Maden mühendisi Bulut: Amasra’daki kaza AKP’nin 20 yıldır yarattığı erozyonun sonucudur 2022-10-22 09:22:07   ANKARA - Amasra’da 41 işçinin yaşamını yitirdiği grizu patlamasında işveren olarak devletin sorumlu olduğunu hatırlatan Maden Mühendisi ve İş güvenliği uzmanı Kemal Bulut, “Hesapları soracağız, diyorlarsa buyurun bakanlıktan, TTK Genel müdüründen başlayalım” dedi.    Bartın'ın Amasra ilçesinde, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında önlemlerin alınmamasından kaynaklı 14 Ekim’de yaşanan grizu patlaması sonucu 41 işçi yaşamını yitirdi. Maden Mühendisi ve iş güvenliği uzmanı Kemal Bulut, söz konusu katliamdaki denetimsizliği, ihmali ve sendikal boyutlarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.   ‘İŞ GÜVENLİĞİ KADERİNE TERK EDİLDİ’   Bulut, söz konusu facianın AKP’nin 20 yıldır yarattığı erozyonun sonucu olduğunu söyledi. Soma ve Ermenek dahil olmak üzere iş kazalarında “kader”ci ve “fıtrat”çı bir mantaliteyle iş güvenliği kavramının ortadan kaldırıldığını belirten Bulut, şunları söyledi: “AKP, iktidara geldiğinden beri kuruluşlarını bilimsel ya da teknik bir kurum olarak görmedi ve yandaşlarının yönetimine terk etti. Gerek işçi sendikaları gerek kamu emekçileri sendikalarında örgütlenme aynı zihniyetle kurgulanmış yapılar oldu.  Kurumlar sağlıklı, huzurun, tekniğin, bilimin öne çıktığı şeklide yönetilmiyor ve iş güvenliği önlemleri -tarihsel birikimi olmasına rağmen- kendi kaderine terk edilmiş konuma düşüyor.”   ‘KADERCİ BAKIŞ AÇISIYLA KAZALAR KAÇINILMAZ’   Amasra’da kurumun yönetsel, teknik ve iş güvenliği açısından iflas ettiğinin altını çizen Bulut, TTK’nın bilgi biriminin söz konusu katliamı önleyecek, konumda olduğunu hatırlattı. Daha önce meydana gelen faciaların da önlenebileceğini vurgulayan Bulut, “Siyasi iradenin, yönetimin ve sendikalar bu kaderci bakış açısı ile olaya baktıkları, demokratik işleyişi önlerine koymadıkları sürece bütün bu kazaların meydana gelmesi kaçınılmaz” dedi. Amasra’da bulunan madenin büyük bir kısmının Hattat şirketine verildiğini ve TTK’ya ait küçük bir sahanın olduğunu belirten Bulut, bu durumun ihmallerde etkili olduğunu ve bunun iş güvenliği açısından tehlikeli olduğunu söyledi.   KAZADA İŞÇİ PLANLAMASI ETKİLİ   Bulut, 20 yıldır uygulanan özelleştirme politikalarının kamu kurumlarını işlevsizleştirdiğine dikkati çekti. Özelleşmenin ve işlevsiz hale getirmenin bir sonucu olarak kurumlara yeterli sayıda personel alınmadığını belirten Bulut, “TTK’nin bütününde 15 bin olması gereken işçi planlaması 7 binlerde. Bu yüzde 50 az işçi ile çalışılıyor demektir. Eğer yüzde 50 işçi planlaması ile üretim yapılırsa problem olmaz ama 15 bin işçi ile planlama yapılıyorsa ve bu 7 bin işçiyle karşılanıyorsa bir kişiye iki kişilik yük yükleniyordur. Bu üretim, nakliyat ve planlamada ve iş güvenliği konusunda elemanların azalması demektir. Yaşanan kazada bunun da önemli bir payı olduğunu söyleyebiliriz” İfadelerini kullandı.   ‘ETKİN VE YETKİN DENETLEME YAPMAMAKTAYIZ’   Kömür madenciliğinin zor, zahmetli ve riskli bir iş olduğunu hatırlatan Bulut, planlamaların kamusal bakış açısıyla yapılması gerektiğini söyledi. Madenciliğin sahaların parçalanmasıyla ve ticari anlayışlarla yürütülemeyeceğini belirten Bulut, şunları ifade etti: “Çalışma bakanlığının sahalarda etkin ve yetkin denetleme yapması gerekiyor fakat bakanlığının mantığı da siyasi iradenin ve kurum yönetimlerinin mantığı gibi çalışmakta. 6331 sayılı kanun Almanya’dan alınmış çok mükemmel bir kanun gibi gözükse de bu ülkede 500 tane iş müfettişi var. Almanya’da yanlış hatırlamıyorsam 9 bin iş müfettişi var. Yeterli, etkin ve yetkin denetleme yapmamaktayız.”   ‘SORUMLU DEVLETTİR’   6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda maden işletmelerinde alınan her türlü önlemin ve oluşabilecek kazaların sorumluluğunun işverende olduğunu anımsatan Bulut “TTK’de işveren devlettir. Sorumlu da işveren devlettir.  Hesapları soracağız, bunu mutlaka aydınlatacağız diyorlarsa buyurun bakanlıktan, TTK Genel müdüründen ve genel müdürün yapması gereken sorumluluklardan başlayalım oradan aşağıya doğru aydınlatalım, hesapları soralım. Soma'da TTK iki tane alt düzey maden mühendisini günah keçisi olarak buldu. Yarın Zonguldak'ta, Amasra’da da alt düzey birkaç arkadaşı, teknikeri sorumlu olarak bulup kurtulacağız. Olayın asıl sorumlularını siyasi iradeden, bakanlıktan, maden işleri genel müdürlerinden ve TTK yönetimin kurulundan başlamak koşulu ile bulalım. Böyle olsa birileri kalkar istifa eder. 41 işçi ölmüştür ama hiçbir istifa ve açığa alma yok” diye konuştu.   ‘TTK SİYASİ İKTİDARIN ARPALIĞI DEĞİL’   Bu tür kazaların önlenmesi adına insan hayatını önceleyen ve bütün kazaların önlenebileceği üzerine kurulu bir anlayışın oluşması gerektiğini sözlerine ekleyen Bulut, bu anlayışın kamu ve özerk kurumlarda demokratik bir biçimde işletilmesi gerektiğini vurguladı. TTK siyasi iktidarın arpalığı değil diyen Bulut, devamla şunları dile getirdi: “Kaza, bütünsel hataların sonucudur. Bilgi, beceri deneyim üzerinden teknik bir kurumu planlamak ve yönetmek için de demokratik işleyişi anlamak gerekiyor. Sadece siyasetle bağlı yöneticilerin değil bu alanla ilgili odalar, üniversiteler, var olan örgütlenmelerin yönetimde söz sahibi olabileceği teknik bir kurum planlaması yapmak gerekiyor. Havza madenciliğini, üretim planlamasını, her türlü önlemi alabilecek teknik teknolojik gelişmeyi önüne alan, iş güvenliği ve bakanlık denetimini bağımsız bir bakış açısıyla hayata geçirebilecek kurumlar oluşturulmalı.”   ‘BU TESLİMİYETİ YIKALIM’   Maden sahalarında sendikal örgütlenmenin önemine değinen Bulut, sendikaların bir baskı unsuru oluşturduğunu söyledi. TTK kurumlarında işçilerin sendikaya üye olduğunu ancak sendikalı olmadığını belirten Bulut, sendikaların baskı unsuru niteliğinin ortadan kalktığını vurguladı. Sendika yöneticilerinin “Allah bir daha başımıza vermesin” dediklerini hatırlatan Bulut, şöyle dedi: “Teslimiyetçi yapıyla kazalar kaçınılmazdır. Bugün Bartın'da oldu yarın başka yerde olmayacağının garantisini hiç kimse veremez. Madencilerin yaşam ve çalışma koşullarının kötülüğü üzerinden bir duygu sömürüsü yapılıyor. Madenciler bunu hak etmiyor. Umuyorum bir daha böyle bir kaza olmaz ama ummak yetmez mücadele etmemiz gerekiyor. Bu anlayışı yerle bir etmedikten, kökünden değiştirmedikten sonra bunları yaşayacağız. Onun için içim acıyor, çok üzülüyorum, artık yeter diyor, dişimi sıkıyor ve kızıyorum. Bu teslimiyeti yıkalım diyorum.”