'Türkiye Kimyasal Silah Sözleşmesi’ni ihlal ediyor' 2022-10-20 10:47:43   DİYARBAKIR - Kimyasal silah kullanımının savaş suçu olduğunu belirten avukat Cemile Turhallı Balsak, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ni ihlal eden Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne konu yapılmasının mümkün olabileceğini kaydetti.    Türkiye’nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ortaklığında Federe Kürdistan Bölgesi'nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük 17 Nisan'da başlattığı saldırılar sürüyor. HPG’nin açıkladığı bilançoda, Türkiye'nin 14 Nisan-14 Ekim tarihleri arasındaki saldırılarda 2 bin 467 kez yasaklı bomba ve kimyasal silah kullandığı kaydedildi. HPG, Türkiye’nin kimyasal silah saldırıları sonucu Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında 17 HPG ve YJA-Star üyesi yaşamını yitirdi. Fırat Haber Ajansı (ANF) 18 Ekim’de geçtiği haberde, kimyasal silah saldırılarına maruz kalan HPG’lilerin yaşadıklarını ve etkilerini gösteren görüntü yayınladı. Görüntülerin ardından kimyasal silah saldırılarını sürdüren Türkiye’ye tepkiler yükseldi, Birleşmiş Milletler'e bağlı Lahey merkezli Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) bölgede incelemelerde bulunması çağrıları yapıldı.    Avukat Cemile Turhallı Balsak, biyolojik ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan, 17 Haziran 1925'te Cenevre'de imzalanan ve 8 Şubat 1928'de yürürlüğe giren Cenevre Protokolü’nde imzası olmasına rağmen Türkiye’nin kimyasal silah kullanımının uluslararası hukuk boyutunu değerlendirdi.   Savaşlarda kullanılan zehirli ve boğucu gazların savaş suçu olarak değerlendirildiğini söyleyen Balsak, “Özellikle zehirli ve boğucu gazların kullanımı uluslararası hukuk açısından savaş suçu olarak ifade ediliyor. Tabi savaş suçunun tam anlamıyla bir sözleşmede buna karşılık geldiğini söyleyebilmemiz mümkün değil. Özellikle savaş suçu hallerinin bazı uluslararası sözleşmelerde tanımlandığını, nelerin savaş suçu olabileceği ile ilgili bazı maddelerin olduğunu biliyoruz.  Savaş suçu, 20’nci ve 21’nci yüzyılın daha çok kullandığı bir ifade” dedi.    Avukat Cemile Turhallı Balsak   KİMYASAL SİLAHA KARŞI SÖZLEŞMELER   Balsak, geçmişten bugüne kimyasal silah kullanımı için yürürlüğe giren sözleşmelere dair şunları söyledi: “Biliyorsunuz; 20’nci yüzyılda iki önemli büyük dünya savaşı yaşandı ve o dönemler içerisinde ciddi anlamda kimyasal silah kullanıldı. Sonrasında özellikle Birleşmiş Milletler olarak kendini örgütleyen ve BM’ye üye olan bir mutabakata varılması gerekliliği üzerinden; bazı uluslararası sözleşmeler esas olarak düzenlendi. Ve savaş suçu hallerini de bu düzenlenmiş olan ve devletler tarafından imzalanmış olan bu sözleşmelerin içeriğinde olduğunu görüyoruz. 1900’lerin öncesinde Lahey Sözleşmesi var. Öncelikli olarak zehirli gazların kullanımının olmaması, yasaklanması ve devletlerin böyle bir yükümlülük altına girerek hiçbir surette kalkışmaması gerektiği ile ilgili düzenlemeler var.    188 ÜYE DEVLET SÖZLEŞMEYİ İMZALADI   İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Cenevre Konvansiyonu olarak ifade edilen ve devamında Cenevre 1, 2, 3 diye devam ede gelen sözleşmeler var. Bu sözleşmelerin esas olarak gerek siviller, gerekse askeri bölgelerde hiçbir şekilde bunları yaşam alanlarına ve bulundukları yerlere yönelik yapılan saldırılarda kullanılmaması gerektiğini içeren ifadeler var. Taraf devlet olsun veya olmasın, çatışmanın bir tarafı olabilir. Devlet de olabilir. Hiçbir suretle bu zehirli gazların kullanılamayacağı ile ilgili devletlerin taahhüt ettikleri bazı düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Devamında en yakın tarihimizde kimyasal silah kullanımını yasaklayan ve bu kimyasal silahları stoklayan devletlere bir anlamda bir hükümlülük getiren, ellerinden çıkartılması için imzalanan ‘Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ 2000 yılından sonra 188 üye devlet tarafından esas olarak imzalanmış. Sözleşmeye göre devletlerin hiçbir şekilde bu kimyasal silahları kullanılmaması gerektiği ve var olanların da elden çıkarılması gerektiği ile ilgili taahhütleri var. Bu BM nezdinde imzalanmış bir sözleşme değil. Aslında devletlerin bir araya gelerek imzalamış olduğu sözleşme.”   ‘TÜRKİYE SÖZLEŞMEYİ İHLAL EDİYOR’   Türkiye’nin Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne taraf olduğunu aktaran Balsak, Türkiye’nin aynı sözleşmeyi imzaladığını ve kendi iç hukukuna da uyarladığını hatırlattı. Balsak, “Şimdi Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin apaçık bir ihlali olduğunu söylemek mümkün. Bu Kimyasal Silahlar Sözleşmesine göre; hiçbir şekilde zehirli gazın kullanımı kabul edilemez. Taraf devlet de olsa, savaşan taraf veya karşı taraf da olsa, askeri ve sivil fark etmeksizin bunların gerek kullanımı, gerek üretilmesinin yasaklayan bir sözleşme olduğu için ciddi anlamda bağlayıcılığının olduğunu görüyoruz. Tabi Türkiye bunu uyguluyor mu? Uluslararası teamül açısından bu hükümlülüklerini yerine getiriyor mu? En son yaşanan itibariyle de kamuoyuna yansıyan görüntüler ve yapılan açıklamalar; Türkiye’nin operasyon bölgelerinde bu kimyasal silahları kullandığını gösteren çok ciddi emareler var” şeklinde konuştu.   BAKANLIĞIN AÇIKLAMALARINI HATIRLATTI    Balsak, yayınlanan görüntüler öncesinde kimyasal kullanımına dair bakanlık düzeyinde açılamaların yapıldığını belirterek, “Hulusi Akar, 16 Şubat 2021 tarihinde TBMM’de bir açıklama yapmış ve operasyonlarda göz yaşartıcı bomba kullandığını ifade etmişti. Bizzat kendisinin kamuoyuna yansıyan beyanı bu şekildeydi. Bu açıklama; aslında bir yerde bunu doğruluyor ve bakanlar açısından baktığımızda kabul edildiğini de gösteriyor. Bu açıklama sonrasında İsviçre ve Almanya, özellikle Kürt kamuoyunun ve Kürt hukuk örgütlerinin yapmış olduğu bazı çağrılar sonrasında sınır ötesinde olan bir yere misyon gezisi düzenlendi. Çünkü kimyasal silahın orada kullanıldığı ile ilgili çok ciddi iddialar vardı. Bu heyet İsviçre ve Almanya’dan oluşmuş olsa da aslında Kürdistan Federal Bölgesinin yetkililerinden de oluşan bir heyetti” dedi.    ‘BULGULARIN ARAŞTIRILMASI GEREKİYOR’   Balsak, “Bu heyet operasyon bölgesinde bir araştırma yapmak istedi, fakat gittikleri yerlerde o alana girişlerine izin verilmedi. Hazırladıkları raporu kamuoyuyla birlikte açıkladılar, ‘Doğrudan maddi delile ulaşmadık ama orada yakın civarda gördüğümüz gaz maskeleri var, çamaşır suyu var, klorun kullanımında etkin olan bazı kimyasal maddeler var’ şeklinde tespitte bulundular. Bu doğrudan maddi delil olarak kabul edilmemiş olsa da aslında dolaylı olarak kimyasal silah kullanılmış olabileceğiyle ilgili değerlendirmeleri var. O açıdan bu bulgu her ne kadar dolaylı olmuş olsa da şüpheleri kendi üzerinde ciddi anlamda araştırılması gerekli kılan bir durumun olduğunu da gösteriyor” diye ekledi.    ULUSLARARASI SESSİZLİK    Kimyasal silah kullanımında uluslararası sessizliğe tepki gösteren Balsak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada yine uluslararası kamuoyunun sessizliği var. Maalesef ki belli hegemonik devletler tarafından gerçekleşen bütün uluslararası suçlarda; aynı kayıtsızlık ve sessizlik var. Çünkü uluslararası sistemin bir parçası da aslında devletlerdir. Uluslararası sistemin bir parçası devletler olduğu sürece, burada özellikle hegemonik olan devletler açısından samimi bir araştırmanın ve ağır hak ihlallerinin tarafı olabilecek olan devletlerin bu anlamda hesap vermesi bizim açımızdan tabi samimi gelmiyor. Ama yine de bunlar BM nezdindeki ofisler tarafından belli komiteler tarafından da araştırılıyor. BM’den farklı olarak, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin uygulanıp uygulanmadığıyla ilgili bir komite kurulmuş zaten. O komitenin de yaptığı araştırmalar ve raporlar bu anlamda önemli.”   ULUSLARARASI KAMUOYUNUN BİLGİSİNE SUNULMALI   Kimyasal silah kullanımının yeni bir durum olmadığına dikkat çeken Balsak, konuyu uluslararası kamuoyunun bilgisine sunmanın önemine değindi. Balsak, Türkiye’nin kimyasal saldırılarında uluslararası ceza mahkemelerine konu yapılmasının mümkün olabileceğinin altını çizerek, şöyle devam etti: “Uluslararası Ceza Mahkemesi, bu suçların işlenmesi durumunda yargı yetkisi olan bir mahkeme. Buradaki yargılama yöntemi, üye olmayan devletler açısından da bir yargılamanın olmayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü güvenlik konseyi; özellikle kendi almış olduğu kararla üye ve taraf olmayan bir ülkenin de yargılanabileceğini ön görmüş. Dolayısıyla bu mekanizma, bu sistem içerisinde soruşturulması, kovuşturulması ve uluslararası ceza mahkemesine konu yapılması mümkündür.”   ‘BÜTÜN İNSANLIK TEHDİT ALTINDA’   Kimyasal silah kullanımının bütün insanlık için tehdit oluşturduğu uyarısında bulunan Balsak, savaş suçlarının işlenmesinin ardından yaratılan kırılmanın sadece kendi etki alanından ibaret olmadığını söyledi. Balsak, kimyasal saldırı suçlarının tekrarlanmaması için uluslararası sistem mekanizmalarının harekete geçirilmesinin önemine vurgu yaparak, “Öncelikle tespitin ve araştırmanın yapılması çok önemlidir. Çünkü bu tespitler ve araştırmalar yapılmadığı sürece; bu tarz bilgiler hep iddia olarak kalacak. Dolayısıyla insanlık vicdanının gerçekten önemsenmesi durumunda bunların araştırılması, soruşturulması çok önemli. Tabi ki bunların bir daha tekrarlanmaması için bir uluslararası duyarlılığa, desteğe ihtiyaç var. Çünkü bunların hepsi suç ve ağır insan hakları ihlali konusunu oluşturuyor.”   MA / Eylem Akdağ