Siyasi parti temsilcileri: Gazetecileri serbest bırakın 2022-06-10 10:27:02   DİYARBAKIR - Diyarbakır’da gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki gösteren kentteki siyasi parti temsilcileri, “Türkiye’de hukuk terbiye etme aracı haline geldi. Gazeteciler derhal serbest bırakılsın” dedi.    Diyarbakır'da yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan ve aralarında Dicle Fırat Gazeteciler (DFG) Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, JINNEWS Müdürü Safiye Alagaş, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç'un da olduğu 20’si gazeteci 21 kişi, 3 gündür Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Gazeteci örgütleri, gözaltı operasyonuna tepki göstererek, gazetecilerin serbest bırakılmasını talep ediyor.    Gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki gösteren Diyarbakır'daki siyasi parti temsilcilerinden Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülşen Sincar, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Diyarbakır İl Başkanı Cihan Ülsen ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) Diyarbakır il yöneticisi Furkan Erdoğan, iktidarın gerçeklerden korktuğu için özgür basın çalışanlarına yöneldiğini söyleyerek, gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istedi.      'MANİPÜLASYON YAPILIYOR'   HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy, gazetecilerin gözaltına alınması ile Türkiye’nin KDP ortaklığında Zap, Metina Avaşin’e yönelik saldırıları arasındaki ilişkiye dikkat çekerek, her türlü kirli manipülasyona karşı özgür basının topluma gerçekleri her koşulda paylaştığını ifade etti. Atasoy, "Özgür basın toplumu bilgilendirerek doğru ve sağlıklı bilgiyi paylaşmak gibi sorumluluğu üstlenerek yoluna devam ediyor. Bu operasyonlar da tamamen bu gerçekliğin üzerini örtmek için yapılmış operasyondur. Bir bütünen Kürt emekçilerin seçilmesi de aynı zamanda iktidarın Kürt sorununun çözümünde geldiği noktayı, çatışmadan beslenen iktidarını sürdürmek için Kürt sorununda yeniden çözümsüzlüğü dayatan politikalarının sonucudur" dedi.    'HERKES DESTEK OLMALI'   Özgür basın emekçilerinin hedef alınmasının sadece basın özgürlüğüne vurulan darbe olarak ifade edilemeyeceğini belirten Atasoy, "Bu Kürt sorunuyla iç içe olan bir sorundur. 90'lardan bu yana süren bir sorundur. Bugün her alanda özgürlüğün yeniden sağlanabilmesi, demokrasinin yeniden gelişebilmesi için özellikle özgür basın emekçilerine sadece Kürt muhalefetinin değil bütün kamuoyunun yeniden sahip çıkılması gerekir. Bu anlamda herkesi, tüm kamuoyunu halkın haber alma özgürlüğüne sahip çıkmaya çağırıyorum" diye konuştu.    'YÖNELİM VAR'   Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülşen Sincar, 2016 yılından bu yana AKP-MHP iktidarının muhalefet eden tüm kesimlere dönük saldırı dalgası başlattığının altını çizerek, "Aslında burada kendisine karşı ses çıkaran her türlü yapılanmaya karşı da öfkesini bariz bir şekilde ortaya koyduğunu görebiliyoruz. Elbette ki esas amaç kendi yalan perdesinin aralanmamasına imkan vermemek. Bir diğer boyutta basının iradesini kırmaya da yönelik bir yaklaşım olarak da değerlendirmek mümkün. Neden? Çünkü teknik malzemelerine el koymaktan tutalım operasyonunun süründürüldüğü algısı üzerinden bir yönelim var" ifadeleri kullandı.    'ÖZGÜR BASININ YANINDAYIZ'   Özgür basının saldırılar karşı tecrübeli olduğunu kaydeden Sincar, demokratik siyaset sahasının bu tür yönelimler karşısında daha fazla kenetlenmesi gerektiğini söyledi. DBP olarak özgür basının yanında olduklarını ifade eden Sincar, gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istedi.    ‘HUKUK TERBİYE ETME ARACI HALİNE GELDİ’   Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Diyarbakır İl Başkanı Cihan Ülsen ise, iktidarın basın özgürlüğü üzerinde kurduğu tahakküme dikkati çekerek, gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısı yaptı. Türkiye’de hukukun terbiye etme aracı haline geldiğini ifade eden Ülsen, bunun son örneğinin gazetecilere dönük gözaltılarda görüldüğünü belirterek, “Dosyalara kısıtlama kararı getirildi. Kısıtlama kararı getirilirken de arama ve gözaltı işlemlerinin devam ettiği söyleniyor. Savcılığın söz konusu gazetecileri neden gözaltına aldığını, neden bu işleme tabi tuttuğunu kamuoyuna açık ve şeffaf şekilde anlatmalı” şeklinde konuştu.   ‘DELİL YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR’   Avukatların dosyaya erişiminin engellenmesi ve kısıtlama kararına dikkati çeken Ülsen, “Dosyada suç teşkil edecek herhangi bir şey yok, şu an delil bulmaya çalışıyorlar. Soruşturmalar şu şekilde yürür; delil elde edersiniz ve delilden şüpheliye ulaşırsınız. Ancak Türkiye’de özellikle gazeteciler, düşünürler ve siyasetçiler söz konusu olduğunda önce şüpheli yaratılıyor. Şüpheli yaratıldıktan sonra delil bulunmaya çalışılıyor” dedi.   ‘BUNUN HUKUKTA YERİ YOK’   Gazetecilerin, görülmesi gereken hususları haberleştirerek, kamuoyunu aydınlatma görevi üstlendiklerini söyleyen Ülsen, aynı anda 20 gazetecinin bir kentte gözaltına alınmasının iktidarın basın özgürlüğü üzerinde kurmaya çalıştığı tahakkümün açık göstergesi olduğuna dikkat çekti. Bunun hukukta izahı olmadığını belirten Ülsen, “Bu gazetecilerin ne yaptığı, nerede bulunduğu ya da çalıştıkları belli. Kaçma şüpheleri yok. Çağrıldıkları zaman, kendilerine soru sorulduğunda cevap verecek durumda insanlar. Meseleyi kriminal duruma ya da ‘terör’ kapsamına sokarsanız ve yaptıklarınızı meşrulaştırmaya çalışırsanız, bu hukuk değildir” ifadelerini kullandı.    'SESİMİZ GÜR ÇIKACAK'   Türkiye İşçi Partisi (TİP) Diyarbakır İl Yönetim Kurulu Üyesi Furkan Erdoğan da, gazetecilere baskı üzerinden halklara gözdağı verildiğini kaydederek, "Baskı ve işkencelere karşı, sesimiz her zaman gür ve bir çıkacaktır. AKP-MHP saray rejimi, medyanın haklı sesini susturmak istiyor. Gündemi değiştirmek ve halkı korkutmak istiyor. Halkımızın da ‘neden’ diye sorgulaması lazım” dedi.