Düzkan: Baskılar Kürt basınıyla sınırlı kalmayacak 2022-06-14 09:07:53   İSTANBUL - Gözaltındaki Kürt gazetecilerle yeteri kadar dayanışma gösterilmediğini belirten yazar Ayşe Düzkan, “Baskıların sadece Kürt basınıyla sınırlı kalınmayacağı bilinmelidir. İnsan kendi özgürlüğü için bile olsa karşı çıkmalıdır. Çünkü sıra hemen onlara da gelecek”  uyarısında bulundu.    Diyarbakır’da 8 Haziran’da evlere ve basın yayın kurumlarına yapılan baskınlarda aralarında Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn Gazetesi Yazıişleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, JİNNEWS Müdürü Safiye Alagaş, JINNEWS editörü Gülşen Koçuk ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç’un da bulunduğu 20’si gazeteci 22 kişi, gözaltına alındı.  Özgür basına yönelik operasyona tepkiler devam ederken, gazetecilerin serbest bırakılması için ulusal ve uluslararası imza kampanyaları başlatıldı.   Baskılara ve gazetecilerin gözaltına alınmasına bir tepki de feminist yazar, gazeteci Ayşe Düzkan’dan geldi.    TÜM MUHALİF MEDYA HEDEFTE    Gözaltıları “iktidarın seçim hazırlığı” olarak değerlendiren Düzkan, kriminalize edilen Kürt basın üzerinden tüm muhalif basının hedeflendiğini söyledi. AKP’nin seçime sorunsuz girmek istediğini belirten Düzkan, “İktidar seçim sürecine dikensiz bir gül bahçesinde girmek istiyor. Bu yüzden önce gazetecileri hedef aldı. Bu baskı politikasıyla politize olmuş geniş kesimleri de gözaltı ve baskılarla sindirmek istiyor. Gazetecilere yapılan bu baskının önümüzdeki süreçte geniş politik kesimlere yayılacağına işaret ediyor. Bu da seçimlere daha sert bir ortamda ve iktidarın kontrolü dışında hiçbir şeye izin vermeyeceği bir ortamda girileceğini gösteriyor. Diğer bir neden ise Suriye ve Irak’a yönelik planları, Kürtlere yönelimin bu operasyonu tetiklediğine inanıyorum” diye belirtti.   TEPKİLER YETERSİZ    “Kürt basını Kürtlerin yumuşak karnı” diyen Düzkan, iktidarın bu yüzden baskıyı oradan başlattığına işaret etti. Gözaltılara yönelik tepkiyi yetersiz bulan Düzkan, “Bir basın örgütü yaptığı basın açıklamasında, gazetecilerin, serbest bırakılmasını değil de neden tutuklandıklarını ve neden gözaltına alındıklarının açıklanmasını talep etmesi bir hayal kırıklığı yarattı. Kürt basını baskının tamda başladığı yerdir. Baskı oradan başlıyor genellikle. Baskılara karşı sadece basın açıklamaları yapmak bununla mücadelede yetersiz. Türkiye’deki gazetecilerin de muhalif hareketin de gözaltına alınan gazetecilerle ilgili ciddi bir örgütleme yapması gerektiğine inanıyorum” dedi.     KÜRT BASINIYLA SINIRLI KALMAYACAK   Kamuoyunun sessizliğini eleştiren Düzkan, diğer basına gösterilen duyarlılığın Kürt gazetecilere gösterilmediğini dile getirdi. Bu duyarsızlığın başında ise iktidarın yarattığı korku iklimi geldiğini belirten Düzkan, “İktidarın Kürt toplumsal hareketi ve gazeteciler dahil herkesi kriminalize etmesi, Türkiye’de kendini muhalif olarak tanıtan basında korku yaratmış olabilir. Bunun etkileri olduğunu düşünüyorum. Ancak Kürt gazetecilere yönelik baskıların sadece Kürt basınıyla sınırlı kalınmayacağı bilinmelidir. İnsan kendi özgürlüğü için bile olsa karşı çıkmalıdır. Çünkü sıra hemen onlara da gelecek. Bu gün iktidarın alternatifini kurmaya çalışanların muhalif olduğunu düşünmüyorum. Muhalif olmak belli bir politik bakış açısına işaret ediyorsa eğer onlarda bu baskıcı iktidara talipler diyebilirim” ifadelerini kullandı.    SADECE GAZETECİLERİN SORUNU DEĞİL   Gazetecilere yönelik baskıların sadece gazeteci meslek örgütlerinin sorunu olmaktan çıkarılması gerektiğini kaydeden Düzkan, şöyle dedi: “Halkın haber alma hakkı ve ifade özgürlüğü var. Bu hakkı engellemek bir hak ihlalidir. Halka haberi ulaştıran gazetecilere, okurun da sahip çıkması gerekiyor diye düşünmek gerekiyor. Okurunda ya da görsel izleyicinin de kendi medyasına sahip çıkması lazım. Gazetecilerin de kendi meslektaşlarına sahip çıkması gerekiyor. Ne yazık ki diğer muhalif basına gösterilen duruşun aynısı Kürt basını için gösterilmiyor.    BASIN YURT DIŞINA İTİLİYOR   Gazeteciler baskı altına alınarak yurt dışına itiliyor. İktidar, gazeteciliği sadece sürgünde yapılacağı bir ortam hazırlamaya çalışılıyor. Oysa haber yaşandığı topraklarda yapılır. Yorum bile yapacaksanız olayın yaşandığı yerde yapmanız gerekiyor. Biz gazeteciler de buranın insanıyız, bu topraklarda yaşayan insanları anlamaya çalışıyoruz ve buranın düzenini, sistemini değiştirmeye çalışıyoruz. Burada olmamız lazım. Ama bizi sürgün etmeye çalışıyorlar. Özelikle basın yayınla ilgili çıkarılan yeni düzenlemeyle bu baskıların yakından ilgisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü önce sürgündeki medyada haber yapanlar cezalandırılacak, sonra programa konuk olanlar, sonra orada çalışanlar ve hatta aileleri bu böyle gider.”   KORKU İKLİMİ YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR   İktidarın baskı politikasının seçimle değişeceğinin altını çizen Düzkan, “Bu baskılara müdahale etmeden gerçek bir seçim süreci yaşayabileceğimize inanmıyorum. Toplumun baskı altına alındığı bir seçim ortamı yaratılmaya çalışılıyor. Tıpkı Şenyaşar ailesinin yaşadığı olaya benzer olayların toplumun her kesiminde yaşanabileceği fikri aşılmaya çalışılıyor. Tüm bunlar da bunun adımlarıdır diye düşünüyorum. Bu baskılara karşı tüm gazetecilerin ortak bir akılla bir araya gelip, ona göre hareket etmelidir diye düşünüyorum” dedi.   MA / Esra Solin Dal