28 yıllık bekleyiş: Aramaktan vazgeçmeyeceğiz 2022-05-28 09:12:44 DİYARBAKIR - Kulp ilçesindeki köy baskınında gözaltına alınan eşi Vasıf Öztürk’ün akıbetini 28 yıldır soran Layiha Öztürk, “Bir kemik ya da bir çorap; ne olursa olsun sormaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.  Türkiye’de Kürtlere karşı devreye konulan şiddet biçimlerinden biri de, gözaltında kaybettirme yöntemi. Bütün dünyada insan hakları ihlalleri arasında sayılan "gözaltında kayıplar" Türkiye’nin temel gündemi olarak yerini koruyor. Hafıza Merkezi ve İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, Türkiye’de 1980-2001 yılları arasında bin 388 kişi gözaltında kaybedilirken, bazı verilere göre ise bölgede 90’lı yıllarda 17 bin “faili belli” cinayet işlendi.      Binlerce kayıptan biri de 28 yıl önce gözaltına alınan Vasıf Öztürk. Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Cumar köyüne 1 Haziran 1994 tarihinde düzenlenen asker baskınında teyzesinin oğlu Cembeli Tuncer ve yeğeni Efendi Şen’le birlikte Öztürk gözaltına alındı. Köyün okulunda bir gece bekletilen 3 kişiden Tuncer ve Şen, sabah saatlerinde serbest bırakıldı. Vasıf Öztürk ise elleri ve gözleri bağlanarak askeri helikoptere bindirilerek Kulp'a götürüleceği belirtildi. Ancak bazı görgü tanıkları, Vasıf Öztürk'ün Lice Jandarma Karakolu'nda olduğunu ve kendisine işkence edildiğini kaydetti. Lice Jandarma Komutanlığı’nda 25 gün gözaltında tutulduğu belirtilen Öztürk'ten bir daha haber alınmadı.   Öztürk ailesinin, Kulp Jandarma Komutanlığı, Lice Jandarma Komutanlığı, Diyarbakır Merkez Jandarma Komutanlığı, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), Diyarbakır Valiliği ve OHAL Bölge Valiliği'ne yaptığı tüm başvurulardan bir sonuç alınamadı.      Vasıf Öztürk’ün gözaltına alındığı 1994 tarihinden bu yana izini arayan eşi Layiha Öztürk, o günden bu yana yaşadıklarını anlattı. 2010’dan bu yana her hafta Cumartesi günü düzenlenen “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemine katılan Layiha Öztürk, “Bir asır da geçse aramayı sürdüreceğim” dedi.    ‘MAZOTLA GELİYORLARDI’   Kürtlere dönük saldırıların yoğun olduğu 90’lı yıllarda köylerinin her gün askerler tarafından basıldığını kaydeden Öztürk, köye gelen askerlerin ellerinden mazot bidonlarıyla geldiğini ve köylülere “Evinizi yakacağız” tehdidinde bulunduklarını söyledi. Öztürk, “Bir keresinde ben ve çocuklarım evde iken, kapımızı hızla çalan askerler yine aynı tehditte bulundular. Ben dillerini bilmediğim için konuşmadım ama çocuğum onlara ‘Hiçbir suçumuz yok’ yok dedi. Onlar da evin her tarafını arayıp, sonra çekip gittiler. Dışarı çıktığımızda bizim evin çevresindeki tüm evleri yakmıştılar” dedi.    ‘HERKESE ONU SORUYORDUK…’   Eşi Vasıf Öztürk’ün başka bir köyde gözaltına alındığını söyleyen Layiha Öztürk, “Ben o zaman 3 aylık hamileydim. Eşim ile birlikte iki kişi gözaltına alınmıştı. Ama onlar serbest bırakıldı. Eşimi de helikoptere bindirip, götürmüşler. Bir köy bu duruma şahit. O köyden birileri bana dedi ki, ‘eşin Lice nezarethanesinde ölmüş.’ Bizde o söylem üzerine kalkıp eşimin fotoğrafını da yanıma alarak Lice’ye gittik. O’nu bulmak için gitmediğimiz yer kalmadı. Nereye gittiysek ‘biz görmedik’ diyorlardı. Kaybolmasının üstünde 10 yıl geçmişti. Ama biz sürekli olarak gelecek diyorduk. Bir kapı çalsa, bir ses gelse o geldi sanıyorduk. Önümüze gelen kişilere onu soruyorduk. Ama geçen 10 yıldan sonra anladık ki, başka bir şeyler olmuş” diye konuştu.    ‘7 ÇOCUK İLE TEK BAŞIMA KALDIM’   Eşi kaybedildikten sonra 7 çocuğu ile tek başına kaldığını söyleyen Öztürk, o dönemler çok zor süreçler geçirdiğini, hatta yokluktan kaynaklı bazı günler sofraya sadece zeytin koyduklarını söyledi. Öztürk, “Çok ajite etmek istemiyorum ama gerçekten durumumuz perişandı. Ben 7 çocuğuma bakmak için tarlalarda çalışıyordum, tütün topluyordum. Bazen de yakınlarımız yardım ediyordu. Sonrasında köyde yapamadık, 2009’da Diyarbakır merkeze göç etmek zorunda kaldık” dedi.    ‘ÇOCUKLARIM MEZARI SORUYORDU’   Çocuklarının sürekli olarak babalarını sorduğunu söyleyen Öztürk, “Bazen bayramlarda mezara giderdik, çocuklarım babalarının yerini sorardı. ‘Dedemizin, nenemizin, amcamızın mezarı var babamızın nerde’ diye sürekli sorarlardı. Bende babalarının başka yer de olduğunu söylerdim. O zamanlar anlamıyorlardı. Sonradan anlamaya başladılar” diye konuştu.    ‘ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİM’   “O’nu aramaktan asla vazgeçmeyeceğim, sağ olduğum sürece mücadelesini yürüteceğim” diye devam eden Öztürk,  şunları söyledi: “Onlara ne yapmışlarsa bize söylesinler. Yerlerini, mezarını, kemiklerini bize göstersinler. Nasıl, ne yaptıklarını anlatsınlar ve yargılansınlar.  Zaten şu anda sadece kemikleri kalmıştır, kemiklerini nereye atmışlarsa onları bize söylesinler. 100 yıl da geçse biz kemiklerimizi görmek istiyoruz. Bu zamana kadar bir kemik dahi bulunamadı. Bir kemikte dahi olsa biz onu istiyoruz. Biz kemiklerimizin mücadelesini vereceğiz. Sağ olduğumuz sürece kayıplarımızın arkasındayız. Bir kemik ya da bir çorap, ne olursa olsun sormaktan vazgeçmeyeceğiz. Onları asla unutmayacağız, unutturulmalarına da izin vermeyeceğiz" şeklinde konuştu.   MA / Eylem Akdağ