Direnişin sembolü Xidir: Şengal’i terk etmeyeceğiz 2022-05-15 09:01:17   HABER MERKEZİ - Şengal’e yönelik her saldırıda direnişin en ön saflarında yer alan Kinê Xidir, “Tek birimiz kalana dek burayı terk etmeyeceğiz” dedi.    Mezopotamya'da "Resen Kürtler" olarak kabul edilen Êzidîler, tarih boyunca 74 fermana yaşadı. Her katliamda binlerce Êzidî katledildi, binlercesi göçe tabi tutuldu, binlerce kadın köle pazarlarında satıldı, henüz binlerce Êzidî’nin akıbeti bilinmiyor. Son fermanı DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihli saldırılarında yaşayan Êzidîler, aynı kaderi yaşadı. DAİŞ’ten kurtulmak için Şengal Dağı'na sığınan Êzidîler, kaderleriyle baş başa bırakıldı. Şengal’de bulunan 17 bin pêşmergenin DAİŞ saldırılarının başlamasıyla geri çekilmesi, büyük bir katliamın önünü açtı.    Kaderine terk edilen Êzidîlerin imdadına HPG’liler yetişti, YPG ve YPJ’liler ise Şengal’den Kuzey ve Doğu Suriye’de insani koridor açtı. DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasının ardından Êzidxan Asayiş’'nde örgütlenen Şengal halkı, kendi özsavunmalarını oluşturarak, Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) ve Kadın Savunma Birlikleri’ni (YJŞ) birliklerini kurdu. Örgütlenen Êzidîler, Şengal’i yeniden inşa etti. Ancak Türkiye’nin baskısıyla Bağdat ile Hewlêr arasında 9 Ekim 2020 tarihinde imzalanan “Şengal Anlaşması” ile Êzidîlere yönelik tehditler yeniden başladı. Son 2 yılda süre gelen saldırı tehditlerinden sonra KDP’nin baskısıyla Irak ordusu 1 Mayıs’ta Şengal’e saldırdı. Halkın direnişiyle karşılaşan Irak ordusu, 4 Mayıs’ta geri çekilmek zorunda kaldı.    Kadınların öncülüğünde Irak ordusunun saldırılarına direnişte yer alan 50 yaşındaki Kinê Xidir, sembol isimlerden biri oldu. 1973 yılında Şengal’e bağlı Smêhestir köyünde dünyaya gelen Kine Xidir, geçimini sağladığı yoksul bir ailede büyür. Ailesi tarafından zorla evlendirilen Kinê’nin yaşamı, zorluklarla geçer. DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde başlayan saldırılarıyla direnişte yer alan Kinê’nin hayatı mücadeleye dönüşür. DAİŞ’in yenilgisinin ardından Şengal’i yeniden inşasında yer alan Kinê, Serdeşt Genel Meclis Kurulu’nda Eşbaşkan olarak yerini alır. 4 yıldır boyunca eşbaşkanlık görevini sürdüren Kinê, daha sonra Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi'nin (TAJÊ) çalışmalarına dahil olur. 8 yıldır Şengal direnişinin en ön saflarında yerini alan Kinê, 1 Mayıs’ta Irak ordusunun saldırılarına karşı silahıyla birlikte direniş saflarında yer aldı. Zorlu yaşamını mücadele azmiyle direnişe dönüştüren Kinê Xidir, Şengal’de işgale geçit vermeyeceğini vurguladı.    KİMSE YAŞAMADI, KİMSE GÖRMEDİ    74’üncü Ferman’da yaşananları asla unutmayacaklarını dile getiren Kinê, o günleri şu şekilde anlattı: “Tawisê Melek’in gücüyle bugünler geldik. Fermanda Şengal Dağı’na gittik. Orada kendimizi korumaya aldık. Ama bütün zorluklara rağmen Şengal’i terk etmedik. Babam yaralanmıştı. Ben ve eşim babamın yanındaydık. O günler çok zorluydu, gözyaşlarımızdan kan akıyordu. Büyük bir vahşetle karşı karşıya kaldık. Ne içebileceğimiz bir yudum su ne de yiyebileceğimiz bir ekmek parçası vardı.  Çok zor günler yaşadık. Kimse bize sahip çıkmadı. DAİŞ’in eline esir düştük. Bizim yaşadıklarımızı ne kimse yaşadı ne de kimse gördü. Yüzümüz ağlamaktan kabuk tutmuştu. Ben yaşadığım sürece o günleri unutmayacağım.”   ÖCALAN’IN FİKİRLERİYLE YENİDEN DOĞUŞ    DAİŞ saldırılarında herkesin sırtını döndüğü Şengal’in büyük bir direnişle özgürleştirildiğini dile getiren Xidir, “Fermandan sonra birlikler kuruldu. Kardeşimde burada yerini aldı. Êzidî annelerin direnişiyle Şengal yeniden inşa edildi. Sayın Öcalan’ın fikri Şengal’e geldi. Öcalan’ın öğrencileri imdadımıza yetişti. Onlar çocuklarımızı, yaşlılarımızı ve kadınları fermandan kurtardı. Êzidî çocuklarını onlar kurtardı. Bizi fermandan kurtardıktan sonra, ‘Kendi örgütlemenizi inşa etmeniz gerekir’ dediler. Bize fikir verdiler ve fikir etrafında örgütlenmemiz gerektiğini söylediler. Kadınlar, gençler ve yaşlılar bu fikriyatın etrafında toplandı, kendilerini örgütlediler. Bu fikriyat sayesinde kurumlarımızı açtık. Bununla birlikte askeri birlikler oluşturuldu. Bizler her şekilde kendimizi örgütledik. Yeni bir fikriyat ile kendimizi yeniden inşa edip, yeniden doğduk” diye belirtti.    ‘ŞENGAL’İ İHANETÇİLERE BIRAKMAYACAĞIZ’    Xidir, tarih boyunca en büyük ihaneti KDP’nin kendilerine yaşattığını ifade ederek, “Fermandan önce silahlarımız toplatıldı. Tek bir evde bile silah bırakmadılar. Bununla da kalmadılar, arabalarımızın tekerleklerini patlattılar ki kendimizi kurtarmayalım. Buraya 2 bin pêşmerge geldi. Geldiklerinde bize, ‘Biz sizi koruyacağız, siz bizim şerefimizsiniz’ dediler. Ama tek bir mermi bile sıkmadan, arabalara binip kaçtılar. Fermanın üzerinden 8 yıl geçti ama halen bile yaralarımızın iyileşmesine izin vermiyorlar. Her yıl bu yaraları deşiyorlar. Yüzleri kızarmıyor ve halen ’Şengal bizimdir’ diyorlar. Tek birimiz kalana dek, bedenimizde tek bir damla kan kalana dek, biz burayı terk etmeyeceğiz. Biz burayı bu ihanetçilere, satılmışlara bırakmayacağız. Burayı korumadan kaçıp gidenler, bize aynı şeyi tekrardan yaşatamayacak” diye konuştu.    SOYKIRIM POLİTİKALARININ DEVAMI    Saldırılarla Êzidîlere yönelik soykırım politikalarının sürdürülmek istendiğine işaret eden Xidir, “Irak’ın da tankı ve topu vardı. Ama ne yaptı? Bizi terk etti ve sırtını döndü. Aynı şeyi şimdi de onlar bize yapıyor. Şehitlerimizin kanı üzerine inşa edilen bu yaşam eserini yok etmek ve yıkmak istiyorlar. Ama onları gücü bizi bitirmeye yetmez. Ben fermandan beridir çalışmalarda yer alıyorum ve direnmek bana iyi geliyor” diye konuştu.    ‘NAMUSUMUZ TOPRAĞIMIZDIR’   Şengal’in Êzidîlerin varlığı olduğunu vurgulayan Xidir, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şengal bizim kimliğimizdir. Şengal binlerce yıldır direniyor ve binlerce yıldır başını eğmedi. Şengal boyun eğmez. Şengal olmazsa, bizde yokuz diyoruz. Şengal yoksa, Kürtlük de yok. Fermanda en fazla bu vahşeti yaşayan kadınlar olduğu için, savunmasında da onlar öncülük ediyor. Buna karşı kadınlar YJŞ savunma birliğini kurdu. Bunun kuruluşuyla Êzidî kadınların intikamı alındı. Bizler eğer kendimizi korumazsak, kimse bizi koruyamaz. Her Êzidî kadının bu bilinçle yaklaşması gerekir. Fermandan önce, ‘Kadınlar erkeklerin namusudur’ diyorlardı. Ama öyle değil. Bugün bizim namusumuz toprağımızdır. Biz toprağımızı savunduğumuzda o zaman kendimizi de korumuş oluruz.”