‘Cezaevlerinde uygulanan politikanın üretildiği ilk yer İmralı’dır’ 2022-06-04 16:58:15   İZMİR - HDP'li Ümit Dede, iktidarın özelikle politik tutuklulara diz çöktürüp, iradelerini kırmak istediğini belirterek, “Cezaevinde uygulanan politikaların üretildiği ilk cezaevi İmralı’dır” dedi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, hasta tutuklular ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla Mimarlar Odası Konferans Salonu'nda panel düzenledi. Moderatörlüğünü gazeteci Ali Duran Topuz'un yaptığı panele, avukat Zeynep Ceren Boztoprak, Barış Akademisyeni Prof. Dr. Melek Göregenli, Prof. Dr. Zeki Gül ile HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede konuşmacı olarak katıldı.      EGE'DE 5 TUTUKLU YAŞAMINI YİTİRDİ   Panel, hasta tutukluların durumunu anlatan sinevizyon gösterimi ile başladı. Panelin açılış konuşmasını yapan İHD İzmir Şube Başkanı Zafer İncin, cezaevlerinde hak ihlallerinin katbekat arttığını söyleyerek, Ege bölgesinin de budan bağımsız olmadığını söyledi. Ege bölgesindeki hak ihlallerin artmasına dair yüksek oranda başvuru aldıklarını söyleyen İncin, "Özelikle Kırıklar Cezaevi Müdürü Haydar Ali Ak'ın gelmesiyle ihlallerin arttığını görüyoruz. Bu baskılardan kaynaklı şu anda bir tutuklu ölüm orucunda. Kırıklar’daki hak ihlallerinin son bulması için yaptığımız görüşmelerin tümü de sonuçsuz kalıyor. Yaşanan hak ihlallerden kaynaklı son bir yılda Ege bölgesinde en az 5 tutuklu yaşamını yitirdi" dedi.    Moderatör Ali Duran Topuz, Türkiye'deki cezaevlerini ele alırken mutlaka 12 Eylül'de yaşananlara bakmak gerektiğini ifade ederek, şu anda Türkiye cezaevlerinde 12 Eylül dönemini aratmayan hak ihlallerinin yaşandığını aktardı.    HASTA TUTUKLU SAYISI ARTTI   Av. Zeynep Ceren Boztoprak, cezaevlerinde bulunan hasta tutukluların verilerine dikkati çekerek, 2013 yılında hasta tutuklu sayısı 456 iken, şu anda sayının binleri aştığını söyledi. Devletin güvenlikçi politikalarının cezaevlerindeki tutuklu sayısı ve hak ihlallerini artırdığını sözlerine ekleyen Boztoprak, "Cezaevlerinde zamana yayılan bir öldürme politikası var. cezaevinde kalamaz raporu olan çok sayıda tutuklu olmasına rağmen tahliye edilmeyerek, ölüme terk ediliyor. Türkiye hasta tutuklular konusunda kendi yasalarını da ihlal ediyor. Hasta tutukluların cezaevinde kalmasına dair verilen raporlar, tamamen siyasi iktidarın isteğine göre veriliyor. Son bir yılda 46 kişi yaşamını yitirdi. Yasalar ihlal edildiği sürece, cezaevlerindeki hak ihlalleri ve ölümler artacak" dedi. Aysel Tuğluk, Mehmet Emin Özkan gibi kamuoyuna mal olan hasta tutukluların durumuna dikkati çeken Boztoprak, hasta tutukluların tahliye edilmeyerek, cezalandırıldığını söyledi.    BİLİNÇLİ BİR TERCİH   İnsan hakları aktivisti Prof. Dr. Zeki Gül, cezaevlerinde artan hak ihlallerinin içerdekileri hasta ettiği gibi dışardakilerini de hastalandırdığını kaydederek, "Ülkede bu kadar sorun yaşanırken, bizlerin sağlıklı olması mümkün değil. O nedenle bir başkasının sağlık sorunu, bizim sağlık sorunumuz anlamına gelmektedir" diye belirtti. Cezaevlerinde tutukların hiçbir ihtiyacının karşılanmadığı gibi diyet yemeğinin de verilmediğini söyleyen Gül, "Diyet yemeğinin verilmemesi AİHM tarafından işkence olarak tanımlanmıştır. Bu konuda AİHM'in Türkiye'yi mahkum ettiği kararlar da vardır. Hasta tutukluların başına gelenler aslında bizim başımıza getirilmek istenilenlerdir. Sağlığı bu kadar bireyselleştirenlerin, sağlıksızlığı dayatması bilinçli bir tercihtir. Hasta tutuklular raporları olmasına rağmen tahliye edilmemesi eziyettir. Hasta tutukluların hastanelerden gezdirilerek, rapor alınmak istenilmesi bile bir işkencedir. Bütün bunlar insanlık suçudur" dedi.   BAKANLIK RAPOR YAYINLAMIYOR    Tutukluların hastanelere giderken, ters kelepçeyle tedavilerinin yapılmasının bile sistemin hasta tutuklulara bakışının en yalın göstergesi olduğuna işaret eden Gül, “Adalet Bakanlığı'nın cezaevlerine dair kaç kişinin yaşamını yitirdiği, intihar ettiğine dair son yıllarda tek bir raporu yoktur. ATK raporlarında bir kriter yoktur. Verdiği raporlar da muğlaktır. Hasta tutukluların cezaevinde tutulması bilinçli bir tercihtir. Onlar üzerinden aslında rehin alınmak istenilen toplumdur. O nedenle hasta tutuklulara dair verilen kararlar tıbbi değil, insanlık suçudur. Toplumun buna sesini yükseltmesi gerekir" çağrısını yaptı.    UMUT HAKKI   HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede ise, bir ülkenin demokrasi düzeyini anlamak için cezaevlerine bakılması gerektiğine vurgu yaparak, Kürt sorununun barışçıl demokratik yollarla çözümü olmadığı sürece Türkiye'de demokrasiden bahsedilemeyeceğini aktardı. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecridin cezaevi ve topluma yansımaları üzerine değerlendirmelerde bulunan Dede, pandemi döneminde cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve infaz yasasında yapılan değişiklikleri anlattı.    30 yıldır cezaevinde ağır hasta tutukluların tahliye edilmemesinin yapılan infaz yasasındaki değişiklikle ilgili olduğunu söyleyen Dede, şöyle konuştu: "Siyasi iktidar cezaevleri üzerinden toplumu dizayn etmek ve dize getirmek istiyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri de ülkenin genel politik siyasi sorunlarından bağımsız değildir. Bir istisnanın genele yansımasını Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecrit örneği ile görebiliriz. Önemli bir örnektir. Cezaevinde iktidarın uyguladığı politikaların üretildiği ilk cezaevi İmralı’dır. Bugün yaşanan en temel sorunlardan biri ömür boyu hapis cezasıdır. Hiçbir zaman hiçbir yerde tahliye edilmeme, ölünceye kadar cezaevinde kalacak mahpuslar var. Bu düzenleme İmralı'ya özel yapıldı. Öcalan için getirilen bir düzenleme ve şu anda bir çok tutuklu bundan etkileniyor. AİHM bunun işkence olduğunu tespit etti. Ve 'Umut’ hakkından bahsetti. Her insan günün birinde cezaevinden çıkacağına, özgürlüğüne kavuşacağına dair umudunu koruyabilmeli' dedi. Bugün infaz yakmalar ve denetimsizlikten yararlanmamada doğrudan umut hakkıyla ilgilidir. Dolayısıyla bütün bunlar İmralı'da uygulanan tecridin diğer cezaevlerine yansıması olarak karşımıza çıkıyor.”   DİZ ÇÖKTÜRMEK İSTİYORLAR   Temel sorunlardan birinin haksız ve hukuksuz bir şekilde sınırsız yetki ile infazların yakılması, disiplin cezalarının verilmesi olduğunu kaydeden Dede, “7 yıldır cezaevlerinde özelikle politik tutuklulara diz çöktürüp, iradelerini kırmak istiyorlar. Çıplak arama, ağız içi dayatma, askeri sayım, disiplin cezaları, işkenceye varan muameleye karşı tutuklular ölümü göze alarak karşı çıkıyorlar. Hem içerde hem dışarda iktidar onursuzluğu kişiliksizliği dayatıyor. Buna karşı içerde ve dışarda demokrasiye inanan bizler, bu politikanın teşhir edilerek, onurlu bir yaşamın inşası için mücadele ediyoruz" diye konuştu.     DENEYİMLERİNİ ANLATTI   Prof. Dr. Melek Göregenli de, 2000'li yıllarda cezaevlerine dair hazırladıkları rapor çalışmalarını anlatarak, o dönem rahatlıkla yaptıkları çalışmaları, şu anda yapmanın imkansız olduğuna işaret etti. Güvenlikçi politikaların cezaevlerinde tutuklu sayısını arttırdığını söyleyen Göregenli, "İzolasyon, ruh sağlığı, bireysel ve sosyal becerileri etkiliyor. 50 kişilik koğuşta, 180 kişi kalabiliyor. Bunlar hiçbir ceza anlayışının kaldırabileceği şeyler değil. Yoğunluk ve kalabalık tutukluların yaşam kalitesini belirler ve farklı sorunlar da yaratıyor. Mekansal düzenlemelerle kişiler öz saygı ve benliklerinden utandırılıyor. Bu ihlaller yeni bir insan yaratma çabasıdır. Ama yeni bir insanı yaratabiliyorlar mı? Hayır. Bu sadece Türkiye'de değil dünyanın hiç bir yerinde cezaevlerinde yeni ve kendileri gibi istedikleri insanlar yaratamıyorlar" diye konuştu.