durum hem tutsaklara hem de ailelere maddi ve manevi zorluk yarattığı yetmezmiş gibi cezaevinde idarenin düzenlediği odalara konulmaktadırlar. Bu odalara görüş saati ve günü çoğu zaman ailelere engel teşkil ettiği gibi aynı zamanda maddi ve manevi mağduriyete yol açmakta. Durumdan kaynaklanan mağduriyetten ötürü görüş günü ve saatlerine uygun bir odaya değişim talepleri kabul edilmeyip, Anayasal hak olan oda değişim talebi de cezaevi idare ve gözlem kurulunun inisiyatifine bırakılmış durumda. Bu ve benzeri birçok mağduriyet belirtilmesine ve belgelendirilmesine rağmen psikolojik bir baskı aracı olarak kullanılan oda değişim talepleri keyfi gerekçelerle kabul edilmeyip, mağduriyetinin büyümesine yol açtırmakta, yaşanan mağduriyetten ötürü isteğe bağlı nakil talepleri de verilen disiplin cezaları ki çoğu keyfi olarak verilmekte gerekçe gösterilerek 'iyi hal' zorunluluğu koşularak ret edilmekte.   TİCARETHANEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ    Sizlerin de dışarıda yakından takip ettiğiniz ekonomik sorunlar ve fahiş fiyat artışlarıyla yapılan zamlar, zindanları da olumsuz etkileyerek mağduriyete yol açmakta. Zaten tutsak olan ve ailelerin, yakınlarının maddi desteğiyle ihtiyaçlarını gidermeye çalışan tutsaklar, yapılan fahiş fiyat artışlarıyla ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekip, mağdur edilmektedir. Bulunduğumuz zindanda, kantin ihtiyaçlarında bazı kalemlerde yüzde 300-400’leri bulan fahiş fiyat artışları yapılmakta ve her şey yeniden zamlanarak güncellenmektedir. Bir diğer sorun ise bilindiği üzere çıkarılan yasayla birlikte yürürlüğe konulan 'aydınlatma' hariç kullanılan elektrik tüketim bedeli tutsaklardan temin edilmekte. Son yapılan düzenlemeyle birlikte yürürlüğe konulan fahiş zamlar cezaevlerine de yansımış durumda. Bir kalemde yüzde 127’lik bir zamla kullanılan elektrik bedeli tek kalemde 2 katından fazla bir ücretle mahpuslardan tahsil edilmekte. Bu kendisiyle beraber bir skandal niteliği taşıyor olmasına rağmen yapılan fahiş zamma ilişkin başvurularımızdan öğreniyoruz ki cezaevleri aslında mesken olarak kullanması gereken elektrik statüsünü 'TİCARETHANE' statüsünde kullanıyor ve bu şekilde faturalandırılıyor. İnsanların iradesi dışında zorla tutularak 'cezalandırıldığı' bu mekânlar, insanlar üzerinden aynı zaman da 'TİCARETHANE'ye çevriliyor. Düşünelim ki devlet kendi kurumuna usulsüz şekilde tariflendirme yapıp bunu da zorla tahsil ettirmekte.   İNSANLIK SUÇU ONAYLANIYOR   Son dönemlerde yukarıda bahsettiğimiz konseptle beraber devreye giren, cezaevi girişinde 'mahkum kabul' bölümünde yapılan muameleler. Şöyle ki cezaevine başka yerden 'sevk' gelen veya yeni tutuklanan arkadaşlarımıza ilgili yasa ve AİHS, AİHM kararlarında da açıkça işkence yöntemi olarak uygulanan ‘çıplak arama’ dayatılmakta olup, bu insanlık suçunu kabul etmeyen arkadaşlarımıza fiziki ve sözlü olarak fiilen müdahale edilerek, onursuzluk dayatılmak istenilmektedir. Buna karşı koyan ve bu uygulamaya direnen arkadaşlarımız hakkında tutanak tutulup, disiplin cezaları verildiği gibi talimatı veren ve yer alan ilgili personeller hakkında yaptığımız suç duyurularına 'kovuşturmaya yer yok' kararı verilerek, bu insanlık suçu ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından onaylanmaktadır.   DUYARLILIK ÇAĞRISI   Son olarak yukarıda da belirttiğimiz üzere ciddi sorun olarak karşımızda duran Anayasal hakkımız olan can güvenliğimiz hastane ve tedavi haklarımız engellenerek, sistematik bir biçimde bu haklarımız ihlal edilerek, zamana yayan bir öldürme biçimi olarak kullanılmaktadır. Son aylarda zindanlarda, tedavi hakkının engellenmesinden ötürü birçok siyasi tutsak hayatını kaybediyor. Her gün zamana yayılan bu insanlık dışı politikadan ötürü hayatlarını kaybetmektedirler. Bulunduğumuz cezaevinde de, 20-25 yılı aşkın süredir zindanlarda olup ciddi rahatsızları bulunan arkadaşlarımız bu politikalarla hayatlarını kaybetmeyle yüz yüze bırakılmaktadır. Bu bağlamda yaşanacak olumsuzluklardan tüm ilgili kurumlar sorumlu olacağı gibi kamuoyunun da bu çerçeve de duyarlılık göstermesini beklemekteyiz. Siz değerli basın emekçileri aracılığıyla sesimizi duyuruyor, konu ile ilgili gereken hassasiyet ve duyarlılığı da sivil toplum örgütlerinden bekliyoruz. Tabi tüm bu sorunları aktarırken zindanlarda ki tutsaklar gibi biz tutsak gazeteciler olarak aynı sorunları yaşamaktayız."   MA / Hamdullah Yağız Kesen