İstanbul Sözleşmesi Davası: Binlerce kadının çığlığını omuzlarınıza bırakıyoruz 2022-04-28 15:29:23   ANKARA - İstanbul Sözleşmesi Davası’nda söz alan TBB Başkan Yardımcısı Sibel Suiçmez, “Biz görevimizi yaptık. Getirdiğimiz binlerce kadının çığlıklarını, kanlarını ve umutlarını siz değerli yargıçların omuzlarına bırakıyoruz” dedi.   İstanbul Sözleşmesi’nin çekilme kararının iptali istemiyle açılan 10 davaya dair Danıştay 10’uncu Dairesi’nde görülen duruşma devam ediyor. Duruşma, bireysel başvuruda bulunan Büşra Marangozoğlu’nun katılmamasından, baroların açtığı davalara geçildi.      'SÖZLEŞMENİN İŞLEVSELLİĞİNE UYULMADI'   Sıralamaya göre arkada olan Antep Barosu’nun mazereti nedeniyle beyanları öne alındı. Antep Barosu Başkanı İskender Kahraman, “Geleceğimizi korumak adına buradayız. Bir kararnameyle uluslararası sözleşme kaldırılırsa, gelecek açısından önü alınmaz sorunları da beraberinde getirir. Bu tüm milletlerarası sözleşmeleri bağlayıcı nitelikte olacaktır. İstanbul Sözleşmesi’nin içeriği tamamen toplumsal barışı ve güveni sağlamaya yönelik bu da devlete belli sorumluluklar yüklüyordu. Ama imzaladığı günden itibaren kamu kurum ve kuruluşlarında bu işlevselliğe uyulmadı. Bu nedenle kadınlar katledildi” ifadelerini kullandı.    'KAMU ADINA KARAR VERECEKSİNİZ'   Antep Barosu’nun beyanlarının ardından Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren söz aldı. Tarih boyunca büyük salonlarda yapılan yargılamaların baskıların arttığı dönemleri hatırlattığını ifade eden Eren, bu salondan çıkacak her karara karşı, salonu dolduran onlarca insanın sözleşmenin ruhu ile mücadeleye devam edeceğini belirtti.   Eren, “Vereceğiniz karar toplumda etki yaratacak ama verilecek hukuksuz bir karar bu salona gelemeyen binlerce avukatın olacağı salonlarda yargılanmaya devam edilecek. Sizler kamu adına bir karar vereceksiniz, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından iki anket yapıldı. Bu ülkenin yüzde 64’ü sözleşmeden çıkmayı kabul etmemiş. Diyarbakır Barosu bir anket yaptı, ‘en çok ihlalle maruz kalan kimdir’ diye soruldu ve yüzde 60 oranıyla kadınlar çıktı” diye belirtti.    Diyarbakır Barosu avukatlarından Asli Pasinli de “Nahide Opuz’un öldürüldüğü topraklardan geliyoruz” diyerek konuşmasına başladı. Pasinli, “İstanbul Sözleşmesi bu kadar kalabalığı bir araya getiren bir sözleşme. Sözleşme Kürt, Alevi, Arap kadın oldukları için yani tüm farklılıklarımızdan dolayı şiddete maruz kaldığımızı söyler. Tüm farklılıklarımızın bu salonda sözleşme için birleşmesi tesadüfi değil. Bu davanın tamamında yetki konusunda odaklandı. Ama idari işlemin şekil amaç ve işlem konuları da dava konusu yapılmalı. İstanbul Sözleşmesi mahiyeti bakımından temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir hukuki metindir” ifadelerini kullandı.    'KARARNAMEYLE YETKİ VERİLMESİ HUKUKA AYKIRI'   Cumhurbaşkanı’nın sözleşmeden çekilme kararındaki amacın ne olduğuna dair de konuşan Pasinli, “İdare tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda, bazı kişilerin dini ve dünya görüşleriyle çeliştiği için çekilme kararının verildiği söylendi. Kadınlar burada eşitlik için var. Çekilme kararının iptaline karar verilmesini istiyoruz” dedi. Diyarbakır Barosu adına Avukat Hatice Demir de, Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerine dair Anayasa’da yer alan hükümleri anlattı. Demir, “Bir yetkinin Cumhurbaşkanı kararnamesiyle Cumhurbaşkanı’na verilmesi Anayasa’ya aykırıdır.  Sözleşmeye ihtiyaç duyulmasının nedenin kadınların maruz kaldığı şiddetin bir kadının davasında (Nahide Opuz) tecelli etmesiydi. Opuz kararı, kadının maruz kaldığı şiddetin politik olduğunu ve devletin buraya müdahale etmesi gerektiğine yönelik” dedi.    Kadınlar olarak kendilerini güvende hissetmediklerini dile getiren Demir “Bu sözleşmenin varlığını, haklarımızın uluslararası hukukla güvence altında olduğunu bilmek güven veriyordu. Ama elimizden alındı ve şu an hepimiz kendimizi tehdit altında hissediyoruz. Bu karar kamuoyunda toplumsal mutabakatla alınmadı. Bu kararın verilmesine giden süreçte cılız bir erkek sesi duyduk.  Bu dava kadınların özgür ve eşit yurttaşlar olup olmadığına yönelik verilecek kararın davasıdır. Mahkeme bugün burada ya kadınların özgürlüğünden yana, ya da erkeklerin tahakkümünden yana, ya şiddetsiz bir yaşamdan yana, ya da şiddet faillerinin cezasızlık zırhıyla korunabileceğine yönelik karar verecek. Mahkeme ya ‘bu ülkede bir kişi tüm toplumun geleceğini belirler’ diyecek ya da ‘bu ülkede Anayasa, yasalar var’ diyerek karar verecek. Mahkeme bugün ya kadınların Kürt kimliklerinden dolayı maruz kaldıkları ihlallerin son bulması için ya da bu şiddete kulaklarını tıkayan bir karar verecek” ifadelerini kullandı.    'ÖLMEK İSTEMİYORUZ…'   Ardından Tekirdağ Barosu'nu temsilen Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin Candemir söz aldı. İstanbul Sözleşmesi’nin hala yürürlükte olduğunu dile getiren Candemir, tarihi bir güne şahitlik ettiklerini vurguladı. Candemir, “Ölmek değil yaşamak istiyoruz” dedi. Tekirdağ Barosu adına avukat Hülya Gülbahar, “Bugün her siyasi görüşten insanlar burada. Toplumun tüm kesimlerinin sahip çıktığı bir sözleşmeyle karşı karşıyayız.  Her gün kadınlar öldürülüyor. Bu nedenle bir ‘cins kırımı’ diyoruz” dedi. Gülbahar, şiddete dair yapılan anketlerden bahsetti.  Gülbahar, “Bir aile tipi getirmiyor sözleşme. Buna karışmıyor. ‘Ayrımcılık yapamazsınız’ diyor” diye belirtti.    'SÖZLEŞMEYİ BİZ YAZDIK'   İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edildiği süreci de anlatan Gülbahar, “Tüm partilerden temsilcilerin katılımıyla imza atıldı. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince Meclis’te oy birliğiyle çıkan 6251 sayılı kanun yürürlükte. 6284 sayılı şiddet yasasında da İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapılıyor o da yürürlükte. Uygulanacak o zaman. Kadın örgütleriyle birlikte çalıştık bu kanunlar için. İstanbul Sözleşmesi’ni de toplum el birliğiyle hazırladı, ben de oradaydım, biz yazdık. Cumhurbaşkanı’nın çekilme kararını kabul edersek yürürlükte olan kanunları ne yapacağız. Tek cümlelik kararı kabul ettiğimiz zaman diğer yasaları ne yapacağız?” sözlerini kullandı.    'DÜNYA SÖZLEŞMESİ YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ'   “Domates ithal etmek, patates ihraç etmek için ya da futbol takımına dair Cumhurbaşkanı işlemler yapabilir ama kadınların hayatını etkileyen böyle bir sözleşmeye dair karar veremez” diyen Gülbahar, “Biz burada kararname değil karar tartışıyoruz. Sözleşmenin adı İstanbul Sözleşmesi ama İstanbul taraf değil. Böyle de politik bir mesele var. Biz İstanbul Sözleşmesi’ni dünya sözleşmesi yapmaya çalışıyoruz. Şiddet ortadan kaldırılıncaya kadar yaymaya çalışacağız” dedi.    Gülbahar, mahkeme heyetine, “Keşke bugün burada hemen kararınızı verseniz, burada ülkenin dört bir yanından gelen insanlar var” dedi. Gülbahar’ın sözleri avukatlar ve salonda bulunan kadınlar tarafından ayakta alkışlandı.    'SÖZLEŞME KIRMIZI ÇİZGİMİZ'   Erzurum Barosu adına Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Avukat Sibel Suiçmez konuştu. Suiçmez, “Binlerce kadının kanlarını ve bir o kadar da umudunu cübbelerimizle birlikte buraya getirdik. Dolayısıyla hiçbirimiz için kolay değil. Siz oradasınız biz buradayız ama aynı fakülteleri okuduk. İnsan hak ve özgürlükleri hiçbirimizin gözlerini kapayacağı bir nokta değil. İstanbul Sözleşmesi de bu noktada insan hakkı belgesidir. Hepimiz için önemlidir. Dolayısıyla hep aynı yere bakmak zorundayız. Bakacağımız yer hukukun üstünlüğü olmalıdır. Bizler avukatlar olarak halktan aldığımız güçle bugün buradayız. İstanbul Sözleşmesi bizim kırmızı çizgimiz, vazgeçmekte de öyle kolay değil” şeklinde konuştu.    Suiçmez mahkeme heyetine, “Sizden kahraman olmanızı beklemiyoruz. Hiçbir güçten korkmadan karar vermenizi bekliyoruz” dedi. Suiçmez’in sözleri salondan alkışlandı. Suiçmez şöyle devam etti: “Bu olayda yasama yetkisinin gaspı var. Siz yargı yetkisinin de gaspına izin vermeyin. Burada hukuk olun, umut olun. Binlerce kadının çığlığını kanını ve umudunu buraya getirdik, görevimizi yaptık. Getirdiğimiz binlerce kadının çığlıklarını, kanlarını ve umutlarını siz değerli yargıçların omuzlarına bırakıyoruz” dedi.    'ALKIŞLAR SESİ KESİLEN KADINLARI İFADE EDİYOR'   Daha sonra Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) avukatı İlayda Sevinç Hocaoğulları söz aldı. Hocaoğulları, “Bu salondaki alkışların bir sebebi var. Katledilen kadınların, sesleri her şekilde kesilen kadınların sesi olarak buradayız. Bu alkışlar ve dilekçelerimiz sesi kesilen kadınları ifade ediyor” şeklinde konuştu. Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınların çok fazla şiddete maruz kaldığını hatırlatan Hocaoğulları, sendikanın şiddete karşı tüzük maddelerini anlattı. Sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunun altını çizen Hocaoğulları, “Biz TBB’nin yayınlayacağı meslek etik kurallarında da İstanbul Sözleşmesi’ni göreceğiz çünkü yürürlükte. Türkiye bu sözleşmeden çekilir mi çekilir, çünkü ben Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu düşünmüyorum. 2011 öncesine dönmeyeceğimiz ifade etmek için buraya geldik. Burada tarihi bir duruşma görülüyor. Ama son sözler burada söylenmeyecek. ‘Yaşamak, eşitlik, özgürlük istiyoruz’ diyen kadınların mücadelesi devam edecek” şeklinde konuştu.    'ÊZİDÎ KADINLARI TEMSİL EDİYORUZ'   SES adına söz alan avukat Huriye Karabacak, “Burada sözleşmeden çekilenlerin yargılanması gerekirdi. Biz kadınlar, dünyanın dört bir tarafındaki kadınlar olarak çoktan sözleştik ve vazgeçmiyoruz” dedi.  SES adına avukat Candan Dumrul, “Sözleşmeyi lütufla almadık tek bir imzayla da kimseye vermeyeceğiz. Bu sözleşmeden çekilmek tecavüzden kurtulmaya çalışan Nebiye’nin, Şule Çetin ve Aslı Başın lehine değildir, onların failerinin lehinedir. Biz açık artırmayla satılan Êzidî kadınları temsil ediyoruz. Biz kamuoyunu temsil ediyoruz. Bu ülkede kadınların, kız çocukların haklarını korumak için bu sözleşme vazgeçeceğimiz bir hak değil” şeklinde konuştu.    Katledilen meslektaşlarını da hatırlatan Dumrul, “Sözleşmeyi geri alacağız ya bu salonlardan ya sokaklarda alacağız ama vazgeçmeyeceğiz” dedi.  Dumrul’un sözleri salonda uzun süre alkışlandı.     Duruşma, Cumhurbaşkanı avukatlarının savunmalarıyla sürüyor.