Çiçek: Her yeri direniş mekanına çevirmeliyiz 2022-04-24 18:23:39   İSTANBUL- Cezaevleri başta olmak üzere Kürt halkına yönelen topyekün saldırılara karşı dönemin toplumsal mücadele ve halk olma dönemi olduğunu vurgulayan HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, “Her yeri direniş mekanına çevirmeliyiz” dedi. Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER), cezaevlerinde yaşanan ölümlere ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Esenler İl Örgütü’nde panel düzenledi. Panele, HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek ve tutuklu annesi Zeynep Çalıhan katılımcı olarak katıldı. Panele, onlarca tutuklu ailesinin yanı sıra İstanbul’da Adalet Nöbeti sürdüren anneler, Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri ve çok sayıda yurttaş da katıldı. Panel saygı duruşu ve Çerxa Şoreşê marşının okunmasıyla başladı. Marşın son bulmasıyla, “Şehit Namîrin” sloganları atıldı. KÖTÜLÜK YERLE BİR OLACAK Panelde ilk olarak söz alan HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, cezaevlerinin Kürt halkının “yaşam gerçekliği” olduğuna dikkat çekti. Cezaevlerine yönelik çok “özel” bir yönelimin olduğuna işaret eden Çiçek, bu durumu tartışmak istediğini dile getirdi. Çiçek, “Biz Kürtlerin sürdürdüğü, yürüttüğü mücadele, bütün sömürü aygıtlarının, sömürü, zulüm çevrelerini rüyasına karabasan gibi girdi. Kürt Özgürlük Mücadelesi kazanırsa biliyoruz ki, yüzyıllık kötülük düzeni de yerle bir olacak” dedi. ‘BİR İRADE SAVAŞI VAR’ Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin tasfiye edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Çiçek, “Eğer emellerine ulaşırlarsa bir yüzyılı daha kaybedeceğiz ve egemenler kazanacak. AKP-MHP iktidarı, kendi ömrünü uzatmak için Kürt halkına ve bu coğrafyada yaşayan direnen kesimlere, emekçilere, kadınlara ve inançlara bir saldırı konseptti başlattı. İşte bu gün Güney Kürdistan’da yürütülen işgal, Rojava’daki suikastler, HDP üzerindeki siyasal soykırım operasyonları hapishaneler gerçeğiyle iç içe ele alınması gereken bir şey. Hapishaneler gerçekliği bizim dünyamızın dışında, dışsal ve bize yabancı bir gerçeklik değil. Kah içindeyiz kah dışındayız fiziksel olarak. Ama bilinç ve ruh olarak hep içindeyiz. Eğer bu gün hapishanelerden tutukluların tabutları çıkıyorsa, devletin ve iktidarın bir amacı var. O da çok net. Direnen Kürdü, özgürlüğün peşinden koşan Kürdü teslim almadığı sürece bu işi başaramayacağının çok farkında. O yüzden hapishane, zindan dediğimizde şunun altını çizmek zorundayız; komple bir irade savaşı var” diye konuştu. ‘HERYERİ DİRENİŞ MEKANLARINA ÇEVİRMELİYİZ’ AKP-MHP’nin saldırılarını derinleştirmesinin nedenine değinen Çiçek, “Hapishanedeki tutuklar teslim olmadığı için bu saldırılar artmaktadır. Devletin zindanlara yönelik soykırım operasyonlarını boşa çıkarmak için bulunduğumuz her yeri direniş mekanlarına çevirmeliyiz. Eğer bugün cezaevlerinden cenazeleri çıkaracak kadar gözü kara bir iktidar gerçekliğinden söz ediyorsak, kendi yetmezliklerimizle yüzleşmek de devrimci, yurtsever sorumluluklarımızdandır. Direnişin ve zaferin olmazsa olmaz nedeni bir halk hareketi olarak kendimizi yürütebilmekten geçmektedir. Hapishanelerin mantığı irade kırma üzerine kuruldur. Belleksizleştirmeye çalışır. Bu özellik sadece Türkiye’ye ait değildir. Dünyada hapishanelerin mantığı budur. Muhalifini, kendisi gibi düşünmeyeni, düşüncesinden alı koymak, kafasının içini boşaltmak, kendi doğrularını, kültürü, kendi yaşam tarzını aşılamaktır” ifadelerini kullandı. ‘İRADE TESLİM OLMADI’ Kürtlerin 40 yıllık “zindan” tarihi olduğunu ifade eden Çiçek, “Bu kadar yıllık bir tarih, aslında bu iradenin teslim olmadığının ispatıdır. Devletin saldırılarından da ortaya çıktığı üzere, hala bir direniş mekanıdır. Bu gün iktidarın bu kadar yoğun saldırmasının nedeni budur. Bilincimizi tasfiye etmeye çalışıyor. Hiçbirimizin tahammül etmediği bu saldırı dalgasına yine en büyük direnişi zindanlar veriyor” diye belirtti. SLOGANLARLA KARŞILIK VERDİLER PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yaptığı sırada sağlığını merak edip sorduğunu anımsatan Çiçek, “Gözlerini kapatıp şöyle dedi; ‘Rafine olmuş fabrika gibiyim akıtacak yer arıyorum.’” Çiçek’in bu paylaşımı ardından salonda bulunan yurttaşlar zılgıt, alkış ve “Bijî Serok Apo” sloganı ile karşılık verdi. Öcalan’ın sağlığa yaklaşımının “zihinsel ve ideolojik” olduğuna işaret eden Çiçek, aynı zamanda bunu, toplumsal olarak değerlendirdiğini belirtti. KÜRT HALKININ ÖZ MÜCADELESİ Cezaevinde yaşamı yitiren hasta tutuklu Halil Güneş’in bir şiirinden notlar paylaşan Çiçek,  “Güneş şiirinde, ‘Ben ah dedirmedim dilime. Söz yerine dişlerimi tükürdüm de, sözümüzün üstüne söz demedim’ diyor. İşte bu hareketin yarattığı insan, yurtsever gerçeklik budur. Sözümüzün üstüne söz demedik. Sözleri üzerine söz söylemedikleri için bu kadar saldırı ile karşı karşıyalar. Bu irade Kürt halkının ve Türkiye’deki bütün direnen halkların toplumsal iradesi ile karakteridir. Hapishaneden çıkan cansız bedenler, sadece o tutukluların cansız bedeni değildir. Her birimizin toplumsal bedenidir. Ölen birey değil, toplumdur. Ölen kişi değil, halktır. O yüzden Sayın Öcalan savunmalarında, ‘Kültürel Soykırım Kıskacında Bir Halkı Savunmak’ dedi. Hapishanelerdeki işkence ve tecrit sistemine dönük mücadele sadece birilerine uzanan yardım eli değildir. İyilik eli değildir. Kendi öz mücadelemizdir”  diye konuştu. TARİHİ VE KRİTİK DÖNEM Tarihi ve kritik bir dönemden geçtiklerine dikkat çeken Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Sadece tasfiye saldırı ile karşı karşıya değiliz. Dönem aynı zamanda halk olmak ve toplumsal mücadele verme dönemidir. Parlamentodaki kazanımlarımızı halk mücadelesi ile desteklemeliyiz. Her kazanımızın karşısında devlet saldırısı artırırken, halkın direniş bilinci bizim tek silahımızdır. Bu bulunduğumuz coğrafya nedeniyle bir zorunluluktur. Birileri bize final biçmesin, biz kendi finalimizi  kendimiz yapalım. Direnen bir halk olarak  başta sayın Öcalan olmak üzere zindandaki bütün tutuklularla buluşmanın yollarını hep birlikte arayalım. Onlar halklarıyla buluşmayı en çok hak edenler. Sadece Amed (Diyarbakır) Newroz’unda halkla buluştuklarını düşünün. Bunu fazlasıyla hak ettiler. Bunu için daha fazla mücadele etmemiz lazım.” ‘İSYAN ZAMANIDIR’  “Dönem öncüsünü bekliyor. Ya yüzyıllık daha kölelik koşulları ya da özgürlük yüzyılı olacak” diyen Çiçek, devamla “Mücadele bir halkın özgürlüğü ise yükselsin. Gerek zindan direnişi gerek dört parça Kürdistan direnişi bize şunu söylüyor; Biz bir yerlere sıkışamayacağımı söylüyor. Kürt halkı partilerini aşmıştır. Newroz’da halk kendisini gösterdi. Biz bir halk hareketiyiz. Kürt özgürlük hareketi öyle bir örgüt haline geldi ki her gün kendini an an örgütlüyor. Her kritik dönem öncüsü arar. Gerçekçi olursak imkansızlığı başarırız. İsyan zamanıdır. Ancak sadece faşizme karşı isyan etmeyelim. İçimizdeki suskunluğa da isyan edelim” şeklinde konuştu. BİRLİKTE OLALIM, YAŞAYALIM Çiçek’in ardından tutuklu annesi Zeynep Çalıhan söz aldı. Zor bir dönemden geçildiğine dikkat çeken Çalıhan, “Özellikle zindanlardaki çocuklarımız için çok zor bir dönem olarak görüyorum. Yabancı bir telefon geldiğinde açmakta korkuyorum. Bir çocuğumuz ölmesin diye elimizden geleni yapmamız lazım. Derler ya, ‘Bir elin nesi, iki elin sesi var.’ Bunun için birlikte olalım, birlikte yaşayalım. Bu zindandaki çocuklarımızın yanında olalım. Özellikle hasta tutsaklarımızın yanında olalım. Onların serbest kalması için elimizden geleni yapmamız lazım” dedi. KIRK TANE EDİYOR Ardından tutukluların serbest bırakılması, yaşanan ihlallerin son bulması için İstanbul’da Adalet Nöbeti sürdüren Kumru Akgül söz aldı. Aylardır meydanlarda 4 anne olarak direndiklerini Adli Tıp Kurumu (ATK) ve adliye önlerinde sürekli nöbet tutuklarını, ancak nöbetlerinin saldırıya uğradığını dile getiren Akgül, “Bizi tehdit ediyorlar ama tehditlerinden korkmuyoruz. Dört anneye onlarca polis saldırıyor. Ben onların güçsüzlüğüne gülüyorum. Güçleri dört anneye mi yetiyor? Her bir anne kırk anne ediyor” diye konuştu. ‘ANNELERİNİN ELLERİNE EL VERMEMİZ LAZIM’ Son olarak kemikleri kargo ile gönderilen Êgît İpek’in annesi Halise Aksoy, söz alarak, cezaevi ve tutukluların içinde bulundukları durum ve iktidarın politikalarına değindi. Aksoy, “Tutuklular üzerindeki zulüm ve zoru gözlerimiz ile görmemiz gerekiyor. ‘İçinde bizim kimsemiz yok’ demememiz gerekiyor. Ellimizi annelerinin ellerine vermemiz gerekiyor. Bir iki hafta içinde onlarca cenaze çıktı. Yanlarına gittiğimde ben onlardan moral alıyordum. Zulüm altında olmalarına rağmen bize moral veriyorlardı. Kendi çocuğumdan örnek vereyim; Benim çocuğumu öldürdüklerini ve kemiklerinin onda olduğunu biliyordum. Bunun için yıllarca tek başıma direndim. Bana, ‘Seni keserler, idam verirler’ diyorlardı. Bunlara rağmen durmadım” diye kaydetti. Aksoy’un konuşması ardından panel, forum şeklinde sürdü. Soru ve yanıtların ardından panel, “Bijî berxedana zindana” sloganlarıyla son buldu.