Eylem’in ardından 7 yıl: Yolu Zilan’lardan aldığı mirasın devamıydı 2022-06-27 11:03:27   ADANA - Yörük bir ailenin kızı olup Rojava Devrimi’ne katılan Eylem Ataş’ı ölümünün 7’nci yılında anlatan ağabeyi Hüseyin Ataş, “Kürt olmadığı halde Kürdistan ve Kürt sorununa çok ciddi bir yoğunlaşması vardı. Amasız, fakatsız sahiplenen bir çizgiden geliyordu” dedi.    Kuzey ve Doğu Suriye’nin Minbic kentinde DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitiren Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) üyesi Eylem Ataş’ın (Cemre Heval) ölümünün 7’nci yılında, ailesi ve arkadaşları “Yörük Eylem’in” Kürtler için mücadelesini anlattı.    Adana’nın Aladağ ilçesinden Yörük bir ailenin kızı olarak 1992 yılında dünyaya gelen Ataş, henüz küçük yaşta mücadeleyle tanışır. Politik bir ailede büyüyen Ataş’ın babası Kurtuluş Hareketi içinde yer almasından dolayı evlerine sürekli baskın yapılır ve baba tutuklanır. Lise yıllarında Devrimci Liseliler (Dev-Lis) ile tanışan Ataş, bu tarihten sonra aktif mücadele içinde yer alır. Ataş, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde okurken PKK’ye katılan yakın arkadaşı Heval Yeşilgöz’ün Dersim’de yaşamını yitirdiği haberini alır. Bu haber ile birlikte Ataş 2015’de yönünü Rojava’ya çevirir.    Ataş, 23 yaşındayken 27 Haziran 2016 yılında DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitirir ve cenazesi 101 gün boyunca sınırda bekletilir. Ailenin ve birçok demokrat kesimin mücadelesi sonucu alınan cenaze, vasiyeti üzerine doğduğu Çukurova topraklarında Küçük Oba Mezarlığı’na defnedilir.    EYLEM’İN MEKTUBU    Ataş, Rojava’ya gitmeden önce ailesine bir mektup bırakır. Gidiş amacından söz eden Ataş’ın mektubunda şu ifadeler yer alır, “Onlar ki dünyada kahraman olmaya mahkumdur.  Sislenen anılar kaldı onlardan renkleri bozulup duran, solgun anılar. Nasıl yazılmalı ki silinip gitmesin bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna. Hoş olsun, bütün verdikleri aldıkları su çiçeklerinin, gül susar, çiğdem uyanır, tüfek başlar, konu değişir. Hep böyle süreceği sanılır gül hikayesinin. Hep böyle sürer gerçi ama bir gün sonu değişir baştan yazacağımız hikayelerimiz.    Değiştireceğimiz adil bir hayat için aldığım bu kararı sizinle paylaşıyorum. Öncelikle şunu belirtmeliyim, Ortadoğu’da, ezilen insanlardan yana yeni bir tarih yazılıyor Bize düşen de bu tarihi yazanların, yanında yer almaktır. Yani çocuklar daha çok ekmek yesin diye, yani insanlar gözlerimizin önünde parçalanmasın diye, yani bizim çektiğimiz sıkıntıları yeğenlerim Mahir Ulaş ve Eylül yaşamasın diye. Bir alıntıyla, Mamoste Çorumi’nın de dediği gibi biz Peter Pan olup yanlarına gidelim ki çocuklarımızın cansız bedeni kıyılarımıza vurmasın diye…”   'ŞEHİT AİLELERİNE SAHİP ÇIK'   Ataş’ın yaşamını yitirmesinin ardından Huntington (sinir sisteminin temel elemanı nöronları hedef alan hareket kaybı) hastalığı ilerleyen baba Mehmet Ataş, kızının çocukken mücadeleyle tanıştığını söyledi. Kızının “isyankar”  bir yapısının olduğunu anlatan baba Ataş, “Herkesi harekete geçiren bir yapısı vardı. Tek amacı ismi gibi eylem yapmaktı. Yardımseverdi, elindeki tek lokmayı paylaşan biriydi” dedi.    Arkadaşı Heval Yeşilyurt’un yaşamını yitirmesinin ardından Eylem'in Rojava’ya gittiğini aktaran baba Ataş, “Katılım sağlamadan önce geldi, benimle konuştu, katılacağını söyledi. Gitmeden ‘kendine iyi bak baba. Şehit ailelerine sahip çık’ dedi. Giderken bir mektup bırakıp gitti” diyerek kızını son kez gördüğü günleri anlattı.     'DEVRİM İÇİN SAVAŞTI'   Ağabeyi Hüseyin Ataş da, emekçi ve devrimci bir aileden geldikleri için kardeşi ile birlikte küçük yaşlarda mücadeleye başladıklarını belirtti. Ataş, kardeşinin yaşamını yitirdiğinde cezaevinde olduğunu, cenazenin Türkiye’ye getirildiği gün ise tahliye edildiğini fakat cenazeye katılmasına izin verilmediğini, cenazesi defnedilene kadar cezaevinde bekletildiğini söyledi. Ağabeyi, Ataş’ın devrime katılma sürecini şöyle anlattı: “Rojava’da ilk mücadele başladığında Eylem’in aklı fikri oradaydı. Orası ile yattı, orası ile kalktı. IŞİD zalimliğinin mutlaka karşısına geçilmesi gerektiğini söylüyordu. Bunu pratiğe geçirme konusunda adım attı ve çok netti. En son görüşmemizde; cansız bedeni kıyıya vuran bir çocuğu, Ankara Gar Katliamını anlattı. Politik anlamda olgun bir yaklaşımla gitti ve devrim mücadelesi için savaş verdi.”   'KÜRTLERİN SÖMÜRGE OLMASINI KABUL ETMEZDİ'   Ataş’ın Kürt olmadığı halde Kürdistan ve Kürt sorununa çok ciddi bir yoğunlaşması olduğunu aktaran ağabeyi Ataş, “Biz Yörük bir aileyiz ama Kürtlerin sömürge olmasını kabul etmezdi. Kürtler ve Türklerin eşit bir yurttaşlık hakkına sahip olması gerektiğini savunarak, Kürtlerle ortak bir yaşamı kurmanın mücadelesini verdi. Çok esprili biriydi, ‘ben ikinci kez dünyaya gelmişim. Bir önceki hayatımda da Kürt’müşüm’ derdi. Ciddi anlamda Kürt meselesini hayatımızın içerisine koymuş durumdaydı. Kürt özgürlük mücadelesi bizim açımızdan önemli bir mücadele hattıydı. Amasız, fakatsız sahiplenen bir çizgiden geliyordu” diye konuştu.   'CENAZELER AİLELERE VERİLMİYOR'   Cenazenin verilmeme sürecinde birçok baskıyla karşı karşıya kaldıklarını kaydeden Ataş, o dönem cenazenin alınması için yapılan eylemde babasının engelli olmasına rağmen hapis cezası aldığını söyledi. Binlerce cenazenin hala ailelere verilmediğine değinen Ataş, “Devlet bu aileleri cezalandırmak ve mücadelede kararsız kılmak için savaşın bu kirli yönünü kullanıyor. Dünyanın hiçbir yerinde ölülerin üzerinden savaş yürütülmez. O dönem yok eden hiçe sayan karanlık çirkin iktidarla karşı karşıyaydık, her yerde eylem yaptık. Her yer Eylem için ayaklandı. Onlarca insan gözaltına alındı. Devlet bunu yaptı ve yapmaya devam ediyor” şeklinde değerlendirdi.    'KARANLIĞA KARŞI BİR IŞIK'   Kardeşinin birçok kez mezarının tahrip edildiğini de hatırlatan Ataş, yapılan bu saldırılarla hedeflerine ulaşamayacaklarını söyledi. Rojava Devrimi’nin bugün itibariyle karanlığa karşı bir ışık olduğunu ifade eden Ataş, şunları söyledi: “Bugün eylemin mücadelesi her düzlemde yaşatılıyor. 8 Mart’ta kadınların elinde eylemin fotoğrafının olması, onun çizdiği yolda ilerleyen yolda bir mücadelesinin devam ettiğini gösteriyor. Rojava bu nedenle kadın devrimiydi. Eylem kadının mücadeleci ruhunda bir simge haline de geldi. Eylemin seçtiği yol Zilan’lardan, Beritan’lardan aldığı mirasın devamıydı. Dünyaya örnek olan Rojava sahiplenilmeli. Eylem ve onun gibilerinin adı yolumuza ışık tutacaktır."   'İNATÇI VE DİRENÇLİYDİ'    Arkadaşı Salih Ulutaş ise Ataş’ı şöyle anlattı: “Eylem ile lise yıllarında seçim çalışmaları döneminde tanıştım. Sabahın erken saatlerinden başlayıp Adana’nın sıcak kaldırımlarına aldırış etmeden bizlerle saatlerce yürüyebiliyordu. Şartlara koşullara kolayca adapte olabiliyor, dirençli ,inatçı yapısı bizlere moral veriyordu. Onu her gördüğümde Ahmet Arif’in "Yanlız değiliz" şiiri ile bizleri selamlardı. Bende derin izler bıraktı.”    MA / Mukadder Akyol