Ergül: Öcalan’ın özgürlüğü için baskı uygulamak zorundayız 2022-05-31 09:07:03   İSTANBUL - Türkiye’nin AK BK'nin tavsiyelerine uyması halinde Öcalan’ın 25 yıllık tutukluluk süresi sonrası fiziki özgürlüğünün konuşulacağını vurgulayan ÖHD’li Rengin Ergül, Türkiye'nin buna uyması için baskı uygulamak gerektiğini belirtti.   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 23 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkında verilen tahliye olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesinin ihlali olduğuna karar verdi. 18 Mart 2014’te verilen ve “Öcalan 2” adı olarak bilinen bu karardan sonra tutuklular Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de aynı konuda ihlal kararı verildi.    Öcalan ve diğer tutuklular için verilen ihlal kararının üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen herhangi bir adımın atılmaması üzerine Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) 26 Temmuz 2021’de “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili ihlal kararlarını acil gündemine alması için başvuruda bulundu.    Konuyu ilk kez 30 Kasım-2 Aralık’ta gündemine alan Komite, müebbet hapis cezasına çarptırılmış olup tutuklu bulunan kişilerin sayısı ile genel tedbirlerin uygulanmasında kaydedilen ilerleme hakkında Türkiye’nin en geç 2022 Eylül ayı sonuna kadar bilgi sunması için süre verdi. Türkiye henüz Komite’ye, Öcalan, Boltan, Gurban ve Kaytan özgünlüğünde başvurulan “ağırlaştırılmış müebbet” cezası ile ilgili yol haritası sunmadı.    ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül, komiteye yaptıkları başvuru ve Türkiye’nin tavrına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.     ‘İMRALI’DA ÖZEL BİR REJİM UYGULANIYOR’   Öcalan’ın ağır tecrit koşullarında bulunduğunu ve ayrımcı, eşitsiz özel bir “rejim” uygulandığını ifade eden Ergül, bu yaklaşımdan dolayı Türkiye’nin ne kendi iç hukukunu ne de AİHM kararlarını uygulamadığının altını çizdi. AİHM’in denetleyicisi olan Bakanlar Komitesi’ne yaptıkları başvuruyu gündemine almasından önce Türkiye’nin Komiteye sunduğu manipüle eylem planları ve cevaplar olduğunun altını çizen Ergül, “Türkiye, Komiteye ilk verdiği eylem planında verilen kararı çevirdiğini ve uyguladığını söyledi. Ancak bir AİHM kararını çevirmek ve mahkemelere göndermek onu uyguladığı anlamına gelmez, anayasal bir değişiklik gerekiyor. Bize verdikleri cevapta ise şartlı tahliyenin Türkiye’de mümkün olduğunu fakat bunun istisnalarının olduğunu belirtti. Biz ise yaptığımız başvuruda tam olarak bu istisnalara vurgu yapıyorduk. TMK kapsamındaki yargılamaları, yani siyasi mahpuslara ağırlaştırılmış müebbettin ‘ölünceye kadar’ şeklinde bir bildirimde bulunmuştuk” diye belirtti.    ADIM ATILMADI   Komitenin Türkiye’ye yasalarının AİHM’le uyumlu hale getirilmesini, bugüne kadar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutukluların istatistiksel bilgilerini paylaşmasını ve 22 Eylül 2022 yılına kadar da eylem planı sunmasını istediğini anımsatan Ergül, Türkiye’nin bu taleplere karşı hiçbir adım atmadığını ve eylem planı sunmadığını hatırlattı.    ‘BASKI UYGULAMAK ZORUNDAYIZ’   Türkiye’nin Komite tavsiyelerine uyması halinde Öcalan’ın 25 yıllık tutukluluk süresi sonrası fiziki özgürlüğünün konuşulacağını sözlerine ekleyen Ergül, şöyle devam etti: “Türkiye kendi yasalarını AİHM yasalarıyla uyumlu hale getirirse Öcalan’ın özgürlüğü için bir mekanizma kurması gerekecek. AİHM normal şartlarda 25 yıllık tutukluluk süresi sonrası tahliye inisiyatifini Türkiye’ye bırakıyor. Bakanlar Komitesi’nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkında verdiği örnek ihlal kararı var. Komite, Türkiye’nin bu çağrılara cevap vermediğinden dolayı bu konuda özellikle de Kavala için ihlal prosedürünü başlattı.  Kavala örneğinde dahi bu çağrılara uymayan Türkiye’nin Sayın Öcalan nezdinde hukuka uyacağını ve bu çağrılara cevap vereceğini zannetmiyoruz. Ancak Komite bu konuda bir denetim mekanizmasıyla bu işlemi yerine getirmek zorunda ve Türkiye buna uymak zorunda. Biz bu konuda baskı uygulamak zorundayız. Bu süreci böyle işleteceğiz.”   İMRALI PAZARLIK KONUSU   AİHM’in ikiyüzlü bir politika yürüttüğünün de altını çizen Ergül, Komitenin bugüne kadar yaptığı düzenli bildirimleri sonucu Macaristan ve Litvanya’nın kendi yasalarını değiştirdiğini kaydetti. Ergül, “Bakanlar Komitesi 7 yıldır herhangi bir çağrıda bulunmadı, yasal değişiklik talebinde bulunmadı. Biz başvuruyu yaptıktan sonra bunu gündemine aldı. Tabii ki de bu kurumlar görevlerini yerine getirmiyor. Uluslararası kurumların işlevini yerine getirmediği konusundaki tespitlerimizi defalarca yaptık. Bu kurumların Türkiye ile yaptıkları pazarlıklar söz konusu. Siyasal iktidar kendisini belirleyen yasal sınırların dışına çıkarak meşruiyet zeminini kaybetmiş durumda. Ancak bizler mücadele etmek zorundayız.”    MUHALEFET SES ÇIKARMALI   Türkiye’de ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Öcalan’la birlikte uygulandığını belirten Ergül, şu çağrıda bulundu: “Yasaya ‘Öcalan hariç’ ibaresi koyamadıkları için yaptıkları tüm yasal değişiklikler herkesi kapsıyor. Bugün hükümetin bir diğer eski ortağı olan cemaat üyelerini dahi etkileyecek bir ağırlaştırılmış müebbet cezası rejimi uygulanıyor. Bugün hükümet karşısında duran bütün toplumsal muhalefetin Öcalan’a uygulanan bu özel rejimin yarın öbür gün kendilerine de uygulanacağını, sirayet edeceğini göz önünde bulundurması gerekir. Bundan dolayı muhalefet bu duruma karşı ses çıkarması gerekiyor.”    TÜRKİYE İLE CPT ARASINDAKİ PAZARLIK   CPT’nin ağır tecrit koşullarında bulunan Öcalan için yapılan tüm görüşme başvurularına karşı sessiz kalmasını ve görüşmek için harekete geçmemesini de değerlendiren Ergül, sözlerini şöyle sürdürdü:  “CPT’de Avrupa Konseyi çatısı altında. Bakanlar Komitesi CPT'den de bağlayıcı. Biz Komiteye ağır tecrit koşullarına ilişkin başvuru yaptığımızda Komite CPT’yi işaret etti. Komite tecrit ve değerlendirme durumu için yapılacak olan ziyaretin CPT olduğunu söyledi. CPT şu anda işlevini yerine getirmiyor. CPT’nin şöyle bir özelliği var. CPT arka planda hükümetlerle siyasi ‘pazarlık’ yapıyor. CPT ‘pazarlık’ sonrası hükümetlere adım attırabiliyor. CPT’nin yaptığı her ziyaret kamuya açık olması şart değil, fakat CPT son ziyaretinden sonra İmralı’yı takvimine almayarak en başından bu görevini yerine getirmediğini gördük. Bunun nedeninin de CPT ile Türkiye arasında yaptığı pazarlık olabileceğini düşünüyorum.”    Ergül, Kürt halkının “irademdir” dediği ve olası bir barış için İmralı’yı işaret ettiği siyasal bir özne olan Öcalan’a uygulanan bu tecridin “onurlu” bir barışın önünde ciddi bir engel oluşturduğunu da sözlerine ekledi.   MA / Ergin Çağlar – Mehmet Aslan